sumeyye
Thu 10 March 2011, 01:51 pm GMT +0200
B- İSTİLA (ZOR) İLE VALİ OLMA
İstilâ valiliği, bir mecburiyet bir emr-i vâki sonucu meydana gelen valiliktir. Bir şehri, ülkeyi asker zoru ile ele geçirdikten sonra o şehrin sevk ve idaresine imâm tarafından, asker zoru ile ele geçiren şahsın görevlendirilme sidir. Ülkeyi kuvvetle ele geçirmesi sebebiyle siyâset ve idaresinde müstebid olur. İmâmın böyle bir şahsın valiliğine izin vermesi de, bozukluktan dürüstlüğe, zararlı durumdan iyi duruma dönmesi, dînî işlerin geçerli olması sebebiyledir. Bu şekilde bir valilik, şartları bakımından örfe aykırı ise de dînî hükümlerin yerine getirilmesi, hükümlerin askıda kalmaması, sakat ve yanlış işlerin yapılmaması sebebiyle normal karşılanır.
Serbestçe tâyin tasarrufunun yapılmasına aykırı düşmesine, kudret ve acizlik şartları arasında ayrılığın vukuuna rağmen o kişinin zorla vali olmasına cevaz verilmiştir. Müstevlinin vali olarak tâyini, onu meşru tanımayı gerektirici 7 dînî sebeb vardır. Bu sebeplere göre imâmın onun işlerine iştiraki gerekir.
1- Peygambere (s.a.v.J halef olması sebebiyle hilâfet makamını korumak, topluluğun işlerini yürütmek, bu hususta makamı için yapılması gereken şeyleri yapmak, toplumun haklarını gözetmektir.
2- Hilâfete beslenen dînî itaat, müstevliyi Vali tâyin etmekle kalkar. Halifeliğe aykırı düşen bir vebal altına girilir. Ama bu vebal zorla Vali olan müstevlide kalır. Çünkü âmme menfaati müstevliyi tanımayı gerektirmiştir.
3- Yardımlaşmaya, dostluğa dâir hususlarda birleşmek icâb eder. Bu şekilde müslümanlar düşmana karşı bir birlik gösterirler.
4- Dînî ve dünyevî idarelerin sıhhatli, dînî alandaki hükümlerin ve kararların tesirli olması lâzımdır. Fâsid bir anlaşma ile bâtıl hâle konulmamalıdır. Yapılacak olan bu tayinlerin sözleşmelerin geçerliliği de müstevliyi, halîfenin tanımasiyle mümkündür.
5- Dînin koymuş olduğu vergileri toplama, onlardan istifade etmek, dînî vergilerini verenlerin bu tasarruflarının hukuken geçerli olması için müstevlinin valiliğini halîfe tanır. Böylece işler aksatılmadan yürütülmüş olur.
6- Cezalar, cezaları vermeye ehil olan kimseler tarafından verilmeli, ceza hak edene uygulanmalıdır. Mümin tarafını, koruma ancak Allah'ın koyduğu haklarla ve takdir ettiği cezalarladır. Bu cezaların tatbiki ise imâm veya görevli memurları va-sıtasıyladır. Bu bakımdan müstevlinin valiliğinin meşruluğu kabul edilir.
7- Vali dînî hükümleri, koruma ve hükümlerini yerine getirmeden Allah'ın haramlarından sakınmalı, itaat olunduğunda da halkının hakkını vermelidir. Halkın dînî emirlere karşı gelmesinde de onları doğruya çağırmalıdır.
Sözü geçen ve dînî esaslardan çıkarılan bu 7 sebeple hilâfetin haklarını korumak, müstevlinin bulunduğu ülke halkının yararını gözetmek için zoraki valiliğin meşruiyetini, hukuken tanıması gerekmiştir. Şayet, zorla vali olanda vali olma şartları varsa onu valiliğinin tanınması zaruret ifade eder, halkın itaat etmesi şarttır. Valilik konusunda ona izin vermek milletin hak ve hukuk alanındaki işlemlerini geçerli yapmak içindir, imâm gibi bu vali de tam yetkili veya yürütme vezirleri tâyin edebilir. Şayet emirlik veya Valilik şartlarını taşımıyorsa ona karşı gelmeyi Önlemek, itaati sağlamak için vali tâyin ettiğini imâmın açıklaması gerekir. Veya hak ve görevlerde zoraki valinin tasarruflarını hukuken muteber kılmak için Halife, valilik şartlarını taşıyan birini onun yanına nâib tâyin eder, zoraki valinin noksanlarını giderir. Bu durumda müstevlî vali olarak, naibi de işlerin muteber bir şekilde yürütülmesi için tâyin olunmuştur. Her ne kadar alışılmış olan usule uygun değilse de, iki sebeb bu türlü bir tâyin tasarrufunu gerektirmiştir.
1- Kuvvetli olandaki noksan şartları gidermek mecburiyeti,
2- Âmme menfaatindeki şartlarla, hususî menfaatler deki şartların karışmaması, âmme menfaatinin korunması için böyle bir nâib tâyini zarureti.
Zoraki valilik hukuken muteber kabul edilince bununla, serbest bir tâyin sonucu kesinleşen valilik arasında 4 yönden fark vardır. 1- Zoraki valilik, bir yeri asker zoru ile ele geçirmekledir. Tâyinle kesinleşen valilik imâmın serbest bir tâyin tasarrufu sonucudur. 2- Zoraki valilik, müstevlinin ele geçirdiği topraklarda geçerlidir. Tâyin sonucu işbaşına gelen valinin valiliği tâyin edenin göstereceği topraklarda geçerlidir. 3- Zoraki valilik belirli, az bir kısım işlere bakmayı gerektirir, tâyin valiliği görülmesi gerekli bütün işlere bakmayı îcâb ettirir. 4- Zoraki valilikte imâm o ülkeye tam yetkili vezir tâyin edebilir. Tâyinle gelen valiliklerde böyle bir vezir tâyini doğru olmaz. Çünkü zoraki vali belirli az işe bakar, geri kalan işleri tam yetkili vezir yerine getirir. Tâyin valisi ise bütün işleri görebilir. Zoraki vali olanın yanında vezir tayin edilen kişi tam yetkili vezir gibidir. Ama tayinle gelen vali yanına eşdeğer bir ikinci kişi atanmaz. O zaman kuşkulu bir durum ortaya çıkar.[37]
[37] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 85-87.