- Müfarekata Aîd Istılahlar

Adsense kodları


Müfarekata Aîd Istılahlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Thu 25 March 2010, 09:20 pm GMT +0200
DÖRDÜNCÜ KİTAB



Müfarekata Talâka Ve Feshi Nikâha müteallik Olup

Üç Bölüme Ayrılmıştır : [72]


(BİRİNCÎ BÖLÜM)


MÜFAREKATA AİD ISTILAHLARI VE NİKAHIN FESHİNE,
TALÂKA DAİR BİR KISIM HÜKÜMLERİ MUHTEVİDİR.



İÇİNDEKİLER: Müfarekata aid ıstılahlar: talâk ile feshin mahi­yetleri ve farkları. Talâkdan madud olmayan feshler, Talâkın rüknü, ne­vileri. TaTâkta müstağmel tâbirler. Talâkın şartlan, talâkın ehli, bir mütalâa, talâkın mahalli ve adedi. Lahika: Üç talâk meselesi. Talâkın sıfatı şeriyyesi ve hikmeti teşrüyyesi. Talâka ahliyetin zevce aidiye-tindeki zaruret. Talâkı ric´înîn mahiyyeti, hükmü ve kavlen, filen vu­kuu. Rücu hakkının inkıtaı. Talâkı hainin mahiyeti ve hükmü. Talâk­ların birbirine Iuhuku. Talâkların şarta taliki ve bu talikin şeraiti Ta­lâk da şartın teaddüt ve tekerrürü. Talâkda şartların tahakkuk edib et­memesi üzerine terettüb edecek neticeler. Talâkda istisna suretile olan şartlar. Talâkda şarta talikin subutu. Zamana, mekâna izafe edilen ta­lâklar. Başkasına tefviz edilen talâklar. [73]

Müfarekata Aîd Istılahlar :



1 - (Müfarekat) : Lûgatde iki şeyin, iki kişinin birbirinden ayrıl­ması, iftirak eylemesi manasınadır. Fıkıh ıstılahınca «zevciyyet rabıta­sının çöziilmesile zevç ile zevcenin birbirinden ayrılması» demektir. Cem´i : müfarekatdır.

Zevceynin birbirinden ayrılması ya talâk ile veya nikâhı fesh ile vukubulur. Müfarekat tabiri ise bunların ikisine de şâmildir. Bu husus-da «firkat» tabiri de müstameldir.

Talâka, feshi nikâha aid meseleler, islâm hukukunda alelekser «Ki-tabüttalâk» unvanı altında toplanılmıştır.

2 - (Fesh) : Lûgatde zafiyet, cehl, rey ve tedbiri ifsad, bir şeyi elden atmak, bir akdi ve ahdi bozmak, azayı yerinden ayırmak gibi bânaları ifade eder. Nikâh istılâhınca fesh: «Zevcin sebebiyeti olmaksızın yalnız zevce tarafından vukuuna sebebiyet verilen, yahut zevç tarafın­dan vuku bulmakla beraber aynı sebebin zevce tarafından da vukuu mümkün bulunan müfarekat» dir.

3 - (Talâk) : Lûgatde boşanmak, hissî veya manevî bir kayıtdan kurtulmak manasınadır. Hem masdar, hem de tatlik mânasına isim ola­rak kullanılır. Fıkıh ıstılahınca: «Akdi nikâhı lâfzı mahsus ile filhal ve­ya fîlmeal ref ve izale etmek» dir.

Bu tarifden anlaşıldığı üzere talâklar, talâkı ric´ı ve talâkı bain kı­sımlarına ayrılır.

4 - (Tatlik) : Zevceyi boşamakdan, aradaki zevciyyet rabıtasını usulü dairesinde izale etmekden ibaretdir.

5 - (Talâkı ric´î) : Zevceye tekarrübden sonra vaki olub sara­haten veya işareten üç adedine veya bir i´vaza mukarin olmiyan ve bey-nunete delâlet eder bir vasf ile mevsuf ve bir şeye teşbih dilmiş bulun-mıyan talâkdir. Gerek sarih lâfızlardan ve gerek talâkı ric´îyi müstel-zim kinevî lâfızlardan birile vaki olsun.

6 - (Ricat - Rücu) : Lûgatde bir şeyi reddetmek, geri dönmek ve döndürmek manasınadır. Nikâh ıstılahınca : «Talâkı ric´îden sonra idde^ içinde henüz baki olan nikâhı kavlen veya fi´len istidame etmek» den ibaretdir ki, bu suretle zevciyyet rabıtası ibka ve idame edilmiş olur.

7 - (Ric´ati kavliyye) : Hususî lâfızlardan birile yapılan rücudur. Bu lâfızlar, ya sarih veya kinaî bulunur. «Sana müracaat ettim», «Sen benim zevcenisin» denilmesi gibi.

8 - (Ric´ati fi´liyye) : Hanefiyyeye göre hürmeti müsahereyi icab eden fi´llerden birile vuku bulan rücudur. Talâkı ric´îden sonra iddet içinde vuku bulacak tekarrüb veya şehvetle muanaka gibi.

9 - (Talâkı bain) : Zevceye tekarrübden evvel vaki olan veya tekarrübden sonra beynuneti ifade eder kinaî bir lâfız ile ika edilen veya sarih bir lâfız ile yapılıp da sarahaten veya işareten üç adedine veya bir i´vaza mukarin bulunan veya beynunete delâlet eder bir vasıf ile tavsif veya bir şeye teşbih olunan talâkdır.

Bâin, beynunetten isimdir. Beynunet ise ayrılmak manasınadır, fir­kat gibi.

10 - (Beynuneti suğra) : Bir veya iki talâkı bâin ile vücude ge­len müfarekatdır.

11 - (Beynuneti kübra) : Alel´itlak üç talâk ile vücude gelen müfarekatdir. Buna «Beynuneti kat´iyye» de denilir.

12 - (tbane) : Bain olarak yapılan tatlikdir.

13 - (Mübane) : Talâkı bain ile tatlik edilmiş olan kadındır. Kezalik Bunlardan başka mahremlerini seneden seneye gidib zi­yaret etmeğe zevcenin hakkı vardır.

14 - (Hürmeti hafife) : Bir veya iki talâk ile husule gelen hür-metdir ki, buna «hürmeti sugra», «beynuneti sugra» da denir.

15 - (Hürmeti galize) : Hurre hakında üç, cariye hakkında iki talâk ile husule gelen hürmetdir ki, buna «Hürmeti kübra», «Beynuneti kübra», «Beynuneti mugallâza» da denilir.

16 - (Tahlil) : Hürmeti galizeyi izale ederek evvelki zevç için nikâhı tecdidin halâl olmasına vesile olan bir muameledir ki, buna «hül­le» de denir.

17 - (Muhallil) : Beynuneti kübradan ve iddetden sonra mutal-lâkanın nefsini tezvic etdiği ikinci kocasıdır. Bu kadının kendisini boşa-mış olan evvelki kocasına da «muhallelün leh» denilir. Hil husulüne se-beb olan ikinci bir nikâh İle tekarrüb de tahlil muamelesinden ibaretdir.

18 - (Mutaİlik) : Zevcesini boşayan erkekdir.

19 - (Mutallâka) : Kocasından boşanmış olan kadındır.

20 - (Mutallakai ric´iyye) :. Kocasından talâkı ric´î ile boşanmış olan kadındır. (Mutallakai baİne) : Zevcinden talâkı bâin ile ayrılmış olan kadındır.

22 - (Talâkı sünnî) : ttabı müstevcib olmayacak suretde vuku bulan talâkdır. «Sünniihasen» ve «Sünnii ahsen» kısımlarına ayrılır.

23 - (Sünnii hasen) : Medhulün biha olan zevceyi esnasında te­karrüb vuku bulmamış olan bir tuhr halinde bir ric´î talâk ile boşamak ve iddetinin nihayetine kadar tuhr hallerine ve âdetten kesilmiş bir ka­dın ise aylara tevzian birer daha boğamakdır ki, üç talâk adedi, böyle müteferrikan tamamlanmış olur.

Cariyeler hakkında bu veçhile, yapılacak iki talâk da ayni hüküm­dedir.

24 - (Sünnii ahsen) : Medhulün biha olan zevceyi içinde muka-renet bulunmayan bir tuhr halinde bir talâkı ric´î ile boşamakdır ki: iddeti nihayet buluncaya kadar bir daha tatlik edilmiş olmaz.

25 - (Talâkı bid´î) : itabı müstevcib olacak suretde yapılan ta-lâkdır ki, zevceyi ya hayz halinde veya kendisine mukarenet vuku bul­muş olan bir tuhr içinde birden ziyade olmak üzere boşamaktan iba­rettir.

Bir tuhr içinde defaten veya müteferrikan birden ziyade yapılan talâklar bu kabildendir.

1 Bid´î talâklarda mezmum, menhî olmakla beraber vakidir.

26 - (Talâkı sarih) : Sarih lâfızlardan birile yapılan talâkdır ki, vukuu niyete muhtaç bulunmaz. Gerek ric´î ve gerek bain olsun.

27 - (Talâk n i İkin ay e) : Kinevî tabirlerden biriyle yapılan talâ­kadır.

28 - (Elfazi sarihai talâk) : Yalnız karı boşamakda1 müstamel olan lâfızlardır. Boşamak, tatlik etmek gibi.

29 - (Elfazı .kinaye! talâk) : Talâka mevzu olmadığı halde hem talâkda müstamel, hem de başka mânalara muhtemil olan lâfızlardır. Bırakmak, terk etmek gibi.

30 - (Talâkı müneccez) : Bir şeye talik ve, izafe edilmeksizin he­men ika edilen talâkdır.

31 - (Talâkı muallâk) : Bir şeye talik suretile yapılan talâkdır. «Şu işi yaparsan boş ol» denilmesi gibi. Buna yemîn bittalâk» da denir.

32 - (Talâkı muzaf) : Bir zaman izafe edilen talâkdır. «Yarın­dan itibaren boş ol» denilmesi gibi.

33 - (Talâkı fâr) : Bir kimsenin marazı mevtinde yapmış olduğu talâkdır ki, zevcesinin mirasa nailiyetinden firar etmek gayesini takib etmiş olur.

34 - (Talâkı fuzulî) : Asîl veya vekîl olmayan bir şahsın yaptı­ğı talâkdır. «Fülânın zevcesi boş olsun» denilmesi gibi.

35 - (Talâk alâ mal) : Bir mal mukabilinde yapılan boşama ha­disesidir.

36 - (Tefvizi talâk): Zevcin talâkı zevcesine-, temlik ve havale et­mesi veya talâkı vekiline veya resulüne veya zevcesinin velîsine tevdi eylemesidir ki, üç kısma ayrılır

37 - (Tefvizi mutlak) : Bir vakit ile mukayyed olmayan´tefviz­dir. Zevcin zevcesine hitaben «Nefsini taüik et» demesi gibi.

38 - (Tefvizi mukayyed) : Bir zaman ile takyid edilmiş olan tef­vizdir. «Nefsini yarın boşa» denilmesi gibi.

39 - (Tefvizi âm) : Umum evkatı gösterir bir zarfı zamane mu-karin olarak yapılan tefvizdir. «Ne vakit dilersen nefsini tatlik et» de. nilmesi gibi.

40 - (Şartı hakikî) : Kendi üzerine nefsel´emrde veya nazarı şe-ri´de başka bir şeyin vücudu tevakkuf eden şartıdır ki, bu bulunmadıkça c şey hakındaki hüküm, sahih olmaz. Nikâha nazaran şahidlerin vücudu gibi.

41 - (Şartı ca"î) : Mükellef tarafından üzerine bir tasaruf, sara­haten veya defâleten talik edilmiş, olan şarttır. Şöyle ki, bu şart ya eda­tı ile yapılır, bir kimsenin zevcesine hitaben «Fülân yere gider isen boşol» demesi gibi ki, o yere gidildi mi talâk hükmünün şartı bulunmuş olur. Bu şart, tahakkuk etmedikçe talâk vaki olmaz.

Yahut bu şart, edatı şartdan halî olub kelimei şartı muntazammın bir halde bulunur. Bir kimsenin refikasına hitaben «Fulân yere gittiğin­de benden boşsun» demesi gibi ki, «giden isen» mânası mütezammındır. Bu ikinci surette «delâleten şart» namı da verilir.

Şartı ca´lîler, bir de «şartı taliki ve şartı takyidi namile iki kısma ay­rılmıştır.

42 - (Şartı taliki) : Bir cümlenin mazmununun husulünü diğer bir cümlenin mazmununun husulüne rabt etmektedir. Rabt olunan cümle­ye «muallâk» bişşart», merbutun aleyh olan cümleye de «muallâkün aleyh» veya sadece «şart»,denilir.

Muallâkün aleyh olan şart, alâ hataril´vücud olur. Yani : henüz ma-dum olduğu halde âtiyen vücude gelebileceği me´mul bulunursa talik keyfiyeti tahakkuk eder ve illâ etmez.

43 - (Şartı takyidi) : Edatı şart zikr edilmeksizin asıl akdi bir ka-yıd ile takyid etmekten ibaretdir. Takyid olunan şeye «meşrut», «mu-kayed bişşart», o kaydeş de «şart» denilir. .Bu şart alelekser «üzerine», «şartile» lâfızlarile ifade edilir ve sahih, fasid kısımlarına ayrılır.

44 - (Hulu - muhalea) : Mülki nikâhı zevcenin kabulüne talikan elfazı mahsusadan birile izale etmekdir.

Muhalea, ivaz mukabilinde olup olmamak itibarile iki kısımdır. Alel-itlâk hulu denildiği vakit şer´an bir hakikati örfiyye olanak ivaz mukabi­lindeki muhaleaya masruf olur.

45 - (Hiyarı tefrik) : Zevcenin müfarekat hususunda muhayyerli­ği, yani : bazı sebeblerden dolayı nikâhı ref ve izale edib etmemekdc muhtar bulunması demektir.

46 - (ilâ) : Lûgatde yemin etmek manasınadır, istilanda «zevce­ye tekarrüb etmemek üzere yapılan yemindir ki, üç kısma ayrılır.

İlâ, yapan zevce «mulî», îlâ olunan zevceye de «mûlâ minha» denir.

47 - (îlâi muvakkat) : Dört ay, sekiz ay gibi bir müddetle mukay-yed olan üâdır.

48 - (tlâyi müebbed) : Ebediyyen tekarrüb etmemek üzere yapı­lan ilâdır.

49 - (tlâî meçhul) : Muayyen bir müddetle veya müebbed kaydüc takyid edilmeksizin yapılan îlâdır. «Yemin olsun ki ben sana yakınlık et-miyeeeğim, yani : seninle mücameatde bulunmıyacağım» denilmesi gibi.

50 - (İlâdan fey) : Zevce hakkında yapılan ademi tekarrüb yemi­ninden rücu etmektir ki, fi´len ve bazı ahvalde kavlen vukubulur.

51 - (Bir) : Lûgatde sevab, hayır, lûtf, ihsan, ibadet, taat, doğru sözlü olmak mânalarını ifade eder. istilanda «yemininde sadık bulun­maktadır.»

Lûtf ve ihsan sahibine ve yemininde sadık olana da «bar» denir. Cem´i: ebrardır.

Baba ve anaya hizmet ve ihsanda bulunmaya da «Birri vâlideyn» denir. Mukabili «ukuk»dur ki, hukuka adem-i riayetden, hukuku zayi etmekten ibarettir.

52 - (Hins) : Günah manasınadır. Yapılan bir yemine riayet etme-yib hilâfına hareket etmek mânasında müstameldir. Yemine riayet et­meyip hilâfına iltizam eden şahsa da «hanis» denir.

53 - (Zihar - müzahere) : Lûgatde iki şey arasında bir mutaba­kat ve mümaselet vücude getirmek mânasındadır. Arka mânasına olan zehr´den me´huzdür. Nikâh ıstılahınca zihar: «Zevcin zevcesini neseb, re-za veya müsaheret suretile müebbeden mahremi olan bir kadının kendi­since bakılması caiz olmıyan arkası, karnı, uyluğu gibi bir uzvuna teşbih eylemesidir.

Zevcenin rakabesini veya nısf, sülüs gibi bir cüz´i şayiini mezkûr uzuvlardan birine teşbih de bu kabildendir. Bu, helâli harama teşbih de­mek olduğundan mezmumdur.

Bu teşbihe «zihar» denilmesi, bunun alel´ekser zahre - arkaya iza­fetle yapılması ve zahrler arasında sair âzadaa ziyade müşabehet bulun­ması itibariledir. Zahr kelimesi, çok kere teeddüben batın ve cehazı te­nasül yerinde kullanılmış olur.

54 - (Müzahir) : Zevcesini mehariminden birinin arkası, sırtı ve­ya karnı gibi bir uzvuna teşbih eden şahısdır. Hakkında bu veçhile teşbih yapılan zevceye «müzaherün minha» denildiği gibi zihar da müstamel tabirlerden her birine de «müzaherün biha» denilir.

55 - (Uan) : Lûgatde lânetlegmek, yani : iki kişinin birbirine lanet nefrn edivermesi demektir. Buna, «Mukâane, tefâun, iltian» da denir.

Istilahta «Zevç ile zevcenin hâkim huzurunda şcr´î usulüne tevfikan dörder defa şehadette bulunduktan sonra lanet ve gazab okumalarıdır.

56 - (Irfdet) : Lûgatde sayı mânasına olan adeddon mo´huz olub ladad, ıhsa, müddet mânalarını ifade eder. istilanda: «bir erkeğin veya bir kadının müfarekatden sonra muayyen bir müddet, baskasile izdivaç cdemeyib terebbus ve intizarda bulunması demekdir. Bu itibar ile «idde-U rical» ve «iddeti nisa» kısımlarına ayrılır. Fakat iddet tabiri mutlak olarak zikr edilince alelekser iddeti nisaya hami olunur.

Böyle bir müddet intizara «i´titad» denildiği gibi bu intizarda bulu­nan kadına da «mu´tedde» denilir. Ve böyle bir kadın, talâkın nevilerine göre «mu´teddei ric´iyye», «muteddei baine» namını alır.

57 - (Mebtute) : Zevcinden üç talâk ile ayrılmış olan kadındır. He­nüz iddet içinde bulunan böyle bir kadına «muteddei mebtute» adı veri­lir.

58 - (Tedahuli iddeteyn) : İddet beklemekde iken bir şübheye meb-ni vetıy edilen bir kadın hakkında yeniden lâzım gelen iddetin evvelki id-detile karışması demekdir.

59 - (Hîdad - ihdad) : Kocasından vefat veya talâkı bain ile ayrıl­mış olan mükellef, müslim bir kadının iddeti içinde tezeyyyn ve tetay-yübden ictinab etmesi demekdir.

60 - (Hayz) : Lûgatde akmak, cereyan manasınadır. Fıkıh ıstıla-hınca «kadınlardan» velâdet sebebile olmaksızın sıhhat hallerinde ve mu­ayyen vakitlerde rahim yolile akıb gelen cibillî bir kandır.

Diğer bir itibar ile hayz, evsafı muayyen bir kan sebebile husule ge­len ve bu kanın muayyen müddetince devam edib bir kısmı dinî ve ailevî vazifelerin, tasarrufların icrasını tehire uğratan şer´î bir mania­dır.

61 - (Nlfas) : Velâdet, çocuk doğurma halidir. Bü halde zuhur eden kana da nifas denilir. Bu halde bulunan bir kadına da «nüfesa» adı verilir.

62 - (tstihaze) : Kadınlardan bir hastalık sebebile zuhur eden ve rahimden başka bir yerden gelib tenasül cihazı yolile seyelân eden´ bir kandır. Bulûğ yaşından evvel ve iyas yaşından sonra gelen kânlar da is-tihazeden madutdur.

Kendisinden böyle bir kan gelen kadına «müstehaze» denir.

63 - (Mümteddetuödem) : Kendisinden mütemadiyen kan gelib akan kadındır. Böyle bir mümteddetüddem, kendisinin ayda veya iki üç ayda bir gördüğü hayiz günlerini unutmuş bulunursa «mütehavyire^> adını alır. Hayiz görmeğe başlanmış olduğu halde gebelikten veya iyâs-tan dolayı olmaksızın bir arızaya mebni uzun bir müddet âdetten kesilen bir kadına da «Mümteddetüttuhr» denir. [74]

Talâk Île Feshin Mahiyetleri Ve Aralarındaki Farklar :



64 - : Talâk ile feshi nikâh, mahiyetterindeki müşterek evsafa na­zaran «zevciyyet rabıtasını izale etmek» den ibaretdir. Mümeyyiz vasıf­lan itibarile ise aralarında - aşağıda işaret edildiği veçhile - bazı fark­lar vardır.

65 - : Zevç tarafından yapılan firkatler, birer talâkdır.

Kezalik : zevç tarafından vukuuna sebebiyet verilib zevce tarafın­dan vukuna sebebiyet verilmesi mümkün olmıyan firkatler de birer ta-İâkdır. Meselâ : Zevcin zevcesini bizzat boşaması bir talâk olduğu gibi zev­cin inniyn. olması sebebile. hâkim tarafından vukubulan tefrik de bir ta= lâkdır.

Meselâ Zevcin tefvizine binaen zevce tarafından ihtiyar edilen mü-\ farekat de bir talâkdır. Çünkü bu tefviz bulunmadıkça zevcenin nefsini tatlika salâhiyeti olamaz.

66 - : Zevcin sebebîyeti olmaksızın yalnız zevce tarafından vücu-de getirilen müfarekatler birer fesih olduğu gibi zevç tarafından vuku bulmakla beraber ayni sebeble zevce tarafından da vücude getirilmesi mümkün bulunan müfarekatler de birer fesindir.

Meselâ : Bir kadının nikâhı noksam mehrden veya ademi kefaetden dolayı velîsinin müracaatile hâkim tarafından izale edilse bununla bir fe­sih hâdisesi vücude gelmiş olur.

Kezalik : Zevç ile zevceden biri, diğerinin usul ve fumundan binle hürmeti müsahereyi mucib bir muamelede bulunarak aralannda firkat vuku bulsa bununla da bir fesih tahakkuk eder.

Kezalik : şahidsiz akid yapılmasından veya hurre üzerine cariyenin nikâh edilmesinden münbais bir fesaddan dolayı vuku bulacak müfare-kâtler de birer t esindir.

Binaenaleyh gerek talâklar ile ve gerek bu fesihler ile zevciyyet ra­bıtası ref ve izale edilmiş olur.

67 - : Talâkların âtiyen de beyan olunacağı üzere hurelere nazaran üç, cariyelere nazaran da iki olmak üzere bir adedi vardır. Yani : bir kimse, hür olan zevcesini müteferrikan veya bir defada olarak üç talâk ile, cariye olan zevcesini de iki talâk ile tatlik edebilir. Her talâkda bu üç veya iki talâkdan biri azalmış olur.

Meselâ : Bir kimse, hür olan menkuhesini bir defa boşayıb tekrar alabilir, ikinci bir defa daha boşayıp yine tekrar alabilir. Fakat üçüncü bir telâk ile bir daha boşadı mı artık alamaz. Meğer ki tahlili şer´î bu­lunsun. Fesihde ise böyle değildir. Bununla talâkın adedi azalmaz. Bina­enaleyh bir kimse, kendi sile zevcesi arasında şahitlerin bulunmaması gi­bi bir sebebden dolayı nikâh fesh edilip de badehu aralarında usulü dai­resinde nikâh tecdit edilse üç talâk hakkına malik olur.

68 - : Bir kimse, bir veya iki talâk ile boşadığı hür zevcesini id­deti içinde tekrar tatlik edebilir. Çünkü iddet içinde zevciyyet minvec-hin kaimdir. Fakat kendisinden ifesih suretile ayrılmış olan kadını id­deti içinde tatlik edemez. Yani : alelitlâk nikâhı fesh edilib iddet bekle­mekde olan bir kadın, talâka mahal olamaz. Fesh, gerek hürmeti mü-ebbedeyi mucib bir selbebden dolayı olsun ve gerek olmasın.

Bu mesele bir kaidei umumiyedir. Şu kadar vari, zevç ile zevce­den birinin dari harbe iltihak etmeksizin irtidadı veya zevcin ihtidası üzerine kitabiyye olmayan gayri muslini zevcenin ihtadan imtinaı aebebile aralarında hâsıl olan firkat, fesihden ibaret olduğu halde bununla mahal-üyeti talâk, mürtefi ve binaberin zevcin talâkı ikaı mümteni olmaz. Bu iki mesele, mezkûr umumî kaideden müstesnadır.

69 - : Celî bir sebebe müstenid olan fesihler, hâkimin hükmüne muhtaç olmaksızın tahakkuk eder. Hafî bir sebebe istinad eden fesih­ler ise hâkimin hükmüne muhtacdır.

Meselâ : Akdi njkâhda fesadı icab eden bir sebeb bulunur veya zevç ile zevce arasında hürmeti müsamereyi mucib bir sebeb vücude gelir ve­ya-zevce-hıyarı itka malik bulunursa aralarında hâkimin hükmüne ihti­yaç görülmcksizin mütareke suretile fesh tahakkuk eder. Çünkü bunlar hissen malûm olacak aşikâr sebeblerdir.

Fakat hiyarı bulûğdan veya kefaetin ademinden veya mehrin nok­sanından dolayı akdi nikâhı fesh etmek, herhalde hâkimin hükmüne mü-tevakkıfdır. Çünkü bunlar, his ile bilinecek keyfiyetlerden olmayıb birer hafî emir bulunmakdadır. Mebsut, Bahsi Raik, Dürri Muhtar, Hindiyye.

« (Eimmei selâseye göre de bazı firkatler talâk, bazıları da fesh sa-,yılır. Fesihlerin bazıları da talâk mahiyetindedir, bunlar ile talâkın adedi

azalmış olur.

Meselâ : Malikîlere göre bir nikâh, başka mezheblere göre sahih olduğu halde kendi mezheblerince fâsid bulunsa bu nikâh, bir talâk olmak

Üzere fesh olunur. Bununla talâkın adedi azalmış olur. Velîsiz akd edilen bir nikâh gibi. Fakat bütün mezheblerce fâsid olan bir nikâh hakkındaki fesh, talâkdan madud değildir. Başkasının menkûhesile veya muteddesile yapılan nikâh gibi. Ridde hâdisesi Malikîlerce kavli meşhua göre talâkı baindir. Şafiî-lere, Hanbelîlere göre ise feshdir. Mezahibi erbea irtidat bahsine de mü­racaat!.. [75]

Talâkdan Madud Olmayan Fesîhler :



70 - : Talâklara dair ileride malûmat verilecekdir. Biz burada fes­hi icap edip talâkdan madud bulunmıyan bazı hususatı muhtasaran be­yan etmekle iktifa edeceğiz. İleride bunlara müteallik de bazı malûmat verilecekdir.

71 - : Babasından veya babasının babasından başka velîleri tara­fından tezviz edilen bir çocuğun bilâhare hıyarı bulûğunu istimal eyle­mesi üzerine tefrikine hükm edilse bununla nikâh münfesih olur.

72 - : Zevç ile zevceden biri diğerine tamamen veya kısmen mâlik olacak olsa aralarındaki nikâh, münfesih olur. Bu mesele, rekikler hak­kında mütesavverdir.

Kezalik : Bîr kadının arabiyyürasl zannile tezevvüv etdiği erkek ute

kadan zuhur etmekle nefsini ihtiyar etmesine mebni tefrikine hükm edil se bununla da nikâh münfesih olur.

73 - : Bir müslimenin zevci irtidad etse aralarındaki nikâh derhal münfesih olur, beynleri hükme muhtaç olmaksızın tefrik edilir.

Kezalik : bir müslimin nikâhı altında iken irtidat eden kadının nikâ­hı da müftabih görülen kavle göre münfesih olur. îrtidad bahsine müra­caat!...

74 - : İhtida eden bir gayri müslimin müşrik, meselâ : mecusî bulu­nan zevcesi ihtidadan imtina etse aralarında nikâh münfesih´ olur.

Kezalik : bir müslimin nikâhında bulunan bir kitabiyye, mecuoiye-ti kabul etse aralarındaki nikâh, münfesih olur.

75 - : Hürmeti rezaı mucib bir sebebin tahaddüsünden dolayı ni­kâh münfesih olabilir.

Meselâ : Bir kimsenin büyük zevcesi, henüz hali rezada bulunan di­ğer zevcesini emzirse arlarındaki nikâh, münfesih olur.

Kezalik : bir kimsenin bilfarz nikâhındakİ iki çocuğa, haricden bir kadın süt verse bunlar, biribirinin süt kız kardeşleri olacakları cihetle bir nikâhda cemleri gayri caiz ve binaenaleyh nikâhları münfesih olur.

76 - : Hürmeti müsahereyi müstelzim bir sebebin tahaddüsünden dolayı da nikâh, münfesih olabilir.

Meselâ : Bir kimse, kayın validesini bilerek veya bilmiyerek nikâh edib de vetiy eylese refikasile aralarındaki nikâh, münfesih olur.

Kain validesine şübhei mülk veya şübhei nikâh ile tekarrüb etmesi veya kain validesini bu şübhelere mebni şehvetle takbij eylemesi de bu hükümdedir.

Kezalik : bir kimse, üvey kızına bu şübhelerden birine mebni müka-ranette bulunsa veya onu şehvetle mes veya takbil eylese refikasile ara­larındaki nikâh, münfesih olur.

Kezalik : Bir kimse , üvey anasına şübhei mülke veya şübhei nikâ­ha mebn mukarenetde bulunsa veya onu şehvetle takbil eylese o kimse­nin babasile o kadın arasında nikâh, münfesih olur.

Kezalik : bir kimse, oğlunun zevcesi hakkında şübhei nikâha veya şübhei mülke binaen yukarıdaki muamelelerden birini yapsa bu kadın ile oğlu arasındaki nikâh, münfesih olur.

Böyle kadınlardan birinin tenasül cehazına şehvetle nazar da mez­kûr muameleler kabilindendir.

77 - : Efendisi tarafından birine tezvic edilmiş olan bu cariye azad edilince hiyari itkini istimal ederek nefsini ihtiyarda bulunsa nikâhı mün fesih olur. Bu cariyenin tam memlûke olmasile müdebbere, mükâtebe veya ümmi veled olması arasında fark yokdur. Fethül´kâdir, Bahri Raik, Redi Muhtar, Kadanan, Hindiyye. [76]

Talakın Rüknü, Nevileri Ve Talâkda Müstamel Ta­birler :



78 - : Talâkın rüknü, yani : talâk hâdisesini vücude getiren tabiri §er´î, akdi nikâhı sarahaten veya kinayeten ref ve izaleye delâlet eden lâ­fızdır. Seni boşadam, seni terk etdim, gibi.

Innet gibi bir sebebden dolayı hâkimin «Beyninizi tefrik etdim» de-, mesi talâka delâlet eden bir lâfız olduğu gibi dilsizin işareti mahsusasıda böyle bir lâfz hükmündedir.

Fakat mücerred talâka niyet etmekle ve,ya «Zevceni boşadm mı?» sualine karşı sükût etmekle veya baş eğmekle talâk vaki olmaz. Çünkü bu halde talâkın rüknü bulunmamış olur.

79 - : Talâklar, telâki ric´î ve talâkı bain namile iki nevidir. Bunla­ra dair ileride tafsilât verilecekdir.

80 - : Talâkda müstamel tabirler, sarih ile kinaye kısımlarına ay­rılır.

Talâkda sarih olan tabirler, alelekser talâkda kullanılan lâfızlardır ki, bunlar kat´iyyül´müfad olduklarından bunlar ile niyyete ve karineye muhtaç olmaksızın kaazen talâk vaki olur, velev ki zevcin ağzından gir kasde mükarin olmaksızın çıkmış veya manası, muktezası zevç indinde meçhul bulunmuş olsun. «Seni tatlik ettim» denilmesi gibi.

81 - : Talâkda kinaî tabirler, esasen talâka mevzu olmayıb hem ta­lâkda hem de başka mânalarda kullanılabilecek lâfızlar olduğundan bun­lar ile niyet bulunmadıkça veya gazab hali veya müzafierei talâk hali gi­bi bir karine mevcud olmadıkça talâk vaki olmaz. «Senden müfarekat et­dim» denilmesi gibi.

Ancak kinayelerin bir kısmı vardır ki, talâkdaki istimallerinin galib olmasına mebni nâs arasında marufiyet kesb etmiş olduğundan bunlar, sarih hükmündedirler. Binaenaleyh bunlar ile niyete vesaireye muhtaç olmaksızın talâk tahakkuk eder. «Sen bana haramsın» denilmesi gibi.

82 - : Talâk da kinaî lâfızlar, üç nevidir :

Birincisi : talâka ihtimalleri olduğu gibi zevce tarafından vuku bu­lan talâkı talebin reddine de ihtimalleri bulunan lâfızlardır: «Kalk, çık, git» lâfızları gibi. Bunların «Seni boşadım kalk, git» mânasına ihtimali olduğu gibi «kalk, git, aramızdaki niza bertaraf olsun» mânasına olarak redde de ihtimali vardır.

tkîncisi : hem talâka hem de tekdir ve şetme ihtimali olan lâfızlar­dır. «Sen bainsin» tabiri gibi. Şöyle ki : bain lâfzı beynunetden alınmışlar dır. Beynunet ise infisal ayrılık manasınadır. Bu halde «Sen bainsin» tabirinin hem vuslatı nikahdan munfasılsın» mânasına, hem de «Hayır­dan bensin» mânasına ihtimali vardır.

Üçüncüsü:. Yalnız talâka salih olup redde, tekdire ihtimali bulun-mıyan lâfızlardır. «Iddet bekle», «Rahimini temizle» tabirleri gibi.

83 - : Kinaî lâfızların istimali ânında üç hal, mütesavverdir: Rıza hali, gazab hali, müzakerei talâk hali.

Hali riza, zevcin hiddetli olmadığı ve zevcesile aralarında talâka da­ir bir müzakere cereyan etmediği haldir.

Hali gazab, zevcin hiddeti, dargın bulunduğu haldir.

Hali müzakerei talâk, zevç ile zevce arasında talâka dair bir mü­zakere cereyan eylediği haldir.

84 - : Riza halinde üç nevi kinaî lâfızların herhalde birile talâk vu­kuu, niyete mütevakkıfdır. Niyet bulunmadıkça talâk vaki olmaz. Çünkü bulâfızların talâkdan başka bir şeye de ihtimalleri vardır.

Sarih hükmünde olup niyyete muhtaç olmayan bir kısım kinaî lâfız­lar ise bundan müstesnadır.

Gazab halinde birinci ve ikinci nevi kinaî lâfızlardan birile talâk vu­kuu, niyete muhtacdır. Lâkin üçüncü nevi kinaî lâfızlardan birile talâk vukuu, niyete muhtaç değildir. Çünkü bu nevi lâfızlar, yalmz talâka sa-lihdir, başka bir mânaya da ihtimalleri yar ise de redde ihtimalleri-yok -dur. Bu halde kelâmın zahirinden talâk ciheti tercih edilir, zevç bunun hilafını iddia ederse zahiri hal kendisini tekzib edeceğinden kazaen tasdik olunmaz.

Müzakerei talâk halinde ise birinci -nevi lâfızlar ile talâkın vukuu, niyyete tevakkuf eder. İkinci ve üçüncü nevi lafızlar ile talâkın vukuu niyete muhtaç bulunmaz. Çünkü birinci nevin hem talâka, hem de red ve teb´îde ihtimali olduğu gibi. Müzakerei talâk.halinin de hem talâka, hem de redde ihtimali vardır. Binaenaleyh zevç, bununla talâka niyet etmeyib redde niyet etdiğini ifade ederse zahiri hal, kendisini mükezzib olmıyaca-ğı cihetle tasdik olunur.

Velhasıl : birinci nevi, herhalde niyete tevakkuf eder. îkinci nevi, riza ve gazab hallerinde niyete tevakkuf edib müzakerei talâk halinde ni­yete tevakkuf etmez. Üçüncü nevi ise yalnız hali rizada niyete tevakkuf eder, gazab ve müzakerei talâk hallerinde niyete mütevakkıf olmaksızın talâk vaki olur.

85 - : Kendilerile niyyete muhtaç olmaksızın talâkı ric´î vaki olan bazı tebirler :

(1) : Sen taliksin

(2) : Sen mutallâkasm

(3) : Seni tatlik ettim. Bu üç tâbirden hangi birile niyet bulunsun bulunmasın yalmz bir talâkı ric´î vaki olur. Bunlar ile iki veya. üç talâka veya talâkı baine niyyet, sahih değildir.

(4) : Boş ol

(5) : Talik ol

(6) : Talâkın bana farzdır

(7) : Talâkın ma vacibdir

(8) : Talâkın üzerime lâzımdır.

(9) : Seni boşadım

(10) : en buradan Şama kadar taliksin

(11) : Sen benim ilmimde taliksin

(12) : Sen benim nisabıma taliksin

(13) : Sen benim reyimde taliksin

(14) Talâkını sana hibe etdim.

Bütün bu tâbirler ile de birer talâkı ric´î tahakkuk eder.

(15) : Sen talâksın. Bununla üç talâka niyyet sahihdir.

(16) : Talâk üzerime olsun. Bununla örfe binaen bir talâkı ric´î va-olur.

(17) : Seni tatlik ederim. Halde istimali galib olursa bu müzari siga-le de bir talâkı ric´î vaki olur.

(18) : Şart ölsım. Bununla da talâkda mutearef olan yerlerde yalnız r talâkı ric´î tahakkuk eder, velev ki üç talâka niyyet edilsin.

(19) : Birden üçedek boş ol. Bununla iki talâkı ric´î vaki olur.

(20) : Ey talik

(21) : Ey mutallâka. Bu iki tabir ile şetm kasd etdi-ini zevç, iddia etse kazaen tasdik olunmaz. Bunlar ile de birer talâkı ri-

vaki olur. Fakat zevce evvelce başka bir kocasından boşanmış bulunur ikinci kocası bu sözlerile onu haber verdiğini iddia eylerse tasdik olu-ır.

(22): Sen talâğsın

(23): Sen telâğsın

(24): Sen talaksın

(25) : telâksin. Gibi musahhaf lâfızlar ile de kazaen birer talâkı ric´î vaki ur. Velev ki zevç, bunlar ile zevcesini korkutmuş olduğunu iddia Şu kadar var ki bu kasdine dair evvelce İşhadda bulunmuş olursa sdik olunur.

86 - : Kendilerine mutearef olmalarına mehni niyyete tevakkuf et-;ksizin talâkı bain, vaki olan bazı kinaî tabirler:

(1) : Sen haramsın

(2) : Sen bana haramsın

(3) : Ben sana hara-im

(4) : Sen bana nâ mahrem oldun

(5) : Bana haram lâzım gelir

(6): zerime haram olsun

(7) : Halâlim haram olsun.

Bu tabirler ile talâka niyet edilsin, edilmesin birer talâkı bain vaki lursa da bunlar ile zihare, ilâya niyyet de sahihdir. Nitekim ileride gö-lecekdir.

87 - : Kendilerile niyyet edilince talâkı ric´î vaki olan bazı kinaî ıbirler:

(1) : İtidad et

(2) : Rahmini istibra et

(3) : Sen birsin

(4) : Sen utlakasın

(5) : Talakının yolunu tahliye ettim

(6) : Talâk üzerine olin

(7) : Talâkını sana ikraz ettim

(8) : Talâkını diledim

(9) : Allah ta­kını diledi

(10) : Allah talâkına hükm etdi

(11) : Talâk sanadır

(12) : Ben senin talâkından beriyim

(13) : Sen fülânın zevcesinden daha taliksin

(14) : Talâkını sana sattım. Bu tabire karşı zevce «Bilâ bedel satın al­dım» derse bir talâkı ric´î tahakkuk eder

(15) : Sen benim zevcem değil­sin

(16) : Ben senin zevcin değilim. Bu iki tabir ile talakı bain vaki ola­cağı Dürer´de, talakı ric´î vaki olacağı da Bahr´den naklen Dürri Muh-tar´da mezkûrdur.

Şunu da ilâve edelim ki : kinaî tabirler ile üç talâka niyyet sahihdir. Bundan yalnız «.İtidad et, rahmini istibra et, sen vahidesin, nefsini ihti­yar et» tabirleri müstesnadır. Bunlar, sarih hükmündedirler. Bunlar ile iki veya üç talâka niyyet edilse de yine birer talâkı ric´î, vaki olur.

87 - : Kendilerile niyyet edilince talâkı bain vaki olan bazı kinaî tâbirler :

(1) : Sen bainsin

(2) : Sen müıbanesin

(3) : Sen foeriesin

(4) : Seni ibane etdim

(5) : Seni mü´bane kıldım

(6) : Sen şaibesin

(7) : Sen Hali-yesin

(8) : Senden müfarekat etdim

(9) : Seni terk etdim

(10) : Seni teşrih etdim

(11) : Sebilini tahliye etdim

(12) : Talâkını terk etdim

(13) : Benden halâs oldun

(14) : Benden uzak ol

(15) : Benden git mu­radına er

(16) : Aramızda nikâhı fesh etdim

(17) : Beynimizde nikâh yokdur

(18) : Zevzemden başka oldun

(19) : Seni bırakdım

(20) : Kalk

(21) : Çık

(22) : Git

(23) Cehenneme git

(24) : Örtün

(25) : Bağım ört

(26) : Tezevvüc et

(27) : Ehline lâhik ol

(28) : Şimdiden sonra anam ol

(29) : Seni istemem kime ister isen yar

(30) :Hangi yola ister isen git

(31) : Hurre ol

(32) : Azad ol

(33) : Sen hurresin

(34) : Sen azadsın

(35) : Senii´tak etdim

(36) : Bana ecnebiyye ol

(37) : Benim için üzerin­de nikâh yokdur.

(38) : Benim için üzerinde mülk yokdur

(39) : Sen ta­liki bainsin. Bu tabir ile bir ve indeniyye üç talâkı bain vaki olur Ve «bain» lâfzile diğer bir talâka niyyet edildiği takdirde iki talâk tahak­kuk eder.

(40) : Git tezevvüc et

(41) : Git de tezevvüc et. Bu iki son tabir ile niyyet bulunmasa da talâk vaki olacağına dair olan kavi, mercuhdur.

(42) : Dört yol sana açıktır, hangi yolu ister isen tut. Bu son fıkra ilâve edilmedikçe bu son tabir ile talâk vaki olmaz.

(43) : Seni muhalea etdim. Bu tabir ile ivaza mukarin olmayınca bİ-lâ bedel bir talâkı bain vücude gelir.

(44) : Senden geçdim. Bu tabir ile «müfarekat etdîm» mânasında mutearef olduğu beldede indenniyye bir talâkı bain husule gelir.

(45) : Sen bana hınzır gibisin

(46) : Sen bana meyte gibisin.

(47) : Sen bana hamr gibisin. Bu son üç tabir ile zihare, i´lâya niyyet de sahih­dir.

88 - : Knulilorüc niyyet edilse de talâk vnkİ olmayan bazı tâ­birler :

(1) : Ben senden beriyim

(2) : Ben senin talâkından beriyim

(3) : Talâkından beri oldum

(4) : Talâkından i´raz etdim

(5) : Talâkını sev­dim

(6) : Talâkını arzu etdim

(7) : Talâkına razı oldum

(8) : Seni mu-rad etmem

(9) : Seni ibahe etdim

(10) : Sen bana yaramazsın

(11) ; Benim sana hacetim yokdur

(12) : Seni sevmem

(13) : Benim sana rağ­betim yokdur

(14) : Sana müştehî değilim

(15) : Seni istemem

(16) : Allah sana mübareketsin

(17) : Ben senden talikim. Talak, zevcenin vas­fı olduğundan zevç, bununla muttasıf olamaz.

(18) : Ben seni tezevvüc etmedim Bu, kizbi mahz olub tashihi kabil olmadığından talâkı mucib ol­maz.

(19) : Vallahi sen benim zevcem değilsin

(20) : Vallahi sen benim zevcem olmadın. Bu gibi nefy üzerine vuku bulan yeminler, maziye tena-vül eder, zevç ise bunda kâzıbdir. Ve yeminler, birer cümlei ihbariyyedir. Talâkı ika ise inşaiyyatdandir.

Talâk ikaına ihtimali olmayan sair lâfızlar ile de talâk vaki olmaz. Velev ki talâka niyyet edilsin. Bahri Raik. Reddi Muhtar. Hindiyye.

(Maliki mezhebine göre talâkda müstamel olan lâfızlar, üç kısma ayrılır :

(1) : Sarih lâfızlardır. Bunlar, talâkda mütearef olub t, 1, k madde­lerinden teşeküî ederler. Bunlar ile talâk vukuu, niyyete muhtaç değildir: «Sen taliksin», «Sen mutalîâkasın», «Seni tatlik etdim», «Beri senden ta­likim», «Talâk bana lâzımdır» tabirleri gibi.

(2) : Zahir olan kinaî lâfızlardır. Bunlar ile de niyyete muhtaç ol­maksızın talâk tahakkuk eder : «Sen bainesin», «Sen vahidei bainesin», «Sen bana meyte gibisin», «San bana dem gibisin», «Sen bana hmzir eti gibisin», Sen bana haramsın» tabirleri gibi.

(3) : Hafî olan kinaî lâfızlardır. Bunlar ile talâkın vukuu, niyyete mütevakkıftır. Niyyet bulunmayınca talâk tahakkuk etmez : «Sen hur-resin», «Sen muteddesin», «Sebilini tahliye etdim», «Ehline lâhik ol», «Sen benim zevcem değilsin», «Sen bana halâl olmazsın», «Nefsinin ça­resini ara», «Benim senin üzerinde mülküm yokdur», «Çık git», «Mun-sarif ol - Savul, savuş», «Ben seni tezevvüc etmedim» tâbirleri gibi.

Zevcen var mıdır?.. Sualine cevaben «Kayır yokdur» sözü de böy­ledir. Bütün bu tabirlerin talâka da, talâkın gayrisine de ihtimalleri var­dır.

Maliki mezhebine nazaran talâkda kullanılan lâfızlardan her binle kaç aded talâk olabileceği tafsilâta tabidir. Bu bakımdan bu lâfızlar, şöy lece baş. nev´e ayrılır :

(1) : Kondilorile yalnız birer talâk vaki olan lâfızlardır, meğer ki ziyadeye niyyet edilsin. Bunlar : «Sen taliksin», «Sen mutalîâkasın», «Seni tatlik etdim»t «Senden müfarakat etdim», «îtidad et» gibi lâfızlardır. Zavce, medhulün biha olsun olmasın.

Zevç, «Îtidad et» lâfzile talâka niyyet etmediğini söylerse yeminile tasdik olunur.

«Sen taliksin, taliksin, taliksin» sözile de üç talâk vaki olur. Zevce, gerok medhulün biha olsun ve gerek olmasın. Fakat ikinci ve üçüncü «Sen taliksin» sözü birincisini tekid kasd edilmiş olursa yalnız bir talâk tahakkuk eder.

(2) : Kendilerile üçer talâk vaki olan lâfızlardır. Bunlar da zevcin aded hakkındaki niyyetine bakılmaz. «Sen vahidei bainesin», «Yuların ûoynundadır - yani: sen serbestsin, istediğin yere gidebilirsin» tâbirle­ri gibi.

«Istitar et», «Çık git» tâbirleri de bu hükümdedir. Fakat bu son tâ­birler ile medhulün biha olmayan zevce hakkında yalnız bir talâk vaki olur. Meğer ki ziyadeye niyyet edilsin.

(3) : Kendilerile medhuliîn biha olan zevceler hakkında herhalde ü-çer talâk ve gayri medhulün biha olan zevceler hakkında da bir ve iki ta­lâka niyyet edilmediği takdirde üçer talâk vaki olan lâfızlardır. Bunlar da «Sen bainesin», «Sen haliyesin», «Ben senden bainim», Ben sana haramım», «Sen bana meyte gibisin», «Sen bana dem gibisin», «Sen ba­na haramsın», «Seni nefsine bağışladım», «Seni ehline red etdim» tabir­leri gibi.

Zevç, bu tabirler ile üç talâka niyyet etmediğini iddia etse medhulün biha olan zevcesi hakkında tasdik olunmaz. Fakat raedhulün biha olma­yan zevcesi hakkında yeminile tasdik olunur.

(4) : Kendisile üç talâk vaki olan lâfızdır, meğer ki bundan ekalc niyyet edilsin. Bu da Sebilini tahliye etdim» tâbiridir. Bu hususda zevce­nin medhulün biha olub olmaması müsavidir.

(5) : Kendilerile bir veya iki talâka niyyet edildiği takdirde birer veya ikişer talâk, adede niyyet edilmediği takdirde üçer talâk vaki olan ve talâka niyyet bulunmadığı takdirde talâkı icab etmeyen lâfızlardır. Bunlar da «Git», «Münsarif ol», «Ben seni tezevvüc etmedim», «Sen hurre sin», «Sen mu´tekasm», «Sen benim zevcem değilsin», «Ehline lâik ol» tabirleridir.

Vaki olan suale cevaben «Benim zevcem yokdur» tabiri bu hüküm­dedir. Bu nevide de zevcenin medhulün biha olub olmaması müsavidir. Muhtasarı Ebizziya ve Muhammed Hırşî´nin şerhi).

(Şafiî mezhebine göre de talâkda kullanılan lâfızlar iki kısımdır :

(1) : Sarih olan lâfızlardır ki, bunlar ile talâkın vukuu kazaen niyyete muhtaç olmaz. Bunlar : Talâk, firak, serah kelimclerile bun­ların müştekkatından ibaretdir. Bunlardan her birile bir talâkı ric´î tahakkuk eder, meğer ki iki veya üç talâka niyyet edilsin, o halde o veç­hile talâk husule gelir.

Bu kelimelerin rıza halinde vukuile gazab veya müzakerei talâk ha­linde vukuu müsavidir.

Kezalik : Medhulün biha olmayan zevce hakkında Sen taliksin, sen taliksin, sen taliksin» denilse bununla bir talâk vaki olub ikinci ve üçün­cü talâklara mahal kalmaz.

(2) : Kinaî lâfızlardır ki, bunlardan herhangi birile talâkın vukuu,o niyyete muhtacdır. Niyyet bulunursa bunlar ile birer talâkı rîc´î vucude gelir, meğer ki iki veya üç talâka niyyet edilsin. Bunlar da «Sen bainsin», «Sen beriesin», «Sen benden berî oldun», «Ben senden beriyim», «Sen benden bain oldun», «Ben senden bain oldum», «Git», «Çık», «Benden uzak ol», «Git evlen», «İstediğin ile teehül et», «Sen bainen taliksin», «Sen haliyesin», «Benden boş oldun», «Benim sana hacetim yokdur». «Sana veda etdim», «îtidad et», «Sen baan haramsın», «Elbette talik­sin» gibi tabirlerdir.

Bunlar ile söylenildiği zaman talâka niyyet edilmeyib de badehu niyyet edilse yine talâk vaki olmaz.

Şafiîlerce zevç ile zevce arasında beyyunet vukuu, ivaz mukabilin­de olan talâk ile ve üç talâkm ika edilmesile veya iddetin nihayet bulma, sile tahakkuk eder, yoksa kinaî tabirler ile beynunet husule gelmz.

Şafiîlerce talâkı teşdid etmek de beynuneti icab etmez. Meselâ : sen elbette taliksin», «Sen şedid - veya galiz - bir talâk ile mutâllakasın», «Sen taliksin, boşsun», «Sen taliksin itidad et», «Taliksin benim sana ih­tiyacım yokdur», «Sen taliksin ehline iltihak et», «Sen boşsun Örtün» tabirile yalnız birer talâkı ric´î vücude gelir. İki veya üç talâk kasdedi-Hrse o veçhile talâk1 tahakkuk eder. Fakat bunlar ile ne ziyadeye, ne de esasen talâka niyyet edilmediği söylense bu, kazaen tasdik edilmez, belki yalnız birer talâk vukuuna hükm edilir.

Hadisi nefs ile, yani : kalben yapılan tatlik ile talâk tahakkuk et­mez. Herhalde lâfz veya lâfz makamına kaim bir işaret lâzımdır. Ki-tabül´üm, Tuhfetül´mühtac.

Şafiî fukahası diyorlar ki : ´Kinaî lâfızlar ile talâkın vuku, herhalde niyete mütevakkıf dır. Bu hususda karinei zahireye İtibar yokdur,. delâ­leti hal, nazara alınmaz. Çünkü zevç, herhalde muhtardır, mâfizzamiri, zahiri hâle muhalif olabilir. Elhakayık.)

Buna cevaben hanefî fukahası da diyorlar ki : gazab veya müza­kerei talâk halleri, birer karinei zahiredir, bunlar umun batmadan iba­ret olan niyyetden daha kuvvetli olarak o lâfızlar ile talâk kasd ediî-

diğinc delâlet eder. Binaenaleyh bu halde zeve, talâka niyyet etmediği ni iddia etse de zahiri ha! kendisini mükezzib olacağından iddiası, ka­zaen tasdik edilemez. Fakat diyaneten tasdik edilebilir.

(Hanbelî mezhebine göre de talâkda müstamel tabirler, sarih ilo kinaye kısımlarına ayrılır. Sarih olanlar, talâk lâfzile bundan tasrif odilen tabirlerdir. «Sen taliksin», «Sen mutâllakasın», «Seni tatlik et-d´m» gibi. Bunlar ile niyyete muhtaç olmaksızın birer talâkı ric´î vaki olur. Kinaî tabirlere gelince bunlar da zahir ile hafi nevilerine ayrılır. Kinayatı zahire: «Sen haliyesin», «Sen beriesin», «Sen bainsin», «Sen hürresin», «Dilediğin ile evlen», «Seni itak etdim», «Emrin elindedir» gibi tabirlerdir.

Bu kinayatı zahire ile ne vaki olacağı hakmda ihtilâf vardır. Bir kavle göre bunlar ile talâka niyyet edilince üç talâk, vaki olur. Velev ki, bir talâka niyyet edilsin. Amma talâka hiç niyyet edilmezse bir şey lâ­zım gelmez. Metinlerde meşhurolan kavi, budur. Diğer bir kavle göre bunlar ile neye niyyet edilirse yalnız o vaki olur.

Kinayatı hafiyyede firak, serah lâfızlarile «Çık», «Git», «Sen bir-dn», «Sen benim zevcem değilsin», «îtidad et» «Ehline lâhik ol», «Rah­mimi istibrada bulun», «Benim için sana hacet yokdur», «İhtiyar eU gibi tabirlerdir. Bunların hükmü, kendilerile talâka niyyet edilmeyince talâk vaki olmamakdır. Talâktı niyyet edilib adede niyyet edilmediği takdirde de medhulün biha Hakkında yalnız bir talâkı ric´î, gayri med­hulün biha hakkında da birtalâkı bain vaki olmakdır. Bir talâka veya birden ziyade talâka niyyet edilince de-o veçhile talâk lâzım gelir.

Kinaî lâfızlar ile talâkvukuuiçin iki- şart vardır. Biri, talâka niyyet bulunmalıdır. Diğeri de niyyet, telâffuz edilen kinaye lâfzına mukarin olmalıdır.

Ancak delâleti hal de niyyet makamına kaim olur. Gazab hali. ta­lâk sualine cevab hali gibi. Bu halde zevç, talâka niyyet etmediğini söy­lese diyaneten tasdik olunur, hükmen kabul olunmaz. Esah olan budur. Çünkü delâleti halin hükmi elfaz üzerinde tesiri vardır. Bunun içindir ki, bir lâfz bazan zemme, bazan da medhe hami olunur. Meselâ bir kimse­ye tazim halinde «Ey afif oğlu afif» denilse medh olur, sebbü şetm ha­linde denilse zem ve kazf olur. Elmuğnî, Neylül´mearib, Keşşafül´kına.)

(Zahiriyye mezhebine göre talâkda kullanılan lâfızlar, yalnız talâk, firak, serah lâfızlarile bunların müştekkatıdır. Talâk lâfzında niyyete bakılmaz. Bununla her halde kazaen talâk vaki olur. Diğerlerinde ise niyyet bulunmadıkça talâk vaki olmaz. Zevcin ademi niyyet iddiası, hem kazaen hem de diyaneten tasdik olunur.

Bu üç lâfız ile_ bunların müştekk atından başka tabirler ile ne diya­neten ve ne de kazaen talâk tahakku etmez, niyyet bulunsun bulunmasın. Binaenaleyh "haliye, berie, bain, çık, git, seni ehline bağışladım, yuların boynundadır" ve emsali tabirler ile talâk vaki olmaz.

Arabca bilmiyenler, talâka mevzu mezkur lâfızların mukabil tercü­melerini kullanırlar. Dilsiz ve mariz olanlar da kadir oldukları savt ve işaret ile zevcelerini boşayabilirler. Elverir ki bunları işidib görenler, bunlar ile talâk murad edildiğine yakin hâsıl etsinler.

Zahiriyyeye göre "Entİ talikün - Sen boşsun" sözile iki veya üç talâka niyyet edilmesi, muteberdir, zevce gerek medhulün biha olsun ve gerek olmasın. Elmuhallâ.) [77]

Talâk Vukuunun Şartları :



89 - : Bir talâkın tahakkuk edebilmesi için başlıca şu gibi şartlar vardır :

(1) : Zevcin talâka ehil, yani : mükejlef ve müteyakkız olması şart­tır.

Binaenaleyh çocuğun, mecnunun, naimin talâkları vaki olmaz.

(2) : Zevcenin nikâhı sahih ile menkuhe veya talâka mahal olma­ya salih mutedde bulunması şarttır.

Binaenaleyh bir ecnebiyye hakkında talâk vaki olmıyacağı gibi hür­meti müsahere veya^ademi kefaret gibi bir sebeble nikâhı fesh edilerek iddet beklemekte olan bir kadın hakkında da talâk vaki olmaz.

(3) : Talâkın bir lâfza mükarin olması şartdır.^ Binaenaleyh mücerred niyyet ile talâk husule gelmez.

(Bu hususda umum müctehidler müttehiddir. Yalnız Zührî demiş-dir ki, zevç t&lâka kalben azm ederse talâk vaki olur. Elmuğnî.)

(4) : Talâkın istisnadan yani: inşaallah demekten halî olması sart-dır.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesine hitaben «Seni İnşaallah boşadım» dese bununla talâk vaki olmaz. Buna «İstisnai tatili» de denir. Çünkü bu istisna, talâka muttasıl olarak zikr edilince talâkın vukuuna mani olur, söylenilen sözü muattal bir hale getirmiş olur. Velev ki zikri, kasde mü­karin ve mânası kailince* malûm olmasın. Ta´liki talâk bahsine de mü­racaat!...

(5) :Talâkın zevceye hakikaten vej´a manen tevcih ve izafe edilme­si şartdır.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesine hitaben «Seni boşadım> veya gıya­bında «Zevcemi boşadım» yahud ismini zikr ederek «Fülâneyi boşadım» dese talâk vaki olur. Çünkü bu suretlerin hepsinde izafet mevcuddur.

Falçat bir kimse, böyle bir izafede bulunmaksızın zevcesine hitaben «Eğer şöyle yaparsan talâk´\ olur» yahut «Benden izinsiz harice çıkma­malısın, çünkü ben talâka yemin etdim» dese bununla talak vaki olmaz

Meğer ki bu kadının talâk ınıkasdetsin. O halde şartın vukuu halinde ta­lâk tahakkuk eder.

Kezalik : Bir kimse zevcesinin telkini üzerine mânasını, yani nikâhı izaleye müeddî birctabir, olduğunu bümiyerek talâk lâfzım telâffuz et­se; yahut yazılı olan tatlikî tabirleri velev zevcesinin muvacehesinde oku­sa veya bunları yazsa, veyahut başkası tarafından hikâye eylese zevce­sini kasd etmedikçe talâk vaki olmaz.

90 - : Talâk zevcenin zatına muzaf olunca vaki olacağı gibi ruh, cesed, rakabe gibi tamam vücudünden tabir olunur bir cüz´üne veya nı­sıf, sülüs gibi bir şayicüz´üne izafetle de vaki´olur.

91 - : Talâk, kabili tecezzi değildir. Talâkın cüz´ünü ziKr, küllünü

zikr gibidir.

Binaenaleyh bir talâkın yarısı veya üçde biri misilli eczasından her­hangi bir cüz´i zikredilse, meselâ: zevceye hitaben «Seni yarım talâk İle boşadım» denilse tam bir talâk vaki olur,

92 - ; Talâk da mükâtsbe, muhatebe mesabesindedir. Binaenaleyh bir kimse, zevcesine muanven ve mersum bir mektub

yazarak kendisini boşadığmı bildirse mektubu yazdığı andan itibaren ta­lâk vaki olur. Meğer ki «işbu mektubu aldığın zaman» veya «işbu mektu­bum vâsıl oldükda seni boşadım» diye yazmış olsun. O takdirde mektub zevceye vâsıl olmadıkça talâk vaki olmaz. Bedayi, Hindiyye, Dürri Muh­tar.

« (Mezhebi zahiriye nazaran gaibin ika edeceği talâk, zevcesine ba­liğ olmadıkça muteber olmaz, zevcesile aralarında kemafissâbık tevarüs vesair zevciyyet hukuku carî olur, zevce gerek medhulün biha olsun ve gerek olmasın. Talâk da gerek bir ve gerek üç bulunsun. Fakat talâk habe­ri´zevceye tasdik edeceğibir şahıs vasıtaSile veya hükmen kabul.edilecek bir şahadet yolile baliğ olursa bu andan itibaren talâk tahakkuk eder. Şu şart ile ki, bu anda zevce, ya gebe veya kendisine tekarrüb vaki ol­mamış bir tuhr halinde bulunsun. Elmuhallâ.) [78]