sümeyra
Mon 19 December 2011, 03:46 pm GMT +0200
4210) "... Enes (Radiyallahü anh)den rivayet edildiğine göre
4210) "... Enes (Radiyallahü anh)den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Hased (yâni başkasındaki bir nimeti çekememek), ateşin odunu yediği (mahvettiği) gibi sevablan yiyer (tüketir). Sadaka da suyun ateşi söndürdüğü gibi hatâyı söndürür. Namaz mü'minin nurudur. Oruç da ateşten koruyucu bir kalkandır''
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Hadisin ilk cümlesini Ebû Dâvud kendi süneninde Ebû Hüreyre (R.A.)'ın hadisi olarak rivayet etmiştir. Enes bin Mâlik (R.A.)'ın bu hadisinin senedinde İsâ bin Ebi îsa bulunur. Bu râvi zayıftır.[94]
İzahı
Ibn-i Mes'ûd (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini B u h â r î, Müslim ve Nesâi de rivayet etmişler, İbn-i Ömer (Radıyallâhü anh) ın hadisini Buhârî, Müslim ve Tirmizî de rivayet etmişlerdir. Enes (Radıyallâhü anh)'in hadîsi ise Zevâid nevilidendir.
Hased kelimesi ilk iki hadîste sevimli ve makbul imrenme ve gıbta etme manasınadır. Son hadiste ise çekememezlik manasınadır.
Başka bir kimsede bulunan bir nimeti, bir hasleti çekememek, o nîmet veya hasletin sahibinin elinden çıkmasını arzulamak Kitâb, Sünnet ve İcmâ ile haramdır. Son hadiste belirtildiği gibi bu mânevi hastalık, sahibinin sevablannı giderip mahveder. Başkasının elinde bulunan bir nîmet ve haslete gıbta etmek, imrenmek, yâni bir benzerine kavuşmayı arzulamak ise meşrudur, yasak değildir. Şayet o nîmet ve haslet dinsel ise ona imrenmek müstehabtır, sevabtır. İlk iki hadiste meşruluğu belirtilen hased, yâni imrenme ve gıbta etme bu nevîdendir.
Birinci hadiste meşruluğu belirtilen iki haslet şunlardır:
1. Bir mü'minin elindeki malı bir ölçü dâhilinde hak yolunda ve hayır uğruna harcaması hasletidir. Belirli bir ölçü dâhilinde dedim. Aslmda hadîste bu kayıt yoktur. Ama, kişinin malının tamamını hayır yollarına harcayıp da aile ferdlerini halka el avuç açacak hâle sokması dînen makbul bir davranış değildir. Bu hususta vârid olan hadîsler mevcut olduğu gibi bâzı âyetlerde buna işaret vardır. Bu nedenle bu kayıt melhuzdur.
2. Bir mü'minin edindiği dini ilim ve hükmetmesi ve bildiğini başkasına öğretmesi hasletidir.
İkinci hadiste meşruluğu belirtilen iki hasletten birisi yukarda birinci maddede geçen haslettir. Diğeri de Kur'an-ı Kerimi bilip onunla amel etme hasletidir. Bu haslet de birinci hadiste geçen dîni bilgi hasletinin aynısıdır, denilebilir. Çünkü "Kur'ân-ı Kerim*! bilip onunla amel etmek", ifâdesi geniş kapsamlıdır. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak, öğretmen, onunla hükmetmek ve benzeri hususları kapsar. Bu hadîste geçen "Ânâ" kelimesinin tekilinin "İnâ", "Enâ' "Inyün" ve "İn-vün" biçiminde olabildiği N e v e v î tarafından belirtilmiştir. Ne-v e v i bu kelimenin saatler demek olduğunu da bildirmiştir.
Son hadisin ilk cümlesinin Ebû Dâvûd tarafından da rivayet edildiği notta belirtildi. Ebû Dâvûd' un, Edeb kitabında 'Hased hakkında gelen hadisler" babında Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den rivayet ettiği hadîs şöyledir:
"... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur i
Hasedden uzak durun. Çünkü hased, ateşin odunu (veya râvi dedi ki) yaş otu yediği (yakıp mahvettiği) gibi sevablan yiyer (giderip mahveder)."[95]
Bu Hadîsten Çıkan Hükümler
1. Hased, sahibinin sevablarını tüketir.
2. Sadaka, sahibinin günahlarını bağışlatır. Günahlarından dolayı müstehak olduğu ateşi söndürür.
3. Namaz, sahibi için bir nurdur.
4. Oruç, cehennem ateşine karşı koruyucu bir kalkandır. Sahibini bir takım günahlardan korur ve bir takım günahlarının da bağışlanmasına vesile olur. Böylece cehennem ateşine karşı bir perdedir, engeldir.[96]
4210) "... Enes (Radiyallahü anh)den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Hased (yâni başkasındaki bir nimeti çekememek), ateşin odunu yediği (mahvettiği) gibi sevablan yiyer (tüketir). Sadaka da suyun ateşi söndürdüğü gibi hatâyı söndürür. Namaz mü'minin nurudur. Oruç da ateşten koruyucu bir kalkandır''
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Hadisin ilk cümlesini Ebû Dâvud kendi süneninde Ebû Hüreyre (R.A.)'ın hadisi olarak rivayet etmiştir. Enes bin Mâlik (R.A.)'ın bu hadisinin senedinde İsâ bin Ebi îsa bulunur. Bu râvi zayıftır.[94]
İzahı
Ibn-i Mes'ûd (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini B u h â r î, Müslim ve Nesâi de rivayet etmişler, İbn-i Ömer (Radıyallâhü anh) ın hadisini Buhârî, Müslim ve Tirmizî de rivayet etmişlerdir. Enes (Radıyallâhü anh)'in hadîsi ise Zevâid nevilidendir.
Hased kelimesi ilk iki hadîste sevimli ve makbul imrenme ve gıbta etme manasınadır. Son hadiste ise çekememezlik manasınadır.
Başka bir kimsede bulunan bir nimeti, bir hasleti çekememek, o nîmet veya hasletin sahibinin elinden çıkmasını arzulamak Kitâb, Sünnet ve İcmâ ile haramdır. Son hadiste belirtildiği gibi bu mânevi hastalık, sahibinin sevablannı giderip mahveder. Başkasının elinde bulunan bir nîmet ve haslete gıbta etmek, imrenmek, yâni bir benzerine kavuşmayı arzulamak ise meşrudur, yasak değildir. Şayet o nîmet ve haslet dinsel ise ona imrenmek müstehabtır, sevabtır. İlk iki hadiste meşruluğu belirtilen hased, yâni imrenme ve gıbta etme bu nevîdendir.
Birinci hadiste meşruluğu belirtilen iki haslet şunlardır:
1. Bir mü'minin elindeki malı bir ölçü dâhilinde hak yolunda ve hayır uğruna harcaması hasletidir. Belirli bir ölçü dâhilinde dedim. Aslmda hadîste bu kayıt yoktur. Ama, kişinin malının tamamını hayır yollarına harcayıp da aile ferdlerini halka el avuç açacak hâle sokması dînen makbul bir davranış değildir. Bu hususta vârid olan hadîsler mevcut olduğu gibi bâzı âyetlerde buna işaret vardır. Bu nedenle bu kayıt melhuzdur.
2. Bir mü'minin edindiği dini ilim ve hükmetmesi ve bildiğini başkasına öğretmesi hasletidir.
İkinci hadiste meşruluğu belirtilen iki hasletten birisi yukarda birinci maddede geçen haslettir. Diğeri de Kur'an-ı Kerimi bilip onunla amel etme hasletidir. Bu haslet de birinci hadiste geçen dîni bilgi hasletinin aynısıdır, denilebilir. Çünkü "Kur'ân-ı Kerim*! bilip onunla amel etmek", ifâdesi geniş kapsamlıdır. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak, öğretmen, onunla hükmetmek ve benzeri hususları kapsar. Bu hadîste geçen "Ânâ" kelimesinin tekilinin "İnâ", "Enâ' "Inyün" ve "İn-vün" biçiminde olabildiği N e v e v î tarafından belirtilmiştir. Ne-v e v i bu kelimenin saatler demek olduğunu da bildirmiştir.
Son hadisin ilk cümlesinin Ebû Dâvûd tarafından da rivayet edildiği notta belirtildi. Ebû Dâvûd' un, Edeb kitabında 'Hased hakkında gelen hadisler" babında Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den rivayet ettiği hadîs şöyledir:
"... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur i
Hasedden uzak durun. Çünkü hased, ateşin odunu (veya râvi dedi ki) yaş otu yediği (yakıp mahvettiği) gibi sevablan yiyer (giderip mahveder)."[95]
Bu Hadîsten Çıkan Hükümler
1. Hased, sahibinin sevablarını tüketir.
2. Sadaka, sahibinin günahlarını bağışlatır. Günahlarından dolayı müstehak olduğu ateşi söndürür.
3. Namaz, sahibi için bir nurdur.
4. Oruç, cehennem ateşine karşı koruyucu bir kalkandır. Sahibini bir takım günahlardan korur ve bir takım günahlarının da bağışlanmasına vesile olur. Böylece cehennem ateşine karşı bir perdedir, engeldir.[96]