- Âsîlerle muharebe

Adsense kodları


Âsîlerle muharebe

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 10 March 2011, 01:43 pm GMT +0200
B- ÂSÎLERLE MUHAREBE


 

Bir gurp müslümanlar azar, topluluğun görüşlerine muhale­fet eder, yeni uydurulan bir mezhebe girerlerse duruma bakılır, bu inançla başkana yardım etmekten, itaatte bulunmaktan vaz geçmez, başlı başına bir ülke seçmezler, ayrı ayrı harekette bulun­mazlarsa, aralarında devletin kanunları yürürlükte olursa kendi hallerine terk edilir, savaşılmaz, hukukî ve cezaî yönden leh ve aleyhlerine âdil hükümler tatbik edilir. Haricîlerden bir grup Hz. Ali'nin görüşüne karşı çıkmışlar, onunla mücâdele etmişlerdir.

Şayet âsîler inançlarım doğru yolda olanlarla mücâdele uğru­na açıklarlarsa, halîfe inançlarının kötülüğünü, uydurdukları mezhebin bâtıllığını açıklayıp topluluğun inandığı hak yola, doğ­ru inanca girmelerini ister. Cezaî bir hüküm ve öldürmeye götürü­cü olmaksızın fesad çıkarmaya sebeb olmaları neticesi ta'zir cezası verilir. Resûlullah (s.a.v)'den şu hadîs-i şerif rivayet edil­miştir:

"Bir nıüslümanm kanı şu üç sebepten birisiyle akıtılır. İmandan sonra küfre dönme, evlendikten sonra zina yap­ma, haksız yere adam öldürme.[67]

Bir grup, adalet ehlinden ayrılır, müstakil bir ülke edinir, top­luluğun fikirlerine muhalefet ettikleri ortaya çıkar, fakat kendile­ri de hak olandan kaçınmazlar ve itaatten aynlmazlarsa böyle bir grupla harp edilmez. Çünkü itaat ediyor ve haktan ayrılmıyorlar­dır. Nahrevan'da bir grup haricîler Hz. Ali'den ayrıldılar. Bunlara bir idareci tâyin etti. Haricîler bir süre, anlaşma gereği, Vâli'ye itaat ettiler. Sonra valiyi öldürdüler. Hz. Ali onlardan katili teslim etmelerini istedi. Onlar da:

- "Hepimiz ölürüz yine teslim etmeyiz" dediler. Bu söz üzerine Hz. Ali onlara harp açtı, çoklarını öldürdü. İslâm topluluğundan fikir yönünden ayrılan böyle bir grup, halîfeye itaatten kaçınır, devlete olan görevlerini yerine getirmez, vergi toplamada, hü­kümleri tatbikte, tamamen ayrılık gösterirlerse, kendi başlarına bir reis getirmezler, getirdikleri halde uymazlarsa, bir önder seç­tikleri halde vergilerini ve diğer görevlerini yapmazlarsa, kendi­leriyle savaşılır. Hakkı yerine getirmeyen bir kısım hükümler uy­gularlarsa itaat etmeleri istenir. Yoksa harbedilir. Âyet-i Kerîme'de de:

"Eğer mü'minlerden iki zümre birbiri ile döğüşürlerse, aralarını bulup barıştırın. Eğer onlardan biri hâlâ diğerine karşı tecâvüz ediyorsa siz o tecâvüz edenle Allah'ın em­rine dönünceye kadar savaşın. Binnetice eğer Allah'ın em­rine dönerlerse artık adaletle aralarını bulup barıştırın. Her işinizde adaletle hareket edin. Allah şüphesiz ki âdil olanları sever." (K. K. 49: 9) buyurulmuştur. Âyet-i kerîmedeki "Eğer onlardan biri diğerine karşı hâlâ tecâvüz ediyorsa" şartında iki vecih vardır. Birincisi savaşa teşebbüs etmekle tecâvüzde bulunmak. İkincisi, sulhdan ayrılmak ile tecâvüzde bu­lunmak. Yine âyet-i kerîmedeki "Siz o tecâvüz edenle sava­şın..." hükmünden maksat: taşkınlığı bırakıncaya, muhalefetten vaz geçinceye kadar kılıçla, silahla savaşın demektir. "Allah'ın emrine dönünceye kadar" hükmünde de iki yön. vardır. Said b. Cübeyr'e göre: Allah'ın emrine, sulha, sükûna dönünceye kadar. Katâde'ye göre leh ve aleyhlerine olan her hususta hüküm ihtiva eden Allah'ın kitabına ve Resulünün (s.a.v) sünnetine dönünceye kadar, "aralarında adaletle hareket e din...'hükmünde de iki türlü mânâ vardır. Birincisi, hakla hükmedin. İkincisi, Allah'ın kitabıyla hükmedin.

Halîfe, âsîler üzerine savaşmak için komutan tâyin ederse, Komutan önce onları korkutur, sapık yoldan vaz geçirmeye çalı­şır. Eğer taşkınlıkta ısrar ederlerse savaşır. Fakat yine de ansızın, geceleyin, bir hücumda bulunmaz. Asîlerle, sapıklarla savaşma, müşriklerle ve mürtedlerle savaşmadan 8 yönden ayrılır:

1- Bunlarla savaşma öldürmek için değil, sapıklıktan uzaklaş­tırmak, terk ettirmek içindir. Mürted ve müşriklerle savaş onları öldürmek içindir.

2- Göğüs göğüse savaşılır, kaçarlarken peşleri takip edilmez. Halbuki kâfirler ve mürtedlerle her iki durumda da savaşılır.

3- Yaralıları bırakılıp, t^rk edilmez. Müşrikler ve mürtedlerin yaralıları harp meydanında terk edilir. Hz. Ali, Cemel vak'asında: Kaçanları takîp etmeyin, yaralıları öldürmeyin, demiştir.

4- Esirleri öldürülmez. Müşrik ve mürtedlerin esirleri öldürülür. Bir görüşe göre: Müşriklerle savaşıp şehîd olanlar gibi ikram ve şeref için yıkanmazlar, namazları kılınmaz. İkinci görüşe göre: Her ne kadar âsîler öldürmüşse de yıkanırlar ve namazları kılınır. Müslümanlar Hz. Ömer'in, Osman'ın, Ali'nin cenazelerini yıka­mış ve cenaze namazlarını kılmışlardır. Birbirine mirasçı olan âsî, âdili (başkanın emrinde olanı) veya âdil, isyankârı (âsîyi) öldür­müşse mirasçı olamazlar. Hadîs-i şerifte de "Kaatil mirasçı ola­maz”[68] buyurulmuştur. Ebû Hanîfe'ye göre: Âsîyi öldüren itaatkâr akrabası ona mirasçı olur. Âsî itaatkâra mirasçı olamaz. Ebû Yusuf a göre her biri diğerine mirasçı olur. Ölümleri te'vil edi­lebilir, başka sebeplere bağlanabilir. Zimmet ehlinin tüccarları, âsîlerin vergi, öşür toplayıcısına rastlarsa ve mallarından öşür alırlarsa bu uygun bir hareket değildir. Onu ancak devlet alır. Ama zekât almışlarsa, ona bir diyecek yoktur. Zayıf bir zamanda âsîlere ceza uygulamak gerekiyorsa, bu ceza devletin uygulamak için kudret bulmasına bırakılması, tehir edilmesi daha uygundur.[69]




[67] Dârimî, hudud 2.

[68] Ebu Davud, diyât 18, Dârimî, fersiz 41. Müsned-i Ahmed, 1/49.

[69] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 127-132.