- Yöneticiliği

Adsense kodları


Yöneticiliği

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 5 May 2011, 05:08 pm GMT +0200
e- Yöneticiliği

 
Hz. Süleyman'a görülmemiş bir mülk (hükümdarlık ve zenginlik) bağışlanmıştı. İnsanlardan, cinlerden ve kuşlardan meydana gelen bir ordusu vardı. Sebe' kraliçesiyle olan kıssası­na bakarsak, başka ülke yöneticileriyle diplomatik ilişkileri, hal­kının yönetimi ve kurduğu İslamî hakimiyetin devamı için takip ettiği bir siyaseti vardı.

Bütün bunlar bir topluluğa veya siyasî bir güce sahip yö­netici olan kimselerin özellikleridir.

Her peygamber aynı zamanda kendine inanan mü'minlerin sevk ve idare edicisiydi. Kur'an'da anlatılan kıssalarda pey­gamberlerin bu özelliklerini görmekteyiz. Onların hepsi de inanmış ve kendilerine tabi olmuş topluluklarını ilâhî hüküm­lerle yönetmişler, aralarındaki sorunları vahiyle gelen hükümler­le çözmeye çalışmışlardır.

Hiç bir peygamber insanları İslama davet ettikten ve bir kısmı da müslüman olduktan sonra onlara; 'gidiniz, başınızın çaresine bakınız, benim işim ve yetkim buraya kadardı' deme­miştir. İnanları küfür ehlinin insafına ve yönetimine terketmemişti. Çünkü onların davetinde düalizm-din ve hayat ayrılığı yoktu. İlâhî tebliğ, yani Allah'ın dini, hayatı kurmak, güzelleştir­mek ve saadetli kılmak üzere Allah (c.c.) tarafından gönderilmiş­ti. Peygamberlerin davetinde din ve siyaset ayrımı da yoktu. Çünkü Allah'ın dini, bütün bir hayatı kuşatıcıdır.

Bu bağlamda Hz. Süleyman'ın yöneticiliği biraz daha ön­ce çıkmaktadır. Çünkü onun mülkü (hükümdarlığı ve serveti) diğer peygambere göre biraz daha geniş ve biraz daha değişikti.

Kur'an'daki Hz. Süleyman kıssasına bakarsak, onun yet­kin, adaletli, disiplinli ve merhametli bir yönetici olduğunu an­larız. O, kendisine bu geniş hükümdarlığın ve zenginliğin niçin verildiğinin şuurunda olarak, emrinin altmdakileri en güzel bir şekilde yönetmiş, bu yönetimi de kendisine bildirilen vahyin öl­çüleri ile yürütmüştü.

Onun emrine cinler ve şeytanlar verilmişti. O da onları çe­şitli işlerde çalıştırıyor, onlara bir takım eşyalar yaptırıyordu. Hz. Süleyman, onlardan itaatsizlik yapabilecekleri Allah'ın izniyle bukağı ile bağlıyor, kontrol altına alabiliyordu.

Şüphesiz bu, bir yöneticinin sevk idaresinin iyi ve sağlam olduğunu gösterir. O, Allah'ın kendisine verdiği yetkiyi, emri al­tında bulunan kimselere hayırlı işler yaptırarak yine hayırlı yol­larda kullanıyordu.

Ordusunu teftiş ederken hüdhüdün izinsiz olarak kaybol­duğunu gördü. Düzenli bir orduda bir görevlinin izinsiz gitme­si ya da görevini terketmesi suçtur. Eğer onun kayboluşunun ge­rekçeli bir sebebi yoksa onu cezalandıracağını söyledi.

Hüdhüd, Güneş'e secde eden ve bir kadın tarafından yö­netilen Sebe' ülkesinden bahsedince, hem hüdhüdü cezalandır­madı, -çünkü niçin uzağa gittiğine dair bir gerekçe ileri sürmüş­tü- hem de hüdhüdün tek başına getirdiği bir haberle başkaları hakkında, araştırmadan hemen karar vermedi. Onların lehinde ve aleyhinde konuşmadı. Haberin doğru olup olmadığını araş­tırdı. Doğru olduğunu anlayınca da onları uygun bir dille, devletlerarası diplomatik yollarla İslâm'a davet etti.

Bütün bu tavırlar onun dikkatli, temkinli, sabırlı, olgun ve yerinde karar veren bir yönetici olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim onun bu güzel tavrı Sebe' halkının müslüman olmasını sağladığı gibi, kendi halkının da rahat ve huzur içinde, bir pey­gamberin yönetimi altında, onun rehberliğinde müslümanca ya­şamasını sağlamıştır.

İyi bir yönetici halka merhametle muamele eder, onlann da­valarını adalete uygun olarak çözer, herkesin hakkını kendisine verir. Yönetim yetkisini kendinin ve ailesinin çıkan için kullan­maz. Bu yetki ile şımarmaz ve kimseye tahakküm etmeye kalkmaz.

Hz. Süleyman'da bu kötü sıfatların hiç biri yoktu. O, Al­lah'ın kendisine ihsan ettiği derin kavrayış ve en mükemmel bir şekilde yönetme yeteneği ile halkına adaletle davranıyor, sorun­larını hakka uygun olarak çözüyordu.

Rivayet edildiğine göre bunca servete ve mülke sahip ol­masına rağmen, vaktinin elverdiği kadar eliyle sepet örer ve gün­lük geçimini onunla sağlardı.[182]

Kur'an, Hz. Süleyman'ın Allah (c.c.) katında güzel bir yeri olduğunu haber veriyor. [183]

Çünkü o, kendisine emanet olarak verilen bu büyük ser­vet ve hükümdarlıkla şımarmadı, kibirlilik göstermedi, hiç kim­seyi tahakküm etmeye, insanlar üzerinde padişahlık taslamaya kalkmadı. Yönetimde, kullukta ve şükür etmede örnek bir kişi­lik sergiledi. Kur'an da bu nedenle onu övmektedir.

Sebe' kraliçesinin sultanlar (krallar) hakkında, 'Onlar bir ülkeye (zorla) girdikleri zaman, orasını tahrip ederler, halkın ile­ri gelenlerini zillete (aşağılığa) düşürürler." [184] diyordu. Hz. Sü­leyman bu gibi sultanlardan değildi. O bir ülkeye, o ülkenin topraklarını kendi devletinin topraklarına katmak için girmezdi. Şerefli insanları da intikam duygusuyla aşağılamazdı.

O bir ülke yöneticilerini ve halkını Allah'ın dini İslâm'a davet eder ve onların iki dünyada da gerçek kurtuluşa ulaşma­larını isterdi. Çünkü o Allah'ın bir elçisiydi ve görevi buydu.

Yine onun bir başka görevi de Allah'ın kendisine ihsan et­tiği dünyalıklardan insanları yararlandırmak, adaleti sağlamak, zulmü önlemek ve kötü insanların kötülüklerine engel olmaktır.

Onun bu güzel yönetimi sayesinde israiloğulları tarih bo­yunca ulaşabilecekleri en yüksek güce ve rahata onun zamanın­da kavuşabilmişler, onun yönetimi altında başka ülkelerin saldı­rısına uğramadıkları gibi, kendileri de peygamberlerin yolundan sapmamışlardır.[185]




[181] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 96.

[182] İbni Esir, el-Kâmil Fit Tarih, Beyrut, 1385-1965, 1/229. D. Walker, is­lâm Ansiklopedisi, Süleyman raad. tst. 1967  11/174.

[183] Sâd: 38/40.

[184] Neml: 27/34.

[185] A. Lütfi Kazancı, K. Tanıttığı Peygamberler, İzmir 1990, 3/58.

Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 96-99.