sumeyye
Sun 13 February 2011, 01:18 pm GMT +0200
1. Bu İnsan Olmanın Gereğidir.
Nasıl ki otobur hayvan ot yediği, etobur hayvan et yediği zaman bedenleri kıvamında oluyor; otobur et yediğinde, etobur da ot yediğinde mizaçları bozuluyorsa insan da aynı şekilde özü Hakk’ın huzurunda huşu, temizlik, semahat, adalet olan fiiller işlediği zaman, melekî yönü kıvamında oluyor; özü bu saydıklarımızın zıddı olan fiilleri işlediğinde ise melekî yönü fesada gidiyor. Beden kafesinden kurtulduğu zaman ise, kendi yapısına mülayim olanla olmayanı, birimizin yanıktan elem duyması gibi hissediyor.
2. İnsanın, Mele-i A’lâ İle Olan İrtibatı, Onun Yaptıklarının Karşılığını Görmesini Gerektirir:
Nasıl ki insanın, dimağa (beyin) yerleştirilmiş bulunan idrak kuvvetleri vardır ve onlar sayesinde ayağı üzerine düşen bir şeyin kor ya da buz olduğunu hissederse, aynı şekilde melekût âleminde insanın temessül eden suretinde meleklerden oluşan hizmetçileri vardır. Bunları, Hak Teâlâ’nın insan türüne olan inayeti var eylemiştir. Çünkü insan türü, bunlar olmaksızın edemez.
Nasıl ki bizden biri, ancak idrak kuvvetleriyle varlığını sürdürebiliyorsa, aynı şekilde bir insan, iyi bir amel işlediği zaman o meleklerden neşe ve sevinç parıltıları çıkmakta; kötü bir fiil işlemesi halinde de kin ve nefret dalgaları yayılmaktadır. Bu parıltı ve dalgalar o kişinin içine girmekte, neşe ve iç huzuru ya da hasret ve nedamet halini almaktadır. Yahut da bazı meleklerin ya da insanların nefislerine girmekte ve bunlar onu sevmeleri ve iyi karşılamaları ya da nefret etmeleri ve kendisine kötülük yapmaları şeklinde ilhamlara dönüşmektedir. Nasıl ki birimizin ayağına kor düştüğü zaman idrak kuvvetleri yanma ızdirabını duyar, sonra bundan kalbe etki eden sinyaller çıkar ve bunun sonucunda kişi üzülürse, bedene etki eden dalgalar yayar ve bunun sonucunda beden erirse, burada da aynen öyle olur.
Meleklerin İnsana Etkisi:
Sözü edilen meleklerin bizim üzerimizdeki etkisi, idraklerimizin bedenimiz üzerindeki etkisine benzer. Nitekim insan bir elem ya da zillet beklentisi halinde iken adaleleri titrer, benzi sararır, gücünü yitirir, belki şehveti kaybolur, idrarının rengi kırmızılaşır, bazen altına işer veya korkunun şiddetinden kendisini kaybeder. Bütün bunlar idrak kuvvetlerinin bünye üzerindeki etkileri, onunla gizli iletişimi (vahyi) ve onun üzerinde tahakkümü sonucu olmaktadır, insanoğlu için yaratılmış bulunan melekler de böyledir ve onlardan hem müvekkel oldukları insanlara hem de yeryüzünde işleri tedvirle görevli olan meleklere cibillî ilhamlar ve tabiî haller iner.
İnsan fertleri ile bu müvekkel melekler arasındaki ilişki, insanın idrak kuvvetleriyle bedeni arasındaki ilişki gibidir; insanlar meleklerin tabiî güçleri, melekler de onların idrak kuvvetleri mesabesindedir. Melekler tarafından aşağıya doğru dalgalar gönderildiği gibi yukarıya yani Hazîre-i kuds’e doğru da bir renk ağar ve orada adına rahmet, rıza ya da gazap, lanet demlen bir manevî halin doğmasını hazırlar. Bu, suyun ısınması için ateşe konması [195] veya neticenin elde edilebilmesi için mukaddimelerin hazırlanması yahut kabul edilmesi için duanın yapılması gibi bir şeydir. Bu yönden ceberut âleminde yenilenme gerçekleşir; gazap olur arkasından tevbe ve rahmet olur, sonra ceza olur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” [196]
[195] Yani ateşin, suyun tabiatına etkisi gibi, melekler de insanın tabiatına etki eder. (Ç)
[196] Ra'd: 13/11.