- Bir Savaşın Acı Hikayesi

Adsense kodları


Bir Savaşın Acı Hikayesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 9 November 2011, 09:43 pm GMT +0200
Dünya Hali


Ekim 2005 82.SAYI


Halil AKGÜN
kaleme aldı, DÜNYA HALİ bölümünde yayınlandı.

Bir Savaşın Acı Hikayesi

22 Eylül 2005, İran-Irak savaşının başlangıcının 25. yıldönümüydü. İki ülke arasındaki savaş sekiz yıl sürdü ve bir milyona yakın insanın ölümüne sebep oldu. Amerika ve Rusya'nın desteğini alan Saddam, özellikle Amerikan yönetiminin kışkırtmasıyla İran'a karşı savaş açmı ş tı . Basit bir sınır ihtilafı olarak başlayan çatışma, İran'ın da karşılık vermesiyle kısa sürede yakın dönemin en uzun ve kanlı savaşı haline geldi.

İran'daki devrimi bloke etmek isteyen Amerika, Saddam Hüseyin'i o zaman bir dost-müttefik olarak görüyor ve destekliyordu. Halihazırdaki Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in Saddam'la çekilmiş meşhur resimleri bu döneme ait. Saddam'a kimyasal ve biyolojik silahları veren de Amerikan yönetimiydi. Saddam bu silahları İran'a ve kendi vatandaşı Kürtlere karşı kullandı. Olayın vahametini anlamak için Halepçe'yi hatırlamak yeterli.

Bugün işler değişti ve Saddam “kötü çocuk” olarak ipin ucuna geldi. Bu savaşta kaybeden bölge insanı oldu. Savaşın iki ülkeye ve bölgeye maliyeti onbinlerce milyar doların üstünde. Bu parayla onlarca üniversite kurulabilir, İran'ın fakirlik sorunu çözülebilir, bölgesel işbirliği arttırılabilir, bölgenin zenginlik kaynakları yine bölgede kalabilirdi.

8 yıllık İran-Irak savaşı sadece iki ülkeyi zayıflatmakla kalmadı, aynı zamanda Irak'ı bugünkü haline getirdi. Çünkü savaş olmasaydı Saddam bu kadar güçlenemez, bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan etnik ve mezhep çatışmaları da bu safhaya varmazdı. Bugün geldiğimiz noktada İran izole edilmiş ve ekonomisi zayıf bir ülke. Irak ise iç savaşın eşiğinde bulunan ve patlamaya hazır bir bomba. Umarız bölge ülkeleri bu acı tecrübeden gereken dersleri alırlar.

Alman Seçimleri ve Avrupa

Geçtiğimiz ay yapılan Alman seçimleri, ortaya bölünmüş bir parlamento çıkardı. Seçimlerin favori adayı olarak görülen Hıristiyan Demokrat Partisi ve onun lideri Angela Merkel , seçimden birinci çıktı ama salt çoğunluğu sağlayamadı. Sosyal Demokrat Partisi ve lideri Schoreder ise beklenenden daha az kayıpla çıktı seçimden. Şimdi çok yoğun koalisyon pazarlıkları yapılıyor. Bir koalisyon hükümeti kurulamazsa seçimlerin yenilenmesi de mümkün.

Alman seçimleri Avrupa'nın iç dinamiklerini göstermesi açısından büyük önemi haizdi. Merkel , muhafazakâr ve korumacı mesajlar verdi ama bu onun mecliste çoğunluğu elde etmesine yetmedi. Merkel'in Türkiye'nin AB üyeliğine karşı oluşu, anlaşılan Alman seçmenler arasında da fazla rağbet görmüyor. Seçim sürecinde Almanya'daki Türk seçmenler kilit bir kitle haline geldi ki, bu çok önemli bir gelişme. Almanya'da yaşayan yaklaşık 2.5 milyon Türk'ten oy kullanma hakkı olan yaklaşık 600 bin kişi bu seçimde oy kullandı. Türk oyunun blok halinde Sosyal Demokratlara gitmesi, seçimin sonucunu belirleyen önemli unsurlardan biriydi. Avrupa'daki müslüman azınlıkların siyasi bir güç haline gelmesi, Avrupa İslâmının güçlenmesine katkıda bulunacaktır.

Irak'ta İç Savaşa Doğru mu?

Irak'taki durum her gün kötüye gidiyor. İşgal devam ediyor, ülkede güvenlik yok, sınırlar kontrolden çıkmış. Hazırlanan yeni Irak anayasası 15 Ekim'de halkın onayına sunulacak. Fakat anayasa kendi başına bir dizi sorunu içinde barındırıyor. Taslak anayasa, Kürtlerin ve Şiilerin siyasi geleceklerini garanti altına alıyor ama Sünnileri marjinalize ediyor. Sünni liderler daha şimdiden anayasaya hayır diyeceklerini açıkladılar. Fakat bu hayır oyu sonucu değiştirmeyecek, çünkü Sünnilerin nüfusu buna elverişli değil. Irak'taki kötü gidiş bütün bölgeyi dara sokuyor.

Bu durumdan en fazla istifade eden iki ülke var: İran ve İsrail. İran, Irak şiileriyle iyi ilişkiler içerisinde ve bölgedeki konumunu güçlendiriyor. İsrail ise Kuzey Irak'taki Kürt kartını kullanarak Irak'ın geleceği üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyor. Iraklı Kürt liderler, seküler ve milliyetçi eğilimleriyle uyumlu bir şekilde Filistin'e kendi dışlarında bir mesele olarak bakıyorlar. Bu ise İsrail'in Filistin'i İslâm dünyasının ortak bir sorunu olmaktan çıkarma politikasına denk düşüyor. Kısacası Irak'ın kısa vadedeki geleceği karanlık görünüyor.

Katrina Felaketi

Amerika'nın Louisiana eyaletini vuran Katrina kasırgası, binin üzerinde ölüme ve milyarlarca dolarlık hasara neden oldu. Yüzbinlerce insan günlerce sokaklarda yaşamak zorunda kaldı. Suda yüzen cesetler, aç, susuz ve hasta insanlar, yağmalanan dükkanlar , Amerika'nın alıştığımız görüntülerinden farklı bir tablo sunuyordu. Pek çok kişi bu görüntülerin ancak bir ‘üçüncü dünya ülkesi'nde yaşanabileceğini yazdı. CNN'nin verdiği bir haberde, New Orleans'daki bir Amerikalının “Aman Tanrım! Kendimi bir anda bir üçüncü dünya ülkesinde buldum!” diye haykırdığı söyleniyordu.

Katrina felaketi, Amerika'nın pek bilinmeyen bir yüzünü ortaya çıkarttı. Renkli vitrinlerin ve sürekli değişen ekranların ötesinde başka bir Amerika'nın olduğunu gördük. New Orleans'a yardımın günlerce gecikmesinin asıl sebebinin lojistik yetersizlik değil, ırkçılık olduğunu öğrendik. “Birleşmiş Milletler'i ortadan kaldıralım” diyen Amerika'nın BM'den ve Avrupa Birliği'nden maddi yardım talebinde bulunduğunu izledik. Ülkeyi dışarıdan gelecek terörist saldırılara karşı korumak için milyarlarca dolar para harcayan Amerika'nın, kendi vatandaşlarını sokakta bıraktığını gördük.

Kısacası Amerikan imparatorluğu denen şeyin aslında ne kadar kırılgan olduğunu idrak ettik. Bir musibet bin nasihatten iyidir, demişler. Umarız Amerikalılar bu musibetten bir ders çıkartırlar.

Filistin'i Unutamayız

Filistin sorunu bir müddettir gündemimizden düştü. Artık Filistin bizim için de sadece bir haber konusu. Okuduğumuz, dinlediğimiz yüzlerce haberden biri. İsrail Gazze'den çekildi ama Filistin devleti fikri giderek zayıflıyor. Çünkü mevcut coğrafi plana ve askeri dengeye göre kurulacak bir Filistin devleti, devlet değil, bir açık hava hapishanesi olacak. İslâm ülkeleri Filistin'in geleceği konusunda harekete geçmek zorunda.

Türk iş adamları böyle bir amaç için bir araya geldiler ve Gazze , Erez'deki sanayi bölgesini işletme kararı aldılar. Ankara Forumu adı altında toplanan Türk, Filistin ve İsrailli iş adamları, sanayi bölgesinde 200 işletmenin açılmasını planlıyor. Bu proje hayata geçirilirse 6 bine yakın Filistinliye iş imkanı doğacak.

Türkiye'nin Filistin konusundaki girişimleri diğer ülkelere örnek olmalı. Türkiye geçtiğimiz ay Filistin Polis Kuvvetleri'ne 20 bin kadar üniforma göndermişti. Filistin konusunda laf üretme değil, iş yapma zamanı. Umarız bu somut adımların arkası gelir. Çünkü Filistin'i unutmak insanlığımızı unutmaktır.

Bir Satış Hikayesi

Uzanlar'ın borçlarına mahsuben satılığa çıkarılan Süper FM'i Kanadalı Canwest şirketi 33.1 milyon dolara satın aldı. Canwest televizyon şirketi, Kanada'da İsrail yanlısı yayın politikalarıyla tanınan bir şirket. 11 Eylül sonrasında Kanadalı müslümanlar aleyhine de yayın yapan şirket, Kanada'nın medya devi olarak biliniyor.

Süper FM'in Canwest tarafından alınması, daha büyük bir planın parçası gibi görünüyor. Dünya yahudi lobisi, İsrail karşıtı muhalefeti bastırmak için her yerde faaliyet gösteriyor. Bu lobinin Türkiye'deki İsrail eleştirilerinden rahatsız olduğu da biliniyor. Bunun için geçtiğimiz yıl Amerika ve Fransa'dakine benzer şekilde Türkiye'de de bir “Anti- Semitizim Yasası”nın çıkartılması fikri ortaya atıldı. Bu hedeften vazgeçildiğine dair bir işaret yok. Medyanın bu lobi tarafından ne kadar etkili kullanıldığı da biliniyor. Sonucun ne olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek yok.

    Kısa Kısa Dünya Turu

    12 Dev Adamımız, Avrupa Basketbol şampiyonasından yine erken ayrıldı. Basketbolcularımız hepimizden tek tek özür dilediler. Ama bu ekip olamama ayıbını ortadan kaldırmıyor. Kendi başlarına başarılı olan ve NBA gibi liglerde oynayan basketbolcularımız, “birlikten kuvvet doğar” ilkesine salavat okutuyor. Demek ki birlik olmak için bir araya gelmek yetmiyor. Bir ortak akıl etrafında toplanmak da gerekiyor.

    ***

    Amerikan Başkanı George Bush, Türkiye ve Suudi Arabistan'ı ziyaret edecekmiş. Ziyaretin amacı, Bush'un giderek yıpranan imajını düzeltmek. Amerikalılar şu noktayı bir türlü anlamıyor: Amerika küresel yayılım politikalarını değiştirmediği müddetçe imajını düzeltmesi mümkün değil. İmaj düzeltmek, eşeği sarıya boyamakla olmuyor!

    ***

    Finlandiyalı telefon üreticisi Nokia, bir milyarıncı telefonunu satmış. 2 milyar kullanıcının oluşturduğu cep telefonu pazarının yüzde 30'u Nokia'nın elinde bulunuyor. Sonunda Finlandiyalılar da kendilerine tarihte bir yer buldular: En çok cep telefonu satan millet. Tekno -tarihin bu küçük ulusuna hayırlı, uğurlu olsun!

    ***

    Cezayir, yaptığı katliamlardan dolayı Fransa'dan resmi özür bekliyor. Kesin olmayan rakamlara göre Fransa, Cezayir'i işgal ettiği 1800-1960 yılları arasında bir milyona yakın insanın ölümünden sorumlu. İşgalin sebep olduğu sosyal ve psikolojik problemler ise işin cabası. Cezayir Cumhurbaşkanı “Fransa özür dilemezse dostluk anlaşmasını imzalamayız!” diyor. Bir katliamın karşılığı özürden ibaret olmamalı. Ama buna da şükür!