- İftira ve Beddua

Adsense kodları


İftira ve Beddua

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 2 November 2011, 08:51 pm GMT +0200
Binbir Damla


Mayıs 2005 77.SAYI


Yusuf YAVUZ
kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.


İftira ve Beddua


Ashab-ı Kiram'ın büyüklerinden ve “Aşere-i Mübeşşere (dünyada iken cennetle müjdelenmiş on sahabi)”den Sa'd b. Ebî Vakkas Hazretleri, Kûfe valiliği sırasında İran'dan geleceği bilinen bir saldırıya hazırlanırken, beklenmedik bir iftiraya uğramıştı. Kûfe ahalisinden bazı kimseler Medine'ye gelip Sa'd Hazretleri'ni halife Hz. Ömer r.a.'a şikayet ettiler: “Namazı iyi kıldırmıyor, namaz kılmasını bile bilmiyor!” dediler. Hz. Ömer r.a. işi araştırmak için Muhammed b. Mesleme'yi birkaç kişiyle birlikte Kûfe'ye gönderdi.

Muhammed b. Mesleme , Kûfe'de insanlara Hz. Sa'd'ın durumunu sordu. Herkes onun iyi halini söyledi ve ondan memnun olduklarını bildirdiler. Ancak Üsame b. Katade isimli biri, Sa'd b. Ebî Vakkas hakkında, “askerin başında sefere gitmez, malları eşitlik üzere taksim etmez, davacılar arasında adaleti gözetmez” diye asılsız sözlerle bozguncu iddialar ortaya attı.

Üsame'nin bu cüreti Hz. Sa'd'ın çok gücüne gitti ve onun aleyhine şöyle beddua etti: “Ya Rabbi, eğer bu kulun yalancı ise ve riya yapmak için bunları söylediyse ömrünü uzun eyle, yoksulluğunu artır, gözlerini kapat, kendisini fitne ve belalara uğrat.”

Zamanında Rasul -i Ekrem s.a.v.'in hayır duasını almış olan Sa'd Hazretleri'nin okları hep hedefine ulaşır, duası da kabul olunurdu. Üsame hakkında yaptığı beddua da ok gibi isabet etmiştir. Üsame , çok yaşamış, kirpikleri gözlerinin üzerine inmiş ve aile efradı çoğalıp büyük ihtiyaçlara düşmüş, zillet ve hakarete uğramıştı. Sokakta rastladığı kızlara takılır, onları çimdikler ve bu yüzden o yaşlı haliyle halk arasında azarlanarak maskara olurdu. “Bu rezalet nedir, ey Üsame?” denildiği zaman da: “Mübarek Sa'd'ın bedduası sonucudur!” derdi.

Muhammed b. Mesleme , inceleme sonucunda Sa'd r.a. ve ondan şikayet edenlerle birlikte Medine'ye geldi. Hz. Ömer r.a. Sa'd Hazretleri'nin kusursuz olduğunu öğrendi ve onun gönlünü aldı. Kûfe'ye ondan iyi bir vali gitmeyeceğini bildiği halde, savaş ortamında ihtilaf çıkmasın diye onun da rızasıyla Kûfe valiliğine son verdi.

Zehebî , Tarîhu'l -İslâm, 2/ 490-95 ; Ahmed Nedvî - Sahib Ensarî (terc .) Ali Gencelî , Asr-ı Saadet / Peygamberimizin Ashabı (İst. 1969), 2/ 36-38 ; Ahmed Cevdet, Kısas-ı Enbiyâ (Ankara-2000), 2/224-26.


Bilal-i Habeşî Ezanı


Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz'in ilk müezzini ve ezanın ilk okuyucusu, ilk müslümanlardan olan Bilal-i Habeşî r.a. Hazretleri (Bilal b. Rebah , ö.20/641), pek gür ve güzel sesliydi. Rengi siyah, fakir ve kimsesizdi. Azgın müşriklerden Ümeyye b. Halef'in kölesiydi. Hz. Bilal'in müslüman olduğunu öğrenen Ümeyye'nin ona yapmadığı işkence kalmamıştı. Öğle güneşinin yakıcı bir vaktinde onu alıp kızgın kumların üstüne çıplak bedenle sırtüstü veya yüzüstü yatırır, koca bir taşı getirip üzerine bastırır ve bu haliyle bırakarak: “Muhammed'e küfrederek Lât ve Uzza putlarına iman edinceye kadar böyle kalacaksın!” derdi.

Bilal Hazretleri'nin ateş kesilmiş kumlar üzerinde sırtı ve göğsü yanar, ağır taşın altında nefesi tıkanır, bu dehşetli işkence içinde saatlerce ızdırap çeker, fakat müşriklerin teklifini reddederek: “ Allahu ahad , ahad (Allah birdir, birdir)” demeye devam ederdi. Bir işkence sırasında da boynuna ip taktılar, çocukların elinde sokaklarda dolaştırdılar.

Bir gün yine kızgın kum işkencesi sırasında oradan geçmekte olan Hz. Ebu Bekir r.a. durumu görüp çok üzülmüş, işkenceci Ümeyye'ye yaklaşıp onu azarlamı ş tı . Ümeyye de Ebu Bekr'e : “Onun ahlâkını bozup bizden uzaklaştıran sensin!” demişti. Ebu Bekir r.a. Hazretleri ise ona, kendi yanında daha güçlü ve müşrik bir köle bulunduğunu, onu verip Bilal'i almak istediğini söyledi. Anlaşma sağlandı ve köleler karşılıklı olarak deği ştirildi. Hz. Ebu Bekir r.a ., işkenceden kurtardığı Bilal-i Habeşî Hazretleri'ni Allah Rasulü s.a.v.'in yanına götürdü ve âzad etti.

Medine'ye hicretten sonra ilk ezanı okuyan ve müezzinliğe devam eden Hz. Bilal r.a ., Rasul -i Ekrem s.a.v.'in vefatından sonra cemaate ezan okumayı bırakmıştı. Halife Hz. Ömer r.a. zamanında ise cihad için izin isteyerek Suriye'ye gitti. Halife bir ara Şam'a gidince, şehir dışında Bilal-i Habeşî r.a. Hazretleri onunla buluşmuş, Hz. Ömer'in ricasıyla yeniden bir ezan okuyunca herkes ağlamıştı.

Bilal Hazretleri Şam'da iken bir gece rüyasında Rasulullah s.a.v.'in, “Beni ziyaret etmeyecek misin?” dediğini görmüş. Kalkıp Medine'ye gitmiş. Onu gören Hz. Hasan ve Hüseyin r.a ., ondan bir sabah ezanı rica etmişler. Sabahleyin Mescid -i Nebi'de onun okuduğu ezanı duyan kadın-erkek tüm Medine halkı ağlayarak dışarı fırlamı ş, mescide koşmuşlardır.

İbn Sa'd, et-Tabakatü'l-Kebir, 3/ 213-220 ; Belâzûrî , Ensâbü'l -Eşraf (Beyrut-1996), 1/209-219; İbnü'l -Esir, Usdü'l - Gâbe , 1/237-39


Dayanılmaz İşkenceler


İlk müslümanlardan olan Ammar b. Yasir'in (ö.37/657) babası Yasir ve annesi Sümeyye Hazretleri (Allah cümlesinden razı olsun), Ebu Cehil ve ekibi tarafından aynı günde vahşet ve işkenceyle şehit edilmiş ilk İslâm şehitleridir. Ammar b. Yasir , müslümanlığını ilk günlerden açığa vuran mücahidlerdendir ve dinden dönmesi için en ağır işkencelere uğramış biridir. Öğle sıcaklarında demir gömlek giydirilip yakıcı güneş altında tutulur, vücudunun yağı eritilir, işkencenin etkisiyle şuurunu kaybederdi. Sırtı ateşle yakılarak işkence yapıldığı da olurdu. Müşrikler, bazen kızgın güneş altında göğsüne ağır kaya parçası koyarak, bazen de boğulurcasına başını suya sokarak ona işkence yaparlardı. Müşrikler, böyle garip ve kimsesiz müslümanlara işkecede pek acımasızdı.

Zalim müşrikler bir gün Ammar Hazretleri'ni bir su kuyusunun içine batırdılar. “Sen Muhammed'e sövmedikçe ve Lât ve Uzza Muhammed'in dininden daha iyidir demedikçe seni bırakmayız!” dediler. İstediklerini söyletmedikçe de onu bırakmadılar.

Bu hadiseden sonra Hz. Peygamber s.a.v.'e: “Ya Rasulallah , Ammar kâfir olmuş!” dediler Rasulullah ise: “Hayır! Ammar tepeden tırnağa imanla doludur. İman onun etine ve kanına işlemiştir.” buyurur. Biraz sonra Ammar b. Yasir ağlayarak gelir, durumunu arzeder :” Ya Rasulallah , beni sana sövdürmedikçe, Lât ve Uzza putlarının da senin dininden daha iyi olduğu bana söylettirilmedikçe bırakılmadım.” der.

Bu yakınma üzerine Peygamber s.a.v. Efendimiz: “Sana bunlar söylettirildiği zaman kalbin nasıldı?” diye sordu. Ammar : “Kalbim Allah ve Rasulü'ne imanın huzuru içindeydi.” dedi. Bunun üzerine Rasulullah Aleyhisselam şöyle buyurdu: “Öyleyse sana vebal yok. Ey Ammar ! Eğer onlar bir daha böyle sözler için seni zorlarlarsa, yine söyleyiver.”

Bu olaydan sonra şu ayet geldi: “Kalbi imanla dopdolu olduğu halde inkâra zorlanan dışında, kim iman ettikten sonra Allah'ı tanımazlık eder, kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azab vardır.” ( Nahl , 106)

Ensâbü'l -Eşraf, 1/ 178-198 ; Usdü'l - Gâbe , 3/308-312; Zehebî , Siyeru - A'lâmi'n - Nübelâ (Beyrut-1992), 1/406-426; et- Tabakatü'l -Kebir, 3/227-244; Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslâmiyet (İst.-2001), 1/382-88.