Esila
Wed 2 February 2011, 02:23 am GMT +0200
Hendek (Ahzab) Gazvesi
Beni Nadir Gazvesi
Amr B. Su´da El-Kurazî´nin Kıssası
Beni Lihyan Gazvesi
Zatü´r-Rika Gazvesi
Gavres B. Haris Kıssası
Bu Gazvede Karısı Öldürülen Adamın Kıssası
Cabirin Devesinin Bu Gazvedeki Kıssası
Son Bedir Gazvesi
Hicrî Dördüncü Senede Meydana Gelen Bazı Olaylar.
Hicrî Beşinci Sene Olayları Devmetü´l -Cendel Gazvesi
Hendek (Ahzab) Gazvesi
Fasıl
Beni Nadir Gazvesi
Bu gazve hakkında Cenâb-ı Allah, el-Haşr sûresini inzal buyurmuştur.
"Sahih-i BuharTde İbn Abbas´tan rivayet olunduğuna göre İbn Abbas´m kendisi, el-Haşr sûresine, "Beni Nadir Sûresi" dermiş.
Buharı, Zührî kanalı ile Urve´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Beni Nadir gazvesi, Uhud gazvesinden altı ay önce ve Bedir gazvesinden sonra vuku bulmuştur.
Hanbel b. İshak´ın rivayetine göre; Zührî, Bedir gazvesinin hicri ikinci senede ramazanın on yedisinde vuku bulduğunu söyler.
Zührî dedi ki: Rasûlullah, Bedir gazvesinden sonra Beni Nadir gazvesini gerçekleştirmiştir. Hicri üçüncü sene şevval ayında Uhud gazvesine gitmiştir. Bundan sonra da hicri dördüncü senenin şevval ayında Hendek gazvesinde savaşmıştır.
Beyhakî´nin rivayetine göre Zührî, Beni Nadir gazvesinin Uhud´-dan önce vuku bulduğunu söylemiştir. Başkalarına göre Beni Nadir gazvesi, Uhud gazvesinden ve Bir-i Maune faciasından sonra vuku bulmuştur.
Ben derim ki: Beni Nadir gazvesi, Bir-i Maune faciasından ve Amr b. Ümeyye´nin dönüp Beni Amir kabilesinden o iki kişiyi Öldürmesinden sonra vuku bulmuştur. Oysa Amr b. Ümeyye, o iki kişinin Rasûlullah´la antlaşmalı olduklarından habersiz idi. Bu nedenle Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle demişti:
«Öyle iki adamı öldürdün ki, ben onların diyetlerini ödeyeceğim.»
İbn İshak dedi ki:
Rasûlullah (s.a.v.), Beni Nadir kabilesine gitti. Beni Amir kabilesinden öldürülen iki kişinin diyeti için onlardan yardım istiyordu. O iki kişiyi Amr b. Ümeyye ed-Damrî öldürmüştü. Rasûlullah bunu, o ikisi için akdettiği eman antlaşmasından ötürü yapıyordu. Nitekim Beni Nadir ile Beni Amir arasında da antlaşma vardı. Rasûlullah, işte o iki maktulün diyeti için onlardan yardım isteyerek yanlarına geldiğinde onlar şöyle dediler:
«Evet ey Ebu´l-Kasım! Senin bizden kendi istediğin şey hususunda sana yardım ederiz.»
Sonra bu iki kabile başbaşa kaldıkları zaman şöyle dediler:
«Şüphesiz siz, Muhammed´i asla bir daha bu hali üzere bulamazsınız.»
Rasûlullah (s.a.v.) da onların evlerinden, bir duvarın yanında o-turmakta idi.
«Hangi adam, işte şu evin üstüne çıkar da onun üzerine bir kaya atar Böylece ondan kurtulur, rahatımızı buluruz.» dediler. Bunun ü-zerine onlardan biri olan Amr b. Cihaş b, Ka´b, bu çağrıya icabet edip şöyle dedi: «Bunun için ben varım.»
Böylece Rasûlullah´m üzerine bir kaya parçası atmak için evin damına çıktı. Rasûlullah (s.a.v.) da ashabından bir grup arasında idi. Ashab arasında Ebu Bekir, Ömer ve Ali vardı! Allah onlardan razı olsun.
Semadan gelen haberci, Rasûlullah´a kafirlerin planladıkları suikastı haber verdi. O da kalkıp Medine´ye dönmek üzere yola çıktı.
Ashab, Peygamber Efendimiz´in geciktiğini görünce onu aramak üzere yola çıktı. Medine´den gelen bir adama rastladılar, ona sordular. O da dedi ki: «Onu Medine içinde gördüm.»
Bunun üzerine orada bulunan sahabeler de geri döndüler ve Hz. Peygamber´in yanma vardılar. O da onlara Yahudilerin suikast ve hainliklerini bildirdi.
Vakidî dedi M: Rasûlullah (s.a.v.), Yahudilere Medine´den ve civarından çıkıp gitmelerini bildirmesi için Muhammed b. Mesleme´yi gönderdi. Öte yandan münafıklar da Nadir oğulları olan Yahudilere, yerlerinde sebat etmeleri, Medine´den çıkıp gitmemeleri için teşvik edici haberler gönderiyorlardı. Onlara gerektiğinde yardımcı olacaklarını vaad ettiler. Bu da Nadir oğullarına moral verdi. Hüyey b. Ah-tab, gayrete gelip sinirlendi. Bunun üzerine Medine´den çıkmayacaklarına dair Rasûlullah´a haber gönderdiler. Aralarındaki ahdin bozulduğunu da bildirdiler. Bunun üzerine Rasûlullah, bu Yahudilerin üzerine gitmek için halka emir verdi. Gittiler ve bu Yahudileri onbeş gece kuşatma altında tuttular.
İbn İshak dedi ki; Rasûlullah (s.a.v.), Müslümanlara, onlarla savaşmak için hazırlık yapmayı ve üzerlerine yürümeyi emretti.
İbn Hişam dedi ki: Rasûlullah, Nadir oğulları üzerine gitmek için Medine´den ayrılırken yerine İbn Ümmü Mektum´u vekil bıraktı. Bu da rebiyülevvel ayında olmuştu.
İbn İshak dedi ki: Rasûlullah, yola çıktı. Nadir oğulları yurduna vardı. Onları altı gece müddetle kuşatma altında tuttu. Bu esnada içkinin haram kılındığına dair ayet nazil oldu. Yahudiler, kalelere yerleşip sığındılar. Rasûlullah da hurmalıkların kesilmesini ve oralarda yangın çıkarılmasını emretti. Bunun üzerine onlar:
«Ey Muhammed! Sen insanları fesaddan nehyediyordun. Fesad işleyenleri ayıplıyordun. Şu halde hurmalıkları kesmek ve yakmak neyin nesi oluyor » diye seslendiler.
Beni Avf b. Hazreç´ten bir topluluk vardı. Allah düşmanı Abdullah b. Übey b. Selül, Vedia, Malik b. Ebi Kavkal, Süveyd ve Dais de bunlardandı. Bunlar, Beni Nadir´e: «Sebat edin, yerinizde durun ve korunun. Çünkü biz asla sizi yardımsız bırakmayacağız. Eğer sizinle savaşıbrsa biz sizinle beraber savaşırız. Eğer siz Medine´den çıkartı-lırsanız, biz de sizinle beraber çıkarız.» diye haber gönderdiler. Bunun üzerine onlar, bu münafıkların yardımını beklediler. Ama bunlar, söz verdikleri gibi bu yardımı yapmadılar. Allah, onların kalbleri-ne korku saldı. Bunun üzerine Nadir oğulları, Rasûlullah (s.a.v.)´dan kendilerini Medine´den çıkarmasını ve kanlarına dokunmamasını istediler.
Avfî dedi ki: İbn Abbas´ın anlattığına göre onlardan her üç kişiye bir deve verilmişti. Bir de bir deve yükü mal götürme hakkı tanınmıştı. Üç kişi sıra ile aynı deveye biniyordu.
Yakup b. Muhammed kanalıyla gelen bir rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.), Muhammed b. Mesleme´yi Nadir oğullarına göndermiş ve üç gece içinde Medine´yi terketmelerini bildirmişti. Beyhakî ve diğerlerinin rivayetine göre Nadir oğulları Yahudilerinin vadeli borçları vardı. Rasûlullah (s.a.v.): "Vadeden vazgeçin ve bunu acilen peşine çevirin." buyurdu.
Bu rivayetin şahinliğinde şüphe vardır. Doğrusunu Allah bilir.
İbn İshak dedi ki: Nadir oğulları, develerinin kaldırabileceği kadar malı yüklediler. Hatta öyle adam vardı ki, evinin kapısını eşiğinden söküp çıkarır ve devesine yükleyip götürürdü. Oradan çıkıp Hay-ber´e doğru gittiler. Şam´a gidenler de oldu. Onların Hayber´e giden eşrafı şunlar idi: Sellam b. Ebu´l-Hukayk, Kinane b. Rebi b. Ebu´l-Hü-kayk ve Hüyey b. Ahtap. Bunlar, Hayber´e yerleştikleri zaman oranın ahalisi kendilerine itaat edip saygı gösterdi.
Ebu Bekir´in oğlu Abdullah bana dedi M, kendisine şöyle bir haber gelmiş: Nadir oğulları Yahudilerinin kadınları, çocukları ve malları develere yüklendi. Beraberlerinde davullar, zurnalar ve oynayan oyuncu kadınlar vardı. Aralarında Ümmü Amr da vardı. Bu, Urve b. Verd el-Absî´nin yanında idi. Ondan satın almışlardı. Bu kadın, Beni Gifar kadınlarından biri idi. Onda, o zamanki hiçbir kabilede misli görülmemiş şekilde kendini beğenmişlik vardı.
Nadir oğullan Yahudileri, mallarını Rasûlullah´a bıraktılar. Mallarda özellikle Rasûlullah (s.a.v.)´m insiyatifınde kaldı. Onları dilediği yere sarfediyordu. Rasûlullah da o malları, Ensâr´a değil de ilk Muhacirlere paylaştırdı. Ancak Ensâr´dan Sehl b. Hüneyf ile Ebu Dücane Simak b. Hareş´e yoksul olduklarını söyleyince, onlara da verdi.
İbn İshak dedi ki: Beni Nadir Yahudilerinden sadece iki kişi Müslüman oldu. Bunlardarfbiri Yamin b. Ümeyr b. Ka´b (Anır b. Cihaş´m amcası oğlu) dır, diğeri ise Ebu Sa´d b. Vehb´dir. Bunlar Müslüman oldukları için mallarım ellerinde tutup korudular.
İbn İshak dedi ki: Yamin ailesinden biri bana şöyle dedi: Rasûlul-lah (s.a.v.), Yamin´e dedi ki: Senin amca oğlundan (Amr b. Cihaş´dan) gördüğüm ve benim hakkımda kasdettiği şeyi biliyor musun
Bunun üzerine Yamin b. Ümeyr de bir adama, Amr b. Cihaş´ı öldürmesi için bir miktar mal verdi. Rivayete göre o adam da Amr b. Cihaş´ı öldürdü. Allah ona lanet etsin.
İbn İshak dedi ki: Cenâb-ı Allah, Nadir oğulları Yahudileri hakkında el-Haşr sûresini, baştan sona inzal buyurdu. Bu sûrede onlardan öç alışını, Rasûlü´nü onlara musallat kılışını ve Rasûlü vasıtasıyla onlara yaptığı şeyleri anlatmaktadır.
İbn İshak, daha sonra bu sûrenin tefsirine başlamıştır. Biz bunları tefsirimizde detaylı olarak anlattık. Allah´a hamd olsun.
Yüce Allah buyurdu ki:
«Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah´ı teşbih ederler. O güçlüdür, Hâkimdir.
Kitap ehlinden inkarcı olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Oysa ey inananlar! Çıkacaklarım sanmamıştmız. Onlar da, kalelerinin kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah´ın azabı onlara beklemedikleri yerden geldi. Kalblerine korku saldı. Evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın.
Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şekilde azap verecekti. Ahirette onlara ateş azabı vardır.
Bu, Allah´a ve peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah´a karşı gelirse bilsin ki, Allah´ın cezalandırması şüphesiz çetindir.
inkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah´ın izniy-ledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır.» (el-Haşr, 1-5.)
Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, kendi yüksek zâtını tenzih ediyor, gerek ulvî gerekse süfli bütün yaratıklarının kendisine teşbihte bulunduklarını, kendisinin Aziz ve güçlü olduğunu haber veriyor. Yine kendisinin yüksek bir Zat olduğunu, hiç kimsenin ona ulaşamayacağını, azamet ve yüceliğine yetişilmeyeceğim, yarattığı her-şeyi hikmetlice yarattığını, takdir ve teşri buyurduğu herşeyin bir hikmete müstenid olduğunu beyan buyuruyor. Rasûlü´ne, mü´min kullarına, Yahudi düşmanlarına karşı zafer nasip etmesi, bunun için gerekli tedbir ve takdiri düzenlemesi de O´nun hikmetindendir. Yahudi düşmanlar ki, Allah´a ve Rasûlü´ne karşı gelmiş, Rasûlullah´a ve şeriata dirsek çevirmişlerdi. Kendileriyle savaşılmasmın başlıca sebebi bu idi. Nihayet Allah tarafından düşmanlarının kalbine korku salınarak teyid edilen Muhammed (s.a.v.), onları kuşatma altına almıştı. Rasûlullah´m düşmanları, bir ay öteden onun korkusuna kapılırlardı. Bununla birlikte Rasûlullah, onları muhasara altına aldı. Askerleriyle onları çevreledi. Kendisi de bizzat muhasarayı idare etti. Bu muhasara altı gece sürdü. Bu korku, Yahudileri darmadağın edip Medine dışındaki taraflara sürgün etti. Nihayet onlar, boyun eğip canlarının bağışlanması şartıyla sulh yaptılar. Mallarından bir deve yükü kadarını alıp götürmelerini dilediler. Hakir ve zelil olarak yanlarında silah götüremeyeceklerdi. Ayrıca kendi evlerini, ya bizzat veya mü´minler vasıtasıyla yıkmaya, tahrip etmeye başladılar. İbret alın ey basiret sahipleri!
Yüce Allah, daha sonra diyor ki: Eğer Nadir oğulları Yahudileri, Medine´den çıkarılıp sürgün edilmeseler ve Rasûlullah´m yanından uzaklaştırılmasalardı, kendilerine daha şiddetli bir azap isabet edecekti ki, bu da öldürülmedir. Bununla birlikte ahirette de onlar için takdir edilmiş olan elemli bir azap vardır.
Sonra yüce Allah, onları hurmalıkların yakılması ve kendileri için kalan kısmının bırakılmasının hikmetini beyan buyuruyor ve bütün bunların caiz olduğunu açıklayıp şöyle buyuruyor:
«İnkarcı kitap ehlinin yurdlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah´ın iz-niyledir.» (el-Haşr, 5.)
Bütün bunlara şer´an ve kaderen izin verilmiştir. Şu halde bunları yapmanız hususunda sizin bir manevi sorumluluğunuz yoktur. Böyle yapmaya karar vermeniz, güzel bir görüş ve karardır. Bunda bazı kötü kulların iddia ettikleri gibi bir fesad ve bozgunculuk yoktur. Aksine bu, kuvvetin izharıdır. Yoldan çıkmış kafirlerin rüsvay kılınmasıdır.
Buhari ile Müslim, Kuteybe tariki ile İbn Ömer´in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Rasûlullah (s.a.v.), Nadir oğulları Yahudilerinin hurmalıklarım yaktı ve kesti. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah, şu ayeti inzal buyurdu:
«İnkarcı kitap ehlinin yurdlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah´ın iz-
niyledir.» (el-Haşr, 5.)
Buharı, Cüveyriye binti Esma kanalı ile İbn Ömer´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), Nadir oğullan Yahudilerinin hurmalıklarını yaktı ve kesti. Bu sebepledir ki, Hassan b. Sabit şöyle demiştir:
«Büveyre´deki ateşi yaygın olan yangın, Lüey oğullarının yüce şahsiyetlerine göre önemsizdir.»
Hassan´m bu şiirine cevaben Ebu Süfyan b. Haris şöyle demişti:
«Allah bu işi devam ettirsin ve çevresinde çılgın alevli ateşler yaksın.
Sen de bileceksin ki, bu ateşe karşı hangimiz kendimizi daha iyi koruyacağız ve sen de bileceksin ki, hangimizin toprağı Nadir toprağıdır.»
İbn İshak dedi ki: Nadir oğullarının sürgün edilmesini ve Ka´b b. Eşrefin Öldürülmesini anlatan Ka´b b. Malik şöyle demiştir:
«Yahudi âlimlerinin hainlik etmesiyle Yahudi topluluğu hor ve hakir oldu, alçaldı.
İşte zaman böyledir, dönen bir musibetin inmesine sahnedir. Şundan Ötürü ki, onlar emri büyük bir emîr olan Aziz Rabbı inkar ettiler.
İlim ve anlayışça birlik oldukları halde geldiler.
Halbuki onlara, Allah´tan uyarıp korkutucu biri gelmişti.
Bu korkutucu ki, doğru sözlüdür. Kitabı aydınlatan, açıklayan ayetleri eda etti.
Onlarsa dediler ki: Sen doğru bir emirle gelmedin ve bizden inkar
edilmeye layık bir kişisin.
O da dedi ki: Hayır, hayır bir hakkı yerine getirmişimdir ki, onunla, beni ancak anlayışlı, bilgili kişi tasdik eder.
O ha