- Bir Bardak Sütün Bereketi

Adsense kodları


Bir Bardak Sütün Bereketi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 3 November 2011, 07:04 pm GMT +0200
Binbir Damla


Haziran 2005 78.SAYI


Yusuf YAVUZ
kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.


Bir Bardak Sütün Bereketi


Ashab-ı Kiram'dan Ebu Hüreyre r.a. anlatıyor:

Bir gün pek aç olduğumdan, sahabenin geçmekte olduğu bir yola oturdum. Ebu Bekir geldi. Ona Allah'ın kitabından bir ayet sordum. Maksadım (yemek için) beni alıp götürmesi idi. Ama olmadı. Biraz sonra Ömer geçti; ona da Allah'ın kitabından bir ayet sordum. Yine amacım beni alıp götürmesi idi. Ama yapmadı. Biraz sonra Rasulullah s.a.v. oradan geçti. Halimi anladı ve:

- Ebu Hüreyre , beni takip et, dedi.

Rasulullah s.a.v.'in peşine takılıp gittim. İçeride bir kapta süt gördüm. Bir yerden hediye gelmişti. Rasulullah s.a.v. bana:

- Suffa ehline git, onları yanıma çağır, dedi.

Ehl -i Suffa , müslümanların misafiriydiler. Aileleri ve malları yoktu. Rasulullah s.a.v. bir hediye gelince bir kısmını onlara verirdi. Ben ise o sütü kendim içmek ümidindeydim. Suffa ehline giden elçi benim; onlar gelince sütü onlara dağıtacak olan ben olacağım, bana bir şey kalmayacak diye üzüldüm. Ama Allah ve Rasulü'nün emrine itaat gerektiğinden, çıkıp onların yanına gittim, Rasulullah'ın evine davet ettim. Onlar da geldiler, izinle içeri girip oturdular.

Rasulullah'ın emriyle kâseyi aldım, sütü dağıtmaya başladım. Gelenler sırasıyla bardağı alıyor, doyasıya içtikten sonra geri veriyordu. En sonunda Rasulullah s.a.v.'e verdim, bardağı eline aldı. İçinde biraz süt kalmıştı. Sonra bana baktı ve gülümsedi:

- Ey Ebu Hirr ! İkimiz kaldık, dedi.

- Doğru söyledin ya Rasulallah , dedim.

- Otur sen de iç, dedi.

Oturdum, içtim. Sonra bana:

- İç , dedi. Ben yine içtim. İç dedi, yine içtim. O içmemi söyledikçe ben de içmeye devam ediyordum. Nihayetinde dedim ki:

- Ey Allah'ın Rasulü , artık içmeye imkan yok. Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, bende süte yer kalmadı!

- Öyleyse kâseyi bana ver, dedi.

Ben de süt kâsesini ona verdim. İçinde kalan sütü kendisi içti.

Müsnedü'l -İmam Ahmed İbn Hanbel ( Beyrut-1997 ), 16/397-99, Hd . 10679; İbn Kesîr: el- Bidaye ve'n - Nihaye , 6/ 479-80 .


Gizlenen Suçun Neticesi


Rivayet edildiğine göre, bir gece Hz. Ömer r.a ., yanında Abdullah İbn Mes'ud r.a. olduğu halde dolaşırken, uzaktan bir ışık gördü ve o tarafa doğru ilerleyip bir kapıda durdu. İçeri bakınca, bir yaşlı adamın önünde şarap olduğunu ve şarkıcı bir cariyenin de ona şarkı söylediğini gördü. İçerdekilerden habersiz, birden baskın yaptı.

- Bu gece ben bu yaşlı adamın yaptığından daha çirkin bir iş görmedim, dedi.

İhtiyar da başını kaldırarak şöyle cevap verdi:

- Müminlerin başkanı, senin yaptığın benim yaptığımdan daha fenadır. Çünkü Allah Tealâ başkasının gizli hallerini araştırmaktan men etmi ş ken , sen benim gizli halimi araştırdın. Benden izinsiz benim evime girdin!

Hz. Ömer r.a. bu cevap karşısında, “vallahi doğru söyledin” diyerek ağladı ve şunları söyledi:

- Eğer Allah Ömer'i bağışlamazsa vay Ömer'in haline! Bu adam yaptığını kendi çocuklarından bile saklıyordu. Şimdi ise nasılsa Ömer de beni gördü diye işi daha da ileri götürecek.

İhtiyar adam bu olaydan sonra bir müddet Hz. Ömer'den uzak durdu. Ne yanına gitti ne de ona göründü. Bir gün Hz. Ömer r.a. arkadaşlarıyla otururken, ihtiyarın kendini gizleyerek gelip cemaatin arka taraflarında oturduğunu gördü. Oradaki cemaate:

- Şu ihtiyara söyleyin de yanıma kadar geliversin, dedi.

Cemaatten bazıları, ihtiyara durumu bildirdiler. Adamcağız halifenin kendisini azarlayacağı endişesiyle ayağa kalktı ve yavaş yavaş ilerleyerek onun yanına kadar geldi. Hz. Ömer onu iyice kendisine yaklaştırarak yanıbaşına oturttu. Kulağına eğildi:

- Allah'a yemin ederim ki, o gece gördüğüm şeyi hiç kimseye söylemiş değilim. O gün benimle olan Abdullah da söylemedi, dedi.

İhtiyar da ağzını Hz. Ömer'in kulağına yanaştırarak:

- Ben de Muhammed Aleyhisselâm'ı hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, o günden sonra o işi bir daha yapmadım, dedi.

Bunun üzerine halife Ömer r.a. yüksek sesle: “ Allahu ekber !” dedi. İnsanlar Hz. Ömer'in niçin tekbir getirdiğini bilmiyordu.

Ali el- Müttakî : Kenzü'l - Ummâl , 31/ 692-93 ; Yusuf Kandehlevî : Hayatü's -Sahâbe ( Dimaşk -1993), 2/421.


Sevilen Maldan Fedakârlık


Ashab-ı Kiram'ın alimlerinden Abdullah b. Ömer Hazretleri'nin kölesi olan Nâfi ' der ki:

Abdullah b. Ömer r.a. devesine binmişti de hayvanın yürüyüşü pek hoşuna gitmişti. “Ne güzel, ne güzel” deyip deveyi çöktürdükten sonra bana: “ Nâfi ' semerini indir!” dedi. Ben de galiba devenin bir yerine bakmak istiyor diye düşündüm, devenin semerini indirdim. Bana:

- Ey Nâfi', bu devenin kafası gibi güzel bir kafa gördün mü? dedi .

Onun bu sözünden, deveyi hac kurbanlığı (hedy) yapmak istediğini anladım.

- Bu deveye yazıktır, satarsan onun parasıyla bir kaç kurbanlık alabilirsin, dedim. O ise bana:

- Boş ver, aldırma! Onu nişanla da kurbanlıklar arasına kat, dedi.

Çünkü İbn-i Ömer r.a. malları arasında hangisi hoşuna giderse, onu Allah yolunda feda ederdi.

Yine Nâfi ' anlatıyor:

Abdullah b. Ömer Hazretleri hastalanmıştı. Ona bir dirheme bir salkım üzüm aldılar. Abdullah üzümü yemeye başlayacağı sırada bir dilenci geldi. “Üzümü ona verin.” dedi. Dilenci üzüm salkımını alıp gittikten sonra birisi onun arkasından gitti, Abdullah Hazretleri'nden habersiz olarak üzüm salkımını dilenciden aynı paraya tekrar satın aldı ve çarşıdan getiriyormuş gibi getirip önüne koydu. Abdullah b. Ömer r.a. yemeye başlamadan aynı dilenci bir daha geldi. Abdullah yine “üzümü ona verin” dedi. Bir daha birisi dilencinin arkasından gidip üzümü ondan bir dirheme tekrar satın aldı. Abdullah b. Ömer r.a. yine üzümü yemeye başlamadan aynı dilenci tekrar oraya geldi. O yine “ona verin” dedi.

Bu defa da birisi fakir dilencinin arkasından gidip üzüm salkımını yeniden satın aldı. Yüzsüz dilenci dördüncü defa yine gelmek istedi. Fakat ona: “Utanmıyor musun, bu kaçıncı sefer!” dediler, adama mani oldular.

İbn -i Ömer Hazretleri, yine bir hastalandığında balık istemişti. Bir tane bulup getirdiler. Hanımı balığı pişirip önüne koyduğu anda kapıya bir fakir geliverdi. İbn -i Ömer de önündeki balığı o fakire veriverdi. Ona dediler ki:

- Zor durumda bulduğumuz o balığın yerine fakire para verebilirdik.

O dedi ki:

- Ben şu anda balığı sevdim, sevdiğim bir şeyi başkasına vermeyi daha çok severim.

Ebu Nuaym : Hidayetü'l -Evliyâ ( Beyrut-1997 ), 1/366-69; İbn Sa'd : et- Tabakâtü'l -Kebîr, 4/154-55.