meryem
Thu 10 February 2011, 07:54 pm GMT +0200
Herşey İnsan İçin, İnsan Da Allah'a Kul Ve Halife Olmak İçin Yaratılmıştır
"O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı; sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O herşeyi bilir" [789]. Allah yalnız yerde bulunanları insan için yaratmakla kalmamış, yukarıda da temas ettiğimiz gibi, gökleri ve gök cisimlerini de insana hizmet için görevlendirmiştir. "Görmediniz mi Allah göklerde ve yerde bulunan herşeyi size boyun eğdirdi ve size zahir ve bâtın (dış ve iç; görülen, görülmeyen; bildiğiniz ve bilmediğiniz) nimetlerini bol bol verdi? Yine de insanlardan kimi var ki ne bilgisi, ne yol göstereni ve ne de aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışır (durur)" [790].
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size boyun eğdirdi. Elbette bundan düşünen bir toplum için ibretler vardır." [791]. Bu meâldeki âyetler pek çoktur. Maksadı ifadeye yettiği için bu kadarla yetiniyoruz.
Bu kâinat kendisi için yaratılan insan da, Allah'a kul ve halife olmak için yaratılmıştır.
"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" [792].
"Ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, (Allah'ın azabından) konmasınız" [793].
"Bir zamanlar Rabbin, meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti..." [794]
Halife burada Allah Teâlâ'nın yeryüzündeki hali-fesidİr, Âdem ve zürriyetleridir [795].
"Câil" de bu âyette, "Hâlik," Yaratıcı mânâsında olması caizdir. Halife, birine halef olan, makamına kaim olan, nâib (vekil) olandır. Sonundaki "Hâ" mübalağa içindir. Murad Âdem (a.s.)'dir. Çünkü o yeryüzünde Allah'ın halifesi oldu. Aynı şekilde her nebiyi Allah, yeryüzünün imarı, insanların idaresi, nefislerinin kemâle erdirilmesi, emrinin onlar arasında yerine getirilmesi için halife seçmiştir. Yoksa Allah'ın buna ihtiyacı yoktur. Ondan sonra arzda sakin olanlar veya zürriyeti birbirlerine halef olurlar [796]. Şu halde halife, vekil, birinin yerine bakan kimse demektir. Burada insanın yeryüzünde Rabbin temsilcisi, Rabbin sıfatlarının mazharı olarak yaratıldığına işaret vardır [797].
Bu ve benzeri pek çok âyetten, İslâm dininin, insana yeryüzünde Allah'a halife ve vekil olmak gibi, çok şerefli ve çok mes'uliyetli bir vazife verdiğini anlıyoruz. "Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara tevcih ettik, onu yüklenmekten kaçındılar, onun sorumluluğundan korktular; onu insan yüklendi; (bununla beraber onun hakkını tam yerine getirmedi), çünkü o, çok zalim ve çok cahildir" [798]. Bu emanet, düşünce ve akıl ile verilmiş teklif ve cüz'î irâdeden doğan sorumluluk, Allah'ın kendi hukukunu ve kullarının hukukunu icraya me'mur hilafetidir. Âyet-i kerîme genişçe tefsire müsait olup, buradaki "emanet" kavramı burada zikredilenlerden de başka şekillerde yorumlanmıştır. Âdem'in çocukları bu şerefe ve bu göreve liyakatte yarışmalıdırlar. İşte imtihan konusu da kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. Bu mukaddes emaneti yerine getiren insan ve insan toplulukları saadete ereceklerdir. [799]
[789] Bakara: 2/29
[790] Lokman: 31/20
[791] Câsiye: 45/13
[792] Zâriyât: 51/56
[793] Bakara, 2/21
[794] Bakara: 2/30.
[795] RM, 1,220.
[796] Bey, I, 44-45.
[797] Süleyman Ateş, Kur'ân-ı Kerim ve Yüce Meali-, s. 5.
[798] Ahzâb: 33/72
[799] Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 146-148.