- Şu Malum Kurban Manzaraları

Adsense kodları


Şu Malum Kurban Manzaraları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sun 2 October 2011, 04:15 pm GMT +0200
Dünya Hali



Şubat 2006 86.SAYI


Halil AKGÜN kaleme aldı, DÜNYA HALİ bölümünde yayınlandı.

“Şu Malum Kurban Manzaraları”


Bir kurban bayramını ve hac mevsimini daha geride bıraktık. Hacı olma şerefine erenler kutsal topraklarda ibadet ederken, İslâm ümmetinin kalanı kurbanlarını kestiler, bayram ziyaretlerini yaptılar. Dünyanın dört bir yanından gelen hacılar, Allah rızası için sefere çıkmanın seçkin örneklerinden birini verdiler.

Şeytan taşlama sırasında yaşanan izdiham ve neticesinde ölen hacılar, bu yılki hac neşesine gölge düşürdü. Allah onlara rahmet etsin. Bu izdihamdan sonra tekrar “Neden?” sorusu soruldu. Daha önce de yaşanan bu kargaşaya bir son vermek mümkün değil mi? Sorumlular kim?

Bu sorulara cevap bulmak üzere İslâm Konferansı Örgütü harekete geçti. Umarız bundan bir sonuç çıkar. Dünyanın en büyük toplu ibadetinin her yıl bu tür kayıplarla gölgelenmesi kabul edilebilir bir şey değil. Bu, ne bu şerefli ibadete, ne de İslâm ümmetine yakışıyor.

Türkiye’de olağan bir kurban bayramı yaşadık. İnsanlar bayram namazlarını kıldılar, kurbanlarını kestiler, ziyaretlerini yaptılar. Yine mutad olduğu üzere birileri, “malum bayram manzaraları” başlığı altında yazılar yazdılar, yorumlar yaptılar. Kimileri kurban kesmenin acımasız bir şey olduğundan dem vururken, kimileri sokaklardaki kan ve et görüntülerine son verilmesi için çağrıda bulundular. Kimileri daha da ileri gidip kurbanın bir ‘şiddet gösterisi’ olduğunu, dinlerin şiddetten hoşlandığını, vs. yazdılar.

Bu tür çağrıların arkasında, Allah’a ibadeti içine sindirememiş bir zihniyet yatıyor. Onlara göre din, kurbanı emretmeseydi de şiddeti körükleyen bir inanç sistemi olurdu. Sokak görüntülerine atıfta bulunanlar, Müslüman Türkiye’nin dinî reflekslerini yitirmesini istiyorlar. Güya hijyenik olmak, merhametli olmak, vs. adına kurban ibadetinden tedricen vazgeçilmesini öneriyorlar.

Oysa aynı mantıkla bizim onlarca şeyden vazgeçmemiz gerekiyor. Trafik kazaları oluyor diye kimse yolları kapatalım diyor mu? Ya da Türk televizyonlarındaki rezalete bakarak “Televizyonları sokağa atın!” diyen var mı?

Kurban ibadetini küçümseyenlerin derdi, temizlik falan değil. Onları rahatsız eden bu ülkenin müslüman hassasiyetleri. Allah’a şükür ki bu bayram da bu hassasiyetlerin yaşamaya devam ettiğini teyid etti.

Hatanın Büyüğü, Küçüğü


Paul Bremer, yayınladığı hatırat kitabında Amerika’nın Irak işgalinden sonra hatalar yaptığını söylüyor. Bu hatalar arasında Baas’lı üst düzey yöneticilerin görevden alınması, eski Irak ordusunun alelacele dağıtılması ve alt yapı yatırımlarında geç kalınmasını sayıyor.

Bu üç konuda da Amerika tam bir başarısızlık örneği sergiledi. Üstelik Amerikalılar altyapı yatırımlarından büyük ölçüde vazgeçtiklerini açıkladılar. Yani bombalarla yıktıkları Irak’ı başkalarının inşa etmesini istiyorlar.

Bunlar taktik hatalar. Bremer, tıpkı Amerikan yönetimi gibi Irak savaşındaki en büyük hatanın savaşın kendisi olduğunu kabullenmiyor. Ölen yüz binin üzerindeki Iraklıdan, insan hakları ihlallerinden, toplu infazlardan, işkenceden, aşağılanmadan, Ebu Gureyb hapishanesinde yaşananlardan bahsetmiyor.

Bremer’in yaptığı şuna benziyor: Siz birinin evini gelip buldozerlerle haksız yere yıkıp yerle bir ediyorsunuz. Ondan sonra da “Kusura bakmayın, evi yıkarken camları kırılmış..” diye özür diliyorsunuz! Allah bu Amerikalılara akıl fikir versin.

Kuş Gribi


Kurban bayramı, kuş gribiyle gölgelendi. Hükümet hastalığın salgın haline gelmemesi için tedbirler alıyor. Şu ana kadar bir milyona yakın kanatlı hayvan itlaf edildi. Kesin çözüm için Türkiye’deki 20 milyona yakın kanatlı hayvanın itlaf edilmesini önerenler de var. Bunun için Türkiye’ye 1.2 milyar dolarlık bir yardım yapılması gündeme geldi. Olayı yüzeysel açıdan ele alanlar bu yardım talebine alkış tutuyor.

Fakat Türkiye’deki kanatlı hayvanların öldürülmesinin uzun vadede nelere malolacağını iyi hesaplamak gerekiyor. Her şeyden önce kuş gribinin ortaya çıktığı Endonezya, Romanya, Rusya gibi ülkelerde toplu itlaflar yapılmadı. Bu konu neden Türkiye için gündeme getirildi? İkincisi, bu kadar hayvanı öldürmek, Türkiye kırsalındaki ekolojik dengeyi altüst edecektir. Bazı bölgelerde çekirge türü hayvanların çoğaldığı bildiriliyor. Yaz aylarına gelindiğinde bu sorun daha da büyüyebilir. Kısacası bu konuda karar verecek kişilerin konuyu bütün yönleriyle ele alması gerekiyor.

Amerika’nın İşkence Üstleri


Amerika’nın Avrupa ve bazı İslâm ülkelerinde kullandığı işkence hapishaneleriyle ilgili haberler gün yüzüne çıktığından beri hararetli tartışmalar yapılıyor. Amerikalılar önce gizli hapishanelerin olduğunu itiraf ettiler. Sonra gelen tepkiler üzerine geri adım attılar. Amerikan dışişleri bakanı Rice, Avrupa’ya gitti ve Avrupalı dostlarını ikna etti. Bu ‘ikna’nın arkasında ne tür pazarlıkların yattığını bilmiyoruz. Ama nelerin nasıl konuşulduğunu tahmin etmek zor değil. Amerika biraz tehdit, biraz rüşvet ile bu konuyu da geçiştirmeye çalışıyor. Fakat Avrupa kamuoyu tepki vermeye devam ediyor.

Devlet terörünün bir türü olan gizli hapishaneler ve işkence konusunda herkesin ortak bir tavır geliştirmesi ve Amerika’yı olayın bütün yönlerini aydınlatmaya zorlaması gerekiyor. Bunun için devlet aygıtlarının yanı sıra, sivil toplum güçlerine de büyük görev düşüyor.

Şaron’un Mirası


İsrail başbakanı Ariel Şaron geçen ay beyin kanaması geçirdi. Şaron henüz ölmedi. Fakat geride bıraktığı miras şimdiden tartışılmaya başladı. Aslında Şaron’un geride bıraktığı bir miras değil, bir yıkım. Filistinlilerin topraklarını çalan, çocuklarını öldüren, toplu katliam yaptıran Şaron, tarihe zalim bir lider olarak geçecek. Filistin davasına inanan hiç kimse Şaron’un yaptıklarını unutmayacak.

Şaron’un yavaş yavaş ölmesi, belki de ilâhi adaletin bir tecellisi. Aklı başında İsrailliler de Şaron’un nasıl bir kasap olduğunu biliyor. Şaron’un politikaları kısa vadede büyük İsrail idealine hizmet etti ama uzun vadede İsrail toplumunu yıkacak temelleri de attı. Bugün İsrail’le ekonomik, askeri yahut siyasi işbirliği yapanlar, bunu istedikleri için değil, Amerika’nın baskısından dolayı yapıyorlar. Peki Amerika bu baskıyı yapamayacak hale geldiğinde İsrail’in durumu ne olacak? Kendine bölgede müttefik, dost, ortak bulabilecek mi? Bölge ülkeleri Şaron’un ve İsrail devletinin yayılmacı politikalarını unutacak mı?

Nükleer Silahlanma


İran’ın nükleer enerji krizi büyüyor. İran hakkını savunduğunu söylüyor. Amerika’nın örgütlediği Avrupalılar buna karşı çıkıyor. Fakat karşılıklı tehditlerin ardından İran görüşme talebinde bulundu. Şu anda müzakereler devam ediyor. Fakat bu süreçte petrol fiyatları biraz daha yükseldi. İran pazarlık gücünü arttırdı. Pek de fena olmayan bir “kontrollü kriz” örneği!

Öte yandan, Amerika ve Avrupa’nın İran’ın nükleer enerjiye sahip olmasına karşı çıkması çifte standart politikasının bir başka örneği. Bugün Amerika’nın resmen açıklanmış 10.500 adet nükleer başlıklı silahı var. Bu bile tek başına onlarca ülkeyi yok etmek için yeterli bir askeri güç. Rusya’nın 18 bin, Çin’in 400, Fransa’nın 350, İngiltere’nin 200, Hindistan’ın 90, Pakistan’ın yaklaşık 50 tane nükleer başlıklı silahı var. Kuzey Kore’nin kaç silahı olduğu bilinmiyor. İsrail’in nükleer saldırı kapasitesinin olduğu biliniyor ama İsrail detay vermekten ısrarla kaçınıyor.

Bu tabloya göre nükleer silahı olan tek müslüman ülke, Pakistan. İran da nükleer silah kampanyasına katılsın diye bir düşüncemiz yok. Fakat İran’ın üzerine bu kadar gidilmesinin arkasında başka hesapların yattığını da görmek zor değil.

Amerika’yı Kim Keşfetti


Çinli Müslüman Amiral Zheng He ya da Cheng Ho’ya (1371-1405) ait olduğu söylenen dünya haritasının yayınlanmasından sonra Amerika’yı kimin keşfettiği konusunda büyük bir tartışma başladı. Cheng Ho’nun haritasında Amerika kıtası açık bir şekilde gösteriliyor. Tarihçiler bu Çinli Müslüman Amiral’in Amerika’yı Kristof Kolomb’dan 70 yıl önce keşfettiğini düşünüyorlar. Cheng Ho’nun haritasının Londra ve Pekin’de birer nüshasının bulunduğu açıklandı. Haritanın bilimsel incelemesi Yeni Zelanda’daki bir üniversitede yapılıyor. Bu haritanın dünya tarihine yeni bir boyut kazandıracağında şüphe yok.

Fakat tartışmanın kökeninde ideolojik bir duruş var. Amerika’yı keşfedecek bilimsel ve teknolojik donanıma ancak Avrupa’nın sahip olabileceğini düşünenler, böyle bir şeyin olabileceğine şiddetle karşı çıkıyor. Bu bakış açısı, insanlık tarihini Avrupa merkezli bir gözle okuduğu için alternatif tarih okumalarını baştan reddediyor. Fakat güneşi balçıkla sıvamak mümkün değil.

Kısa Kısa Dünya Turu

Amerika’nın geçen ay bir Pakistan köyüne düzenlediği hava saldırısında 20’ye yakın sivil hayatını kaybetti. Amerika her zaman olduğu gibi “meşru” bir gerekçesi olduğunu söyledi ve ölen köylüler için özür diledi. Şimdi bu mantıkla Amerika’nın terör sorununu çözmesi çok kolay: Usame bin Ladin çıkacak ve Amerika’dan özür dileyecek, aradaki husumetler bitecek! Ne dersiniz? Böyle bir şey olabilir mi?

***

Okullarda bilgisayar ve internet yaygınlaşıyor ama sorunlar da büyüyor. Kontrolsüz internet kullanımı yüzünden bazı öğrencilerin müstehcen sayfalara girdiği tesbit edildi. 13-14 yaşındaki çocukların böyle tehlikeli bir araçla başbaşa bırakılması tam bir skandal. Bu, sosyal bir faciaya bile dönüşebilir. Eğitimcilerin ve velilerin derhal harekete geçmesi ve gerekli güvenlik tedbirlerini alması gerekiyor. Umarım bu konuda geç kalmayız.

***

Erdemir’i kim satın aldı? Resmen OYAK; yani bir Türk firması. Fakat daha sonra OYAK’ın Erdemir’i bir Fransız şirketine devredeceği açıklandı. OYAK’ın şu ana kadar Erdemir’le ilgili hiçbir fizibilite çalışması yapmaması zaten dikkat çekiyordu. Demek ki Erdemir OYAK’a değil, yabancı bir şirkete satılmış. “Erdemir ucuza gitsin ama yerliye gitsin.” diyenler şimdi ne diyorlar acaba?