- Huzur İçin Sükût

Adsense kodları


Huzur İçin Sükût

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sun 16 October 2011, 02:45 pm GMT +0200
Tavan Arası


Kasım 2006 95.SAYI


Akif GÜLER
kaleme aldı, TAVAN ARASI bölümünde yayınlandı.


Huzur İçin Sükût

Kendime öğüt, size bir hatırlatma olsun diye, sükût cevherinden bahsetmek istiyorum.

Sükût artık, altın değil belki can değerinde. Hele ki söz arasından cümleleri cımbız gibi çekip aleyhte kullanma ahlâksızlığıyla malul bir iletişim ağı, medya varken... Dikkatli olmak gerek. Artık hiçbir şey gizli kapaklı kalmıyor, her söylenen anında Fizan’a ulaşıyor. Bir de söylenen söz değişe değişe dolaşıyor.

Sükût aslında büsbütün susmak değil, faydasız sözü terk etmek. İnsan olarak konuşmamız gereken yerler, söylememiz gereken sözler var. Sahibini köle yapmayan, düşman kazandırmayan, öğüt veren, hikmet aktaran, yalandan arınmış söze kim ne der? Yine de gümüş değerinde sözü olanlar bile, huzuru sükûtta bulmuşlar. Üstelik bu sükût onlara Hz. Ali r.a. Efendimiz’in dediği gibi heybet kazandırmış. Hz. Ali r.a. “Sessizlik ve sükûtu çok olanın heybeti çok olur.” diyor. Sükûtu tavsiye eden bir sözünde İmam Şafiî Hazretleri de şöyle söylüyor: “Dil yırtıcı hayvana benzer, onu daima bağlı tutmalıdır. Bağlanmazsa sahibine hücum eder.”

Günümüzde sükûtun kıymeti pek bilinmediğinden ve de pek rağbet edilmediğinden, bu konuda yeni hikmetli sözler bulmak zor. Böyle olunca da yine eskilerden hikmetli kıssalar devşirmeye devam ediyoruz.

Hikaye edilir ki, Pers krallarından Behramgür, bir gün bahçesinde otururken kulağına bir kuş sesi gelir. Av meraklısı olduğundan, hemen yayını kurar ve ağaca tüneyen kuşu avlar. Avladığı kuşu alıp rengârenk tüylerini görünce biraz da üzülerek: “Dilini tutmak ne güzel şeydir! Eğer bu kuş sesini çıkarmamış olsaydı bu hale gelmezdi.” der.

Araplar arasında güzel konuşması, aklı ve dirayeti ile meşhur Ahnef adında bir adam varmış. Bir gün Şam büyükleri halifenin huzurunda kendi aralarında konuşurken, Ahnef’in bir köşede sessiz durduğu fark ederler. “Ey Ahnef! Sen niye bir şeyler söylemiyorsun?” denilince, Ahnef: “Eğer yalan söyleyecek olsam Allah’tan, doğru söyleyecek olsam sizden korkarım.” der.

Hz. Lokman Hekim’in oğluna vasiyetinde de şunlar söyleniyor: “Oğlum! İnsanlar sözleri ile iftihar ettikleri zaman sen de sükûtunla iftihar et. Zira insanın dili, her akşam ve sabah, arkadaşı olan diğer organlara, ‘Ne haldesiniz?’ diye sorar ve ‘Sen bizi kendi halimize bıraktıkça selamet üzereyiz!’ cevabını alır.”

Selamet için sükûta dikkat... Tabii ki haksızlık ve zulüm karşısında sükût etmemek, haklının davasına şahitlik etmek, hayır için konuşmak tüm bu söylenenlerin dışında. 

    Nereden Nereye!

    18. yüzyıl Osmanlı Türkiyesi’nin örf ve adetlerinin anlatıldığı kaynak eserlerden biri D’Ohsson adında bir Ermeniye ait. Bu şahıs, III. Selim devrinde İstanbul’da İsveç Büyükelçiliğinde görev yapmış. Düşmanca fikirlere sahip değil, oldukça objektif gözlemlerde bulunuyor. Bu kitaptan şu küçük bölüm, nereden nereye geldiğimizin resmidir:

    “Türklerin (Osmanlı’nın demek istiyor) çiçekten sora gelen bir başka zevki daha var. İnsana tuhaf gelecek derecede ağaç dikimi ve bakımı ile uğraşıyorlar. En sevdikleri ağaçlar meşe, ıhlamur, çınar, çam, kestane, karaağaç, ceviz ve mezarlıklarda pek bol rastlanan servidir.

    Türklerin, geleneksel diyebileceğimiz bir itikatla bütün bu ağaç çeşitlerine karşı büyük bir hürmeti var. Mutlaka gerekmedikçe, ağaç kesmek veya yakmanın bir felakete yol açacağına inanıyorlar.

    Türkiye’deki ağaçların bolluğu, güzelliği, yaşlılığı bu duygunun ne derecede olduğunu açıkça göstermektedir. Bir kelime ile bir ağacı kesmek yahut kurutmak, tabiata karşı bir cürümdür, hele mezarlıklardaki ağaçları kesmek onların gölgesinde ebedi uykularını uyuyanların ruhunu tahkir manasına gelir...”

    D’Ohsson, 18. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler, Tercüman 1001 Temel Eser




Sanatçı Ahlâkı


Eskiden Karagöz-Hacivat oyununa hayal, bu oyunu icra edenlere de “Hayalî” adı verilirdi. III. Selim zamanının hayal ustalarından biri de Hafız Bey isimli bir zattı.

Bu zat bir gece III. Selim’in huzurunda hayal oynatır. Oyun, Karagöz’ün ağalığıdır. Kahyası Hacivat, birtakım köleler ve cariyeler satın alarak Karagöz ağanın konağına getirir. Ağa, Selim adındaki kölelerden birine yüksek sesle seslenir:

- Selim!

III. Selim latife olsun diye hemen cevap verir :

- Buyurun!

Bunun üzerine Hacivat, Karagöz’ün karşısına gelip:

- Behey Karagöz, huzur-i şâhânede bir sürç-i lisan ettin ki, hiçbir zaman affı kabil değildir. Şevketmeap efendimiz sana hacca ruhsat buyurdular. Artık tevbekâr olup hacca gideceksin, der ve Hafız Bey derhal perdenin arkasındaki mumu püf diye söndürür.

III. Selim telaş edip: “Hafız, vallahi gücenmedim. Muradım bir latife idi. Kesme, oyuna devam eyle.” derse de Hafız:

- Cenab-ı Hak, ömr ü şevketinizi artırsın. Efendimiz kusurumu af buyurdunuz. Lakin sanat itibariyle bu hata benden çıkmamalı idi. Madem ki çıktı, artık benim asla meziyetim kalmadı, cevabını verir ve ardından tevbe edip hacca gider.

    Servet-i Fünun Üstadından Aforizmalar


    • Mide için lokma neyse dimağ için de fikir odur; hepsi beslemez. Bir kısmı sıhhate dokunur ve bazıları zehirler.

    • Karga ne kadar adını değiştirse, sesinden tanınır.

    • Bazı adamlar başkasının hürriyetine mani olmadıkça kendisini tamamıyla hür hissetmez.

    • Halk yalanla avutanı, hakikat ile korkutana tercih eder.

    • İnsan tarihe her istediğini söyletebilir, çünkü ölüler itiraz edemez.

    • Kafalar boş durdukça kalınlaşır.

    • Bir adamın düşüncelerini, sözleri değil hayatı gösterir.

    • İyi adam dediğimiz, kendimize en çok benzeyendir.

    • Gençliğin çok kusuru bağışlanabilir, çünkü kendini düzeltmeye vakti vardır.

    • Öyle dualarımız var ki, kabul edilseler daha bedbaht oluruz.

    • Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim, kölesi değil. Fikirlerime karşı hiçbir taahhüdüm yoktur; ister değiştiririm, ister muhafaza ederim.

    • Hasedin karnı doymaz, cebi dolmaz, ağrısı dinmez.

    • Zekâsız kuvvet yıkabilir, fakat yapamaz.

    • Hangi yolda olursa olsun, çok mesafe kat etmek ister misin? Yavaş yürü, fakat hiç durma.

    • Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir.

    • Güç olan kahramanca ölmek değil, kahramanca yaşamaktır.

    • Sıhhattin var, aklın var, paran var, bilgin var, makamın var. Ey, insaf et, düşmanın olmasın mı?

    • Hiç cezasız terbiyeye aklım ermiyor; saçlar bile kıvrılmak için kızgın demir ve baskı ister.

    • Bir toplumu yükseltmek mi istiyorsunuz, fertlerine sorumluluk hissi dağıtınız.

    • Fazla emniyet ve fazla emniyetsizlik, her ikisi de hıyanete davet eder.

    • Adaletin bulunmadığı yerde, para en güzel silahtır.

    Cenap Şahabettin (1870-1934)