- İlim ve hüküm

Adsense kodları


İlim ve hüküm

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 6 May 2011, 11:32 am GMT +0200
 

b- İlim Ve Hüküm


Hz. Süleyman'a bağışlanan en önemli üstünlük şüphesiz ki, hiç kimseye verilmeyen bir ilimdir.

Burada söz konusu edilen ilim elbette sıradan bir bilgi de­ğildir. Böyle bir ilmi, bir ilim adamından veya bir okuldan da al­mak mümkün değildir. Eğer öyle olsaydı Kur'an bunu özellikle söylemezdi veya bu ilim herkesin herhangi bir kaynaktan elde edebileceği bir ilim olsaydı, bu; Hz. Süleyman hakkında olağa­nüstü bir şey olmazdı. Halbuki Kur'an onun bu özelliğini bir farklılık olarak vurguluyor. Bunu onun hakkında bir peygam­berlik belirtisi, ona ait bir mucize olarak sunuyor.

"Andolsun, biz Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik." [97]

Burada her iki peygambere lütfedilen nimetlerin en belir­gini söz konusu ediliyor. Bir başka sûrede Hz. Davud'a verilen ; ilim biraz genişçe yer almaktadır. Onun Zebur'u tatlı nağmeler­le okuması, dağların ve kuşların ona eşlik etmesi, demirin onun için yumuşatılması ve demirden savaş elbiseleri yapması ona ve­rilen bu ilmin açıklamasıdır. [98]

Bir başka âyette ise her iki peygambere de ilim ve hüküm verme gücü bağışlandığı haber veriliyor.[99] Hz. Davud'a hüküm­darlık ve hikmet verilmesi Allah'ın ona dilediği ilimlerden öğret­mesi de bu bağışın genişliğini gösterir. [100]

Bu nimetler içerisinde ilmin ön plana çıkması, şüphesiz il­min yüceliğim göstermek içindir. Âyet içerisinde ilmin faziletine ve ilim ehlinin şerefine ima bulunmaktadır. Her iki peygamber de kendilerine verilen üstünlüğü ilme dayandırmakta, buna kar­şın sahip oldukları büyük mülkü ilmin yanında söz konusu bi­le etmemektedirler.

Başka bir âyette şöyle deniliyor:


".. .Allah sizden iman etmekte olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin...." [101]

Burada ilim ehlini, kendilerini ilim derecesi ile yücelten Al­lah'a hamdetmelerine bir teşvik te bulunmaktadır. Yine burada ilim ehline tevazu sahibi olmaları, bazı insanların diğerlerinden daha fa­ziletli olabileceklerini kabul etmeleri tavsiye edilmektedir. [102]

Âyette her iki peygambere verilen ilmin cinsi belirtilmi­yor. Konusu da açıklanmıyor. 'İlim' kelimesinin belırtısizlik takı­sı (nekre) ile gelmesi bu ilmin olağanüstü bir ilim olduğuna işa­rettir.

Ama nasıl bir ilimdir? Bunun ayrıntılarını bilmiyoruz. Kur'an bu konuda fazla bilgi vermiyor. Buna ihtiyaç duymuyor. Çünkü burada söz konusu edilen değerli bir 'ilim'dir.

Zaten bütün ilimlerin kaynağı Yüce Yaratıcı değil midir? Bütün ilim sahiplerine ilimlerini bağışlayan O'dur. İlim elde et­meye yarayan akıl, idrak, sezgi, duygu organlarını ve diğer bü­tün araçları insanların emrine veren O'dur. ilim sahipleri, ken­dilerine o ilmi veren kaynağa yaraşır şekilde hareket edip, bilgi­yi lütfeden Rablerine hamd ile yönelmeleri gerekir.

Öyleyse ilim, insanı azdırıcı, Yüce Rabbinden uzaklaştırı­cı bir sebep olamaz. Çünkü ilim de Allah'ın bir lütuf ve bağışı olarak insana sunulmaktadır. İnsanı Allah'tan uzaklaştıracak her türlü bilgi bozuk ve hayırsız bir bilgidir. Bu bilgi çıkış kaynağın­dan sapmış bir bilgidir. Sahibine hayır, mutluluk ve edebi kur­tuluş getirmez. Böyle bir ilim sapmalara, mutsuzluklara ve özel­likle dengesizliklere yol açar. [103]

Hz. Süleyman (a.s.) ve babası bu konuda da insanlara ör­nek oldular. Kendilerine verilen bu ilim üstünlüğüne hamdetti'ler. İlmin geldiği kaynağı itiraf ettiler. Bunu da insanlara açık bir şekilde söylediler, haber verdiler.

Onların sahip olduğu ilim, hakikat bilgisinin ta kendisi­dir. Bu da sahip oldukları her şeyin gerçekte Allah'ın bir lütfü ol­duğunu idrak etme bilgisidir. Sahip oldukları şeyleri kullanma­nın, Allah'ın iradesine uygun olması gerektiği konusundaki bi­linçtir. Eşyada kendisine hak ve yetki verilen herkes, Allah'ın huzurunda hesaba çekilecektir. Her iki peygamberin sahip oldu­ğu ilim işte bu şuuru onlara vermektedir.

Halbuki firavun ve benzeri kişiler bunun tam tersi bir ce­halete sahiptirler. Bu tipler kendilerine verilen mal, hükümdar­lık, servet gibi hak ve yetkilerin kaynağını ve ona şükredilmesi gerektiğini bilmedikleri, bunun şuurunda olmadıkları için sapıt-mışlardrr.                                                 

işte burada'övülen ilim sıfatı bu iki farklı tipi birbirinden ayırmaktadır.[104]

Hz. Süleyman'ın sahip olduğu ilim, onu Rabbine yaklaş­tıran, şükrünü artıran, hamdini çoğaltan bir ilimdi. Bu ilimle o peygamberlik görevini yapmış, insanlara en güzel davranışları göstermiş, onların sorunlarını adaletle ve isabetli kararlarla çöz­müş, Allah'ın hükmüne uyarak takva örnekleri göstermiştir.

Onlar, hem ülkelerini adaletle yönettiler, hükümdarlığı, yani yöneticiliği peygamberlikle birlikte, Allah'ın razı olacağı şe­kilde yürüttüler hem de kendilerine gelen özel davaları adalete uygun ve pratik bir şekilde çözüme kavuşturdular. Kimseye hak­sızlık etmedikleri gibi, kişisel davalara da en uygun çözümleri en kısa zamanda buluyorlardı.

Çünkü Allah (c.c.) onlara bu konuda da başkalarına verme­diği özel bir yetenek vermişti. Adaletli ve isabetli karar, hakka ve maslahata uygun çözüm, pratik ve amaca uygun hüküm Allah'ın onlara bir bağışıydı.

Hz. Süleyman (a.s.) biraz sonra anlatacağımız gibi bazı da­va konularında babasına ortak olmuş, hükümde ona yardımda bulunmuştu. Babası da-küçük yaşma rağmen- oğlunun verdiği kararlan doğru bularak onları uygulamıştır.

Şüphesiz bu, 'akıl akıldan üstündür' sözünü doğruladığı gibi, bütün yöneticilere; danışmanın (istişare etmenin) faydasını göstermektedir. Onlara, doğru görüş ve karar kimden gelirse gel­sin, nasıl olursa olsun kabul edilmesi gerektiğini öğretmektedir.

Peygamberlere verilen ilim şüphesiz vahy bilgisidir. Hiç bir peygamber kendiliğinden olağanüstü bir şeye sahip olamaz ve bunu insanlar arasında gösteremez. Vahyin bildirdiği ilim, in­sanların çalışarak elde edebilecekleri bir şey değildir. Bu tamamen Allah Teâla'nın, peygamberliği ve bu yolla insanlara ulaşan daveti desteklemek için bağışladığı bir üstünlüktür.

Hz. Süleyman'ın kuş mantığını bilmesi, karınca başkanı­nın diğerlerine söylediği sözü anlaması, cinleri emrinde çalıştır­ması, insanların işlerini en mükemmel şekilde yürütmesi; bu ilâ­hî ilmin pratik görüntüleridir.[105]




[97] Neml: 27/15

[98] Sebe: 34/10-ll

[99] Enbiya: 21/79

[100] Bakara: 2/251

[101] Mücadile: 58/11/58.

[102] M. Merağî, Tefsir: 19/127

[103] Prof. S. Kutub, fi-Z. Kur'an: 5/2633

[104] M. Mevdudî, Tefhimu'l Kur'an, çev. Heyet, İst. Trh. 4/96

[105] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 66-70.