- Hint Kıtası

Adsense kodları


Hint Kıtası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Sun 18 September 2011, 01:53 pm GMT +0200

B. Hint Kıtası

 

Geçen yüzyılda İngilizler Hindistan'ı tamamıyla sömürge-leştirdiler. Müslümanlar -başarısızlıkla da sonuçlansa- ülkelerini sömürgecilerin elinden çıkarmak için İngilizlere karşı cihad ilan ettiler. Ancak İngilizler silahlı cihadın arzettiği tehlikeyi sezip u-lemadan silahlı cihadı İnkar eden bir grup oluşturdular. Bunu da cihad hadislerini inkar ederek gerçekleştirme yoluna gittiler.

Çerâğ Ali ve peygamberlik taslayan Gulâm Ahmed Kâdiyânî bu akımın öncü isimleri arasında yer aldı.

Öte yandan çöküş ve mağlubiyet psikolojisi Seyyid Ahmed Hân, Abdullah el-Cekrâlevî ve Ahmeduddîn el-Emretserrî gibi isimlerin çıkmasına neden oldu.

Son olarak Gulâm Ahmed Pervîz çıkıp[586] Ehh'i-Kur'an adında bir cemiyet kurdu. Bunun yanısıra aylık bir dergi çıkardı ve bu doğrultuda bazı kitaplar yayımladı.

Gulâm Ahmed Pervîz içtihad ve istiklâl davası güttüğü hal­de tamamıyla Tevfik Sıdkî'yi taklid edip. Hadislerin teşri' de­ğerini tamamen inkar ediyordu. Sadece âhâd hadisleri reddet­mekle kalmıyor; beş vakit namazı, namazların rekat ve şekilleri gibi tevatürle bize intikal eden sünnetleri de reddediyor ve şöyle diyordu: Kur'an bize sadece namaz kılmayı emretmektedir. Namazın eda şekline gelince bu devlet başkanına bırakılmış bir husustur. Devlet başkanı, zamana ve mekana göre istişarede bulunarak bunu belirler.

Bunlar daha önce Tevfik Sıdkî'nin "İslam Sadece Kur'an'dan İbarettir" isimli makalesinde ileri sürdüğü, ancak sonradan vaz­geçtiği görüşlerin aynısıdır.[587]

 
C. Türkiye
 

İnkar boyutunun Türkiye ayağı ile ilgili olarak şunları söy­lemek mümkündür.[588]

Çağımızda Türkiye'de de bazı kimseler, bu akımın bayrak­tarlığını yapmışlardır. Bu kimseler iddialannda fikrî bağımsızlık görüntüsüne bürünseler de aslında oryantalistlerden ve onların yerli takipçilerinden özellikle de Aduâun ale's-Sünnetn-Muhammediye adlı kitabın müellifi Mısırlı yazar Ebu Reyye'den beslenmektedirler. Halbuki bu kitap yayımlandığı günden itiba­ren birçok muhakkik alim tarafından tenkid edilip çürütülmüş­tür. Mezkûr cereyanın bayraktarları ietihad ve bağımsız dü­şünme davası güttükleri halde, üstü kapalı bir tarzda bu kitabı referans alıp, harfiyen taklid etmişlerdir.

Bunların haricinde Türkiye'de başka bir gurubunda varlı­ğından bahsedilebilir. Bunlar, mevcut konjonktür karşısında ru­hen sarsıldıkları gibi Sünnetin hüccet değerini inkar edenler kar­şısında da psikolojik çöküntüye uğramış kimselerdir. Bunlar vü­cûtta meydana gelen şişikleri kabartan tabib gibi konjöktürü meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu grup Sünneti reddetmese de ona tamamıyla İtimadda etmemektedir. Sünnetin hüccet de­ğerini inkar edenlerle ümmetin ittifakla benimsediği sünnet an­layışı arasında gidip gelmektedirler.

Esefle belirtmek gerekir ki, Türkiye'de durum budur. Bu ül­ke İslam dünyasında tüketilip dışlanan görüş ve eğilimlerin re­vaç bulduğu bir pazar haline gelmiştir. Sözkonusu fikirler İslam dünyasında çürütüldükten sonra Türkiye'de birileri çıkıp onları benimsiyor ve yaymaya çalışıyor. Bu da bir çoğunun yeniliğe ve muhalefete aşırı derecede düşkün olmasından kaynaklan­maktadır. "Muhalefet et, meşhur olursun." (hâlif tu'ref) cümle­sinde ifade edilen duruma benziyor. Bu kişiler muhalif görüşleri gündeme getirmeselerdi gündemde olmaz ve tanınmazlardı.[589]




[586] Mevdûdî, Sünnet KeAînî Haysiyet, 16

[587] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 251-252.

[588] Günümüzde homojen bir hadis karşıtlığından bahsetmek mümkün değil­dir. Daha önce de müellifin müteaddid yerlerde belirttiği gibi mutlak ma­nada hadis inkarı ve sünneti, sünnet olması yönüyle, inkar etmek bir mü­minde olması gereken îman vasfıyla bağdaşmaz. Ancak buna rağmen ge­rek Türkiye'de gerekse İslam Coğrafyasının diğer bölgelerinde değişik renk ve tonlarda hadis aleyhtarlığının olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir yak­laşımın sünnet karşıtlığı kapsamına girip girmediğini belirlemek için söz ko­nusu yaklaşımın fikrî ve amelî konularda sünnete ne derecede yer verdiği, sünneti belirleyici görüp görmediğine bakmak yeterlidir. Dehİevî'nin genel manada; yani "bidat" mukabilinde kullanılan "Sünnet" ile ilgili söylediklerinin burada sözkonusu ettiğimiz özel manadaki "Sünnet" İçinde geçerli olduğu kanaatindeyiz. Dehlevî'ye göre Sünnet konusundaki yaklaşımları iki şıkta toplamak mümkündür:

1-Kur'an ve sahih Sünneti olduğu gibi kabul eden sünnet ve cemaat men­subu kimselerin tavrı. Buradaki "sünnet mensubu" vasfının aslında belli bir çevrenin Özel ismi olmadığı, temel bir vasıf olduğu halde, zamanla bu vasfı taşıyan kimselerin özel ismi haline geldiğine dikkat edilmelidir. 2- Karşılaştıkları hadisleri sırf oluşturdukları aklî ilkelere uymuyor diye te'vil veya inkar eden bidatçı kimselerin tutumu. Kabir hayatı, amellerin tartıl­ması, sırattan geçiş, ru'ystuüâh, evliyanın kerameti gibi Kitap ve Sünnetin delaletiyle sabit olan ve selef-i salihînîn olduğu gibi kabul ettiği konuları, bazıları sırf akıl anlamakta zorlanıyor diye inkar veya tevil etmişlerdir. (Bkz. Huccetullöhi'l-Bâliğa, 1/26)

Kanaatimizce bu özlü ifadeler, bir tavrın bidat kapsamına girip girmediğini açıkladığı gibi herhangi bir tutumun hadis/sünnet karşıtı olup olmadığı ko­nusunda da net bir kriter sunmaktadır.

Dehİevî'nin bu ifadelerini günümüzden hadis karşıtı sayılabilecek bir ör­nekle aktüelleşrirmek gerekirse: Kur'an'da ve Sünnette Peygamber (S-A.V.)'in Kur'an dışmda da vahiy aldığını ve Allah'ın bildirmesiyle gaybtan haber verdiğini gösteren onlarca ayete ve mana bakımından mütevatir olan ha­dislere rağmen, Peygamber {S.A.V.J'in Kur'an dışında herhangi bir vahiy almadığını, O'nun gayba dair bildiklerinin ve bildirdiklerinin Kur'an'la sı nırlı olduğunu savunan bir tez, sahih hadislerin önemli bir kısmını devre dı­şı bıraktığından rahatlıkla hadis karşıtı bir tutum olarak nitelendirilebilir. -Çev.-

[589] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 252-253.



hafiza aise
Sat 27 September 2014, 07:18 pm GMT +0200
Esselamu  aleykum ve rahmetullah ; malesef dışarıdan gelecek tepki ve yeniliklere karşı çok açık bir toplumuz. Sınırlarımız olmalı. allah c.c şaşırtmasın.