neslinur
Mon 12 July 2010, 04:44 pm GMT +0200
Küçük Yaşta Hikmet:
Kur'ân-ı Kerim, normal olarak, doğuştan çocukların herhangi bir ilimle mücehhez olmadıklarını, hiçbir peşin ilim sahibi olmaksızın doğduklarım ifâde eder:
Meâlen: "Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştı. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir."[269]
Şu halde ilim, normalde, göz, kulak, kalb gibi organlar yaratılış gayelerinde kulanılarak, onların tâbi olduğu belli bir gelişme müddeti içerisinde kesbedilecektir. Nitekim Hz. Yûsufla ilgili âyette:
Meâlen: "Olgunluk çağına[270] erince ona hikmet ve ilim verdik. İyi davrananları böyle mükâfatlandırdık." buyurulmaktadır.[271]
İlmî terakkide insanların kahir ekseriyetinin tâbi olduğu normal vetire bu olmakla birlikte, yine Kur'ân-ı Kerîm'de bir kısım çocukların küçük yaşta "büyük hikmet" sahibi olabileceklerine işâreten, Hz. İsa ile Hz. Yahya örnekleri verilir. Hz. Yahya ile alâkalı âyet söyle:
Meâlen: Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl' deyip daha çocukken ona hüküm, katımızdan kalb yumuşaklığı ve safiyet verdik. O Allah'a karşı da takva sahibi idi."[272]
Âyette Hz. Yahya'ya, henüz çocukken verildiği ifâde edilen "hüküm"den muradın "hikmet, ilim ve nübüvvet"[273] ve bu yolda gösterdiği "ciddiyet, azim, hayraolan düşkünlüğü ve hayırdaki gayreti"[274] olduğu belirtilmiştir. Hz. Peygamber'den (a.s.m.) gelen açıklamalar Hz. Yahya'nın daha sekiz yaşlarında bir çocukken gerçekten hikmetli sözler söylediğini göstermektedir: "Kardeşim Yahya'ya Allah rahmetini bol kılsın, çocuklar onu oyun oynamaya çağırdıkları vakit, -daha (sekiz yaşlarında çocuk olmasına rağmen)- 'Oyun için mi yaratıldım?' demiştir. Henüz günahları yazılma yaşma ulaşmayan böyle derse, ulaşan ne demelidir?"[275] Keza Hz. İsa'nın da, bir mû'cize eseri olarak, daha beşikte iken konuştuğu belirtilir ve söylediği sözler kaydedilir.[276]
Kur'ân-ı Kerîmin muhtevasında yer eden her meseleden, mü'min muhatapların alacakları mutlaka bir ders-i ibret olduğuna göre, bu iki örnekten, -cüz'î bir azınlık da olsa- bir kısım çocukların, küçük yaşlarda ilim ve hikmetçe terakki edebilecekleri hükmü çıkarılabilir. Durum böyle olunca gerek ebeveyn, gerek cemiyet, bu çeşit kabiliyetlerin inkişâfına veya husûsî talîm ye terbiyelerine hem fikren ve hem de teçhizat ve imkânlarıyla her an hazır olmalıdır.[277]
Nitekim on dört asırlık uzun İslâm târihi içerisinde gerek ilmî, gerek askerî ve siyâsî sahalarda, günümüze kadar şöhretini devam ettirebilen büyüklerin pek çoğu, küçük yaşlarda tahsil ve terbiyelerini ikmal ederek yirmi yaşına varmadan kariyer yapmış kimselerdir. İmam Şafiî, İmam Buhârî, Süfyân İbnu Uyeyne, İbnuSina, Fâtih Sultan Mehmed bunlardan ilk akla gelenlerdir.[278]