ecenur
Tue 30 March 2010, 12:31 pm GMT +0200
BİRİNCİ KISIM
KÎTABA VE KÎTAB İLE SÜNNET ARASINDA MÜŞTEREK BAZI
MEBHASLERE AİTTİR.
İÇİNDEKİLER : Kitabın hakikî ve hususî vasıfları. Kitab ile sünnet arasında müşterek mebhaslar: Has lâfızların mahiyeti ve hükümleri. Emirlerin mahiyeti ve muktezası. Emir ile vacip olan şeylerin hükümleri. Memurun bihin hüsn sıfatile ittisafı. Emredilen şeyin liaynihi veya ligayrihi hasen olması. Takat fevkinde bir şey ile teklif vâki olup olmadığı. Memurda vücudu icap eden kudret. Nehylerin mahiyeti ve muktezası. Mutlak ile mukayyedin mahiyetleri ve hükümleri, Ânı lâfızların mahiyeti, nevileri ve hükümleri. Müşterek, müevvel. zahir, nass, müfesser ve muhkem lâfızların mahiyetleri ve hükümleri. Hafi, müşkil. mücmel ve müteşabih lâfızların mahiyetleri, nevileri ve hükümleri. Hakikat ile mecazın, sarih ile kinayenin mahiyetleri. Dal bilibare, dal bili-şare, dal biddelâle ve dal biliktizanın mahiyetleri ve hükümleri. Mefhumu muvafakat ile mefhumu muhalefetin mahiyetleri. Fâsid istidlaller Beyanın nevileri. Nesh ve istisna bahisleri. Talike dair bâzı hükümler Bir kısım hurufu maaniye dair malûmat. [8]
Kitabın Hakikati Ve Hususî Vasıfları :
221 -: Kitabdan maksat, -usulü fıkha göre -Kur´anı azîmüş-şandır. Bu, bir mübarek kitabı ilâhîdiı. Bunun Kuran, Furkan, Hakim, Tenzil gibi daha başka adları da vardır. Bu kitabî mübîn. tarafı ilâhîden Cibrili Emin vasıtasile yirmi üç sene içinde Hâtemül´enbiya Hazreti Muhammed Mustafa (sallâllahü aleyhi vesellem) Efendimize âyet âyet. sûre sûre inzal buyur ulmuş tur ki, mukaddes nazmı da, mânâsı da ilahîdir, vahyi subhanîye müstenittir. Bu cihetle Kur´ana «vahyi metlüv.^ denilir..
222 -: Kur´anı mübîn, yüz on dört sûreden ve bir itibar ile (6616) âyetten müteşekkildir. Bu kitabı celîlin vahye müstenit, mû´ciz, fevkalâde bir surette mütevatir olmak gibi hususî vasıfları olduğu gibi sünneti nebeviye ile vesair elfaz ve ibarat ile müşterek vasıfları, mebhasleri de vardır. Bunlar, ilmi usul itibarile birer tedkik mevzuu teşkil etmektedir.
223 -: Kur´anı Kerîm, yalan üzere ittifakları aklen tecviz olunmayan pek azîm bir cemaat tarafından zamanımıza kadar tevatüren nak-lediiegelmiştir. Bütün sûreleri, âyetleri, kelimeleri Resulü Ekrem´den bir vahyi ilâhî olmak üzere tevatüren sabittir, menkuldür. Bu kitabı ilâhînin hiç bir âyeti zayi olmamış, hiç bir kelimesi tebdil ve tahrife uğramamıştır. Nebiydi zîşan´dan telâkki olunduğu veçhile tevatüren nakledilmiştir. Bunun heyeti umumiyesi, her asırda yüz binlerce zevatın hafızalarını tezyin etmekte bulunmuştur. Bu mümtaz vasıf, bütün semavî kitaplar arasında yalnız Kur´anı Kerim´e mahsustur. Binaenaleyh Kur´ amazîmin herhangi bir âyetini inkâr, imana münafîdir.
224 -: Kur´anı mübînin bütün âyetleri Resulüekremin talim ve işareti veçhile tamamen yazılmış, hıfz edilmişti. Hazreti Ebu Bekr´in hilâfeti zamanında hepsi bir araya cem edilerek bir mushaf hâline konulmuştur. Hazreti Osman´ın hilâfeti zamanında da bu mushaf nüshaları teksir edilerek büyük şehirlere birer nüsha gönderilmiştir ki, bunlara (Mesahifi Osmaniye) adı verilmiştir.
Eshabı kiramdan Abdullah ibni Mes´ud, Ubeyyibni Ka´b gibi zatların kendileri için yazmış oldukları mushaflar da var idi. Bunlar ile Mesahifi Osmaniye arasında bir fark olmayıp yalnız sûrelerin tertibinde bazı başkalıklar mevcut idi. Bunlarda nihayet birkaç kelimeden fazla bulunuyordu ki, bunlar, her ne kadar esasa muhalif değilse de tevatüren 3abit olmadığı cihetle «şaz» nâmım almış, Kur´anıkerîm hükmünü haiz bulunmamıştır. Bunlara «kıraeti şazze» adı verilmiştir.
225 -: Kur´anıkerime mensup şaz kıraetler, meşhur ve gayri meşhur kısımlarına ayrılır. Gayri meşhur kıraetler, bütün imamlarca muteber değildir. Bunlar ile hiçbir hükmü şer´î sabit olmaz. Meşhur şazlar ise, imamı Malik ile îmamı Şafiîye göre yine hiç bir hükmü şer´îde muteber değilse de Hanefî eimm^sine göre yalnız ibadet ve muamelât hususunda muteberdir. Bunlar, Kur´andan olmasalar da ahadisi şerife cümlesinden bulunmuş olurlar. Bu cihetle kendilerile zannî´meselelerde amel olunabilir.
Meselâ: Keffareti yemini bildiren âyeti kerime. Mesahifi Osmani-yede:(rbl cır -L*») diye mutlaktır. İbni Mes´ud Hazretlerinin mushafında ise: diye mukayyed yakılmış tır. Bu mütetabiat kelimesi meşhurdur. Binaenaleyh Eimmei Hanefîye, bunu nazara alarak kefareti yemin orucunun muttasıl üç gün tutulmasına kail olmuşlardır. Demek ki, bu meşhur şaz kıraet ile mutlak olan bir âyeti kerimeyi ibadet hususunda takyit eylemişlerdir.
Kezalik : Ramazanı şerif orucunun kazasına ait olan âyeti celîle, Mesahifi Osmaniyede: (\>\CU^.;.u»)diye mutlak yazılmıştır. Übeyy ibni Kâ´bin mushafmda ise:(oL> fc* _^ yu ^ ;a-ı) diye mukayyet yazılmıştır. Fakat bu mütetabiat kıraeti meşhur değildir, haberi ahad kabilindendir. Binaenaleyh bununla bütün eimmeye göre amel edilemeyeceğinden kazaya kalmış ramazanı şerif orucunda ittisal şart değildir. Bunlar, müteferrik günlerde de tutulabilir.
226 -Kitabı ilâhînin rükünleri, nazm ile mânâdan ibarettir. Bunun mu´ciz nazmı da, mânâsı da vahyi ilâhîye müstenittir, lâhûtî bir hüviyeti haizdir. Kur´anı mübînîn hakayiki, ancak bu nazmı mübîn vasıta-sile bihakkin mütecellî olur, bir çok dinî hükümler, ancak bu nazmı lâtif vasıtasile istinbat olunabilir. Binaenaleyh bunların yerine hiç bir lâfız kaim olamaz, bunlardan başka hiç bir ibare Kur´an hükmünü ihraz edemez.
îşte bu kitabı muazzam, edillei şer´iyyenin birincisini teşkil etmekte ve bînihaye ahkâmın en feyizli bir menbaı bulunmaktadır.
227 -: Kur´anı mübînin emirleri, nehiyleri, haberleri ihtiva eden âyâtı celîlesi, itikada, ibadâta, hukuka dair bir çok hükümleri camidir. Ahlâka, nesayihe, geçmiş ümmetlerin en ibret verici tarihlerine, kâinatın garip, bediî teşekkülâtma dair bir çok hakayiki de müştemildir. Bunların hepsinden nihayetsiz hükümler, hakikatler istinbat olunabilmek-tedir. [9]
kîtab île sünnet arasında müşterek mebhasler :
228 -: Biz, dinî hükümleri Kur´anıkerimin mukaddes nazmından ve sünnetlerin mübarek lâfızlarından, ibarelerinden anlamak ihtiyacındayız. Bu cihetle lâfızlar hakkındaki bir takım lisan kanunlarını, bilgilerini nazara almaya mecburuz. Bu lisan kanunlarına, ilimlerine vukuf sayesinde yalnız Kur´anı mübîn ile süneni nebeviyyenin değil, her türlü yazıların, konuşmaların, düsturların, nizamnamelerin hükümlerine, inceliklerine de ilmî bir tarzda muttali olmuş oluruz. Binaenaleyh dört kısma ayrılan bu lisan kanunlarını sırasile ve kısaca izah edeceğiz. ŞÖy-le ki:
(1) : Lâfızlar, mânâya vaz´ları itibariyle has, âm, müşterek ve mü-evvel kısımlarına ayrılır ve bunlardan her biri hususî b´ir hükme tâbi olur.
(2) : Lâfızlar, vazolundukları mânâya vazıh bir tarzda delâletleri itibarile zahir, nas, müfesser, muhkem kısımlarına ayrılırlar. Kapalı bir tarzda delâletleri itibarile de hafi, müşkil, mücmel, müteşabih kısımlarına münkasimdirler.
(3) : Lâfızlar, vazolundukları mânâda veya bir münasebetle başka bir mânâda açık veya kapalı bir hâlde istimalleri itibarile de hakikat, mecaz, sarih, kinaye kısımlarına ayrılır.
(4) : Lâfızlar, ne gibi mânâlara delâletleri ve hangi maksatlarla söylenilmiş olduklarına işitenlerin vukufları itibarile de dâl bilibare, dal bü´işare, dal biddelâle, dal biüktiza kısımlarına ayrılır.
Bütün bu kısımlar, sırasile izah olunacaktır. [10]
Has Lafızların Mahiyeti Ve Hükümleri :
229 -: Has : Has, kendisinde efrat mülâhazası olmaksızın tek bir mânâya vazedilmiş olan herhangi bir lâfızdır.
Has denilen lâfız, ya bir isimdir: ibrahim, Yusuf, Halide, Âtike, güneş, ay gibi. Veya bir nevidir: Erkek,, kadın, hurma ağacı, zeytin ağacı gibi. Veya bir cinstir: İnsan, deve, ağaç gibi.
230 -: Bir, iki beş, on, yüz, bin gibi esmai aded, (b), (fi), (min) gibi edat denilen hurufu meanî ve emirler, nehiyler, mutlak ve mukayyet lâfızlar dahi hastan sayılır.
Vakıa kadın, insan, iki, yüz gibi lâfızların bir takım fertlere şümulü vardır. Fakat bu fertler, bir nevi veya bir cins altında toplanmışlardır. Aralarında bir vahdeti nev´iyye veya bir vahdeti cinsiyye vardır. -Bu bakımdan hepsi de hasdır.
Vakıa has, alelinfirad bir mânaya mevzudur. Fakat bu birlik, hakikaten vahdetle hükmen vahdetten eamdir. Meselâ: bir lâfzında hakikaten vahdet vardır. İki, üç lâfızlarında da hükmen vahdet vardır. Binaenaleyh bunların hepsi de birer lâfzı hasdır.
231 -: Hassın hükmü, delâlet ettiği mânâyı kat´î surette ifade etmektir. Meselâ: «Ben bir kitap aldım» denilse alman kitabın bir tane olduğu kat´î surette ifade edilmiş olur.
Kezalik: «Bize tbrahim Efendi geldi» denilse ibrahim adında malûm bir^zatm geldiği ifade edilmiş olur. Bunun başka bir kimseye ihtimâli olmaz.
Ancak bazan haricî arızalardan, karinelerden dolayı has, hakikî mânâsına delâlet etmekte kat´iyyet ifade etmez. Şecaatli bir şahsa: «Sen arslansm» denilmesi gibi ki, burada bir lâfzı hâs olan arslandan malûm yırtıcı hayvan kasdedümiş olmaz. Bununla mecazî bir mânâ kas-dedilmiş olur. [11]
KÎTABA VE KÎTAB İLE SÜNNET ARASINDA MÜŞTEREK BAZI
MEBHASLERE AİTTİR.
İÇİNDEKİLER : Kitabın hakikî ve hususî vasıfları. Kitab ile sünnet arasında müşterek mebhaslar: Has lâfızların mahiyeti ve hükümleri. Emirlerin mahiyeti ve muktezası. Emir ile vacip olan şeylerin hükümleri. Memurun bihin hüsn sıfatile ittisafı. Emredilen şeyin liaynihi veya ligayrihi hasen olması. Takat fevkinde bir şey ile teklif vâki olup olmadığı. Memurda vücudu icap eden kudret. Nehylerin mahiyeti ve muktezası. Mutlak ile mukayyedin mahiyetleri ve hükümleri, Ânı lâfızların mahiyeti, nevileri ve hükümleri. Müşterek, müevvel. zahir, nass, müfesser ve muhkem lâfızların mahiyetleri ve hükümleri. Hafi, müşkil. mücmel ve müteşabih lâfızların mahiyetleri, nevileri ve hükümleri. Hakikat ile mecazın, sarih ile kinayenin mahiyetleri. Dal bilibare, dal bili-şare, dal biddelâle ve dal biliktizanın mahiyetleri ve hükümleri. Mefhumu muvafakat ile mefhumu muhalefetin mahiyetleri. Fâsid istidlaller Beyanın nevileri. Nesh ve istisna bahisleri. Talike dair bâzı hükümler Bir kısım hurufu maaniye dair malûmat. [8]
Kitabın Hakikati Ve Hususî Vasıfları :
221 -: Kitabdan maksat, -usulü fıkha göre -Kur´anı azîmüş-şandır. Bu, bir mübarek kitabı ilâhîdiı. Bunun Kuran, Furkan, Hakim, Tenzil gibi daha başka adları da vardır. Bu kitabî mübîn. tarafı ilâhîden Cibrili Emin vasıtasile yirmi üç sene içinde Hâtemül´enbiya Hazreti Muhammed Mustafa (sallâllahü aleyhi vesellem) Efendimize âyet âyet. sûre sûre inzal buyur ulmuş tur ki, mukaddes nazmı da, mânâsı da ilahîdir, vahyi subhanîye müstenittir. Bu cihetle Kur´ana «vahyi metlüv.^ denilir..
222 -: Kur´anı mübîn, yüz on dört sûreden ve bir itibar ile (6616) âyetten müteşekkildir. Bu kitabı celîlin vahye müstenit, mû´ciz, fevkalâde bir surette mütevatir olmak gibi hususî vasıfları olduğu gibi sünneti nebeviye ile vesair elfaz ve ibarat ile müşterek vasıfları, mebhasleri de vardır. Bunlar, ilmi usul itibarile birer tedkik mevzuu teşkil etmektedir.
223 -: Kur´anı Kerîm, yalan üzere ittifakları aklen tecviz olunmayan pek azîm bir cemaat tarafından zamanımıza kadar tevatüren nak-lediiegelmiştir. Bütün sûreleri, âyetleri, kelimeleri Resulü Ekrem´den bir vahyi ilâhî olmak üzere tevatüren sabittir, menkuldür. Bu kitabı ilâhînin hiç bir âyeti zayi olmamış, hiç bir kelimesi tebdil ve tahrife uğramamıştır. Nebiydi zîşan´dan telâkki olunduğu veçhile tevatüren nakledilmiştir. Bunun heyeti umumiyesi, her asırda yüz binlerce zevatın hafızalarını tezyin etmekte bulunmuştur. Bu mümtaz vasıf, bütün semavî kitaplar arasında yalnız Kur´anı Kerim´e mahsustur. Binaenaleyh Kur´ amazîmin herhangi bir âyetini inkâr, imana münafîdir.
224 -: Kur´anı mübînin bütün âyetleri Resulüekremin talim ve işareti veçhile tamamen yazılmış, hıfz edilmişti. Hazreti Ebu Bekr´in hilâfeti zamanında hepsi bir araya cem edilerek bir mushaf hâline konulmuştur. Hazreti Osman´ın hilâfeti zamanında da bu mushaf nüshaları teksir edilerek büyük şehirlere birer nüsha gönderilmiştir ki, bunlara (Mesahifi Osmaniye) adı verilmiştir.
Eshabı kiramdan Abdullah ibni Mes´ud, Ubeyyibni Ka´b gibi zatların kendileri için yazmış oldukları mushaflar da var idi. Bunlar ile Mesahifi Osmaniye arasında bir fark olmayıp yalnız sûrelerin tertibinde bazı başkalıklar mevcut idi. Bunlarda nihayet birkaç kelimeden fazla bulunuyordu ki, bunlar, her ne kadar esasa muhalif değilse de tevatüren 3abit olmadığı cihetle «şaz» nâmım almış, Kur´anıkerîm hükmünü haiz bulunmamıştır. Bunlara «kıraeti şazze» adı verilmiştir.
225 -: Kur´anıkerime mensup şaz kıraetler, meşhur ve gayri meşhur kısımlarına ayrılır. Gayri meşhur kıraetler, bütün imamlarca muteber değildir. Bunlar ile hiçbir hükmü şer´î sabit olmaz. Meşhur şazlar ise, imamı Malik ile îmamı Şafiîye göre yine hiç bir hükmü şer´îde muteber değilse de Hanefî eimm^sine göre yalnız ibadet ve muamelât hususunda muteberdir. Bunlar, Kur´andan olmasalar da ahadisi şerife cümlesinden bulunmuş olurlar. Bu cihetle kendilerile zannî´meselelerde amel olunabilir.
Meselâ: Keffareti yemini bildiren âyeti kerime. Mesahifi Osmani-yede:(rbl cır -L*») diye mutlaktır. İbni Mes´ud Hazretlerinin mushafında ise: diye mukayyed yakılmış tır. Bu mütetabiat kelimesi meşhurdur. Binaenaleyh Eimmei Hanefîye, bunu nazara alarak kefareti yemin orucunun muttasıl üç gün tutulmasına kail olmuşlardır. Demek ki, bu meşhur şaz kıraet ile mutlak olan bir âyeti kerimeyi ibadet hususunda takyit eylemişlerdir.
Kezalik : Ramazanı şerif orucunun kazasına ait olan âyeti celîle, Mesahifi Osmaniyede: (\>\CU^.;.u»)diye mutlak yazılmıştır. Übeyy ibni Kâ´bin mushafmda ise:(oL> fc* _^ yu ^ ;a-ı) diye mukayyet yazılmıştır. Fakat bu mütetabiat kıraeti meşhur değildir, haberi ahad kabilindendir. Binaenaleyh bununla bütün eimmeye göre amel edilemeyeceğinden kazaya kalmış ramazanı şerif orucunda ittisal şart değildir. Bunlar, müteferrik günlerde de tutulabilir.
226 -Kitabı ilâhînin rükünleri, nazm ile mânâdan ibarettir. Bunun mu´ciz nazmı da, mânâsı da vahyi ilâhîye müstenittir, lâhûtî bir hüviyeti haizdir. Kur´anı mübînîn hakayiki, ancak bu nazmı mübîn vasıta-sile bihakkin mütecellî olur, bir çok dinî hükümler, ancak bu nazmı lâtif vasıtasile istinbat olunabilir. Binaenaleyh bunların yerine hiç bir lâfız kaim olamaz, bunlardan başka hiç bir ibare Kur´an hükmünü ihraz edemez.
îşte bu kitabı muazzam, edillei şer´iyyenin birincisini teşkil etmekte ve bînihaye ahkâmın en feyizli bir menbaı bulunmaktadır.
227 -: Kur´anı mübînin emirleri, nehiyleri, haberleri ihtiva eden âyâtı celîlesi, itikada, ibadâta, hukuka dair bir çok hükümleri camidir. Ahlâka, nesayihe, geçmiş ümmetlerin en ibret verici tarihlerine, kâinatın garip, bediî teşekkülâtma dair bir çok hakayiki de müştemildir. Bunların hepsinden nihayetsiz hükümler, hakikatler istinbat olunabilmek-tedir. [9]
kîtab île sünnet arasında müşterek mebhasler :
228 -: Biz, dinî hükümleri Kur´anıkerimin mukaddes nazmından ve sünnetlerin mübarek lâfızlarından, ibarelerinden anlamak ihtiyacındayız. Bu cihetle lâfızlar hakkındaki bir takım lisan kanunlarını, bilgilerini nazara almaya mecburuz. Bu lisan kanunlarına, ilimlerine vukuf sayesinde yalnız Kur´anı mübîn ile süneni nebeviyyenin değil, her türlü yazıların, konuşmaların, düsturların, nizamnamelerin hükümlerine, inceliklerine de ilmî bir tarzda muttali olmuş oluruz. Binaenaleyh dört kısma ayrılan bu lisan kanunlarını sırasile ve kısaca izah edeceğiz. ŞÖy-le ki:
(1) : Lâfızlar, mânâya vaz´ları itibariyle has, âm, müşterek ve mü-evvel kısımlarına ayrılır ve bunlardan her biri hususî b´ir hükme tâbi olur.
(2) : Lâfızlar, vazolundukları mânâya vazıh bir tarzda delâletleri itibarile zahir, nas, müfesser, muhkem kısımlarına ayrılırlar. Kapalı bir tarzda delâletleri itibarile de hafi, müşkil, mücmel, müteşabih kısımlarına münkasimdirler.
(3) : Lâfızlar, vazolundukları mânâda veya bir münasebetle başka bir mânâda açık veya kapalı bir hâlde istimalleri itibarile de hakikat, mecaz, sarih, kinaye kısımlarına ayrılır.
(4) : Lâfızlar, ne gibi mânâlara delâletleri ve hangi maksatlarla söylenilmiş olduklarına işitenlerin vukufları itibarile de dâl bilibare, dal bü´işare, dal biddelâle, dal biüktiza kısımlarına ayrılır.
Bütün bu kısımlar, sırasile izah olunacaktır. [10]
Has Lafızların Mahiyeti Ve Hükümleri :
229 -: Has : Has, kendisinde efrat mülâhazası olmaksızın tek bir mânâya vazedilmiş olan herhangi bir lâfızdır.
Has denilen lâfız, ya bir isimdir: ibrahim, Yusuf, Halide, Âtike, güneş, ay gibi. Veya bir nevidir: Erkek,, kadın, hurma ağacı, zeytin ağacı gibi. Veya bir cinstir: İnsan, deve, ağaç gibi.
230 -: Bir, iki beş, on, yüz, bin gibi esmai aded, (b), (fi), (min) gibi edat denilen hurufu meanî ve emirler, nehiyler, mutlak ve mukayyet lâfızlar dahi hastan sayılır.
Vakıa kadın, insan, iki, yüz gibi lâfızların bir takım fertlere şümulü vardır. Fakat bu fertler, bir nevi veya bir cins altında toplanmışlardır. Aralarında bir vahdeti nev´iyye veya bir vahdeti cinsiyye vardır. -Bu bakımdan hepsi de hasdır.
Vakıa has, alelinfirad bir mânaya mevzudur. Fakat bu birlik, hakikaten vahdetle hükmen vahdetten eamdir. Meselâ: bir lâfzında hakikaten vahdet vardır. İki, üç lâfızlarında da hükmen vahdet vardır. Binaenaleyh bunların hepsi de birer lâfzı hasdır.
231 -: Hassın hükmü, delâlet ettiği mânâyı kat´î surette ifade etmektir. Meselâ: «Ben bir kitap aldım» denilse alman kitabın bir tane olduğu kat´î surette ifade edilmiş olur.
Kezalik: «Bize tbrahim Efendi geldi» denilse ibrahim adında malûm bir^zatm geldiği ifade edilmiş olur. Bunun başka bir kimseye ihtimâli olmaz.
Ancak bazan haricî arızalardan, karinelerden dolayı has, hakikî mânâsına delâlet etmekte kat´iyyet ifade etmez. Şecaatli bir şahsa: «Sen arslansm» denilmesi gibi ki, burada bir lâfzı hâs olan arslandan malûm yırtıcı hayvan kasdedümiş olmaz. Bununla mecazî bir mânâ kas-dedilmiş olur. [11]