- Nuh-Hud- Salih Aleyhisselam

Adsense kodları


Nuh-Hud- Salih Aleyhisselam

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Esila
Thu 3 February 2011, 01:34 pm GMT +0200
Nuh-Hud- Salih Aleyhisselam


Nuh (A.S.)´Un Şahsına Ait Bazı Haberler.

Nuh (A.S.)´Un Oruç Tutuşu.

Nuh(A.S.)´Un Haccı

Nuh (A.S.)´Un Oğluna Vasiyeti

Hud Peygamberin Kıssası

Semûd Mîlletinin Peygamberi Hz. Salih.



Nuh Aleyhisselam


Nuh peygamber, Müteveşlih oğlu Lamek´in oğludur. Müteveşlih te Yei´d oğlu Hanuh´un, yani îdris peygamberin oğludur. Hanuh, Kaynan oğlu Mehlayil´in oğludur. Kaynan, Şit oğlu Enuş´un oğludur. Şit de, in­sanlığın babası Adem peygamberin oğludur.

Nuh peygamber, Adem (a.s.)´in vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. İbn Cerir ve diğerleri böyle demişlerdir.

Ehl-i Kitabın eskiçağ tarihine göre Adem (a.s.)´in vefatı ile Nuh (a.s.)´un doğumu arasında geçen zaman 146 yıldır. Aralarında on nesil geçmiştir. Nitekim Hafız Ebu Hatîm b. Hibban, sahihinde demiş ki: Muhammed b. Ömer b. Yusuf, Ebu Ümame´den rivayet etti: Adamın biri dedi ki:

- Ey Allah´ın Rasûlü! Adem, peygamber miydi

- Evet.. Allah´ın kelamına muhat ab oldu.

- Onunla Nuh´un arasında ne kadar zaman geçti

- On nesil...

Sahih-i Buharî´de İbn Abbas´m şöyle dediği rivayet edilir: «Adem ile Nuh arasında on nesil vardı. Hepsi de İslâm (dini) üzerindeydiler.»

Hadis-i şerifin metninde geçen (kam) kelimesinden kasıt, yüz sene ise, - nitekim insanların çoğu bu kelimeyi duyduklarında ilk olarak ona 100 sene anlamım verirler - demek İd Adem ile Nuh arasında 1000 sene geçmiştir. Ama bu, İbn Abbas´m koymuş olduğu "Hepsi de İslâm (dini) üzerindeydiler" kaydına aykırı düşmemektedir. Bu durumda ikisinin arasında Müslüman olmayan başka nesiller geçmiş olabilir. Fakat Ebu Umame´nin hadisi, aralarında sadece on nesil geçmiş olduğuna delâlet etmektedir. İbn Abbas, o nesillerin Müslüman oldukları kaydını ekle­miştir ki bu da, tarihçilerin ve diğer Ehl-i Kitabın ortaya attıkları; "Ka­bil ve oğulları ateşe taptılar" iddiasını çürütmektedir.

Doğrusunu Allah bilir.

Kam kelimesinden kasdm, insan nesli olması halinde Nuh (a.s.)´dan önceki nesillerin uzun asırlar yaşadıkları ortaya çıkmaktadır. Böyle olunca da Adem ile Nuh arasında binlerce senelik bir zaman geçtiği söy­lenebilir. Karn kelimesi, Kur´ân-ı Kerim´in bir çok ayetlerinde de nesil manasında kullanılmıştır:

«Nuh´dan sonra nice nesilleri yoketmişizdir.» (ci-lsrâ, 17.)

«Bunların ardından başka nesiller varettik.» (ci-Mü´mmun, 3i.) «Ad, Semud milletleri ile Resslileri ve bunların arasında birçok ne­silleri de yerle bir ettik.» (ei-Fuı-kân, 38.)

«Onlardan önce nice nesilleri yokettik.» (Meryem, 74.) Nitekim Peygamber Efendimiz de buyurmuşlar ki: «Nesillerin en hayırlısı, benim (zamanımda yaşayan) neslimdir.»

Hülasa Nuh peygamber, insanların putlara taptıkları, sapıklık ve küfür yoluna girdikleri bir zamanda Allah tarafından kullara rahmet olarak gönderildi. Kıyamet gününde söz sahibi kimselerin de söyliye-cekleri gibi, yeryüzüne rasûl olarak gönderilen ilk insandır. İbn Cübeyr ve diğerlerinin dedikleri gibi, Nuh´un milletine Rasib oğulları denirdi. Onun kaç yaşındayken peygamberlikle görevlendirildiği hususunda ihtilaf edilmiştir. Kimileri elli yaşındayken, kimileri 350 yaşındayken, kimileri de 480 yaşındayken peygamber olduğunu söylemişledir. 480 yaşındayken peygamber olduğu sözünün, İbn Abbas´a ait olduğu söyle­nir. Bunu, İbn Cerir anlatmıştır.

Cenab-ı Allah, Nuh peygamberin hayat hikayesini, milletinin ona yaptıklarım, onu inkar edenlere indirilen Tufan azabını, geminin Nuh ve arkadaşlarını tufandan nasıl kurtardığını, Kur´ân-ı Kerim´in birçok yerlerinde anlatmıştır:

«Andolsun ki Nuh´u milletine gönderdik. "Ey milletim! Allah´a kul­luk edin. O´ndan başka tanrınız yoktur; doğrusu sizin-için büyük günün azabından korkuyorum." dedi. Milletinin ileri gelenleri: "Biz senin apa­çık sapıklıkta olduğunu görüyoruz." dediler.

"Ey milletim! Bende bir sapıklık yoktur. Ancak ben âlemlerin Rabbinin peygamberiyim, Rabbimin sözlerini size bildiriyor, öğüt veriyo­rum. Sizin bilmediğinizi Allah katından ben biliyorum. Sakınmanızı ve böylece merhamete uğramanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için ara­nızdan biri vasıtasıyla Rabbinizden size haber gelmesine mi şaşıyorsu-nuz "dedi. Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide beraberinde olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları suda boğduk. Çünkü onlar kör bir milletti.» (el-AVâf, 59-64.)

«Ey Muhammed! Onlara Nuh´un başından geçenleri anlat: Milleti­ne, "Ey milletim! Eğer durumum, Allah´ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa - ki ben Allah´a güvenmişimdir - siz ve koştuğunuz ortak­lar elbirliği edin; yapacağınız iş sonra size bir tasa vermesin. Sonra onu bana uygulayın ve beni ertelemeyin." demişti. "Eğer yüz çevirirseniz bi­lin ki, ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim Allah´a aittir. Müslimlerden olmakla emrolundum." Onu yalancı saydılar. Ama biz onu ve gemide beraberinde bulunanları kurtardık. Onları ötekilerin ye­rine geçirdik. Ayetlerimizi yalanlıyanları, suda boğduk. Uyarılanlar­dan söz dinlemeyenlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!.» (Yûnus, 71-73.)

«"Andolsun ki biz Nuh´u kendi milletine gönderdik. "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım; Allah´tan başkasına kulluk etmeyin; doğrusu ben hakkınızda can yakıcı bir günün azabından korkuyorum." dedi. Milleti­nin inkarcı ileri gelenleri: "Senin ancak kendimiz gibi bir insan olduğu­nu görüyoruz. Daha başlangıçta, sana bizim ayaktakımı dışında kimse­nin uyduğunu görmüyoruz. Sizin bizden bir üstünlüğünüz- de yoktur; biz sizi yalancı sanıyoruz." dediler. Nuh: "Ey Milletim! Rabbimin katından bir delilim bulunsa ve bana yine katından bir rahmet vermiş olsa da bunlar sizden gizlenmiş olsa, söyleyin, zorla sizi bunlara mecbur mu ederiz " dedi. "Ey Milletim! Buna karşılık ben sizden bir mal da istemi­yorum. Benim ücretim Allah´a aittir. İnananları da kovacak değilim; çünkü onlar Rabbleriyle karşılaşacaklar; fakat ben sizi cahil bir millet olarak görüyorum." "Ey Milletim! Onları kovarsam, Allah´a karşı beni kim savunur Düşünmez misiniz " "Size, Allah´ın hazineleri yammda-dır demiyorum. Gaybı bilmem; doğrusu melek olduğumu da söylemiyo­rum; küçük gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; içlerin­de olanı Allah daha iyi bilir. Yoksa şüphesiz haksızlık etmiş olurum."

"Ey Nuh! Bizimle tartıştın; hem de çok tartıştın. Doğru sözlülerden isen, tehdid ettiğin azabı başımıza getir." dediler. "Ancak Allah dilerse onu başınıza getirir. Siz O´nu aciz bırakamazsınız. Allah sizi azdırmak isterse, ben size öğüt vermek istesem de faydası olmaz. O, sizin Rabbi-nizdir, ona döneceksiniz." dedi. Ey Muhammed! Sana "Kur´ân´ı kendili­ğinden uydurdu." derler, de ki: "Uydurdumsa suçu bana aittir. Oysa ben sizin işlediğiniz günahlardan uzağım." Nuh´a: "Senin milletinden, inan­mış olanlardan başkası inanmayacaktır; onların işlediklerine üzülme; gözcülüğümüz altında, sana bildirdiğimiz gibi gemiyi yap. Haksızlık yapanlar için bana başvurma, çünkü onlar suda boğulacaklardır." diye Allah tarafından vahyolundu.

Gemiyi yaparken, milletinin inkarcı ileri gelenleri yanına uğradık­ça onunla alay ederlerdi. O da: "Bizimle alay ediyorsunuz ama, alay etti­ğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kime sürekli azabın ineceğim göreceksiniz." dedi.

Buyruğumuz gelip tandırdan sular kaynamağa başlayınca: "Her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan ço­luk çocuğunu ve inananları gemiye bindir." dedik. Pek az kimse onunla beraber inanmıştı. Allah: "Oraya binin; yürümesi ve durması Allah´ın izniyledir, Rabbim bağışlar ve merhamet eder.»"dedi. Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış olan oğ­luna: "Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma." diye seslendi. Oğlu: "Dağa sığınının, beni sudan kurtarır." deyince, Nuh: "Bugün Allah´ın buyruğundan - O´nun acıdıkları dışında kurtulacak yoktur." dedi. Aralarına dalga girdi; oğlu da boğulanlara karıştı. Yere: "Suyunu çeki." Göğe: "Ey gök! Sen de tut!" denildi; su çekildi; iş de bitti. Gemi, Cudi´ye oturdu. "Haksızlık yapan millet, Allah´ın rahmetinden uzak olsun." denildi. Nuh Rabbine seslendi: "Rabbim! Oğlum benim ai-lemdendi. Doğrusu senin va´din haktır. Sen hükmedenlerin en iyi hük­medenisin." dedi. Allah: "Ey Nuh! O senin ailenden sayılmaz; çünkü kötü bir iş işlemiştir. Öyleyse bilmediğin şeyi benden isteme. İşte sana öğüt, bilgisizlerden olma." dedi. "Rabbim! Bilmediğim şeyi senden iste­mekten sana sığınırım. Beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen kaybedenlerden olurum." dedi. "Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan topluluklara bizden bir selamet ve bereketle gemiden in. Ama bir çok toplulukları da geçindireceğiz. Sonra onlara canyakıcı bir azab verece­ğiz." denildi. "Ey Muhammed! Bunlar sana vahyettiğimiz bilinmeyen olaylardır. Sen de, milletin de daha önce bunları bilmezdiniz. Sabret, sonuç, Allah´tan sakınanlarındır."» (Hud, 25-49.)

«Nuh da daha önceleri bize yalvarmıştı, onun duasını kabul edip, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık. Ayetlerimizi yalanlı-yan millete karşı ona yardım ettik. Doğrusu onlar fena bir milletti, hep­sini Suda boğduk.» (el-Enbiyâ, 76-77.)

«Andolsun ki Nuh´u milletine gönderdik; onlara: "Ey Milletim! Allah´a kulluk edin; ondan başka tanrınız yoktur; sakınmaz mısınız ." dedi. Milletinin inkarcı ileri gelenleri: "Bu, sizin gibi bir insandan başka birşey değildir; sizden üstün olmak istiyor. Allah dilemiş olsaydı melek­ler indirirdi. İlk atalarımızdan beri böyle bir şey işitmedik. Bu adamda nedense biraz delilik var, bir süreye kadar onu gözetleyin." dediler, Nuh: "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et." dedi. Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: "Gözcülüğümüz altında, sana bildirdiğimiz gibi gemiyi yap; buyruğumuz gelip sular kaynayınca, her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu alıp gemiye bindir. Haksızlık yapanlar için bana başvurma, çünkü onlar suda boğulacaklardır." Ey Nuh! Sen ve beraberindekiler gemiye yerle­şince: "Bizi zalim milletten kurtaran Allah´a hamdolsun." de. "Rabbim beni kutsal bir yere indir. Sen, indirenlerin en iyisisin." de. Doğrusu bunlarda dersler vardır. Biz şüphesiz insanları denemekteyiz.» (el-Mü´minûn, 23-30.)

«Nuh´un milleti peygamberleri yalanladı. Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah´a karşı gelmekten sakınmaz mısınız Doğrusu ben size gönderil­miş güvenilir bir elçiyim. Allah´tan salanın ve bana itaat edin. Buna kar­şı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak âlemlerin Rabbine aittir. Artık Allah´tan salanın ve bana itaat edin." dedi. "Sana mı inana­cağız Sana en rezil kimseler uymaktadır." dediler. Nuh: "Onların yap­tıkları hakkında bir bilgim yoktur, hesaplarını* görmek Rabbime aittir, düşünsenize! Ben, inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarı­cıyım." dedi. "Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacak-lardan olacaksın." dediler. Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında sen hüküm ver. Beni ve beraberim deki ina­nanları kurtar" dedi. Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık. Sonra da geride kalanları suda boğduk. Doğrusu bunda bir ders vardır. Ama çoğu inanmamıştır. Rab-bin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.»(eş-Şuara, 106-122.)

«Andolsun ki Nuh´u milletine gönderdik; aralarında 950 yıl kaldı. Sonunda onlar haksızlık yaparken, tufan onları yakalayıverdi. Ama biz, Nuh´u ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu dünyalara bir ibret lal­dık.» (el-Ankebût, 14-15.)

«Andolsun ki Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiş­tik. Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. Ancak onun soyunu sürekli kıldık. Sonra gelenler için de: "Alemlerde Nuh´a selam olsun" di­ye ona iyi bir ün bıraktık. İşte biz iyi davrananları böyle mükafatlan­dırırız. Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı. Sonra diğerlerim su­da boğduk.» (es-Sâffât, 75-82.)

«Bu putperestlerden Önce Nuh milleti de yalanlamış, kulumuzu ya­lanlayarak: "Delidir" demişlerdi, yolunu kesmişlerdi. O da : "Ben yenil­dim, bana yardım et", diye Rabbine yalvarmıştı. Biz de bunun üzerine gök kapılarını boşanan sularla açtık. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık; her iki su, belirtilen bir ölçüye göre birleşti. Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik. İnkar edilmiş olan Nuh´a mükafat olarak verdiğimiz gemi, nezaretimiz altında yüzüyordu. Andolsun ki biz, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur Benim azabım ve uyarmam nasılmış Andolsun ki Kur´ân´ı öğüt olsun diye ko­laylaştırdık; öğüt alan yok mudur .» (el-Kamer, 9-17.)

«Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla...»

«"Milletine can yakıcı bir azab gelmezden önce onları uyar." diye Nuh´u milletine gönderdik. O da şöyle dedi: "Ey milletim! Şüphesiz ben, size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım." "Allah´a kulluk edin; ondan sa­kının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi bel­li bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah´ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!" Nuh dedi ki: "Rabbim! Doğrusu ben, mille­timi gece gündüz çağırdım."

"Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını arttırdı. "Doğrusu ben, senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarım -kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndi­ler, büyüklendikçe büyüktendiler." "Sonra doğrusu ben onları açıkça ça­ğırdım." "Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim." "De­dim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin İd - doğrusu o çok bağışlayandır - size gökten bol bol yağmur indirsin." "Sizi mallar ve oğullarla des­teklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın." "Ne oluyorsu­nuz ki Allah´a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz ." "Oysa sizi merhale­lerden geçirerek o yaratmıştır." "Allah´ın göğü yedi kat üzerine nasıl ya­rattığını görmez misiniz ." "Aralarında Ay´a aydınlık vermiş ve Gü­neş´in ışık saçmasını sağlamıştır." "Allah sizi yerden bitirir gibi yetiştir­miştir." "Sonra sizi oraya döndürür ve yine oradan çıkarır." "Yeryüzün­de dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O´dur."

Nuh: "Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük dü­zenler kurdular" dedi. İnsanlara: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın; Ved, Suva´, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin." dediler. "Böylece bir çoğunu saptırdılar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaş­kınlığım arttır." Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe so­kuldular, kendilerine Allah´tan başka yardımcı bulamadılar. Nuh dedi ki: "Rabbim! Yeryüzünde hiç bir inkarcı bırakma. Doğrusu sen onları bı­rakırsan, kullarım saptırırlar; sadece ahlaksız ve çok inkarcıdan başka­sını doğurup yetiştirmezler. Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inan­mış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; yalnız zalimleri yok et!"» (Nûh,i-28.)

Yukarıda geçen mevzuların herbiriyle ilgili olarak tefsirimizde gerekli açıklamayı yaptık. Bu farklı yerlerden alıntılar yaparak Nuh kıssasını, hadis ve eserlerin de delaletiyle derli toplu olarak anlatmaya çalışacağız.

Nuh kıssası, Kur´ân-ı Kerim´in çeşitli yerlerinde anlatılmış; Nuh (a.s.) övülmüş, muhalifleri de yerilmiştir. Şöyle ki: «Nuh´a ondan sonra gelen peygamberlere vahyettigimiz, İbrahim´e, İsmail´e, îshak´a, Ya-kub´a, torunlarına, İsa´ya, Eyyûb´a, Yunus´a, Harun´a ve Süleyman´a vahyettigimiz gibi ey Muhammed, şüphesiz sana da vahyettik. Davud´a da Zebur´u verdik. Peygamberlerden sonra, insanların Allah´a karşı bir hüccetleri olmaması için, gönderilen müjdeci ve uyarıcı peygamberler­den bir kısmım daha önce sana anlatmış, bir kısmını da anlatmamıştık. Allah, Musa´ya hitab etmişti. Allah güçlüdür, Hakimdir.» (cn-Nisâ, 163-165.)

«Bu, İbrahim´e, milletine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. Dilediği­mizi derecelerle yükseltiriz. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir. Ona îshak´ı, Yakub´u bağışladık, herbirini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nuh´u ve soyundan Davud´u, Süleyman´ı, Eyyûb´u, Yusuf u, Musa´yı ve Harun´u - ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz - Zekeriya´yı, Yahya´yı, İsa´yı ve İlyas´ı - ki hepsi iyilerdendir -, İsmail´i, Elyesa´ı, Yu­nus´u, Lût´u -ki hepsini dünyalara üstün kıldık.- babalarından, soyla­rından, kardeşlerinden bir kısmını seçtik ve doğru yola eriştirdik.» (ei-En´âm, 83-87:)

«Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin İbrahim milletinin, Medyen ve alt üst olmuş şehirler halkının haberleri onlara gelmedi mi Peygamberleri onlara belgeler getirmişlerdi. Allah onlara zulm´etmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.» (et-Tevbe, 70.)

«Sizden önce geçen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri - İd onları Allah´tan başkası bilmez - size ulaşmadı mı "Onlara peygamberleri belgelerle geldiler. Fakat ellerini ağızlarına götürüp: "Biz, sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz." dediler.»(îbrâhîm,9.)

«Ey Nuh´la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyu! Doğ­rusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.» (ei-Isrâ, 3.)

«Nuh´dan sonra nice nesilleri yok etmişizdir. Kullarının günahla­rından haberdar ve onları gören olarak Rabbin yeter.» (ei-îsrâ, 17.)

«Peygamberlerden söz almıştık. Ey Muhammed! Senden, Nuh´dan, İbrahim´den, Musa´dan, Meryem oğlu İsa´dan sağlam bir söz almışız­dır.» (el-Aîlzâb, 7.)

«Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Fi­ravun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İş­te bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır. Hepsi pey­gamberleri yalanladı da azabımı hakkettiler.» (Sâd, 12-14.)

«Onlardan önce Nuh milleti, ardından, peygamberlere karşı gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamış; her ümmet, peygamberini cezalandırmaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücade­le etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları yakaladım. Cezalandırmam na-sılmış İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.» (el-Mü´min, 5-6,)

«Allah Nuh´a buyurduğu şeyleri size de din olarak buyurmuştur. Ey Muhammed! sana vahyettik. İbrahim´e, Musa´ya ve İsa´ya da buyurduk ki: "Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin." Putperestleri çağırdığın şey, onların gözünde büyümektedir. Allah dilediğini kendine seçer; Kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.» (eş-Şûrâ, 13.)

«Onlardan önce Nuh milleti, Resslüer, Semud, Ad, Firavun milletle­ri, Lut´un kardeşleri, Eykeliler, Tübba milleti de yalanlamışlardı; evet; bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da verdiğim söz, aleyhle­rinde gerçekleşmişti. »(el-Kâf, 12-1.4.)

«Daha önce Nuh milletini de cezalandırmıştık. Çünkü onlar da yol­dan ÇlkmiŞ bir milletti.» (ez-Zûriyât, 46.)

«Daha önce de Nuh milletini yok eden O´dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi.» (cn-Necm, 52.)

«Andolsun ki Nuh´u ve İbrahim´i biz gönderdik; ikisinin soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik; soylarından gelenlerin kimi doğru yoldadır, bir çoğu da yoldan çıkmıştır.» (ei-Hadîd, 26.)

«Allah, inkar edenlere, Nuh´un karısıyla Lut´un karısını misal gös­terir: Onlar, kullarımızdan ilci iyi kulun nikahında iken onlara karşı ha­inlik edip inkarlarım gizlemişlerdi de iki peygamber Allah´tan gelen azabı onlardan savamamışlardı. O iki kadına: "Cehennem´e girenlerle beraber siz de girin."dendi.» (ct-Tahı-îm,ıo.)

Nuh peygamberle milleti arasında geçen olayların hikayesi; kitap­tan, sünnetten ve sahabe haberlerinden alınmıştır. Önceki sayfalarda da İbn Abbas´tan naklen belirttiğimiz gibi, Adem peygamberle Nuh pey­gamber arasında on nesil geçmiş, bu nesillerin hepsi de Müslümanmış. Yani tevhid manana bağlıymış. O iyi nesiller geçip gittikten sonra, Nuh peygamberin zamanındaki insanların puta tapan kimseler haline gel­melerine ortam sağlayan bir takım olaylar vukubulmuş. Bunun sebebi de, Buharî´nin şu aşağıdaki ayet-i kerimenin tefsiriyle ilgili olarak İbn Abbas´tan yapmış olduğu şu rivayettir:

«İnsanlara: "Sakın tanrılarınızı bırakmayın. Ved, Suva´, Yağus, Ye­uk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin" dediler.» (Nûh, 23.)

îbn Abbas dedi ki: Ved, Suva´, Yağus, Yeuk ve Nesr, Nuh peygambe­rin kavminden salih amel işleyen kimselerin adlarıdır. Bu zatlar öldük­ten sonra şeytan, onların kavmine, onların hayattayken oturdukları yerlere heykeller dikmelerini ve bu heykellere de onların adlarını ver­melerini telkin etti. Onlar da o zatların heykellerini diktiler. Ama o za­man için o heykellere tapan olmadı. O heykelleri dikenler de öldükten sonra, konuyla ilgili bilgi ortadan yok olunca, heykellere tapmaya başladılar.[1]

îbn Abbas dedi ki: Nuh kavminin bu heykelleri, daha sonra Arapla­ra mal oldu.

Taberî ise tefsirinde şöyle demiştir: «Ayette adları geçen Ved, Suva´, Yağus, Yeuk ve Nesr iyi ve salih kimselerdi. Adem ile Nuh arasındaki zamanda yaşamışlardı. Kendilerine uyan adamları vardı. Ölümlerin­den sonra adamları, "Bunların heykellerini yaparsak, kendilerini gör­dükçe bizi ibadete daha çok teşvik edici olurlar" dediler ve heykellerini yaptılar. Ancak bu heykelleri dikenlerin ölümünden sonra şeytan, son­raki kuşağın insanlarına gelerek: "Sizden öncekiler bu heykellere tapar ve bunları aracı kılarak yağmur yağmasını dilerlerdi" de di. Böylece o ca­hiller de bu heykellere taptılar.»

İbn Ebi Hatîm, Urve b. Zübeyr´in şöyle dediğim rivayet eder: Ved, Suva1, Yağus, Yeuk ve Nesr, Adem´in çocuklarıydı. Ved, en büyükleri ve en iyileri idi.

İbn Ebi Hatîm, Ebu Mutahhar´m şöyle dediğini rivayet etti: «Ebu Cafer´in yanında Yezid b. Mühelleb´i anlattılar. Ebu Cafer ayaktaydı: Namaz kılıyordu. Namazını tamamladıktan sonra dedi ki: "Yezid b. Mühelleb´den söz ettiniz. O, Allah´tan başkasına tapınılan ilk yerde Öldürüldü." Ved´di anlattı, dedi ki: "Ved, salih bir insandı. Kavmi, kendi­sine itaat ederdi. Öldükten sonra, Babil toprağındaki mezarının çevre­sinde oturup ağlamaya, sızlanmaya başladılar. Onların feryad-ü figan­larını gören şeytan, bir insan kılığına bürünerek yanlarına sokuldu ve şöyle bir teklifte bulundu: "Ne dersiniz, size onun bir heykelini yapayım mı Yapacağım heykeli meclisinize koyar, böylece onu hatırlarsınız."Bu teklifi kabul ettiler; şeytan da heykelini yaptı. Meclislerine koydular. Heykeli gördüklerinde Ved´di anıyorlardı. O´nu içtenlikle andıklarını görünce, ikinci bir teklifle karşılarına çıktı: "Ne dersiniz Her birinizin evinde Vedd´in bir heykelini yapayım mı Böylece onu evinizde de anmış olursunuz." Bu teklifi de kabul ettiler. Bunun üzerine şeytan, her bir ha­ne sahibine bir heykel yaptı. Evine giden herkes, heykeli görünce Ved´di anıyordu. O kavmin çocukları yetişti. Büyüklerinin neler yaptıklarım gördüler. Üreyip çoğaldılar. Bu heykellerin sırf bir anıyı yaşatmak için yapıldıklarım unuttular. Torunları, Allah´ı bırakıp o heykellere tapma­ya başladılar. Böylece Allah´tan başka tapınılan ilk put, Ved oldu...»

Bu anlatılanlar bizi şöyle bir sonuca ulaştırıyor: Bu putlardan her birine bir grup insan tapınıştır. Aradan uzun zamanlar geçince, ayet-i kerimede adları geçeri insanların hatıraları ebedî olsun diye suretlerini heykele dönüştürdüler. Sonra da Allah´ı bırakıp o heykellere taptılar...

Buharı ve Müslim´in sahihlerinde şu rivayete rastlamaktayız.

Ümmü Seleme ile Ümmü Habibe, Habeş diyarmdaki Mariye kilise-sini, ondaki güzelliği ve tasvirleri anlattıklarında Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: "Onlar öyle kimselerdir ki, aralarında iyi bir insan öldüğünde, mezarının üstüne mescid yaparlar, sonra içinde şu sureti ya­parlar. Onlar, onur ve üstünlük sahibi olan Allah katında yaratıkların en şerlisidirler.»

Yani puta tapma sebebi ile yeryüzünde fesad yayılıp bela umumileşince Cenâb-ı Allah, kulu ve elçisi Nuh (a.s.)´u insanlara gön­derdi. Nuh, onları ortaksız, bir ve tek Allah´a kulluk etmeye çağırıyor, başka varlıklara tapmaktan menediyordu. Allah´ın yeryüzü halkına gönderdiği ilk rasûl oydu. Nitekim bu husus, Buharı ve Müslim´in sahihlerinde de sabittir. Ebu Hayyan, Ebu Hüreyre´den rivayet ederek şefaat hadisinde Peygamber (s.a.v.)´in şöyle buyurduğunu söyledi:

«(Mahşer gününde çaresizlik içinde kalan insanlar) Adem´e gelerek ona şöyle derler: "Ey Adem! Sen beşeriyetin babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı. Sana kendi ruhundan üfledi. Meleklere emir verdi, onlar da sana secde ettiler. Allah seni Cennet´e yerleştirdi. Rabbinin huzurun­da bizim için şefaatte bulunmaz mısın İçinde bulunduğumuz hali ve bi­ze ulaşan eziyeti görmüyor musun " Adem diyecek ki: "Rabbim o kadar şiddetli bir gazaba gelmiştir ki, şimdiye dek bu kadar gazaplanmamıştı.

Bundan sonra da bu kadar gazaplanacak değildir. Beni bir ağaç (tan ye­mek) ten menetmişti. Ama ben onun emrine karşı geldim. Ben ancak kendime bakabilirim. Başkasına gidin. Nuh´a gidin."

Nuh´a gider ve ona şöyle derler: "Ey Nuh! Sen, yeryüzü halkına gön­derilen rasûlleriıı ilkisin. Allah, seni şükreden bir kul olarak adlandır­mıştır. İçinde bulunduğumuz hali ve bize ulaşan eziyeti görmüyor mu­sun Onu ve üstünlük sahibi Rabbin katında bizim için şefaatte bulun­maz mısın " Nuh diyecek ki: "Rabbim bu gün o kadar öfkelenmiş ki, da­ha önce bu kadar öfkelenmediği gibi, bundan sonra da bu kadar öfkele­necek değildir. Ben ancak kendime bakabilirim..."»[2]

Cenâb-ı Allah Nuh (a.s.)´u elçilikle görevlendirdiğinde, ortaksız ola-. rak Allah´a ibadet etmeye, Allah´la beraber taşlara, putlara, heykellere ve tağuta tapnıamaya, Allah´ın birliğini tanımaya, Allah´tan başka tan­rı ve rab bulunmadığına inanmaya onları davet etti. Nitekim Allah, Nuh´tan sonra gelen peygamberlere de - ki hepsi onun s oyundandırlar -bu emri verdi.

«Onun soyunu sürekli kıldık.» (cs-Sâffat, 77.)

«ikisinin (Nuh ve İbrahim´in) soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik.» (ei-Hadîd, 26.)

«Andolsun ki her ümmete: "Allah´a kulluk edin, azdırıcılardan kaçı­nın" diyen peygamberler göndermişizdir.» (cn-Nahi, 36.)

«Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerin üm­metlerini sor. Biz Rahman olan Allah´tan başka, kulluk edilecek tanrı­lar meşru kılmış mıyız » (cz-Zuhruf, 45.)

«Ey, Muhamm