neslinur
Tue 20 July 2010, 02:53 pm GMT +0200
İslâm'ın Koyduğu İnsanî Hedeflere, Batılılar Asırlar Sonra Ulaşabildiler
İSLAM'IN İNSANA VERDİĞİ TEMEL HAKLAR NELERDİR?
Mehmet DİKMEN
İslâm'dan Önce Dünya'nın Durumu
İslâm'da insan haklarına verilen değeri anlayabilmek için, dünyanın İslâm'dan önceki durumuna kısaca bir göz atmak faydalı olacaktır. Şöyle ki:
1- Dünya yüzündeki bütün devletler, monarşi ile idare edilmekteydi. Başta bulunan kral, hükümdar veya imparator, idare ettiği halk üzerinde tam bir yetki sahibiydi, istediğini asar, dilediğini sürer, kimseye karşı yaptıklarından hesap vermek zorunda kalmazdı.
2- İnsanlar sınıflara ayrılmıştı. Hükümdarın yalan çevresi, akraba ve hısımları (asilzadeler) imtiyazlı bir sınıftı. Bunun yanı sıra horlanan, hakları çiğnenen geniş bir halk kitlesi de, ayrı bir sınıfı meydana getirirdi. Sınıflar arasında derin uçurumlar vardı.
3- Kölelik en vahşî bir şekilde uygulanıyordu. İnsan haysiyeti, ayaklar altına alınmıştı.
4- Üstünlük Ölçüsü. İnsanlar ırk ve renklerine göre farklı muamelelere maruz kalır, soy sop üstünlüğü, yegâne üstünlük ölçüsü kabul edilirdi. İnsanlar akıl, bilgi, kabiliyet, ahlâk ve faziletlerine göre değerlendirilmezdi.
5- Temel hak ve hürriyetlerin hiçbiri yoktu. Din ve vicdan hürriyeti, mülkiyet hakkı, mesken edinme hürriyeti, fikir hürriyeti gibi temel hak ve hürriyetlerin hiçbirisi, sıradan bir vatandaş için sözkonusu değildi. İnsanlar inanç ve fikirlerinden dolayı olmadık zulüm ve eziyetlere mâruz bırakılırlar, vicdanlar baskı altında tutulurdu.
6- Hukukun temel prensipleri ayaklar altındaydı. Hukukta eşitlik, kânun hâkimiyeti, cezaların şahsîliği ve kanuniliği gibi temel hukukî mefhumların hayal edilmesi bile imkânsızdı. Bağımsız ve tarafsız bir yargı adaletinden söz edilemezdi. Şahsî arzu ve emirler kanun yerine geçer, aynı suçu işleyen farklı sınıflara mensup kişilere farklı cezalar uygulanırdı.[328]
İSLAM'IN İNSANA VERDİĞİ TEMEL HAKLAR NELERDİR?
Mehmet DİKMEN
İslâm'dan Önce Dünya'nın Durumu
İslâm'da insan haklarına verilen değeri anlayabilmek için, dünyanın İslâm'dan önceki durumuna kısaca bir göz atmak faydalı olacaktır. Şöyle ki:
1- Dünya yüzündeki bütün devletler, monarşi ile idare edilmekteydi. Başta bulunan kral, hükümdar veya imparator, idare ettiği halk üzerinde tam bir yetki sahibiydi, istediğini asar, dilediğini sürer, kimseye karşı yaptıklarından hesap vermek zorunda kalmazdı.
2- İnsanlar sınıflara ayrılmıştı. Hükümdarın yalan çevresi, akraba ve hısımları (asilzadeler) imtiyazlı bir sınıftı. Bunun yanı sıra horlanan, hakları çiğnenen geniş bir halk kitlesi de, ayrı bir sınıfı meydana getirirdi. Sınıflar arasında derin uçurumlar vardı.
3- Kölelik en vahşî bir şekilde uygulanıyordu. İnsan haysiyeti, ayaklar altına alınmıştı.
4- Üstünlük Ölçüsü. İnsanlar ırk ve renklerine göre farklı muamelelere maruz kalır, soy sop üstünlüğü, yegâne üstünlük ölçüsü kabul edilirdi. İnsanlar akıl, bilgi, kabiliyet, ahlâk ve faziletlerine göre değerlendirilmezdi.
5- Temel hak ve hürriyetlerin hiçbiri yoktu. Din ve vicdan hürriyeti, mülkiyet hakkı, mesken edinme hürriyeti, fikir hürriyeti gibi temel hak ve hürriyetlerin hiçbirisi, sıradan bir vatandaş için sözkonusu değildi. İnsanlar inanç ve fikirlerinden dolayı olmadık zulüm ve eziyetlere mâruz bırakılırlar, vicdanlar baskı altında tutulurdu.
6- Hukukun temel prensipleri ayaklar altındaydı. Hukukta eşitlik, kânun hâkimiyeti, cezaların şahsîliği ve kanuniliği gibi temel hukukî mefhumların hayal edilmesi bile imkânsızdı. Bağımsız ve tarafsız bir yargı adaletinden söz edilemezdi. Şahsî arzu ve emirler kanun yerine geçer, aynı suçu işleyen farklı sınıflara mensup kişilere farklı cezalar uygulanırdı.[328]