- Ekolojik Denge

Adsense kodları


Ekolojik Denge

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Fri 25 May 2012, 05:37 pm GMT +0200
Körfezdeki Ekolojik Denge
   
Çevre koruması üzerine fikir teâtisi yapmak üzere Almanya'da bir araya gelen Avrupa Çevre Koruma Teşkilâtı, yaptıkları konferansta, çevre kirliliğini büyük ölçüde engelleyebilecek ve yüzleri güldürecek, hârikulade bir araştırma üzerinde hemfikir olduklarını beyan ettiler. Bu büyük çalışmanın yöneticisi ünlü deniz araştırmacısı, Prof. Dr. Wulf Greve idi. Konferansta konuşmak için söz alan Wulf, şunları söyledi: Bizde eksik olan şey ekolojik felâketin hazırlayıcısı olan üçgen duvarını (sebep-tesir-alâka) köşeye sıkıştıracak bir Eko-sistem dengesinin olmamasıdır. Yıllar önce yaptığımız ufak bir ekosistem araştırması bize, hüküm süren ekosistemin yön değiştirmesine sebep olan kontrollü mekanizmanın nasıl hassas işlediğini göstermesi bakımından ehemmiyetlidir. Denizlerde yapılan kompüter, laboratuvar çalışmaları ve ölçümlerin müşterek tesirleriyle, yaz aylarında körfezlerimizde vuku bulan karmaşık ekolojik oyunlarında yepyeni bir usül keşfettik. Körfezlerimizdeki bu ekolojik hâdisenin başrolünü karınca büyüklüğünde, şeffaf ve sistem halinde yaşayan asalak deniz mahlukları (tufeylî) oynamaktadır. Bunların rolleri saldırgan avcı ve ganimet durumundaki avdır.
Bu deniz mahlukları deniz planktonları veya Krus-taseler adıyla anılmaktadır. Bizim çevre korumasıyla alâkalı mevzumuzu ilgilendiren bu enteresan krustaselerden biri tuzlu su karidesi, (Calanus helgolandicus), diğeri ise deniz cevizidir (Pleurobrachia pileus).
Hayvan topluluklarından meydana gelen Zooplankton'larına en güzel misal yengeç türleri, küçük deniz anaları ve yeşil algler arasında yaşayan salyangozları sayabiliriz.
Bu araştırmamızın en enteresan noktasını avcı ile ganimet durumundaki avın oluşturduğu sistem teşkil etmektedir. Peki hu sistem ve aynı durum, denizlerdeki ekosistem için de geçerli olabilir mi?

Denizlerimizin ancak küçük bir parçasını teşkil eden körfezlerimizde, gözümüzden kaçmayan hârikulâde bir mekanizmayla karşı karşıya bulunmaktayız. Araştırmamızın başrollerini oynayan krustaseler, algler ve bununla beraber balıklar, şimdiye kadar öğrendiklerimizin tersine bir besin zinciri ortaya koymaktadırlar. Aslında bugünkü anlayışa göre büyük balık küçük balığı yutar, yani kuvvetli olan kuvvetsizi yok eder. İşte bu mikroskobik deniz mahluklarına (planktonlar) Allah tarafından öyle bir program yerleştirilmiş ki, hayat standartları denilen içtimâi düzeni, bu şuursuz mahluklar en güzel şekilde sahnelenmektedirler. Yukarıda bahsedilen anlayış doğrultusunda büyükten küçüğe, kuvvetliden kuvvetsize doğru; balıklar krustaseleri ve krustaseler de su yosunlarını (algler) yemek suretiyle bir besin zincirini teşkil etmeleri lâzımdı. Ancak körfezlerde yapılan araştırmalar bunun kesinlikle böyle olmadığını ortaya koymuştur.
"Beni şaşırtan ve teorimden vazgeçmeye yönelten , böceklerin ve denizin derinliklerinde yaşayan çeşitli deniz mahluklarının sır dolu hayat tarzlarıdır " diyen Darvvin, acaba körfezlerdeki bu en küçük mahlukların 500 milyon yıldan bu yana hiç değişmeden ve bugün dahi yaşayan türleri arasında hiçbir farklılık göstermeksizin, aynı intizam ve nizam dahilinde ve Yaradan'ın yerleştirdiği programlar doğrultusunda hayatlarını devam ettirmeleri karşısında nasıl bir açıklama getirirdi?!
İşte şaşırtıcı tablo: Yukarıda bahsettiğimiz krustaseler ve balıkların oluşturduğu besin zincirinde sadece su yosunları odak noktasını teşkil etmez. Bu hârikulâde tablo esas itibariyle içerisinde yavruları avlanan, ama buna mukâbil yetişkin olanları ise avcı mesâbesinde bulunan ve sadece etçil değil, aynı zamanda otçul olan küçük krustaselerin varlığıyla şümullu bir besin zincirini arz etmektedir. Benzer bir denge içerisinde olan öteki faktörlerin sadece bir tanesini dahi değiştirmeye kalkışmamız ekolojik dengeyi bozar, alt üst eder. Çünkü, bilindiği gibi ekolojik denge karmaşık yapıdan müteşekkildir. Bu ilâhi nizamın bozulması ekolojik hayatın felç olmasına sebep olur. Biz bu yoldan hareket ederek, ekolojik faktörlerin tamamı üzerinde, ancak derinlemesine araştırma yapacağız.
Bu ekolojik araştırma modelimiz, türlerinin zenginliğiyle tanınır. Planktonik bitkiler ve hayvanlar çok seri hareket edip, hızlı yaşamaları sebebiyle arkalarında bıraktıkları izleri çok zor şartlar altında izleyip, gözleyebiliyoruz. Araştırma metodumuzun gayesine ulaşabilmesi için bu ekosistemdeki sanat hârikalarından en lüzumlu olanlarını seçerek, dar çevreden geniş çevreye doğru adım adım yol almalıyız .
Körfezlerdeki planktonlar her yıl avcı rolündeki deniz cevizleri sayesinde düzenlenmektedir. Bu deniz cevizinin gıdasını Copepodae familyasından tuzlu su karidesi oluşturmaktadır. İlkbaharda planktonik su yosunları hızlı bir şekilde üreyerek, artış kaydettiklerinde tuzlu su karidesleri de aynı oranda üremelerini sürdürürler. Planktonik su yosunları, bu karides familyasının temel gıdasını teşkil eder.
Arz ve talebe muhâtab olan besin maddeleri, üremeyi arttıran güneş ışınları su yosunlarının çoğalıp, artmasına sebebiyet veren şartları temin etmektedir ve dolayısıyle de tuzlu su karidesleri için. Bu besin zinciri hâdisesinin gelişimi şu şekilde vuku bulmaktadır:
Su yosunları tekrar hızlı bir artış kaydeder. Yaz mevsiminde kıyıya uzak denizdeki (av) tuzlu su karidesi ile su yosunu arasındaki ekolojik denge teşekkül etmesine mukabil, deniz kıyısındaki krustaselerin(*) sayılarında tekrar artış gösterir. Bunun baş sorumlusu da ilk planda deniz cevizleridir. Bunlar bir avcı olarak tuzlu su karideslerini yerler. Denizde bu şekilde kontrolü ele geçirdikten hemen sonra deniz cevizleri familyasına dahil olan diğer bir türü olan deniz kavunu (Beroe gracilis) tarafından yenilmek suretiyle bu krustaselerin populasyonu tekrar eski haline dönmektedir. Bu arada planktonik su yosunları muazzam bir şekilde artış gösterir. Böylece krustaselerin su yosunları üzerindeki baskısı da azalır. Ancak krustaselerin ve diğer planktonik organizmaların devamı, başka organizmaların saldırısına uğramadan denizin derinliklerine bıraktıkları yumurtaları ile mümkün olmaktadır.
İşte herşeye gücü yeten Kâdir-i Zül celâl, sadece üzerine parmak bastığımız körfezdeki bu ekosistem hâdisesinde de yarattığı canlıları orada başıboş bırakmamış, bilâkis onları körfezlerdeki kirli sularda da rızıklarını temin edip, dengeli ve hikmetle hayatlarını devam ettirmelerini imkân vermiştir. Bu hâdisenin en mühim ciheti de; insanlar için tehlike arz eden körfez kirliliğinin az da olsa temizlik işçileri krustaseler gibi canlı organizmaların eliyle izâle ettirilmesidir.
Yaptığımız küçük bir laboratuvar deneyinde enteresan şeyler keşfedildi: Büyük deniz cevizleri her yaştaki krustaseleri, hatta büyük olanlarını bile yemeleriyle tuzlu su karideslerinin üzerine müessir olurlar.Tuzlu su karidesleri ise tekâmülleri esnasında onbir defa kabuk değiştirirler ve her seferinde de biraz daha büyürler. Bu son devrelerinde artık o kadar büyürler ki, küçük deniz cevizlerini kolayca yiyebilirler. Ancak bu karşılıklı besin zincirinin neticesi oldukça mânâlı görünüyor: Yeniden doğup, husule gelen deniz cevizlerinin büyük bir kısmı büyüyüp, gelişememekte ve bundan dolayı bu durum büyük tuzlu su karidesleri için de kat'iyyen tehlike arz etmemektedir.

Silsile halinde cereyan eden bu hâdisenin inkişâfı birbirine zıt görünse de, iki mühim netice ile noktalanabilir: Ya deniz cevizleri, küçük krustaseler dediğimiz avlarını silip süpürdükten sonra o bölgenin kontrolünü ele geçiriyorlar ve akabinde de aynı duruma kendileri mâruz kalarak ölüyorlar; ya da krustaselerin körpe deniz cevizlerini üreyip, çoğalmalarına fırsat vermeden yiyerek, yok etmeleri onların, güçlü bir nüfus elde ederek gelişmelerini sağlamaktadır. Ancak bu hükümranlık ebedi mi acaba? Laboratuvar çalışmalarının neticesine dikkat edilirse bu hükümranlığın hiçbirine kalmadığı, bu hâdiselerin cereyanında sanki hâkimiyet varmış gibi görünse de, aslında bunların Özünde yardımlaşma, nizam ve intizam gibi canlılar ve yeryüzünün her yerinde ekolojik dengeyi sağlayan unsurlar mevcuttur. Hususiyle bu deneyde yapılan gözlemlerde bu her iki türün de yumurta bıraktıkları, büyüdükleri ve yenilip, yok edildikleri müşahade edilmiştir. Diatome'lerin (Chrysophyta) diğerleri tarafından nasıl yenildiği de rahatlıkla gözlenebiliniyor. Deniz cevizleri daha baskın çıkarak, sayıları dört iken onaltıya yükselerek diğerlerine üstün geliyor. Buna mukabil ise zamanla tuzlu su karidesleri gelişip, büyüyerek populasyon yoğunluğunu arttırırlar.Aynı zaman zarfında da deniz cevizleri muazzam bir büyüme kaydederler ve küçük krustaseleri kısa sürede yok ederler. Deniz cevizlerinin bu ani artışı ve çoğalması karşısında deniz kavunları (Beroe gracilis) denilen küçük canlılar da, bunların bir kısmını yiyerek, bölgenin dengesini korurlar.
Bu deneyde, planktonik çevredeki ekosistemde yaşayan canlıların hepsinin de ayrı ayrı vazifeleri olduğu, Kâinatın Nâzımı'nın kanununundaki nizam ve intizam düsturlarını bu dar çevrede dâhi hiç aksatmadan yerine getirdikleri çok bâriz bir şekilde görülmektedir. Gözlerden kaçmayan bu sıkı ilişki ve dayanışma, her iki tür için de mütenâsip bir denge unsurudur.
Netice itibariyle demekki, körfezlerdeki bu ekosistem hâdisesi denizin her köşe-bucağında aynı dengeli ve intizamlı durumunu gözler önüne sergilemektedir. Yaptığımız bu araştırmalar neticesinde kaide olarak diyebiliriz ki; denizlerdeki bu karmaşık yapılı besin zincirini meydana getiren av-avcı münâsebetleri, akıntı, dalga ve kasırganın tesirlerine rağmen ekolojik dengeyi ortaya koymakta ve muhafaza etmektedir. Yeter ki, hikmet gözlüğünden bakılıp, Hâlik-ı Hakîm'in kudret ve merhameti idrak edilebilsin!

(*) : Karideslerin en küçük ve bol bulunan bir organizma grubu.

sızıntı