sümeyra
Mon 19 December 2011, 04:27 pm GMT +0200
4201) "... Ebu Hüreyre (Radıyallahü anh)den rivayet edildiğine göre
4201) "... Ebu Hüreyre (Radıyallahü anh)den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ey Mü'minler!) Amel ve ibâdetlerinizde itidal ile hareket edip ifrattan (yâni ibâdette aşırı gitmekten) kaçınınız. Çünkü hiç birinizi (güzel) ibâdeti - işi kurtarıcı değildir, buyurdu. Sahâbîler:
Seni de mi kurtaramaz? Yâ Resûlallah, diye sordular. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Evet, beni de Allah'ın rahmet ve fazlı bürümedikçe yalnız ibâdetim kurtarıcı değildir, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu basen bir seneddir. Hâvi Şerik hakkında ihtilâf vardır.[88]
İzahı
Zevâid nevinden olan bu hadisin benzerini B u h â r î Rıkak kitabında "El-Kasd Ve'I-Müdavemetu Ale'l-Amel" babında rivayet etmiştir.
Hadisin;.........fiilleri ile kasdedilen mânâ: İyi amel ve ibâdetlerde ifrata kaçmayınız, aşın gitmeyiniz, mutedil ve orta yolu bulup ona yaklaşınız.
İbn-i Hacer şöyle yorum yapmıştır: "Karibû" cümlesinin mânâsı: ifrata kaçıp da ibâdet uğrunda kendinizi aşırı derecede zorlamayınız. Çünkü böyle yaparsanız yorulursunuz, ibâdetten soğursunuz ve neticede ibâdette gevşeklik yapıp bu kere tefrit, yâni kusur edersiniz. Hadisteki "Seddidu" cümlesi de: Doğru yolu, yâni ihlâs ve benzeri Islâmi prensipler yolunu izleyiniz.
Sindi de: "Karibû" cümlesi: Mutedil, yâni orta yola yaklaşınız, îfrât ve tefritin ortası olan itidalli hareket etmeye bakınız, anlamında kullanılmıştır. "Seddidû" cümlesi de: Orta yol üzerinde dosdoğru durunuz, ifrat veya tefrit tarafına sapmayınız, mânâsını ifâde eder. Bu iki cümle ile kasdedilen mânâ şudur: Amel ve ibâdette ifrata kaçmayınız, diye bilgi verir.
Şu noktayı belirteyim: Amel ve ibâdette mutedil davranma ve orta yol dediğimiz şey, Allah'ın Resulünün izlediği yoldur, ifrat ve tefrit yolu da O'nun yoluna ters düşen yollardır. Daha açık bir ifâde ile şunu söylemek isterim: Allah'ın farz, vâcib veya sünnet kıldığı İbâdetleri gereği gibi yapmak, İslâm'ın helâl kıldığı şeyleri helâl kabul etmek, haramları haram kabul etmek itidalli hareket yoludur. İşte orta yol da budur. Bunun aksine helâl olan bir şeyi kişinin kendi nefsine haram etmesi, farz veya vâcib bir ibâdeti zaman zaman ihmal etmek gibi hareketler de bu yola ters düşer.[89]
4201) "... Ebu Hüreyre (Radıyallahü anh)den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ey Mü'minler!) Amel ve ibâdetlerinizde itidal ile hareket edip ifrattan (yâni ibâdette aşırı gitmekten) kaçınınız. Çünkü hiç birinizi (güzel) ibâdeti - işi kurtarıcı değildir, buyurdu. Sahâbîler:
Seni de mi kurtaramaz? Yâ Resûlallah, diye sordular. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Evet, beni de Allah'ın rahmet ve fazlı bürümedikçe yalnız ibâdetim kurtarıcı değildir, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu basen bir seneddir. Hâvi Şerik hakkında ihtilâf vardır.[88]
İzahı
Zevâid nevinden olan bu hadisin benzerini B u h â r î Rıkak kitabında "El-Kasd Ve'I-Müdavemetu Ale'l-Amel" babında rivayet etmiştir.
Hadisin;.........fiilleri ile kasdedilen mânâ: İyi amel ve ibâdetlerde ifrata kaçmayınız, aşın gitmeyiniz, mutedil ve orta yolu bulup ona yaklaşınız.
İbn-i Hacer şöyle yorum yapmıştır: "Karibû" cümlesinin mânâsı: ifrata kaçıp da ibâdet uğrunda kendinizi aşırı derecede zorlamayınız. Çünkü böyle yaparsanız yorulursunuz, ibâdetten soğursunuz ve neticede ibâdette gevşeklik yapıp bu kere tefrit, yâni kusur edersiniz. Hadisteki "Seddidu" cümlesi de: Doğru yolu, yâni ihlâs ve benzeri Islâmi prensipler yolunu izleyiniz.
Sindi de: "Karibû" cümlesi: Mutedil, yâni orta yola yaklaşınız, îfrât ve tefritin ortası olan itidalli hareket etmeye bakınız, anlamında kullanılmıştır. "Seddidû" cümlesi de: Orta yol üzerinde dosdoğru durunuz, ifrat veya tefrit tarafına sapmayınız, mânâsını ifâde eder. Bu iki cümle ile kasdedilen mânâ şudur: Amel ve ibâdette ifrata kaçmayınız, diye bilgi verir.
Şu noktayı belirteyim: Amel ve ibâdette mutedil davranma ve orta yol dediğimiz şey, Allah'ın Resulünün izlediği yoldur, ifrat ve tefrit yolu da O'nun yoluna ters düşen yollardır. Daha açık bir ifâde ile şunu söylemek isterim: Allah'ın farz, vâcib veya sünnet kıldığı İbâdetleri gereği gibi yapmak, İslâm'ın helâl kıldığı şeyleri helâl kabul etmek, haramları haram kabul etmek itidalli hareket yoludur. İşte orta yol da budur. Bunun aksine helâl olan bir şeyi kişinin kendi nefsine haram etmesi, farz veya vâcib bir ibâdeti zaman zaman ihmal etmek gibi hareketler de bu yola ters düşer.[89]