- Haber Cık-cıklaması

Adsense kodları


Haber Cık-cıklaması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sun 6 November 2011, 07:53 pm GMT +0200
Tencere


Ağustos 2005 80.SAYI


Ferzan TOPATAN
kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.


Haber Cık-cıklaması

Kültür Bakanlığı 100 Temel Eser'i açıkladı. İçlerinde yaşayan hiçbir yerli yazarın kitabı yok. Yayınevleri yakında birkaç yazarını zehirlemez ya da yazarlar vatandaşlık değiştirmezse iyidir. Cık cık ...

Bakan uyumuş. Cık cık ... Adam çalışmaktan ne kadar yoruluyor kardeşim! Hep halkı mı uyutacaklar? Ayrıca her hükümetin bir Yıldırım Akbulut'u bir Osman Durmuş'u olmalı karde şim. Bunlara “paratoner bakan” denir. Tabii ya, cık cık...

Meslek liselerinin katsayıları 0,24 den 0.08'e düşmüş. Allah dü ş ürmesin , olmuş bir kere. Cık cık , meslek lisesi öğrencisi dediğin zaten ne ki? Bildiğin insan! Hiçbir özelliği yok. Bildiğin insan ya! Ne işi var üniversitede? Zaten düz liselinin yarısı kadar eğitim veriliyor. Bir de gereksiz yere kendilerini kasmasınlar. Sıksınlar somunu, yesinler soğanı. Cık cık …

Bor türkiyeyi kurtaracakmış. Bor önce kendini kurtarsın! Cık cık! İşletmeyi elin oğluna vermişsin. Sonra manşet attırıyorsun, geleceğin yakıtı bor geleceğin yakıtı hidrojen... Başına ağalar oturduktan sonra onlar kurtulur da, bize gene bir şey olmaz, cık cık ...

    Heyhat ve Vedat

    Sedat: Dayı hayırdır, ne düşünüyon?

    Heyhat:Bu bizim oğlan okumayacak herhalde...

    Sedat: N'oldu ki?

    Heyhat:Öğretmeni dedi ki, “İsmet resim yapmıyor.” “ N'apalım hocam?” dedim. “Siz resim yaparsa ondan resimlerini satın alacağınızı söyleyin.” dedi.

    Sedat: Sen n'aptın?

    Heyhat: N'apacam, aldım İsmeti, bak oğlum, dedim, aha para! Yap resmi, al parayı!

    Sedat: İşe yaradı mı bari?

    Heyhat:Yaramaz mı? Oğlan başımıza ressam kesildi. Habire resim yapıyor, para alıyor, ha bire resim yapıyor, para alıyor...

    Sedat: Ee , biraz para gitmiş ama resmi sevmiş galiba.

    Heyhat:Bence resmi değil de parayı sevmiş kerata. Çünkü öğretmeni İsmet'in okulda hâlâ resim yapmadığını, yapmak istemediğini söyledi. Ben hayret ettim, biraz kurcalayınca öğrendik ki, bizim İsmet, sen kağıtları al, mahalledeki çocuklara çizdir, sonra gel bana sat !..

    Sedat: Dayı sen bu çocuğu okulda harcama. Gidin Kayseri'ye yerleşin, çocuk birkaç yıla eksiklerini orada telafi eder. Görürsün, çok değil 10-15 yıla ticaretin anasını ağlatır. Çocukta ticari kabiliyet var dayı. Köstek olma çocuğa...



Merak ettiğim şeyler


Staddaki Futbol seyircilerini gördükçe hep merak etmişimdir. Bu futbolculardan daha ateşli, teknik adamdan futbolu daha iyi bilen, kuralları hakeminkilerle aynı olmayan insanları neden sahaya alıp oynatmazlar? Sahaya sığmazlar belki ama mesela yılda bir kez Konya ovasında yirmi beş bin Fenerli, bir o kadar Cimbomluyla karşılaşsa, ovanın her yerine kale dikilse, gökten uçakla üstlerine top atılsa ve hadi dense... Şöyle iyice bir futbol aşkını giderseler nasıl olurdu?

Selamsıza vardığında


Bir dükkana girdiniz, mesela bir markete. Selamun aleyküm deyip selam verdiniz ve adam selamınızı almadı. Hiç oralı olmadan “ne istemiştiniz?” dedi. Ne yapardınız?

Dükkanda olmayacağını tahmin ettiğim bir şeyi buluncaya kadar, şu var mı, bu var mı diye sorarım. Sorduğum her şey orda var diyelim. Eninde sonunda uyduracağım bir şey, mesela ‘ galgur ' var mı, yok! Peki, ben başka yere sorayım, deyip çıkarım. Selam almayandan mal alınır mı kardeşim!

Hemen aleykümselam deyip, kendi selamımı kendim alırım. Sonra da orada öyle bir adam yokmuş gibi kendi kendime hal-hatır sorup, koluma girip, kendimi tatlı tatlı dışarı çıkarırım.

Kendi kendine konuşmak her zaman iyi sonuçlar vermeyebilir diye, bir arkadaşımın sesini cebime kaydederim. Böyle bir cinsle karşılaşınca çıkarır, yüksek sesle arkadaşımın muhabbetle aleykümselam deyişini heyecanla dinlerim. Yapacağım alışveriş çok gerekliyse, fazla muhatap olmadan alacaklarımı alır, çıkarım.

Bir daha gelmeden önce, turist rehberi arkadaşıma selamunaleyküm demeyi öğrettiği Japon turistleri bu dükkana getirmesini ve alışveriş yaptırmasını rica ederim. 80-90 japonla tek tek ‘ selamun aleykum - aleykümselam muhabbetine girdikten sonra, kalbi değilse bile ağzı alışır herhalde.

Adama bakar, “olmadı, baştan alalım” derim. Dışarı çıkar, selamun aleyküüüm diye içeri girerim. Bir değişim olmazsa, “hadi bir daha deniyoruz, olacak olacak ” deyip, çıkıp tekrar gelirim. Bir elim havada “Selam sana marketler kralı! Aydınlık günlerin çağdaş marketçisi, Türkçe'nin en eski haliyle konuşan, pardon, susan adam, selam!” derim. Eğer vakit öğlense, selam yerine “ tülam ” mı demeli, bilmiyorum. Günaydın-tünaydın'daki gibi olabilir mi acaba? Bu ülkede kocaman kocaman tünaydın diyen insanlar var ve biz bunu beceremiyoruz. Ayıp yahu. Cık cık ... Ben küçükken köyde dedim, dedem deynekle kovaladı. Anlamamış tabi iyi bir şey dediğimi...

Adam selamı almadı mı? Almadı... En yakındaki zerzavata döner ya da buzdolabına mesela, tekrar selam veririm. Gariban buzdolabı titreyecek, sigortası atacak, selam alacak diye beklemem. Adama döner; “Yahu, helal olsun buzdolabınız ne güzel selam alıyor, hal-hatır soruyor. Siz de bana ordan iki ekmek bir süt versenize, biz biraz daha hasbihal edelim!” der, buzdolabına dönerim: “Sabret canım. Sen soğutmana devam et. Yakın zamanda geçer bunlar. Haklısın, biliyorum ama şikayet etmek senin gibi buzdolabına yakışmaz. Bak karpuza, sesi çıkıyor mu, orada çürüyor. Hazır mı, bir de soda rica edecektim…”

Adam selamı almadı. Durur, “Size nasıl seslensem memnun olur, bana karşılık verirdiniz beyefendi?” diye tatlı tatlı sorardım. Öküz değilse yumuşayıp bir şeyler yumurtlayacaktır. Hatta elinde olmadan aleykümselam bile der. “Hani eskiden dedelerimizde böyle selamlaşırmış. Nostalji olsun diye şey ettim.” diye az da kaymak çalabilirsiniz adamın üstüne. Yok, kıvama gelmedi, bu tarlayı ben sürecem diye inat mı ediyor, oraya görevli olarak denetlemek için geldiğimi söylerim. Muhtemelen nereden geldiğinize dair size birkaç seçenek sunacaktır. Maliye, belediye, tüketici şeyisi filan. Bunlara hayır hayır deyip, eğilir ve etrafı kolaçan ederek “ÖTEM” derim. Açılımını soramayacaktır. Artık ben de ya bu arkadaşın terbiyesiyle ilgilenirim ya da başka bir öküz bakarım dışarıda.

Kardeşim ne uğraşıyorsun milletle! Selam almadı mı, hemen Barış Manço şarkısıyla ortamı renklendir: “Yaz dostuuum ... selam almayana adam deniiir mii ... nı-nıı nınını nıııı ...”