- Maksada Uygun Olanı Tercih

Adsense kodları


Maksada Uygun Olanı Tercih

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 14 September 2011, 11:55 am GMT +0200
5- Maksada Uygun Olanı Tercih

 

Rivayetler arasında maksada uygun olanı tercih veya hadisi bu açıdan yorumlama da Ebu Hanife'nin önem verdiği hususlardan birisidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, fakihlerin görevi sadece nakledilen hadisleri olduğu gi­bi aktarmak değil, bunlardan maksada uygun hükümler elde etmektir. Bu da hadisleri geniş yorumlama ve hükme konu olan kısımlarını dikkatli bir de­ğerlendirmeye tabi tutmakla mümkün olur. Bu, sadece Ebu Hanife'de görü­len bir özellik olmadığı gibi fukahanın, hadislere bu açıdan getirdikleri fark­lı yorumlar da, hadislere muhalefet olarak anlaşılmamıştır. Konuyla ilgili olarak şu örnekleri zikredebiliriz:

1- Ebu Said el-Hudrî’nin rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

"Sizden biriniz namaz kıldığı zaman, önünden kimsenin geç­mesine izin vermesin. Şayet kabul etmezse onu öldürsün, çünkü o ancak şeytandır".[583] Hadisin diğer rivayetlerinde de "önce gücü yettiğince ona mani olsun" [584] veya "iteklesin" [585] denilmiştir.

İmam Muhammed, hadisi naklettikten sonra, diğer rivayetlerdeki yu­muşak ifadeleri tercih etmiş [586]öldürme emrini ihtiva eden rivayeti kabul etmemiştir. Bu hususta demiştir ki:

"Kişinin namaz kılanın önünden geçme­si mekruhtur, eğer geçmek isterse, namaz kılan, gücü yettiği kadarıyla ona mani olur fakat onu öldürmez. Eğer onu öldürmeye kalkışırsa, onun buna karşı yapacağı mukabele önünden geçmesinden daha şiddetli olur. Namaz kılanın önünden geçen kimsenin öldürülmesi görüşünde olan kimse bilmi­yoruz. Sadece Ebu Said el-Hudrî'nin rivayet ettiği hadis vardır. Çoğunluk bunu kabul etmemiştir. Ebu Hanife'nin görüşü de budur".[587]

2- Bir rivayete göre, henüz yemek yemeye başlamamış bir erkek çocu­ğu Hz. Peygamber'in kucağına bevledince O, su getirilmesini istemiş ve sadece su serpmekle yetinerek elbiseyi yıkamamıştır.[588] Başka bir rivayette ise, "Erkek çocuklar işerse su serpilir, kız çocuklar işerse yıkanır" [589] de­nilmiştir.

İmam Muhammed ilk hadisi zikrettikten sonra şöyle der:

"Yemek ye­meye başlamamış erkek çocuğun bevli konusunda ruhsat, kız çocuğun bevli konusunda da yıkama emri gelmiştir. Her ikisini de yıkamak bize daha hoş geliyor. Ebu Hanife'nin görüşü de budur".[590]

Bu konuda delil aldıkları Hz. Aişe hadisine göre, Hz. Peygamber'e ge­tirilen bir erkek çocuğu, üzerine işemiş, Hz. Peygamber de su isteyerek üze­rine dökmüştür. İmam Muhammed:

"Biz bunu, yani temizleninceye kadar suyla yıkamayı benimseriz. Ebu Hanife'nin kavli de budur" demiştir.[591]

Görüldüğü gibi burada esas olan temizlik olduğu için Ebu Hanife ve İmam Muhammed'in yıkamayı tercih etmeleri hadisin maksadına uygun olan anlayıştır. Kanaaîımıza göre Hz. Peygamber'in bu konudaki tatbikatını nakleden sahabilerin kullandıkları kelimeler farklı olsa da, Hz. Peygam­ber'in uygulaması birdir, bu da, elbisenin idrarla pislenen kısmının suyla te­mizlenmesidir. Daha sonra fukahamn, sahabenin olayı naklederken kullandıkları farklı kelimelere takılarak birtakım şeklî ihtilaf ve tartışmalara girmeleri anlamsızdır.

Nitekim Tahavî, bu konuda ihtilaf eden ulemanın görüşlerini nakleder­ken, bazılarının "erkek çocuğun idrarının temiz, kız çocuğununkinin pis ol­duğu" sonucuna vardıklarını belirtmektedir.[592] Said İbnü'l-Müseyyib'ten nakledilen garip bir kıyasa göre ise:

"Erkek çocuğun bevli fışkırarak, sıçra­yarak çıktığı için ona su serpilir, kız çocuğunki dökülerek çıktığı için ona da su dökülür".[593]

Tahavî'nin ulaştığı sonuç ise daha tatmin edicidir. O şöyle der:

"Aklî açıdan bakılırsa biz deriz ki, yemek yemeye başlamadan önce olsun, sonra olsun, erkek ve kız çocukların idrarları hakkındaki hüküm aynıdır. Kız ço­cuğun idrarı pisse, erkek çocuğunki de pistir. Bu, Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşleridir".[594]

3- Avn b. Ebi Cuhayfe, babasından şu olayı nakleder:

"Hz. Peygamber'i Mekke fethi gününde kırmızı bir deri çadır içinde gördüm. Bilal O'na abdest suyu götürdü. Sonra çadırdan çıkarak suyu döktü. İnsanlar bu su için koşuştular. Suya yetişenler onunla meshettiler, yeti semi yeni er ise, suya do­kunanların ellerinin yaşlığından istifade ettiler".[595] İmam Muhammed, kullanılmış suyun teiniz olduğuna bu olayı delil getirerek,

"Çünkü bununla teberrük edildi (bereket umuldu), pis şeyle teberrük edilmez, eğer bu su pis olsaydı Hz. Peygamber bunu kerih görürdü"[596] diyor. Ebu Hanife ise bunu mümkün görmeyerek şöyle der:

"Bu olayın Hz. Peygamber'e ulaştığı nakledilmiyor (Yani olay çadırın dışında meydana geldiği için Hz. Peygamber görmemiş). Eğer Hz. Peygamber'in haberi olsa ve bunu reddetmese idi o zaman delil almak sahih olurdu".[597]

Ebu Hanife, hadisi dikkatli ve maksadına uygun bir şekilde değerlendi­rerek, Hz. Peygamber'in açık bir tasvibi olmadığı gerekçesiyle kullanılmış suyu temiz saymamış ve bu konuda sahabenin tatbikatını delil almamıştır. Halbuki İmam Muhammed uzak bir istidlalle bu olayı kullanılmış suyun te­mizliğine delil getirmiştir. Aslında bu olayın, kullanılmış suyun temizliğine işaret eden hiçbir yönü yoktur. Zira Hz. Peygamber'in abdest suyu ile teber­rük edilmesi. Ona karşı duyulan sevgi ve hürmetin bir tezahürüdür ve bu sa­dece Onun zatıyla ilgili bir husustur.

4- Hz. Peygamber'e gelerek bey'at edip müslüman olan Küleyb'e Hz. Peygamber:

"Üzerindeki küfür saçını kes" [598] buyurdu. O da başını tıraş etti".[599]

İmam Muhammed, hadisi zikrettikten sonra:

"Bunu her yeni müslüman olana vacip görmüyoruz. Çünkü ashabının çoğuna bunu emretmedi. Muhte­melen Nebi (s.a.v), saçlarıyla övündüğü için veya saçlarının önceki halinden daha fazla temiz olmasını sağlamak için Küleyb'in tıraş olmasını emretti. Bu, gusletmek gibi değildir. Müslüman olunca gusletmek, sebep oluştuğu için vaciptir" demiştir.[600]

İmam Muhammed, Hz. Peygamber'in diğer müslüman olanlara emret­mediği bir şeyi Küleyb'e emretmesinden hareketle, hadisin gerçek illetinin mahiyeti üzerinde muhtemel yorumlarda bulunmaktadır. Hadisin esas hedefinin bunlar olması uzak bir ihtimal değildir.

5- Ömer b. Abdilaziz'den nakledilen bir rivayette, müslüman bir kadı­nın semer (hayvan) üzerine binemiyeceği, çünkü Hz. Peygamber'in:

"Allah binek üstündeki kadınlara lanet etmiştir" buyurduğu belirtilmektedir.[601]

Bunu zikreden Serahsî:

"Bundan murad eğlence olsun diye veya süsle­nerek erkeklere kendini arz etmek maksadıyla binen kadınlardır. Yoksa bir kadının, ihtiyacı için, cihad veya Hac için hayvana binmesinde bir mahzur yoktur" demiştir.[602]

Kanaatımızca Serahsfnin bu yorumu, hadisin maksadına en uygun izah tarzıdır.

6- Ebu Hanife, "bedene (Hac'da kurban edilen büyükbaş hayvan)ye işaret yapılmaz, bu müsle (işkence maksadıyla burun, kulak kesme kabilin-den)dir" demiştir. İbn Ebi Leyla ise, bunda sakınca görmemiş, Ebu Yusufta bu meselede ona tabi olmuştur.[603] Serahsî, Mebsut'ta;

"Hz. Peygamber'in bizzat eliyle bedeneye işaret koyduğu sahih rivayetlerde bildirilmiştir" der [604] ve şöyle devam eder: "Bu, sahabeden açık bir şekilde rivayet olunmuştur. Hatta Tah'avî der ki:

"Ebu Hanife iş'arın aslını kerih görmedi. Bu konuda birçok meşhur eser (hadis) varken o, böyle bir şeyi nasıl kerih görür. O, kendi zamanının iş'arıni kerih gördü. Çünkü onlar bu işte aşırı gidiyorlardı. Öyle ki, Hicaz sıcağında bulaşıcı hastalıklardan hayvanın helaki bile söz konusuydu. Ebu Hanife "iş'ar" yerine, "taklid"i (hayvanın boynuna bir şey takma) tercih ediyor ve şöyle diyor:

"Taklid ile de alamet koyma maksadı hasıl olmuş olur. Bu, bedeneye ikramdır. İş'arda ise ikram manası yoktur. Bilakis bu, hayvana zarar verir. Çünkü sinekler bu yaraya konar. Sinekleri bundan uzak­laştırmak mendubtur. Ebu Hanife, sineklerin musallat olmasından dolayı bunu kerih gördü".[605]

Görüldüğü gibi, Ebu Hanife sünnetin maksadına itibar ederek, hayva­nın boynuna takılacak bir nişanla da, kaybolmasını veya başka hayvanlarla karışmasını önleyecek bir alametin konulmuş olacağını düşünmüştür. Ancak bunun iş'ar gibi kalıcı olmadığı, kolayca çıkarılıp alınabilecek bir şey olduğu için maksadın yine hasıl olmadığı söylenebilir. Bu durumda Tahavi’nin belirttiği gibi, iş'arda aşırı gidilmesi halinde, yaraya konacak sinekler vasıtasıyla, hayvanlar arasında çıkacak bulaşıcı bir hastalığın daha büyük bir tehlike yaratacağını göz önüne almak gerekir. Ayrıca Hz. Aişe'nin iş'arı terkettiği, İbn Abbas'ın da bunu insanların ihtiyarına bıraktığı belirtilmiştir.[606] Nitekim Peygamber (s.a.v.)'in bu konuda yaptığı şey, insanlar arasın­da eskiden beri âdet olan [607]bir uygulamanın tekrarından ibarettir. Bunun vücup ifade etmediği ise aşikardır.

7- Ebu Hanife, sâime (dışarıda otlayan) atlar için zekat gerekmiyeceği görüşündedir. Ancak erkek ve dişi atlar, nesil elde etmek için besleniyorsa, her at için bir dinar (zekat) vardır. İstenirse atların değeri esas alınarak her 200 dirhem için beş dirhem zekat verilir.[608] İmam Muhammed ve Ebu Yusuf, sâime olsun olmasın, attan dolayı ze­kat düşmeyeceği görüşündedirler. Çünkü Peygamber (s.a.v.)'den şöyle nak­ledilmiştir:

"Ümmetimi at ve köle zekatından muaf tuttum. Ancak köle için fıtır sadakası vardır".[609]

Ebu Hanife'nin ise sâime konusunda şu hadise dayandığı belirtilmekte­dir:

"Allah'ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Her sâime at için bir dinar veya on dirhem (zekat) vardır. Savaş atı için bir şey yoktur".[610]

Hz. Ömer, Ebu Ubeyde b. Cerrah’a bir mektup göndererek, ondan her erkek ve dişi sâime attan bir dinar veya on dirhem zekat almasını emretmiş­tir. Bu mesele Halife Mervan zamanında tekrar gündeme gelmiş ve halife­nin sahabe ile yaptığı müşaverede Ebu Hureyre:

"Kişiye kölesinden ve atın­dan dolayı zekat yoktur" [611] hadisini rivayet edince, Mervan, Zeyd b. Sabit'e dönerek, "ne diyorsun ey Ebu Said" diye sormuş, buna şaşıran Ebu Hureyre de; "ben Peygamber (s.a.v.)'in hadisini söylüyorum, o 'ne diyorsun Ebu Said' diyor" demiştir. Zeyd, "Peygamber (s.a.v.) doğru söyledi, fakat o, savaş atlarını kasdetmiştir. Nesil üretmek için beslenen atlarda sadaka var­dır" demiştir. Mervan, ne kadar diye sorunca, Zeyd:

"Her atta bir dinar veya on dirhem" diye cevap vermiştir.[612]

Bu haberden anlaşıldığına göre, savaş atlarından dolayı zekat gerek­memekle beraber, ticaret maksadıyla beslenen atlar için zekat vardır. Zeyd b. Sabit, Ebu Hureyre'yi tashih etmiş, Ebu Hanife de hadisin maksadına uy­gun olan bu tashihini tercih etmiştir. Dolayısıyla îbn Ebi Şeybe'nin söyledi­ği [613]gibi burada hadise muhalefet söz konusu değildir.

8- Hz. Peygamber, karısının hamileliğinden şüphelenen bir adamla, karısı arasında lian [614] uygulamış, Ebu Hanife ise, hamilelikten dolayı mülâaneye gerek olmadığını söylemiştir.[615] Kevserî diyor ki:

"Ulema, hamilelikten dolayı lian yapılıp yapılmaya­cağı konusunda ihtilaf etmiştir. Bazıları:

“Kadının karnı herhangi bir sebeple şişebilir ve bu hamilelik zannedilir. Böyle mevhum bir şeyden dolayı lian yapılmaz”. demişlerdir. Ebu Hanife ve ashabı da bu görüştedirler. Çünkü li­an, hamileliği reddetmek için değil, zina olup olmadığını tespit etmek için­dir. Ebu Hanife'nin dışında, hamileliğin lian için yeterli olmadığını savunanlar şunlardır:

Sevrî, Ebu Yusuf, İmam Muhammed, Ahmed b. Hanbel, İbn Mâcişun, Züfer. Mülâaneye cevaz verenler ise:

İbn Ebi Leyla, Malik ve EbuUbeyd’dir.[616]

Hadisten maksad, herhangi bir şüpheden dolayı hemen mülâaneye git­mek ve sonunda boşanmak olmadığına göre, Ebu Hanife, bu hadisi vücub ifade eden genel bir uygulama olarak görmemiş, aile birliğinin devamı bakımından, kocanın, karısının hamileliği konusundaki şüphesini mülâane için yeterli görmemiştir. Nitekim başka bir hadiste, diğer çocuklarına benzeme­yen bir çocuk doğuran karısından şüphelenen ve bunu Hz. Peygamber'e ile­ten bir bedevîye Hz. Peygamber, bunun normal olduğunu ve şüphelenmesi­ne gerek bulunmadığını belirtmiştir.[617] Böyle önemli konularda mücerret şüphe yeterli değildir.

9-  Hz. Peygamber zamanında, birkaç yetime miras olarak içki kalmış­tı. Ebu Talha Hz. Peygamber'e gelerek,

"Bu içkiyi sirke yapabilirler mi?" di­ye sormuş, Hz. Peygamber ise bunu kabul etmemiştir.

Ebu Hanife ise bunda bir sakınca olmadığı görüşündedir.[618]




[584] Bkz. Malik b. Enes, Muvatta, Kasru's-Salati fî's-Sefer, 10. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 109

[585] Buhari, Sâlât, 100. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 109

[586] Bu konuda ruhsat ifade eden rivayetler için bkz. Muvatta, Kasru's-Salâti fi's-Sefer. 11

[587] Şeybanî. Muvatta, 98.

[588] Şeybanî. Muvatta. 41.

[589] İbn Ebi Şeybe. Musannaf, XIV, 171-172. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 110

[590] Şeybânî, Muvatta. 41.

[591] Age 41

[592] Tahâvî. Şerhu Meâni’l-Âsâr. I, 92.

[593] Age.. 1.93.

[594] Age.. 1.94.

[595] Serahsî, Şerhu's-Siyer, I. 114.

[596] Age., 1,114.

[597] Age., I, 114.

[598] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 111

[599] Age., 1,130.

[600] Age., 1,130-131.

[601] Serahsî, Şerhu's-Siyer, I. 137.

[602] Age.,I, 137.

[603] Ebu Yusuf. İhtilaf. 136.

[604] Hadisler için bkz. İbn Ebi Şeyhe. Musannif. XIV, 155-156.

[605] Serahsî. Mebsût, IV. 138.

[606] Kevserî, en-Nüket, 25-27.

[607] Age., 27.

[608] Şeybanî, Muvatta. 118; el-Asl, II, 64.

[609] Şeybânî, el-Asl, II. 64. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 113

[610] Serahsî. Mebsut, II, 188. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 113

[611] Hadis için bkz. Şeybânî, Muvatta, 118. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 113

[612] Serahsî, Mebsut, II, 188.

[613] İbn Ebi Şeybe, Musannaf, XIV, 242-244.

[614] Lian: Şüpheli durumlarda, karı-kocanın birbirlerine karşı yeminleşmeleri ve yalan söyledikleri takdirde Allah'ın lanetinin kendi üzerlerine olmasını istemeleri. ilgili âyetler için bkz. Nur: 6-9.

[615] İbn Ebi Şeybe, Musannaf, XIV, 157.

[616] Kevseri, en-Nüket, 29-30.

[617] Hadis için bkz. Müslim, Lian, 18-20.

[618] İbn Ebi Şeybe. Musannaf. XIV. 178. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 109-114