Esila
Mon 20 December 2010, 12:15 pm GMT +0200
Hz. Peygamberin Sekerat Ve Vefatı
Hz. Peygamberin Gadir-İ Hum Denen Yerde Hutbe İrad Etmiş Olduğuna Dair Nakledilen Hadisler
Hicri Onbirinci Sene.
Rasûlullah (S.A.V.)´In Hastalığı
Peygamber (S.Â.V.)´İn, Namaz Kıldırması İçin Ebu Bekir´e Emir Vermesi
Faide.
Hz. Peygamberin Sekerat Ve Vefatı
Hz. Peygamberin Vefatından Sonra Defnine Kadar Meydana Gelen Önemli Hadiseler.
Beni Saide Gölgeliği Kıssası
Hz. Peygamberin Gadir-İ Hum Denen Yerde Hutbe İrad Etmiş Olduğuna Dair Nakledilen Hadisler
Gadir-i Hum, Cühfe´ye yakın bir yerdir. Mekke ile Medine arasındadır. Veda haca dönüşünde Rasûlullah (s.a.v,), burada cemaata bir hutbe irad etmiştir. Bu hutbesinde Ebu Talib oğlu Ali´nin fazilet ve üstünlüğünü beyan etmiştir. Irzının sağlam ve temiz olduğunu, Yemen diyarında beraberinde bulunan kimselerin kendisi aleyhinde söylemiş oldukları sözlerin dayanaksız olduğunu izah etmiştir. Bazı kimseler, onun yaptığı adaletli işleri baskı, zulüm ve cimrilik olarak değerlendirmişlerdi. Oysa onun yaptığı işlerin doğruluğunu Rasûlullah bu hutbesinde açıklamıştı.
İşte bu sebeple Peygamber (s.a.v.), hac menasikini beyan edip Medine´ye dönmeye başladığı zaman yolda zilhiccenin onsekizinci günü (pazar günü) Gadir-i Hum denen mevkide bir ağacın altında insanlara hutbe irad etmişti. Bu büyük ve önemli hutbesinde bazı şeyleri beyan etmişti. Hz. Ali´nin faziletini, güvenirliğini, adaletini, kendisine olan yakınlığını beyan buyurmuş, böylece insanların kalbinde ona karşı bulunan şüpheleri gidermişti.
Biz bu konuda varid olan önemli hadisleri nakledecek ve bunların sahih ve zayıf olanlarını beyan edeceğiz. Bunu Allah´ın verdiği güç, kuvvet ve yardımı ile yapacağız:
Muhammed b. İshak, Yezid b. Talha b. Yezid b. Rükane´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Hz. Ali, Mekke´de Rasûlullah´la buluşmak için Yemen´den dönüşünde biraz acele etti. Kendisi önden gitti. Arkada askerlerin başına arkadaşlarından birini vekil bıraktı. Bu vekili de Hz. Ali´nin Yemen´den getirmiş olduğu kumaşları askerlere dağıttı. Askerler bu elbiseleri giydiler. Mekke´ye yaklaştıklarında Ali onları karşılamaya çıktı. Bir de baktı ki, Yemen´den getirmiş olduğu elbiseler, askerlerin üzerinde... Vekil olarak bıraktığı komutana kızarak:
- Yazıklar olsun sana! Bu nedir diye hesap sordu. Vekili şu cevabı verdi:
- İnsanların araşma geldikleri zaman askerlerin biraz düzgün kıyafetleri olmalarını istedim. Onun için onlara bu elbiseleri giydirdim.
- Yazıklar olsun sana! Bunlar Rasûîullah´ın yanma gitmeden, elbiseleri üzerlerinden çıkar.
Bunun üzerine askerlerin üzerindeki elbiseleri çıkarttırdı ve tekrar yerlerine koydurdu.
Bunun üzerine askerler, Hz. Ali´nin kendilerine yaptığı bu muameleden şikayetçi oldular.»
İbn İshak, Ebu Said el-Hudrî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «İnsanlar Ali´yi şikayet ettiler. Rasûlullah (s.a.v.) da aramızda, ayağa kalkıp hutbe irad etti. Şöyle dediğini işittim:
- Ey insanlar! Ali´den şikayetçi olmayın. Allah´a yemin ederim ki, o, Allah´ın zatı hakkında veya Allah yolunda şikayet edilemiyecek kadar sert bir kimsedir.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Fadl b. Dukeyn tariki ile Büreyde´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Ali ile birlikte gazve için Yemen´e gittim. O´nun biraz sertliğini gördüm. Rasûlullah (s.a.v.)´m yanma geldiğim zaman Ali´nin kusurla-. rını anlattım. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)´m yüz hatlarının değiştiğini gördüm.
Bana şöyle dedi:
- Ey Büreyde! Ben müminlere kendi nefislerinden daha yakın değil miyim
- Öyledir ya Rasûlallah, dedim.
- Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.»
Neseî, "Sünen" adlı eserinde Muhammed b. Müsenna tariki ile Zeyd b. Erkam´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Rasûlullah (s.a.v.), Veda haccmdan dönüşünde Gadir-i Hum denen yere varıp mola verdi. Ağaçların altının süpürülmesini emretti. Sonra kendisi şöyle buyurdu:
«Bana (Rabbim katından) davetiye geldi. Ben de bu davete icabet ettim. Yalnız ben aranızda iki ağır şey bıraktım. Bunlar Allah´ın kitabı ile aşiretim olan Ehl-i Beyt´imdir. Bakın hele, benden sonra bunlara nasıl davranacaksınız Doğrusu bu iki şey, havz-ı kevser yanında, yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmıyacaklardır. Allah, benim mevlamdır. Ben de her mü´minin velisiyim.»
Böyle dedikten sonra Ali´nin elini tutup şöyle dedi:
«Ben her kimin mevlası isem, bu da onun velisidir. Allah´ım, bu^ na dostluk edene dostluk et. Buna düşmanlık edene de düşmanlık et.»
Ravi diyorki: Ben Zeyd´e şöyle dedim:
- Sen bunu Rasûlullah´m kendisinden mi işittin Zeyd dedi ki:
- Orada bulunan herkes Rasûlullah´m böyle dediğini iki gözleri ile gördü. İki kulaklarıyla işitti.»
İbn Mace, Ali b. Muhammed kanalı ile Bera b. Azib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Veda haccında Rasûlullah (s.a.v.)´la birlikte Mekke´den Medine´ye dönmek için yola çıktık. Yolda mola verdi. İnsanların namaz için toplanmalarını emretti. Ali´nin elini tutup şöyle sordu:
- Ben müminlere canlarından daha yakın değil miyim
- Evet, Öylesin ya Rasûlallah.
- Ben her mü´mine kendi nefsinden daha yakın değil miyim
- Evet, öylesin ya Rasûlallah.
- İşte şu (Ali), benim mevlası olduğum kimsenin velisidir. Allah´ım, buna dostluk edene dost ol. Buna düşmanlık edene de düşman ol.»
Hafiz Ebu Ya´lâ el-Musilî, Bera´nm şöyle dediğini rivayet eder: «Veda haccında Rasûlullah (s.a.v.)´la birlikteydik. Dönüşte Gadir-i Hum mevkiine vardığımızda Rasûlullah için iki ağacın altı süpürülüp temizlendi. İnsanların namaz için toplanmaları duyurusunda bulunuldu. Rasûlullah (s.a.v.), Ali´yi çağırıp elinden tuttu. Onu sağ tarafında durdurup şöyle dedi:
- Ben herkese kendi nefsinden daha yakın ve evla değil miyim
- Evet, öylesin ya Rasûlallah.
- İşte şu (Ali) benim velisi olduğum herkesin velisidir. Allah´ım, buna dostluk edene dost ol. Buna düşmanlık edene de düşman ol.
Ömer b. Hattab