- Âdâb Bölümü

Adsense kodları


Âdâb Bölümü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 7 October 2011, 10:23 pm GMT +0200
38-) Âdâb Bölümü
(Kitâbu'l-Âdâb)


(İslâm'ın güzef saydığı söz ve davranışlara âdâb denir. Hadis kttaplannda âdâbtan maksat Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bizzat yaşadığı ve ümmeöne tavsiye ettiği edep ve ah­lâk hadislerinin bulunduğu bölümdür.) [1466]

1435-) Enes b. Mâlik (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) çarşıda bulu­nurken bir kimse: "Ey Ebû'l-Kâsım" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona dönüp baktı, o da: "Ben, seni değil şunu çağırmıştim" dedi, bunun üze­rine Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bana ad/m/a hitap edin, künyemle hitap etmeyiniz"buyurdu" demiştir. [1467]

 

1436-) Câbir b. Abdullah el-Ensârî (r.a.) anlatır: "Bizden bir kim­senin erkek oğlu dünyaya geldi, babası ona Kasım adini koydu, bunun üzerine Ensâr: "Biz, seni Ebû Kasım künyesiyle çağırmayız. Gözünaydın diye tebrik etmeyiz" dediler. O da, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gidip: "Ey Allah'ın Rasûlü, benim bir oğlum dünyaya geldi, ona Kasım adını koy­dum, bunun üzerine Ensâr: "Biz seni Ebû Kasım künyesiyle çağırmayız, gözün aydın diye tebrik etmeyiz." dediler" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): "Ensar güzel söylemiştir, benim adımı koyun ama künyem ile künyelenmeyin. Çünkü Kasım (=bölüştüren) ancak benimdir, "buyurdu. [1468]

 

1437-) Diğer bir, rivayet ise şöyledir: "Bizden bir kimsenin çocuğu oldu, o da çocuğu Kasım ismini koydu. Biz de: "Seni "Ebû Kasım" diye çağırmayız, gözün aydın, diye seni tebrik etmeyiz" dedik. O da Hz. Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve bunu söyledi. Hz. Peygamber (s.a.v.); "Oğluna "Abdurrahman " ismini koy" buyurdu"[1469]

 

1438-) Ebû Hureyre (r.a.): "Ebû Kasım (s.a.v.): "Benim adımı koyun ama künyemle künyelenmeyiniz"buyurdu" demiştir. [1470]

 

1439-) Ebû Hureyre (r.a.): "Zeyneb (bintü Ebî Seleme veya bintü Cahş'ın) ismi, "Berra (=çok iyi ve hayıriı)" idi. Kendisi hakkında: "Bu adından hareketle kendisini temize çekiyor." denildi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.) ona "Zeyneb (^manzarası güzel ağaç)" adını verdi. [1471]

 

1440-) Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.): "Kıyamet günü Allah katında isimlerin en değersiz ve düşüğü, krallar kralı (melikü'I-Emlâk) diye isim kullanan kimsedir, "buyurdu." demiştir. [1472]

 

1441-) Enes b. Malik (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Abdullah b. Ebû Talha, doğduğunda Rasûlüllah (s.a.v.)'e götürdüm. Rasûlüllah (s.a.v.), aba giymişti ve develeri katranlıyordu: "Yanında hurma var mı?" bu­yurdu: "Evet" dedim ve kendisine birkaç hurma verdim. O da bunlan ağzı­na alıp çiğnedi, sonra çocuğun ağzını açıp hurmayı içine püskürttü. Çocuk hurma çiğnemini yalamaya başladı. Rasûlüllah (s.a.v.): "Ensartn sevdiği şey hurmadır"buyurdu ve ona Abdullah adını koydu." [1473]

 

1442-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.): "Benim bir oğlum oldu, Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'e getirdim, "İbrahim" adını koydu, hurma çiğnemini damağına sürdü, hayır ve bereket duasında bulundu. Arkasından ço­cuğu bana verdi." demiştir. Bu çocuk Ebû Musa'nın en büyük oğiu idi.

(Yeni doğan çocuklann ağzına ilk giren şeyin tatlı olması için hurma veya ben­zeri tatlı şeyleri ezip damağına sürülmesine "Tahnîk" denilmiştir.) [1474]

 

1443-) Esma (r.a.) oğlu Abdullah b. Zübeyr (r.a.)'a hamile oldu­ğunda şunlan anlatmıştır: "Ben doğum süresini tamamlamış halde iken yola çıktım, nihayet Medine'ye geldim. Küba'da konaklamıştım ki, bu sırada oğlumu doğuruverdim. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)'e getirip kucağına koydum, kendisi hurma istedi, sonra hurmayı çiğneyip ağzına tükürdü. Böylece çocuğun kursağına giren ilk şey Rasûlüllah (s.a.v.)'in tükrüğü oldu. Arkasından hurma çiğnemini damağına sürdü. Sonra da hayır ve bereket duasında bulundu. Abdullah b. Zübeyr İslâm ümmeti içerisinde (Medine'de) doğan ilk çocuktu."

 (Muhacirlere ait bir çocuğun dünyaya gelmesi, Müslümanları çok sevindirmişti. Çünkü bir hadiste belirtildiği gibi (Buhâri, Akika:i) ortalıkta, Yahudilerin Muhacirlere bü­yü yaptığı dolayısıyla artık çocuklannın olmayacağı gibi bir yaygara dolaşıyordu. Bu nedenle söz konusu yaygaranın asılsız olduğu ortaya çıkmış oldu. Ne yazık ki maz­lum Müslümanları Hicret'ten sonra büyük bir sevince boğan bu güzel insan, siyasi ih­tirasların kurbanı olarak Haccac-ı Zalim tarafından Emevî hanedanının kraliyeti uğru­na Allah'ın evinde mancınık topuna tutulup hunharca katledilerek şehid edilmiştir.) [1475]

 

1444-) Sehl b. Sa'd (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Ebû Üseyd'in oğlu Münzir, doğduğunda Rasûlüllah (s.a.v.)'e getirdiler. Hz. Peygamber (s.a.v.), çocuğu kucağına aldı. Çocuğun babası Ebû Üseyd de orada oturuyordu. Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.v.), önündeki bir şeye daldı. Çocuğun babası Ebû Üseyd için emir verdi, çocuk Rasûlüllah (s.a.v.)'in kucağından alındı ve eve götürdüler. Derken Rasûlüllah (s.a.v.), daldığı şeyden kendine geldi ve: "Çocuk nerede?"buyurdu. Ebû Üseyd: "Ey Allah'ın Rasûlü, eve götürdük" dedi: "Adı ne?"buyurdu: "Fulan, Ey Al­lah'ın Rasûlü" dedi: "Hayır onun adı Münzir" buyurdu. O çocuğa o gün Münzir adını verdi"[1476]

 

1445-) Enes b. Malik (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.v.), ahlakça insanların en güzeli idi. Benim bir kardeşim vardt, adı Ebû Umeyr. -hadisi rivayet eden ravi, sanırım sütten yeni kesilmişti, demiştir- Rasûlüllah (s.a.v.), bize geldiğinde kardeşimi gördü ve: "Ey Ebû Umeyr, nuğayr (bülbüScüğün) ne yaptı?"buyururdu. Karde­şim o kuş ile oynardı"[1477]

 

1446-) Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Übey b. Ka'b'ın yanında oturuyorduk. Derken, Ebû Musa ei-Eşari öfkeli bir şekilde çıkıp geldi, ayakta durdu ve: "Allah aşkına söyleyin sizden biriniz Rasûlüllah (s.a.v.)'i: "İzin istemek üç defa olur, eğer izin verildi verildi, değilse geri dönersin"ö\ye buyururken işitti mi?" dedi. Übeyy: "Neyin var, ne oldu?" dedi. O da şöyle dedi: "Dün Ömer b. Hattab'ın yanına girmek için üç defa izin is­tedim, bana İzin verilmedi, ben de geri döndüm. Bu gün gittim ve yanına girdim ve kendisine dün geldiğimi, üç defa selam verdiğimi arkasından dö­nüp gittiğimi bildirdim. O da: "Seni duyduk ama o anda bir işimiz vardı. Sanaizin verilene kadar izin istemeye devam etseydin" dedi. Ben de: "Rasûlüllah (s.a.v.)'den duyduğum şekilde izin istedim" dedim. O da: "Allah'a yemin ol­sun ki, bu söylediğine şahit getirmelisin, değilse senin sırtını ve kamını da­yakla aatınm." dedi" Bunun üzerine Übeyy b. Ka'b: "Allah'a yemin olsun ki, seninle birlikte yaş bakımından en küçüğümüzden başkası kalkmayacak" dedi ve: "Ey Ebû Saîd, sen kalk" dedi. Ben de kalkıp Ömer'in yanına gittim ve: "Rasûlüllah (s.a.v.)'i böyle buyururken ben de işittim" dedi."

Diğer bir rivayette ise Ömer (r.a.)'ın: "Rasûlüllah (s.a.v.)'in emrin­den bu husus bana kapalı kalmış. Çarşı pazarda alış verişle uğraşmak beni bundan alı koymuş" dediği ilavesi vardır. [1478]

 

1447-) Câbir b. Abdullah (r.a.): "Babamın borcu konusunda Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'e gelmiş, kapıyı çalmıştım: "Kim o?" dedi: "Ben" dedim. Böyle bir cevabı beğenmemiş bir tavırla: "BeniBen"'dedi." demiştir. [1479]

 

1448-) Sehl b. Sa'd (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Bir adam, Rasûlüllah (s.a.v.)'in kapısında odanın içine bakö. Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yanında, başını taradığı demir bir tarak vardı. , Rasûlüllah (s.a.v.), onun baktığını gördüğünde : "Senin (böyle) baktığını bilseydim sununla gö­zünü oyardım, "buyurdu. Yine Rasûlüllah (s.a.v.): "İzin istemek böyle bakıp seyretme nedeniyle konulmuştur.''buyurdu." [1480]

 

1449-) Enes b. Malik (r.a.): "Bir adam, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in odalarından birisine baktı. Hz. Peygamber elinde yassı demirle üzerine yürüdü. Adama vurmak için sessizce üzerine yürüdüğü hâlâ gözümün önünde" demiştir. [1481]

 

1450-) Ebû Hureyre (r.a.), Rasûlüllah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim, demiştir: "Sen izin vermediğin halde bir kimse evine bakar, sen de bir taş atıp gözünü çıkarırsan sana bir sorumluluk düşmez." [1482]


[1466] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 444.

[1467] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 444.

[1468] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 444.

[1469] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 444.

[1470] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 444.

[1471] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 445.

[1472] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 445.

[1473] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 445.

[1474] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 445.

[1475] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 445-446.

[1476] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 446.

[1477] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 446.

[1478] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 446-447.

[1479] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 447.

[1480] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 447.

[1481] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 447.

[1482] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 447.