- Uhud Gazvesi

Adsense kodları


Uhud Gazvesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Esila
Wed 2 February 2011, 02:31 am GMT +0200
Uhud Gazvesi


Hicri Üçüncü Sene.

Buhran´dan Füru1 Gazvesi

Medinelî Kaynuka Oğulları Yahudileri

Zeyd B. Harise Seriyyesi

Yahudi Ka´b B. Eşref´in Öldürülmesi

Uhud Gazvesi

Hz. Hamza´nın Şehîd Edilmesi

Fasıl

Uhud Gazvesinde Peygamber (S.A.V.)´İn, Mel´un Müşriklerden Çektiği Eziyetler.

Katade´nin Gözünün Çıkması

Fasıl

Hicri Üçüncü Sene


Bu senenin başında Necid gazvesi yapıldı. Buna Zi-Emer gazvesi de

denir.

İbn İshak dedi İd: Rasûiullah fs.a.v.), Sevik gazvesinden döndüğün­de Medine´de, zilhicce ayının kalan kısmı kadar ya da buna yakın bir müddetle ikamet etti. Sonra Gatafaıılılan hedef alarak Necid gazvesine gitti. Buna Zi-Emer gazvesi de denir. Zi-Emer, Gatafan diyarında bir ye­rin adıdır.

İbn Hişam dedi ki: Rasûiullah (s.a.v.), bu gazveye giderken Medi­ne´de yerine Osman b. Affan´ı vekil bıraktı.

İbn İshak dedi ki: Peygamberimiz (s.a.v.), safer ayının tamamını yada buna yalon bir kısmı Necid´de geçirdi. Sonra herhangi, bir tuzak ve hile ile karşılaşmadan geri döndü.

Vakidî dedi İd: Gatafan kabilesinin Salebe b. Muharip oğullarından bir grubun Zi-Emer mıntıkasında toplanıp Rasûiullah´la savaşmak is­tedikleri haberi Hz. Peygamber´e ulaştı. O da onlara karşı hicri üçüncü senenin rebiyülevvel ayının on ikisi olan perşembe günü sefere çıktı. Medine´de yerine Osman b. Affan´ı veldl bıraktı. On bir gün süreyle Me­dine´de yerine Osman b. Affan´ı veldl bıraktı. On bir gün süreyle Medi­ne´den uzakta kaldı. Beraberinde 450 adam vardı. Bedeviler, ondan kor­kup dağ başlarına kaçtılar. Nihayet Rasûiullah ve arkadaşları, Zi-Emer denen bir su başına geldiler. Oraya ordugah kurdular. Şiddetli bir yağ­mura yakalandılar. Rasûiullah´m elbiseleri sırılsıklam ıslandı. Oradaki bir ağacın altına gidip durdu. Elbiselerini kurutmak için ağacın dalları­na serdi. Müşriklerde bunu görüyorlardı. Ama kendi işleriyle meşgul oldular. Gavres b. Haris ya da Du´sur b. Haris adında yiğit bir adamları­nı, Rasûlullah´ı öldürmek için gönderdiler. Ona: «Muhammedi öldür­meyi Allah sana nasip edecek.» dediler. O adam elindeki parlak kılıcıyla yola çıktı. Rasûiullah´m yanma geldi, kılıcım çekip: «Ya Muhammed, bugün seni bana karşı kim korur » diye sordu. Rasûlulîah da: «Allah ko­rur.» dedi. O anda Cebrail, adamın göğsüne bir yumruk vurdu, elindeki kılıç yere düştü, Düşen kılıcı olan Rasûiullah, ona: «Ya seni bana karşı kim koruyacak » diye sorunca adam: «Hiç kimse koruyamaz. Şahadet ederim İd, Allah´tan başka ilah yoktur, Muhammed de Allah´ın Rasûlüdür. Vallahi artık ebediyyen düşmanlarının arasına katılmayacağım.» dedi. Rasûlullah da kılıcını ona verdi. Adam, arkadaşlarının yanma döndüğünde ona:

"Yazıklar olsun sana neyin var " diye sordular.

O da dedi İd:

"Baktım ki uzun boylu bir adam göğsüme yumruk vurdu. O yumru­ğun tesirini sırtımda hissettim. Bu yüzden vuranın melek olduğunu an­ladım. Ben de Muhammed´in Allah Rasûlü olduğuna şahadet getirdim. Vallahi ona karşı duran hiçbir topluluğun arasına girmeyeceğim." Böyle dedikten sonra kavmini İslâm´a davet etti. Bunun üzerine Cenâb-ı Al­lah, şu ayeti inzal buyurdu:

«Ey inananlar! Allah´ın üzerinize olan nimetini anın: Hani bir top­luluk size tecavüze kalkmıştı da Allah onlara mani olmuştu.» (ei-Mâide, ıı.)

Beyhakî dedi İd: Zatü´r-Rika´ gazvesinde de buna benzer bir kıssa gelecektir. Belki de bunlar ayrı ayrı iki kıssadırlar.

Ben derim ki: Eğer böyle birşey varsa, o, bundan başka bir kıssadır. Çünkü Gavres b. Haris adındaki saldırgan Müslüman olmamış, aksine eski dininde kalmakta ısrar etmiş ve kendisine karşı savaşmama husu­sunda Rasûlullah´a da söz vermemiştir. Doğrusu Allah bilir. [1]



Buhran´dan Füru1 Gazvesi


îbn îshak dedi ki: Rasûlullah (s.a.v,), rebiyülevvel ayının tamamım ya da ona yakın bir kısmını Medine´de ikamet ederek geçirdi. Sonra Ku-reyşlileri kastederek gazaya çıktı.

îbn Hişam dedi ki: Rasûlullah, gazveye giderken yerine vekil olarak Medine´de İbn Ümmü Mektum´u bıraktı.

îbn îshak dedi İd; Nihayet Buhran´a ulaştı. Orası Füru´ tarafların­dan olup bir Hicaz şehridir.

Vakidî dedi ki: Bu gazve için Rasûlullah, Medine´den on gün uzakta kaldı. Doğrusunu Allah bilir. [2]



Medinelî Kaynuka Oğulları Yahudileri


Vakidî´nin ifadesine göre Beni Kaynuka olayı, hicretin ikinci sene­sinin şevval ayının ortasında cumartesi günü olmuştur. Doğrusunu Al­lah bilir. Aşağıdaki ayette kastedilenler onlardır:

«Onların durumu, kendilerinden az bir zaman önce geçmiş ve işleri­nin karşılığını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara can yakıcı azap vardır.» (el-Haşr, 15.)

îbn îshak dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)´m savaşları arasında Beni Kaynuka hadisesi oldu. Olay şöyle cereyan etmişti: Rasûlullah (s.a.v.),

onları Beni Kaynuka çarşısında toplayarak şöyle dedi:

- Ey Yahudi topluluğu! Allah´ın, Kureyşlilerin başına getirdiği şid­det ve cezalardan sakının ve Müslüman olun. Çünkü siz, benim gönde­rilmiş bir peygamber olduğumu biliyorsunuz. Buna, kitabınızda ve Al­lah´ın size gönderdiği Ahid´te buluyorsunuz.

Onlar dediler ki:

- Ya Muhammedi Sen bizi kendi kavmin gibi mi sanıyorsun Kendi­lerinde savaş ilmi olmayan bir kavimle karşılaşman seni aldatmasın. Onlardan bir fırsat ele geçirdin. Vallahi eğer biz seninle savaşırsak el­bette bizim nazil insanlar olduğumuzu anlarsın

îbn İshak, İbn Abbas´ın şöyle dediğini rivayet eder: Şu ayet, sadece Beni Kaynuka Yahudileri hakkında nazil olmuştur:

«Ey Muhammedi İnkar edenlere: «Yenileceksiniz, toplanıp Cehennem´e sürüleceksiniz. Orası ne kötü döşektir.» de. Karşı karşıya gelen iki topluluğun durumlarında (yani Rasûlullah´m ashabından Bedir sa­vaşma katılan mü´minlerle Kureyşli müşriklerin durumlarında) sizin için ibret vardır; biri Allah yolunda savaşanlardır, diğeri inkarcılardır ki, bunlar karşı tarafı gözleriyle kendilerinin iki misli görüyorlardı." Allah dilediğini yardımıyla destekler. Bunda görebilenler için ibret var­dır.» (Âl-ilmrfin, 12-13.)

İbn îshak, Asım b. Ömer b. Katade´nin şöyle dediğim rivayet eder: Ahdi bozan ve Bedir ile Uhud arasında savaşan ilk Yahudiler, Kaynuka oğulları oldular.

İbn Hişam, Abdullah b. Cafer b. Misver b. Mahreme kanalı ile Ebu Avn´m şöyle dediğini rivayet eder: Beni Kaynuka olayının başlangıcı şöyle oldu: Araplardan bir kadın mal satmak üzere pazara gelmişti. O kadın malını Beni Kaynuka çarşısında sattı. Bir kuyumcunun yanında oturdu. Onlar, onun yüzünü açmasını istediler. Kadın yüzünü açmadı. Kuyumcu kalkıp arkadan o kadının elbisesinin ucundan tuttu ve kadı­nın sırtına düğümledi. Kadın ayağa kalktığı zaman, avret yeri açıldı. Oradaki Yahudiler ona güldüler. Bunun üzerine kadın bağırdı. Müslü­manlardan bir adam, kuyumcunun üzerine atılıp onu öldürdü. Kuyum­cu, Yahudi idi. Yahudiler de o Müslünıana hiddetlenerek onu öldürdü­ler. Bunun üzerine Müslümanın sahipleri, Yahudilere karşı bağırarak Müslümanları çağırdılar. Böylece Müslümanlarla Yahudi olan Kaynu­ka oğulları arasında savaş çıktı.

İbn İshak, Asım b. Ömer b. Katade´nin şöyle dediğini rivayet eder: Rasûlullah (s.a.v.), kendisine itaat edinceye kadar onları kuşatma altın­da tuttu, bunun üzerine Abdullah b. Übey b. Selül -Allah ona imkan ver­diği zaman- kalktı. Rasûlullah´a doğru gitti ve şöyle dedi:

- Ey Muhammed, bana tâbi olan adamlarım hakkında ihsanda bu­lun! Yahudiler, Hazreçlilerin müttefikleri idi. Rasûlullah (s.a.v.) susup bekledi. O da şöyle dedi:

- Ey Muhammed, bana tâbi olan adamlarım için ihsanda bulun. Bu-nuıı üzerine Rasûlullah (s.a.v.)» ondan yüz çevirdi. Bu defa o elini Rasû-lullah´m zırhının cebine soktu.

İbn Hişam dedi ki; O zırha, "Zatu´l-Fudul" denirdi. İbn îsaak şöyle dedi: Rasûlulîah (s.a.v.)´da ona: «Beni bırak» dedi. Öfkelendi ve hatta ordakiler, onun yüzünde bir siyahlık gördüler. Sonra

dedi ki:

- Yazık! Bırak beni.» O da şöyle dedi:

- Hayır, vallahi 400 zırhsız, 300 zırhlı kişi olan tabiilerimi bırakın-caya kadar seni bırakmam. Onlar beni, beyaz ve siyah herkese karşı ko­rumuşlardır. Sen ise onları bir sabahla öldürüp yok etmek istiyorsun. Şüphesiz ben musibetlerin meydana gelmesinden korkuyorum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.):

- Al adamlarını, senin olsunlar, dedi.

İbn Hişam dedi İd: Rasûlullah (s.a.v.), onları kuşatma altında tutar­ken Medine´de yerine Ebu Lübabe Beşir b. Abdil Münzir´i vekil olarak bıraktı. Kuşatmaları onbeş gece sürdü.

İbn İshak, babası kanalı ile Velid b. Ubade´nin şöyle dediğini riva­yet etti: Kaynuka oğulları, Rasûlullah (s.a.v.) ile savaşırlarken Abdul­lah b. Übey b. Selül, onların işleriyle ilgilendi ve önlerine geçti. Ubade b. Samit de Rasûlullah (s.a.v.)´m yanına gitti. O, beni Avf kabilesindendi. O da Abdullah b. Übey gibi Yahudilerin-müttefiki idi. Onlardan vazgeç­ti. Rasûlullah´m tarafına geçti. Allah ve Rasülüne, onların müttefikli­ğinden uzaklaşıp geldi ve şöyle dedi:

- Ey Allah´ın elçisi! Allah´ı, Rasûlünü ve mü´minleri dost ediniyo­rum. Ve işte o kafirlerin müttefiki olmaktan, onların dostluklarından kendimi beri kılıyorum.

Ravi diyor ki: Ubade b. Samit ile Abdullah b. Übey hakkında el-Mâi-de sûresinin şu ayetleri nazil oldu:

« Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanlan dost olarak benimseme­yin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah, zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez. Kalble-rinde hastalık olanların (yani Abdullah b. Übeyy´in), «Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz.» diyerek onlara koştuğunu görürsün. Olur ki Allah bir zafer verir veya katından bir emir getirir de kalblerinde gizle­diklerini içleri yananlara dönerler.» (el-Maidc, sı-62.)

«Kim Allah´ı, peygamberim ve inananları dost edinirse bilsin İd, şüphesiz Allah´tan yana olanlar (yani Ubade b. Samit) üstün gelirler.» , 56.) Tefsirimizde bu hususta gerekli açıklamalarda bulunduk. [3]



Zeyd B. Harise Seriyyesi


Bu seriyye, Ebu Süfyan idaresinde -başka bir görüşe göre Safvan idaresinde- bulunan ticaret kervanını vurmak üzere yola çıkarılmıştı.

Yunus b. Bükeyr, İbn İshak´tan rivayet ederek, bu seriyyenin, Bedir vak´asmdan altı ay sonra yola çıkarıldığım söyler.

İbn İshak dedi ki: Kureyşliler, Bedir vak´asmda başlarına gelen fe­laketten sonra Şam´a giderken eskiden beri gidip geldikleri yoldan git­mekten korktular. Bunun üzerine Irak yoluna saptılar. Aralarında Ebu Süfyan´ın da bulunduğu bir ticaret kafilesi yola çıktı, yanlarında çok miktarda gümüş vardı. Kureyşlilerin ticaretinin kısm-ı azamini gümüş ticareti oluşturuyordu. Bekir b. Vail kabilesinden Fırat b. Hayyan adın­da bir adam kiraladılar. Bu adam onlara yolda kılavuzluk yapacaktı.

îbn İshak dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.), Zeyd b. Harise´yi bir seriyye­nin başında gönderdi. Bu seriyye, Karde denen suyun başında kervana ulaştı. Kervanı ve malını ele geçirdi. Adamlar, elinden kaçtılar, o da al­dıklarım Rasûlullah´ın yanma getirdi. Bununla ilgili olarak Hassan b. Sabit öyle dedi:

«Şam´ın akar pınarlarını bırakınız.

Onların arasına, Erak ağaçlarıyla otlayan jâiklü develerin ağızlan gibi buzlar girmiştir.

Rablerine hicret eden bir takım adamların, gerçek Ensâr´m ve me­leklerin elleriyle.

Âlic vadisinde çukur yerlere yürüdükleri zaman, o kafileye deyiniz ki; yol orada değildir.»

Vakidî dedi ki: Bu seriyyenin başında Zeyd b. Harise´nin komutan olarak Medine´den çıkışı, hicretin yirmi sekizinci ayı olan cemaziyelev-vel ayının başında olmuştur. Vurmakla emrolundukları Kureyş kerva­nının başkanı da Safvan b. Ümeyye idi.

Zeyd b. Harise seriyyesinin göreve çıkış sebebi şu idi: Nuaym b. Me-sud, kervan haberini Medine´ye getirdi. Nuaym, kendi kavmi olan müş­riklerin dini üzerine idi. Nadir oğulları yurdunda Kinane b. Ebu´l-Hu-kayk ile görüştü. Yanlarında Sulayt b. Numan da vardı. Sulayt, Eşlem kabilesindendir. Oturup içki alemi düzenlediler. Bu hadise, içkinin ha­ram kılınmasından önce idi. Nuaym, kervan haberini anlattı. Safvan b. Umeyye başkanlığında ticaret malım taşımakta olan kervanın Mek­ke´den çıktığını bildirdi. Sulayt,o anda yanlarından ayrılıp Rasûlullah´a geldi ve durumu ona haber verdi. Rasûlullah, hemen Zeyd b. Harise´yi, seriyyesi ile birlikte yola çıkardı. Bunlar kervanı yakaladılar. Mallarını ele geçirdiler. Ama kervandaki adamlar kaçıp kurtuldular. Sadece bir ya da iki adamı esir aldılar. Kervanın mallarını Medine´ye getirdiler. Rasûlullah (s.a.v.), beşte birini ayırıp kalan beşte dördünü de seriyye ef­radına taksim etti. Beşte biri, 20.000 dirhem tutarında idi. Esir alınan­lardan biri kılavuz olan Fırat b. Hayyan idi. Bu kişi Müslüman oldu. Al­lah kendisinden razı olsun.

îbn Cerir dedi ki: Vakidî iddia etti, ki bu senede Osman b. Affan, Rasûlullah´m kızı Ümmü Külsüm´le evlendiler. Ve aynı senenin cemazi-yelahir ayında gerdeğe girdiler. [4]



Yahudi Ka´b B. Eşref´in Öldürülmesi


Bu adam, Beni Tayy kabilesinden olup, bu kabilenin Beni Nebhan kulundandır. Ama annesi Beni Nadir kabiİesindendir. İbn İshak, onun öldürülmesini, Beni Nadir Yahudilerinin sürgün edilmeleri bahsinden önce anlatır. Ama Buharı ile Beyhakî, onun öldürülmesini, Beni Nadir Yahudilerin sürgünleri bahsinden sonra anlatırlar. Doğrusu, İbn İs-hak´m anlattığıdır. Bu ileride de açıklanacaktır. Çünkü Beni Nadir Ya­hudileri, Uhud vakasından sonra Medine´den sürgün edilmişlerdir. Bunlar, kuşatma altına tutuldukları esnada -inşaallah ileride de açıkla­yacağımız gibi- içki haram kılınmıştır.

Buharı, sahihinde «Kala b. Eşrefin öldürülmesi» bahsinde Rasûlul­lah (s.a.v.)´rn şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ka´b b. Eşref, Allah´a ve Rasûlüne eza vermektedir. Hakkından ge­lecek kimse yok mu

Muhammed b. Mesleme kalkıp:

- Ya Rasûlallah! Onu Öldürmemi istiyor musun dedi. Peygamber Efendimiz:

- Evet3 dedi. Muhammed b. Mesleme:

- Öyleyse biraz yalan konuşmama izin ver, dedi. Peygamber Efendimiz de ona izin verdi:

Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme, Ka´b´a gidip:

- Bu adam bizden sadaka isteye isteye bizi takattan düşürdü. Bu­nun için senden ödünç istemeye geldim, dedi.

Ka´b:

- Vallahi ondan bıkacaksınız, dedi.

Muhammed b. Mesleme:

- Biz bir defa ona uyduk. Bir sonuca varmadan onu bırakmak iste­miyoruz. Varsa bana ödünç bir veya iki yük hurma ver, dedi.

Ka´b:

- Olur, fakat yerine bana rehin bırakman şartı ile, dedi.

Muhammed b. Mesleme ile arkadaşları:

- Rehin olarak ne istiyorsun diye sordular.

Ka´b:

- Bana kadınlarınızı rehin bırakın, diye cevap verdi.

Ona:

- Sen Arapların en güzeli iken, kadınlarımızı sana nasıl bırakabili­riz dediler.

Ka;b:

- Öyleyse çocuklarınızı rehin bırakın, dedi.

Ona:

- Bunu da yapamayız. Çünkü bu bizim için bir zillettir. Çocuk büyüdükten sonra ona: «Sen o kimse değil misin ki, bir iki yük hurma ye­rine rehin bırakıldın » diyecekler. Rehin olarak sana silah bırakalım,

dediler.

Muhammed, geceleyin kendisine geleceğini söyledi. Gece olunca Muhammed, evine -yanında Ka´b´m süt kardeşi olan Ebu Naile de bu­lunduğu halde- gidip Ka´b´ın aşağıya inmesini istedi. Ka´b da indi. Karısı ona:

- Bu saatte sen nasıl dışarıya çıkıyorsun dedi. (Başka bir rivayete göre karısı ona şöyle demiştir: Öyle bir ses duyuyorum ki, sanki ondan kan damlıyor.)

Ka´b:

- Ne var Beni çağıranlar, Muhammed b. Mesleme ile kardeşim Ebu Naile´dir. Kaldı ki mert adam, geceleyin vurulmaya da çağrılsa yine gider, dedi.

Ravi diyor ki: Muhammed b. Mesleme ile birlikte iki adam daha var­dı. Muhammed onlara:

- Geldiği zaman, saçını tutup koklayacağım. Onu iyice tuttuğumu gördüğünüz zaman hiç beklemeden ona vurun, dedi.

Ondan sonra Ka´b indi, üzerine deriden sırmalı bir elbise vardı ve misk kokusu saçıyordu. Muhammed ona:

- Senden ne güzel bir koku geliyor, hayatımda böyle güzel bir koku

görmedim, dedi. Ka´b:

- Ne diyorsun, Arap kadınlarının en güzel kokulusu ve en güzeli bendedir, dedi. Muhammed:

- İzin verir misin, senin saçını biraz koklayayım dedi.

Oda:

- Evet, deyince, saçını tutup kokladı. Muhammed arkadaşlarına:

- Siz de koklayın, dedikten ve arkadaşları da kokladıktan sonra bir daha izin istedi. Muhammed, bu defa Ka´b´ın saçını iyice tutup arkadaşlarma:

- Ne duruyorsunuz dedi.

Onlar da hemen Ka´b´m işini bitirdiler. Sonra gelip H^z. Peygam-ber´e durumu anlattılar.»

Muhammed b, İshak dedi ki: Ka´b b. Eşrefe gelince o, Tay kabilesi­nin Beni Nebhan kulundandır. Anası Beni Nadir kabilesindendir. Zeyd b. Harise ile Abdullah b. Revaha, Medine´ye gelip Bedir savaşma katılan müşriklerin öldürüldükleri haberini verdikleri zaman Ka´b şöyle de­mişti: "Vallahi eğer Muhammed şu kavme musibet eriştirmiş ise, elbet­te ki yerin altı üstünden daha hayırlıdır."

Allah düşmanı, haberin kesinliğini anlayınca yola çıktı ve Mek­ke´ye geldi. Muttalib b. Ebi Vedaa b. Dubayre es-Sehmî´nin yanma ko­nuk oldu. Onun yanında Atike binti Ebi´l-İs b. Ümeyye b. Abdu´ş-Şems b. Abdumenaf vardı. Bu kadın onu misafir etti. Ona ikramda bulundu. O ise, Rasûlullah (s.a.v.)´a karşı kışkırtıcı şiirler okumaya, Bedir savaşın­da öldürülen müşrikler üzerine ağıt dökmeye başladı. İbn İshak, onun bir kasidesinden bahseder ki, kasidenin başlangıcı şöyledir:

«Bedir değirmeni, Bedir savaşma katılanları öğüttü.

Bedir gibisi için gözyaşları akıtırsın ve gözyaşlarıyla ağlarsın.»

İbn İshak, Hassan b. Sabit´in ve diğer şairlerin buna karşı söyledik­leri cevabi şiirleri de nakleder.

Daha sonra Ka´b, Medine´ye döndü. Ve Müslümanların kadınlarına süslü-püslü kasideler söylemeye başladı. Onlara eziyet verdi. Peygam­ber (s.a.v.) ile ashabına da dil uzattı.

Musa b. Ukbe dedi