neslinur
Thu 15 July 2010, 04:05 pm GMT +0200
b2- Hoşgörü ve Yumuşak Tutum:
Tatlı söze uygun hareketler, yumuşak davranışlardır. Özellikle çocuklara karşı sert hareketler hiç bir eğitim sisteminde tavsiye edilmemiştir. Kur'ân-ı Kerîm bu hususta son derece hassastır. İnsanları kaybetmeye değil kazanmaya çalışan Kur'ân, nefrete, kine, düşmanlığa, kalplerin katılaşmasına yol açan kaba davranışı yasaklamış, insanlara yumuşak davranmayı bir yöntem olarak öne çıkarmıştır:
"ALLAH'ın rahmetinden dolayı ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandım Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet." [95]
Âyette, ALLAH Rasûlü'nün görevini yapabilmesinin ancak yumuşaklıkla mümkün olduğu açıklanır. Bu tip davranış, güzel ahlâkın gereğidir. Kızgınlık ve şiddet, dinî hükümlerin kabul edilmesini engeller. Yumuşaklık, ancak ilâhî hukuktan konuyu icraya mâni olursa, yasaklanmıştır. Bunun dışında, tebliğ yöntemi "yumuşakhk"tır. [96]Yani sert tavır, ancak bir ceza yöntemidir.
Burada dikkat edilmesi gereken ilk husus, her hâl-ü kârda yumuşak davranış gösterebilmenin kolay bir şey olmadığıdır. Çünkü bu tip bir davranışı Rasûlullah bile ancak Allah'ın rahmeti sebebi ile göstermiştir. Bu ibarenin âyette zikredilmesi, insanın zaaflarından dolayı tatbikatta güçlük çekeceğini ihtar içindir. Bu noktanın hatırdan çıkarılmaması gerekir. Kanaatımızca insan bunun da eğitimini yapmalıdır. Bu tip davranışı alışkanlık haline getirmeye çalışmalıdır.
İnsanı tüm yönleri ile bir bütün olarak değerlendiren Kur'ân, hata yapıp pişman olduğunda onun yaptığı hataların hoşgörü ile karşılanmasını, hatta onun affedilmesi gerektiğini haber vermektedir. Bu tutumun sonucunda da onu kazanmayı hedeflemekte, iyiye ve doğruya yönlendirmeye çalışmaktadır. Zaten ALLAH Teâlâ'mn affedici ve rahmet sahibi oluşu, sıfatlarının her an tecelli etmekte oluşu, insanlara af kapısmm her zaman açık tutulduğunun en belirgin göstergesidir.
Bu tavır bize de eğitimde bir İlkeyi öğretmekte, insanın eğitiminden her zaman ümitli olmanın gereğini vurgulamaktadır. Eğitimcinin hiç bir zaman ümîdini kesmemesi hususuna da dikkat çekmektedir. Aynı zamanda af ve hoşgörünün Kur'ân'm temel eğitim ilkelerinden biri olduğunu açıklamaktadır. Kur'ân'ın genelinden af ve hoşgörünün daima tercih edilen bir yol olduğunu tespit etmek her zaman mümkünse de bu hususa özel olarak temas eden âyetler de vardır...
Yumuşak davranış, suçsuz ve masum çocuklar şöyle dursun, herhangi bir konuda hata yapan kişilere karşı takınılacak tavır olarak ele alınmaktadır. İnsanlardaki davranış bozuklukları karşısında gösterilecek af konusu âyette şöyle anlatılır:
"Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler. Öfkelerini yelerler. İnsanların kusurlarım affederler. ALLAH (böyle yapabilen, eğitilmiş) güzel davranışta bulunanları sever." [97]
Bu âyette öfke dolu hareketlerin, kızgınlığın sebep olduğu davranışların iyi insanlara yakışan davranışlar olmadığı, bu hareketlerin normal durumlarda yapılması şöyle dursun, muhatabın kusurlu ve sinir bozucu hareketlerinde bile gösterilmemesi ve ona af ile karşılık verilmesi gerektiği öğretilmekte ve bu tavrın eğitilmiş "muhsin kişilere has olduğu zikredilmektedir. "İhsan" kelimesinin iyi işler yapma anlamına geldiği düşünülürse "muhsin" eğitilmiş kişi demektir. Öfkeyi yutmak ve halkın kusurlarını affetmek de eğitilmiş kişilerin işidir. Bu tutum, insana menfaat sağlar, zararı dokunacak hareketleri de ondan uzaklaştırır.
Ayrıca, ALLAH'ın, insanların günahlarını bağışlamak istediğini belirten, bunun ilâhî bir tutum olduğunu hatırlatan ayet de [98] affetmenin, hoşgörünün eğitimdeki önemini gözier ö-nüne sermektedir.
İyi davranış örneklerinin eğitim değerini gösteren bir başka âyet de şudur:
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki yakın bir dost olur. Buna ancak sabredenler ve (hayırdan) büyük pay sahibi olan kimse kavuşturulur." [99] '
Burada eğitici ile eğitilen arasında kurulması gereken ve eğitim açısından vazgeçilmez şart olarak görülen eğitim ilişkilerinin temel noktası vurgulanmaktadır. Eğitsel ilişkiler, iki tarafın birbirini dost olarak görmesi ile tesis edilebilir. Dostluğu temelinde ise, güven duygusu yatar. Karşılıklı güven sayesinde çocuk, eğitenin kendi iyiliğini istediğine, eğitici de çocuğun kendisini aldatmayacağına inanır. [100] İşte bu noktada çocuğa güvenen eğitici, onun hatasını yumuşaklıkla karşılarken, bu hareketi ile karşısındakine aynı zamanda itimat da telkin etmiş olur. Böylece bilâhare eğitim faaliyetinin, üzerine bina edileceği karşılıklı güven duygusu tesis edilmiş, eğitsel ilişkiler kurulmuş olur. Davranış bozukluğu olan kişilerin bu hareketleri giderek Önlenir. Hatta birisine karşı düşmanca davrananların, ona karşı şefkatli bir dost gibi davrandıkları görülür. Kötülük, ona, ancak o konudaki en güzeî hasletle karşılık vermek suretiyle Önlenir. Kızgınlığa sabır, bilgisizliğe nüm, kötülüğü a f gibi. [101] Bu tip hareket tarzı, mücerred iyilikten çok daha güzeldir. Çünkü böylece kötülüğün çoğalmasının
veVa şiddetlenmesinin önüne geçilir. [102] Bu ise, ancak sabredebi-len ve her şeyden önce kendisi eğitilmiş (hayırdan büyük bir pay almış) kimselerin yapabileceği bir iştir.
Kur'ân'da ayrıca çok net bir şekilde hataların affedilmesi gerektiği tavsiye edilmektedir;
"Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve bilmeyenlerden yüz çevir. Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen ALLAH'a sığın. Çünkü O, İşitendir, bilendir. [103]
Konunun burasında Kur'ân'da sert tutumu tavsiye hatta emreden âyetlerin varlığını da söylemek gerekmektedir:
"Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et. Onlara karşı sert davran." [104]
Fakat burada açıkça küfre karşı mücadele etmek için gönderilmiş peygambere bir hitap vardır. Onun için âyetin tahsisi mümkündür. Çünkü muhatap belirtilmiştir. Hedef ise, küfür ve münafıklıktır. Münafığı, mü'minler bilemez. Ancak Allah'ın bildirdiği peygamber bilebilir. Onun için münafıklara karşı cihad yapılmaz [105]sert söz de söylenmez. Dolayısıyla mü'minin sert tavır göstereceği tek hedef kalıyor ki, o da kâfirlerdir. Burada sert tavır gösterilecek durum, kâfirin, küfrün propagandasını yapması halidir. Müslüman olsun, kâfir olsun bu âyette belirtilen yöntemle onları eğitmek söz konusu değildir. Bu tavır ancak onlarla mücadele ortamında söz konusu
olabilir.
Ayna anlamda bir başka âyet de şudur:
"Ey bürünüp sarınan (Rasul)! Kalk ve (insanları) uyar." [106]
Bu âyetlerde hitap doğrudan doğruya peygamberedir.
Uyarmada da az çok bir tehdit üslûbu vardır.
Konuya, bir büyüğün şu zarif sözü ile son veriyoruz: "Tatlı söz ve zarif davranış dinlenir. Kaba insan, ısıran köpek gibi herkes tarafından taşlanır." [107]
Tatlı söze uygun hareketler, yumuşak davranışlardır. Özellikle çocuklara karşı sert hareketler hiç bir eğitim sisteminde tavsiye edilmemiştir. Kur'ân-ı Kerîm bu hususta son derece hassastır. İnsanları kaybetmeye değil kazanmaya çalışan Kur'ân, nefrete, kine, düşmanlığa, kalplerin katılaşmasına yol açan kaba davranışı yasaklamış, insanlara yumuşak davranmayı bir yöntem olarak öne çıkarmıştır:
"ALLAH'ın rahmetinden dolayı ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandım Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet." [95]
Âyette, ALLAH Rasûlü'nün görevini yapabilmesinin ancak yumuşaklıkla mümkün olduğu açıklanır. Bu tip davranış, güzel ahlâkın gereğidir. Kızgınlık ve şiddet, dinî hükümlerin kabul edilmesini engeller. Yumuşaklık, ancak ilâhî hukuktan konuyu icraya mâni olursa, yasaklanmıştır. Bunun dışında, tebliğ yöntemi "yumuşakhk"tır. [96]Yani sert tavır, ancak bir ceza yöntemidir.
Burada dikkat edilmesi gereken ilk husus, her hâl-ü kârda yumuşak davranış gösterebilmenin kolay bir şey olmadığıdır. Çünkü bu tip bir davranışı Rasûlullah bile ancak Allah'ın rahmeti sebebi ile göstermiştir. Bu ibarenin âyette zikredilmesi, insanın zaaflarından dolayı tatbikatta güçlük çekeceğini ihtar içindir. Bu noktanın hatırdan çıkarılmaması gerekir. Kanaatımızca insan bunun da eğitimini yapmalıdır. Bu tip davranışı alışkanlık haline getirmeye çalışmalıdır.
İnsanı tüm yönleri ile bir bütün olarak değerlendiren Kur'ân, hata yapıp pişman olduğunda onun yaptığı hataların hoşgörü ile karşılanmasını, hatta onun affedilmesi gerektiğini haber vermektedir. Bu tutumun sonucunda da onu kazanmayı hedeflemekte, iyiye ve doğruya yönlendirmeye çalışmaktadır. Zaten ALLAH Teâlâ'mn affedici ve rahmet sahibi oluşu, sıfatlarının her an tecelli etmekte oluşu, insanlara af kapısmm her zaman açık tutulduğunun en belirgin göstergesidir.
Bu tavır bize de eğitimde bir İlkeyi öğretmekte, insanın eğitiminden her zaman ümitli olmanın gereğini vurgulamaktadır. Eğitimcinin hiç bir zaman ümîdini kesmemesi hususuna da dikkat çekmektedir. Aynı zamanda af ve hoşgörünün Kur'ân'm temel eğitim ilkelerinden biri olduğunu açıklamaktadır. Kur'ân'ın genelinden af ve hoşgörünün daima tercih edilen bir yol olduğunu tespit etmek her zaman mümkünse de bu hususa özel olarak temas eden âyetler de vardır...
Yumuşak davranış, suçsuz ve masum çocuklar şöyle dursun, herhangi bir konuda hata yapan kişilere karşı takınılacak tavır olarak ele alınmaktadır. İnsanlardaki davranış bozuklukları karşısında gösterilecek af konusu âyette şöyle anlatılır:
"Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler. Öfkelerini yelerler. İnsanların kusurlarım affederler. ALLAH (böyle yapabilen, eğitilmiş) güzel davranışta bulunanları sever." [97]
Bu âyette öfke dolu hareketlerin, kızgınlığın sebep olduğu davranışların iyi insanlara yakışan davranışlar olmadığı, bu hareketlerin normal durumlarda yapılması şöyle dursun, muhatabın kusurlu ve sinir bozucu hareketlerinde bile gösterilmemesi ve ona af ile karşılık verilmesi gerektiği öğretilmekte ve bu tavrın eğitilmiş "muhsin kişilere has olduğu zikredilmektedir. "İhsan" kelimesinin iyi işler yapma anlamına geldiği düşünülürse "muhsin" eğitilmiş kişi demektir. Öfkeyi yutmak ve halkın kusurlarını affetmek de eğitilmiş kişilerin işidir. Bu tutum, insana menfaat sağlar, zararı dokunacak hareketleri de ondan uzaklaştırır.
Ayrıca, ALLAH'ın, insanların günahlarını bağışlamak istediğini belirten, bunun ilâhî bir tutum olduğunu hatırlatan ayet de [98] affetmenin, hoşgörünün eğitimdeki önemini gözier ö-nüne sermektedir.
İyi davranış örneklerinin eğitim değerini gösteren bir başka âyet de şudur:
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki yakın bir dost olur. Buna ancak sabredenler ve (hayırdan) büyük pay sahibi olan kimse kavuşturulur." [99] '
Burada eğitici ile eğitilen arasında kurulması gereken ve eğitim açısından vazgeçilmez şart olarak görülen eğitim ilişkilerinin temel noktası vurgulanmaktadır. Eğitsel ilişkiler, iki tarafın birbirini dost olarak görmesi ile tesis edilebilir. Dostluğu temelinde ise, güven duygusu yatar. Karşılıklı güven sayesinde çocuk, eğitenin kendi iyiliğini istediğine, eğitici de çocuğun kendisini aldatmayacağına inanır. [100] İşte bu noktada çocuğa güvenen eğitici, onun hatasını yumuşaklıkla karşılarken, bu hareketi ile karşısındakine aynı zamanda itimat da telkin etmiş olur. Böylece bilâhare eğitim faaliyetinin, üzerine bina edileceği karşılıklı güven duygusu tesis edilmiş, eğitsel ilişkiler kurulmuş olur. Davranış bozukluğu olan kişilerin bu hareketleri giderek Önlenir. Hatta birisine karşı düşmanca davrananların, ona karşı şefkatli bir dost gibi davrandıkları görülür. Kötülük, ona, ancak o konudaki en güzeî hasletle karşılık vermek suretiyle Önlenir. Kızgınlığa sabır, bilgisizliğe nüm, kötülüğü a f gibi. [101] Bu tip hareket tarzı, mücerred iyilikten çok daha güzeldir. Çünkü böylece kötülüğün çoğalmasının
veVa şiddetlenmesinin önüne geçilir. [102] Bu ise, ancak sabredebi-len ve her şeyden önce kendisi eğitilmiş (hayırdan büyük bir pay almış) kimselerin yapabileceği bir iştir.
Kur'ân'da ayrıca çok net bir şekilde hataların affedilmesi gerektiği tavsiye edilmektedir;
"Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve bilmeyenlerden yüz çevir. Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen ALLAH'a sığın. Çünkü O, İşitendir, bilendir. [103]
Konunun burasında Kur'ân'da sert tutumu tavsiye hatta emreden âyetlerin varlığını da söylemek gerekmektedir:
"Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et. Onlara karşı sert davran." [104]
Fakat burada açıkça küfre karşı mücadele etmek için gönderilmiş peygambere bir hitap vardır. Onun için âyetin tahsisi mümkündür. Çünkü muhatap belirtilmiştir. Hedef ise, küfür ve münafıklıktır. Münafığı, mü'minler bilemez. Ancak Allah'ın bildirdiği peygamber bilebilir. Onun için münafıklara karşı cihad yapılmaz [105]sert söz de söylenmez. Dolayısıyla mü'minin sert tavır göstereceği tek hedef kalıyor ki, o da kâfirlerdir. Burada sert tavır gösterilecek durum, kâfirin, küfrün propagandasını yapması halidir. Müslüman olsun, kâfir olsun bu âyette belirtilen yöntemle onları eğitmek söz konusu değildir. Bu tavır ancak onlarla mücadele ortamında söz konusu
olabilir.
Ayna anlamda bir başka âyet de şudur:
"Ey bürünüp sarınan (Rasul)! Kalk ve (insanları) uyar." [106]
Bu âyetlerde hitap doğrudan doğruya peygamberedir.
Uyarmada da az çok bir tehdit üslûbu vardır.
Konuya, bir büyüğün şu zarif sözü ile son veriyoruz: "Tatlı söz ve zarif davranış dinlenir. Kaba insan, ısıran köpek gibi herkes tarafından taşlanır." [107]