- Ariyetlerde Zamani İcab Edib Etmeyen Haller (4.Cilt 2.Bölüm)

Adsense kodları


Ariyetlerde Zamani İcab Edib Etmeyen Haller (4.Cilt 2.Bölüm)

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Thu 18 March 2010, 07:38 pm GMT +0200
4.Cilt 2.Bölüm
Ariyetlerde Zamani İcab Edib Etmeyen Haller :

Ariyetlere Aid Dâvalar Ve Beyyineler

ONBİRİNCİ KİTAP.

MUKADDİME..

Hibelere Müteallik Bazı Istılahlar

(BİRİNCİ BÖLÜM)

HİBE AKDİNE DAİR UMUMİ MALÛMATI MUHTEVİDİR.

Hibenin Rüknü, İnikadı Ve Tamamiyyeti

Hibenin Ve Sadakanın Hükümleri :

Hibenin, Sadakanın Vasfı Ve Hikmeti Şer´iyyesi :

Hibenin Sıhhatinin Şartları :

İvez Şartiyle Yapılan Hibeler

Muşa An Vuku Bulan Hibeler

Borçların Hibe Ve İbrası

Kasırlara Yapılan Hibeler :

Marizlerin Hibesi

(İKİNCİ BÖLÜM)

HİBELERDEN RÜCUA, İBAHALARA VE BU BABDAKİ DÂVALARA MÜTEALLİK AHKAMI HAVİDİR.

Hibeden Rücua Mani Olmayan Haller

Hibeden Rücua Mani Olan Haller

Evlâda, Akribaya, Ahibbaya Verilen Hediyyeler, Yapılan Hibeler

İbaheye Ve İhlâle Dair Bazı Meseleler

Hibelere Müteallik Dâvalar, Beyyineler

ONİKİNCİ KİTAP.

MUKADDİME..

VAKIFLARA DAİR BAZI İSTILAHLAR HAKKINDADIR..

Vakıflara Dair Fıkhî İstılahlar

(BİRİNCİ BÖLÜM)

VAKIFLARA DAİR UMUMİ MALÛMATI MUHTEVİDİR.

Vakıfların Rükünleri, Hükümleri

Vakıflarin Sebebi, Hikmeti Teşriiyyesi

Vakıfların Nevileri Ve Tarihçesi

Vakıflarda Müstamel Kelimeler :

Vakıfların Sıhhatinde Şart Olan Şeyler

Vakıfların Sıhhatinde Şart Olmayan Şeyler :

Bazı Sahih Olub Olmayan Vakiflar :

Vakıflara Zikr Edilmeksizin Dahil Olub Olmayan Şeyler:

Hasta Olanların Yaptıkları Vakıflar :

Vakıfların Birer Akdi Lâzım Olub Olmaması Hususundaki İhtilâf.

Vakıflara Müteallik Umumi Kaideler :

Vakıflardaki Şartlara Riayet Lâzım Olub Olmaması

Vakıflardaki Şartların Tebdil Ve Tahsis Edilib Edilmemesi :

Vakıfların İstibdal Edilib Edilmemesi

(İKİNCİ BÖLÜM)

VAKIFLARIN MUHTELİF MEŞRUTUN LEHLERİ HAKKINDA UMUMİ MALÛMAT.

Vâkıfların Kendi Şahıslarına Meşrut Vakıflar :

Evlâd Ve Ahfada Meşrut Vakıflar

Nesle, Zürriyete, Ehli Beyte, Akaba, Varise Meşrut Vakiflar

Karabete, Akriba, Erham, Ensab, İyal Namına Meşrut Vakıflar

Cîran = Komşular Namına Meşrut Vakıflar

Fukaraya Meşrut Vakıflar

Uteka Ve Mevali Namına Meşrut Vakıflar

Fukahaya, Sulehaya, Guzata, Müessesatı Hayriyeye Meşrut Vakıflar

Ariyetlerde Zamani İcab Edib Etmeyen Haller :



264 - : Sabiyyi mahcur, bir şahsın malını ariyet olarak ahb istihlâk etse üzerine zaman lâzım gelmez. Çünkü o şahıs bu malı istihlâke maruz bırakmışdır. Fakat böyle bir çocuk başkasının malını rızası olmaksızın alıb itlaf etse zamin olur, îmam Ebu Yusüfe göre mahcur bir çocuk kendisine ariyet veya borç verilen veya satılıb teslim edilen bir malı itlaf etse üzerine zaman lâzım gelir.

265 - : Sabiyyi me´zun, kendi malını bir şahsa iare edebilir, çünkü bu iare ticaretin tevabiindedir, buna lüzum görülebilir. Fakat her hangi bir sabinin malını babası veya vasisi iare edemez. Çünkü bu bir teberrüı mahzdır. Bunların ise çocuğun malında teberrüa haklan yokdur. Binae­naleyh iare edib de telef olsa zamin olur. Ve bunları istimal eden müsteîr üzerine ecri misi lâzım gelir. Bunların mallarını hâkim de iare edemez. Bah­ri Raik, Dürri Muhtar.

Ammei meşayihin kavli böyledir. Bazı müteahhirine göre baba evlâdının malını iare edebilir, hâkim de yetimin malını ariyet verebilir. Hindiyye, Mültekit.

266 - : Bir kimsenin ariyet olarak alıb bir çocuğun boynuna yanında gözedici olmaksızın takmış bulunduğu gerdanlık çahnsa bakılır Eğer o çocuk üzerindeki eşyayı hıfza kadir ise zaman lâzım gelmez, amma kadir değilse muhafazasındaki taksirinden dolayı o kimseye zaman lâzım gelir.

267 - : Müsteîr, kendi teaddîsi veya taksiri sebebiyle telef veya zayi veya kıymetine noksan arız olan bir ânyetden dolayı zamin olacağı gibi böyle bir teaddîden veya taksirden sonra her hangi bir sebeple olursa olsun ariyet telef veya zayi olsa veya kıymetine noksan gelse bu halde de zamin olur. Çünkü âriyetde vifaka avdetle teaddî, taksir nihayet bulmuş sa­yılmaz. Bu teaddî veya taksirden dolayı müstaîrin yedi emaneti bir yedi gasbe tahavvül etmiş olacağından ariyeti sahibine olduğu gibi teslim edin­ceye kadar yedi zaman, yedi emanete münkalib olmaz.

Meselâ : müstaîr, iki günde varılacak bir mahalle ariyet hayvan ile bir günde varıb da hayvan telef olsa veya zayıflayıb kıybetine noksan gelse bu teaddîden dolayı kendisine zaman lâzım gelir.

Kezalik : muayyen bir mahalle kadar yalnız gidilmek üzere ariyet alı­nan hayvan ile o mahalle gidîlib de daha ilerisine tecavüz edildikden sonra hayvan kendi kendine telef olsa müsteîre zaman lâzım gelir, velev ki bilâ­hare muayyen mahalle avdet edilmiş olsun, çünkü muayyen mahalli tecavüz etmekle gâsıb olmuşdur. Böyle bir ariyet sahibine salimen red edilinceey kadar zamandan kurturulmaz. Bunda ittifak vardır. Hİndiyye.

268 - : Muayyen bir mahalle gidilib gelinmek üzere ariyet alman hay­van ile o mahal tecavüz edildikden sonra salimen o mahalle avdei eylese esah ve muhtar olan kavle göre müsteir, vediada olduğu gibi -zaman­dan berî olur. Binaenaleyh bu hayvan daha sonra teaddî ve taksir bulun­maksızın telef olsa müsteîre zaman lâzım gelmez. Hindiyye.

269 - : Bir yere gitmek üzere mutlak suretde ariyet alman bir hayvan ile oraya gidilib gelinebilir. Meselâ ; Bir kimse Istanbuldan Çekmeceye ka­dar bir hayvan istiare etse bununla oraya gidib gelebilir. Çünkü bu ariyetin sahibine reddi müsteîr üzerine lâzımdır. Müsteîr ise ancak bu gelmekle bu­nu red edebilir. Bir de iare bir teberru olduğundan bunda tesamüh carîdir. Binaenaleyh takyid bulunmadıkça bu hareket, bir teaddî sayılarak telef vu­kuunda zamanı icab etmez.

270 -: Muayyen bir mahalle gitmek üzere ariyet alman hayvan ile yol­lar müteaddid olunca müsteîr, âdet üzere, nâsın gidib geldiği yolların her hangisinden dilerse gidebilir. Amma mutad olmayan yoldan gidemez, gider de hayvan telef olursa zamin olur. Çünkü örf ile tayin, nas ile ´tayin gibidir.

Kezalik : Muîr, gidilecek yolu tayin etdiği halde müsteîr, başk abir yol­dan gidib de hayvan telef olsa bakılır : Eğer bu yol tayin edilen yoldan daha uzak veya gayri me´mun veya hilafı mutad ise müsteîre zaman lâzım gelir. Amma bu yol böyle değilse zaman lâzım gelmez. Çünkü bir §eye izin, onun misline ve madununa da izindir.

271 - : îarenin zaman veya mekân ile takyidi muteber olduğundan buna muhalefet zamanı mucib olur.

Meselâ : Üç saat binmek üzere ariyet alınan bir hayvana dört saat bini-lemez. Binilir de badehu telef olursa zaman lâzım gelir.

Kezalik : Bir mahalle gidilmek üzere ariyet alınan hayvan ile başka ma­halle gidilemez. Velev ki bu mahal daha yakın olsun.. Hilâfına hareket edilib hayvan ölür veya kıymeti azalırsa müsteîre tazmini icab eder.

Müsteîr, hayvana fazla saat binmekle veya onunla başka mahalle git­mekle beraber hayvanı hiç zarar isabet etmeksizin sahibine red ve teslim etse kendisine bu muhalefetinden dolayı bir ücret lâzım gelmez. Çünkü bu te­addî esnasında hayvan, müsteîrin zamanı altında bulunmuşdur. Zaman ile ücret ise içtima etmez. Sürretül´fetavâ, Miratı Mecelle, Gasb mebhasine müracaat!.

272 - : Muîrin tayin etdiği mahalle sehven muhalefet dahi zamanı mucibdir.

Meselâ : Bir kimse, Edirneye gitmek üzere hayvanını ariyet almak üze­re bir şahsa gönderdiği resulü bu şahısdan hata ederek hayvanı Çekmece­ye gitmek üzere ariyet almış iken o kimse bunu bilmiyerek bu hayvan ile Edirneye gitse de hayvan telef olsa veya kıymetine noksan gelse bunu za­min olur. Çünkü muîrin buraya gidilmesine müsaadesi bulunmamışdır. O kimse zamin olduğu şey ile resulüne rücu edemez. Fakat o kimse bu hayvan ile Çekmeceye gitse de hayvan telef olsa üzerine zaman lâzım gelmez. Çün­kü muîrin buraya gidilmesine rızası bulunmuşdur.

273 - : Müsteîr, bir nevi intifa ile mukayyed olan âriyetde bu intifam fevkine tecavüz edemez, amma bu intifaa müsavi veya ondan hafif surette tasarruf edebilir.

Meselâ : Şu kadar ağırlıkda buğday yüklemek için ariyet alman hayva­na o kadar ağırlıkda demir veya taş yükletilemez. Yükletilir de badehu hayvan telef olursa zaman lâzım gelir.

Kezalik : On kile buğday yerine on kile buğday ağırlığında saman yük­letilemez. Çünkü saman hayvanın arkasında daha çok yer kaplıyarak ona zarar verir.

Kezalik : Binmek için ariyet alınan hayvana yük yükletilemez. Fakat buğday için istiare olunan hayvana ana müsavi veya andan hafif bir yük, meselâ : arpa yükletilebilir. Ve yük için ariyet alınan hayvana binilebilir. Bu halde telef vuku bulsa zaman lâzım gelmez. Hindiyye. Bahri Raik, Reddi Muhtar Tekmilesi.

274 - : Bir kimse muayyen araziyi nadas etmek = sürüp hazırlamak için ariyet aldığı hayvan ile başka araziyi nadas etse de hayvan istimal es­nasında telef olsa zamin olur. Çünkü arazi nadas hususunda mütefavitdir. Binaenaleyh bunda tayin muteberdir. Haniyye.

275 - : Müsteîr, muîrin tayin etdiği mikdara muhalefet edib hayvana ziyade yük yüklemiş, meselâ : yüz kıyye yağ yerine yüz elli kiyye yağ tah­mil etmiş, hayvan da ölmüş olunca bakılır : Eğer hayvan bu yükün mec-muuna mütehammil bulunmuş ise müsteîr, yalnız ziyade mikdarı zamin olur. Ve eğer mecmuuna mütehammil bulunamamış ise tam kıymetini ödemesi icab eder.

Meselâ : On kile buğday yükletilmesine izin verilen bir hayvana on beş kile buğday yükletilmiş, hayvan da esasen bu on beş kileye mütehammil bulunmuş ise telefi halinde müsteîr, beş kile nisbetini, yani hayvanın kıy­metinin üçde birini zamin olur. Çünkü on kile yüklemeğe mezun bulunmuşdur.

Amma hayvan on beş kile götürmeğe mütehammil bulunmamış İse ta­mam kıymetini tazmin lâzım gelir. Hindiyye, Mir´atı Mecelle.

276 - : Ariyet hayvana müsteîr iie beraber başkası da redif olarak binse de hayvan telef olsa bakılır : Eğer hayvanın böyle iki şahsı taşımaya tahammülü bulunmuş ise müsteîr bunun yalnız yarı kıymetini zamin olur. Çünkü telef hâdisesi me´zun fi´l ile gayri me´zun fil neticesinde vuku bul­duğundan kıymet bu iki fi´le taksim edilir, me´zun fi´le isabet eden kıymet, heder olur. Amma hayvanın böyle iki şahsı .taşımaya tahammülü bulunma­mış ise müsteîr, bunun tam kıymetini tazmin eder.

Redif olan bir çocukdan ibaret olduğu atkdirde hayvan her ikisinin ağırlığına mütehammil bulunmuş ise telefi takdirinde yalnız çocuğun ağır­lığı nisbetinde zaman lâzım gelir. Meselâ : Müsteîr altmış, çocuk da yirmi kilo ağırlığında bulunsa hayvanın kıymetinin seksende yirmisini tazmin icab eder. Fakat mütehammil bulunmamış ise kıymetinin tamamını ödemek lâ­zım gelir. Hindiyye.

277 - : Bir mahalle gidilmek üzere ariyet alınan hayvan ile o mahalle gidilmeyib de ahırda tutulmakla hayvan telef olsa bazıfukahanın beyanına nazaran müsteîre zaman lâzım gelir. Çünkü hayvanın ahırda mahbus tutul­ması hayvana muzirdir. Bu hayvan ise zehab için iare edilmişdir. imsak için değil. Haniyye, Reddi Muhtar tekmilesi.

278 - : Bir hayvan veya elbise mekân itibariyle mutlak suretde ariyet almsa, meselâ : bir ay kullanılmak üzere ariyet ahmb da nerede kullanı­lacağı söylenilmese bu ariyet, alındığı belde içinde kullanılmaya hami olu­nur. Müsteîr, bunu o belde haricinde istimal edemez, eder de telef olursa zamin oiur. Vâkıât.

279 - : îarde müfid olan şarta riayet edilmemesi zamanı mucibdir.

Meselâ : Muîr, müsteîre hitaben «Sana ariyet verdiğim hayvanın yula­rını elinde tut, salıverme, hayvan ancak böyle zabt edilebilir» deyib o da «peki» dediği halde bir müddet sonra yularını salıvermekle hayvan hızlı yü­rüyerek düşüb telef olsa tazmini lâzım gelir. Reddi Muhtar tekmilesi.

280 - : Müsteîr, ariyet hayvanı sokakda terk ederek hanesine veya mescide girse de hayvan gözünden gaib oldukdan sonra zayi olsa hıfzındaki iksirinden dolayı üzerine zaman lâzım gelir. Gerek kapıya bağlamış olsun ´e gerek olmasın.

Amma hayvanı gözünden gaib olmayacak bir tarzda haricde bırakmış ise ziyamdan dolayı zaman lâzım gelmez. Çünkü bu takdirde taksir edilmiş ol­maz. Hızanetül´müftîn.

Nitekim müsteîr, sahrada ariyet hayvandan inib yularım imsak etdiği halde namaz kılmakla hayvan boşanarak gaib olsa müsteîre zaman lâzım gelmez. Çünkü bu hususda muteber olan, ariyeti göze görünmiyecek bir hal­de bırakmanıakdır. Hindiyye, Zahiriyye.

281 - : Müsteîrin mer´aya, yani otlağa salıverdiği ariyet hayvan telef olsa bakılır : Bulunduğu yerde ariyet hayvanların mer´aya salıverilmesi âdet ise zaman lâzım gelmez, âdet değilse veya âdet, müşterek ise, yani : mer´aya salıverilmesi de verilmemesi de mutad ise zaman lâzım gelir. Bahri Raik.

282 - : Müsteîr, ariyet malı Önüne koyub oturarak uyuşa da o mal çahnsa üzerine zaman lâzım gelmez. Bu hal gerek seferde ve gerek ha-zerde vuku bulsun müsavidir. Amma muztacian = yan üstü uyumuş olursa bakılır : Bu hal, hazerde vuku bulmuş ise zaman lâzım gelir, seferde vuku bulmuş, ise zaman lâzım glemez. Ariyet başı altında bulunmuş olduğu tak­dirde de muhafazasında taksir etmiş sayılmayacağından üzerine zaman te­veccüh etmez. Hindiyye. Kınye.

283 - : Bir kimse, bir yere gitmek üzere ariyet aldığı hayvanın, yula­rını elinde tuttuğu halde kır bir yerde uykuya dalsa da bir şahıs tarafından yuları kesilerek hayvan çahnsa o kimseye zaman lâzım gelmez. Çünkü mu­tad hıfzı terk etmiş sayılmaz. Fakat yuları uzatılarak kesilecek bir tarzda tutmuş, hırsız da bunu uzatıp kesmiş bulunursa zaman lâzım gelir. Çünkü yuları bu tarzda tutmak haycanı tazyf demekdir.

Maamafih denilmişdir ki : bu, yan üstü yatıp uyuduğu takdirdedir. Otu­rarak uyumuş olunca her halde zaman lâzım gelmez. Nitekim hayvanı önün­de bulundurub yularını tutmaksızın oturarak uyuduğu takdirde de zaman lâzım gelmez. Haniyye.

284 - : Bir kimse, âriyeten içinde oturduğu hanenin ocağında mutad-dan ziyade ateş yakmakla hane muhterik olsa üzerine zaman lâzım gelir. Fetavâyi Abdirrahim.

285 - : Bir kimse ariyet aldığı libası veya sargıyı veya kılıcı sahibinin izni olmaksızın ahb sefere çıksa telefi takdirinde zamin olur. Fakat ârıye aldığı çadırı, mahfeyi ahb sefere çıksa zamin olmaz. Hindiyye, Fusuli diyye.

286 - : Bir kimse, ariyet aldığı destereyi ağaç keserken iki parça olsa zamin olmaz. Fakat sahibinin izni olmaksızın demirciye verib birleştirse sahibinin hakkı münkati olur, onun kırık olduğu haledeki kıymetini zamin olur. Veciz.

287 - : Bir kimsenin içinde yemek pişirmek için ariyet aldığı kab, ate­şin üstünden kaldırırken veya odadan çıkarırken elinden düşerek kırılsa -sahih olan kavle göre -tazmini lâzım gelmez. Hindiyye, Kınye.

288 - : Müsteîr, elinde bulunan ariyeti bir yerde unutarak bırakıb git­mekle zayi olsa zamin olur. Sıraciyye.

289 - : Müsteîr, ariyet kitab elinde zayi olduğu halde muîrin talebi üzerine kitabı kendisine red edeceğini va´d etse de bilâhare zayi olduğunu -haber verse sözlerindeki tenakuza mebni bu kitabı tazmin etmesi lâzım gelir.

Fakat bazı fukahaya göre müsteîr, eğer o kitabın bulunmasından ümi­dini kesmemiş ise zamin olmaz. Mecmaüzzamanat.

290 - : Bir kimse, ariyet aldığı kitabda hata görürse sahibinin razı ola­cağını bildiği takdirde ıslah edebilir. Terk ederse asim olmaz. Bundan Kur´anıkerîm müstesnadır. Onun yazısında bir noksan bulunursa münasib bir yazı ile ıslahı vacib olur. Eddürerül´muhtar.

291 - : Bir kimse, kendisiyle başaksı arasında müşterek, olan bir malı şerikinin izni olmaksızın bir şahsa ariyet verib de onun elinde telef olsa şe­rikinin hissesini zamin olur. Abdurrahim Fetavâsı.

292 - : Bir çocuk diğer bir çocukdan kendisine aid olmayan bir malı, meselâ : bir sanat âletini ariyet ahb da elinde telef olsa bakılır ; bunu ve­ren çocuk -ticarete -mezun ise kendisine zaman lâzım gelir. Müsteîr olan çocuğa lâzım gelmez. Amma mahcur ise mal sahibi muhayyerdir; malını dilerse müsteîr olan çocuğa ve dilerse muîr olan çocuğa tazmin etdirir. Haniyye.

293 - : Ariyet hakkındaki teaddî,. müsteîr tarafından değil de başkası tarafından, meselâ : Müsteîrin oğlu cihetinden vuku bulsa zaman, bu teaddî eden şahsa teveccüh eder.

294 - : Bir kimsenin mahcur kölesi, bir şahısdan ariyet aldığı bir şeyi istihlâk etse tazmini o kölenin azad edilmesine tevkif edilir, yoksa o kimseye zaman gelmez. Ali Efendi Fetavâsı.

295 - : Mütegallibeden bir kimse, ariyeti müsteîrin veya hizmetkârı­nın elinden tegallüben ahb müsteîr bunu defa kadir olmasa üzerine zaman lâzım gelmez. Netice.

Kezalik : Müsteîrin hanesi yanıb içindeki ariyeti tahlis mümkün olmasa üzerine zaman lâzım olmaz. Abdurrahim Fetavâsı.

Kezalik : Ariyet sefine, fırtınadan batsa veya ariyet hayvan yolda kuttaı tarik tarafından alınsa müsteîre -teaddîsi bulunmadıkça -zaman lâzım gelmez. Feyziyye.

296 - : Bir malın bir şahsa ariyet verilmesini tavsiye eden, meselâ o şahsın müstakim bir kimse olduğunu söyliyen zata o malın iare edilib bilâ­hare itlaf edilmesinden dolayı bir zaman teveccüh etmez, Abdurrahim Fe­tavâsı.

297 - : Müsteîr, ariyeti bir emine îda edebilir. Badehu ariyet müstev da´ın elinde teaddîsi ve taksiri bulunmaksızın telef olsa tazmini lâzım gel­mez. Çünkü cevazı şer´î zamana münafidir.

Meselâ : Bir mahalle gidib gelmek üzere ariyet alınan bir beygir, oraya varıldıkda birisine vedia bırakıldıkdan sonra kendi kendine telef olsa müs­teîre zaman lâzım gelmez. Meğer ki muîr, kendisini îda´dan nehy etmiş ol­sun. Müfta bih olan budur.

Fakat bazı fukahanın tashihine göre müsteîr, me´zun olmadıkça ariyeti başkasına îda´ edemez. Bu kavle nazaran müsteîr, ariyeti bir ecnebi ile muîre gönderdiği halde ariyet, kablelvusul telef olsa müsteîre zaman lâzım gelir. Çünkü o ecnebiye îdaa salâhiyeti yokdur, Mecmaül´enhür, Dürri Muh­tar, Ali Efendi.

298 - : Müsteîr, muîrin izni olmaksızın ariyeti başkasına icar veya ter hin edemez. Çünkü icar ile terhin, iarenin fevkinde olduğundan bir şey kendi mafevkini müstelzim olmaz.

Ve bir kimse bir beldedeki borcuna rehn bırakmak üzere ariyet aldığı inalı başka beldedeki borcuna terhin edemez. Eder de ariyet telef veya zayi olursa müsteîre zaman lâzım gelir. Çünkü şarta muhalefet etmiş olur,

299 - : Müsteîr, ariyeti muîrin izni olmaksızın başkasına icareye ver­mekle telef olsa muîr muhayyerdir : Dilerse ariyeti müsteîre tazmin etdirir. Müsteîr artık müstecire rücu edemez. Çünkü zaman ile ariyet malik olmuş olacağından âdeta kendi malını icareye vermiş gibi olur. Ve teaddîsi, taksiri olmayan bir müstecire rücu edilemez. Şu kadar var ki bu, bir gasb şeklinde vuku bulmuş olacağından müsteîr bunun kira bedelini tesadduk etmelidir, imamı Âzam ile imam Muhammedin reyleri bu veçhiledir. Muîr dilerse bu­nu müste´cire tazmin etdirir, o da bunun ariyet olduğunu bilmemiş ise müs­teîre rücu eder. Çünkü aldanrmş olur. Amma bilmiş ise rücu edemez. Mec­maül´enhür, Mir´atı Mecelle.

300 - : Müsteîr, ariyeti bilâ izin icareye verince bu bir icarı fuzulî olub muîr, muhayyer bulunur. İcazet şartları mevcud olduğu takdirde ica­zet verirse icar, nafiz ve muteber olur. icazet vermediği takdirde ariyeti mevcud ise aynen istirdad eder.

301 - : Müsteir, ariyeti sahibinin izni olmaksızın rehn verdikde bu, bir rehni fuzulî olub muîr muhayyer bulunur. Rehne icazet verirse tamam ve nafiz olur. icazet vermezse ariyeti mevcut ise aynen istirdad edebilir. Te­lef veya zayi olmuş ise bunu dilerse müsteîre ve dilerse mürtehine tazmin etdirir. Müsteîre tazmin etdirince rehnin böyle başkasına fuzulî olarak rehn verildiği zamandaki kıymeti muteber olur. Bu halde müsteîr, bu ariyet mala zaman sebebiyle malik olmuş olacağından kendi malını terhin etmiş sayılır. Binaenaleyh mürtehin hakkında rehn hükmi cereyan eder, mukabilinde borç sakıt ulur. Muîr, bunu mürtehine tazmin etdirdiği takdirde mürtehin bunun­la râhin olan müste´re rücu edemez, mürtehin, rahinin müsteîr olduğuna vâkıf olsun olmasın müsavidir. Çünkü bu takdirde mürtehin bu zaman ile rehne mâlik bulunmuş ve bu rehn, kendi malı olmak üzere telef olmuş olur. Bu halde kendi alacağım rahinden ister. Zira bu alacağa mukabil rehn ol­madığı tebeyyün etmiş bulunur. Reddi Muhter tekmilesi.

302 - : Terhin için ariyet alınan mal, mürtehinin elinde borcun tediye sinden sonra helak olsa mürtehin, rahinden borç namına kabz etdiğini ra-hine red eder, râhin. de bu mikdarı muîre verir. Mecmaüzzamanât.

303 - : Rehn verilmek üzere ariyet alınan mal, mürtehine teslim olun-dukdan sonra henüz borç tediye edilmeden veya tediye edildiği halde mür­tehinin elinde telef olsa müsteîr olan rahin üzerine zaman lâzım gelmez. Çünkü mutlak suretde iare edümişdir. Fakat borç tediye edilir edilmez ari­yetin muîre iadesi meşrut bulunmuş olursa buna muhalefet zamanı icab eder. Şöyle ki : Borç ödendiği halde ariyet sahibine red edilmez de telef olursa tazmini lâzım gelir. Çünkü bu halde iare muvakkat olmuş olmakla kayd, muteber bulunmuşdur. Bahri Raik, Reddi Muhtar tekmilesi.

304 - : Bir kimse bir zata rehn vermiş olduğu yüzüğünü o zatın tezey-yün için parmağına takmasına müsaade vermiş olsa da bu yüzük o zatın parmağında iken gaib olsa mukabilinde borç sakıt olmayıb alâ hâlihi kalır. Çünkü bu halde yü2ük ariyet bulunmuş olur. Fakat yüzük parmağından çıkarıldıktan sonra zayi olsa mukabilinde borç sakıt olur. Zira bu halde reh-niyyete avdet eder. Bir de yüzüğü şahadet parmağına takması emr olun­muş olsa telefi takdirinde borç sakıt olur. Çünkü bu veçhile emr, yüzüğü hıfz içindir, yoksa onunla intifa için değildir. Haniyye.[1]



Ariyetlere Aid Dâvalar Ve Beyyineler



305 - : Müsteîr, ariyeti muîre reddettiğini iddia, muîr de inkâr etse söz maalyemîn müsteîrindir. Çünkü emindir, zamanın lüzumunu münkirdir, bu iddiasını isbata mecbur değildir. Fakat müsteîr, ariyeti red etdiğini iddia ve isbat etdiği halde muîr de ariyetin müsteîr elinde teaddîsile telef olduğunu dâva ve isbat eylese muîrin beyyinesi tercih olunur. Vecîz. Çünkü hilafı zahiri müsbit olan beyyine müreccahdır.

306 - : Müsteîr, ariyetin elinde telef olduğunu hali sıhhatinde veya hali marazında iddia, muîr de teaddî veya taksir vukuunu dâva etse söz maalyemîn müsteîrindir. Çünkü o emindir.

307 - : Bîr kimsebir şahsın bir malını istimal etdikten sonra bunun kendisine ariyet verildiğini iddia, o şahıs da bunun ana İcareye verilmiş bulunduğunu dâva etse söz o kimsenin olur. Çünkü ücreti münkirdir. Hin-diyye.

308 - : Müsteîr, kendisine verilen hayvanın ariyet olub teaddîsi ve tak­siri olmaksızın telef olduğunu iddia, sahibi de bunun kendisinden gasben alındığını dâva etse müsteîr o hayvana binmemiş ise zamin olmaz. Hindiyye.

309 - : Müsteîr, ariyet hayvana teaddîde bulundukdan sonra bunu muî­re salimen reddetdiğini iddia, muîr de bunun teaddî vuku bulduğu esnada telef olduğunu dâva etse muîrin beyyinesi tercih olunur.

310 - : Müsteîr, âriyetde zamanı icab eden bir fi´li, muîrin izniyle yap dığım iddia etdikde bakılır: Muîr, bunuikrar ederse zaman lâzım gelmez. İn kâr ederse müsteîrden iddiasına beyyine istenir, ikame ederse zamandan kurtulur, ikame edemesse muîr tahlif olunur. Muir, yemin ederse müsteîre zaman lâzım gelir. Yeminden nükul ederse zaman lâzım gelmez. Reddi Muhtar tekmilesi.

311 - : Müsteîr, ariyeti istirdad için kendisine muîrin emr etdiğini söy-liyen bir şahsa verdikden sonra muîr, o şahsa bu veçhile emr etmiş oldu­ğunu inkâr etse bakılır : Müsteîr, bu emri isbat ederse zamandan kurtulur. İsbat edemezse söz malyemîn muîrin olur. Bu halde o veçhile emr etmediği­ne yemîn edince müsteîr ariyeti zamin olur. Ve müsteîr zamin olduğu §eyin misliyle o şahsa rücu edemez. Çünkü onu tasdik etmişdir. Muîrin inkârı, müsteîr hakkında bir zulm demekdir, mazlum ise başkasına zulm edemez.

Fakat müsteîr, o şahsı tasdik ve tekzib etmemiş ve yahut tasdik etmekle beraber zamanı şart koşmuş ise ona verdiği ariyeti tazmin etdirebilir.

312 - : Muîr ile müsteîr, ariyet malın kıymetinde ihtilâf etseler beyyi ne muîrin, söz ise maalyemîn müsteîrindir.

313 - : Muîr ile müsteîr, iareye aid zamanda, mekânda, mesafede ve­ya nev´i intifa ile takyid ve ıtlakda ihtilâf etseler söz maalyemîn muîrin olur. Cevahirülfıkh. Çünkü muîr, mal sahibi olduğundan malının menfaati­ni, başkasına ne veçhile temlik etdiğini daha iyi bilir. Bir de asıl iarede söz muîrin olduğu gibi sıfatında da onundur.

314 - : İstiare, temellük iddiasına manidir.

Binaenaleyh bir kimse, bir şahısdan ariyet isteyib aldığı araziyi bir kaç sene zabt etdikden sonra o şahıs, bu araziyi istirdad etmek isteyince : «Bu arazi istiareden evvel benimdir» diye dâva etse mesmu olmaz. Abdurrahim Fe ta vâsi. Çünkü tenakuzda bulunmuş olur,

315 - : Müsteîr, yalnız araziyi, üzerine bina yapmak veya ağaç dikmek üzere istiare etmiş olduğunu ve binaenaleyh üzerindeki binaların veya ağaçların kendisine aid bulunduğunu iddia, muîr de bu araziyi üzerindeki ebniye ve eşçar ile birlikde iare etmiş olduğunu dâva etse söz muîr in olur. ikisi de beyyine ikame edecek olsa mu îr in beyyiııesi tercih olunur. Ilindiyye.

316 - : Rehn verilmek üzere istiare olunan bir mal, daha rehn verilme­den veya rehnden fek edildikden sonra müsteîrin yanında telef olsa zaman lâzım gelmez. Bu cihetle aralarında ihtilâf zuhur edib muîr, ariyetin mür-tehin yanında helak olduğunu veya kıymetine noksan geldiğini dâva, müs­teîr de daha rehn verilmeden veya rehn verilib badehu fek edildiğinden sonra kendi yanında helak olduğunu veya kıymetine noksan geldiğini iddia etse söz maalyemîn müsteîrin olur. Mecmauzzamanât.

317 - : Âriyetden ne mikdarının rehn verilmesine muîrin müsaade et-diği hususunda ihtilâf olunsa söz muîrin olur. Çünkü aslını inkâr da sÖx muîrin olduğundan vasfını inkârda da söz onundur. Mecmauzzamanât.

318 - : Ariyet verilib telef olmuş olan bir mala bir müstahik çıkıb bu malın kendisine aidiyetini isbat edince «Bunu başkasına satmadığına veya bağışlamadığına» dair kendisinden beyyine talcb edilemez. Fakat muîr, bu malın müstahik tarafından kendisine satıldığım veya bağışlandığını, veya başkasına iare edilmesine izin verildiğini bilâ beyyine iddia ederse müsta-hikka yemin tevcih olunur. Yumindun nükûl ederse nıuîre kıymetini üiznıin etdiremez. Reddi Muhtar tekmüesi.

319 - : Bir kimse kızına emsali veçhile cihaz verdikden sonra bunların ariyet olduğunu inkâra mukarin iddia etse bakılır : Eğer bir babanın bu kabil şeyleri temlik suretiyle vermesi muttarid suretde örf ve âdet ise ari­yet hakkındaki sözü kabul olunmaz. Çünkü zahiri hal kendisi mükezzib ol­muş olur. Fakat Örf ve âdet böyle değilse veya bu hususda örf, muttarid olmayıb müşterek olursa, yani : bazan öyle bazan böyle olursa söz o kimse­nindir. Nitekim öyle bir kıza verilecek cihazdan fazla eşya verilmiş olunca da söz babasımndır.

Ana ile sair velîler de bu hususda baba gibidirler.

320 - : Bir müteveffanın zevcesi elinde bulunan eşya hakkında ihtilâf vuku bulub zevce, bu eşyanın kendisine müteveffa tarafından hali hayatın­da hibe edilmiş olduğunu iddia, vârisler de ariyet verilmiş olduğunu dâva etseler söz varislerin olur. Abdurrahim fetavâsı.

321 - : Müsteîr, mücehhilen, yani : ariyetin halini beyan etmeksizin vefat etse varisleri de bunu bilmeseler ariyet mal, vediada olduğu gibi te-rikesinden tazmin edilir.

(Bu babda Hanbelî fukahasının bazı akvali :

(1) : Muîr ile müsteîr, ariyetin reddedilib edilmediğinde ihtilâf etseler söz maalyemîn reddi inkâr eden muîrindir. Çünkü asi olan ademi reddir. Nitekim borçlu borcunu eda etdiğini iddia etse söz bunu inkâr eden alacak­lınındır.

(2) : Bir malın sahibi iare dâvasında, kabızı da vedia iddiasında bu­lunsa söz maalyemîn sahibinindir. Bu halde mal telef olmuş ise bunun kıy­metine müstahik olur, ücret lâzım gelmez.

Bilâkis sahibi vedia, kabızı da iare iddiasında bulunsa söz yine sahibi­nindir. Bu suretde kabız, intifamın ücretini zamin olur ve malı mevcut ise red eder, değilse kıymetini de zamin olur.

(3) : Bir malın maliki ile kabızı = zilyedi arasında ihtilâf zuhur edib maliki icare, kabızı da iare iddiasında bulunsa bakılır : eğer henüz akd edil­miş, o mal da mevcud bulunmuş ise söz maalyemîn kabızmdır. Çünkü asi olan, akdi icarenin ademidir. Bu takdirde o mal mâlikine red olunur. Ve eğer bir ücret alınabilecek kadar bir müddet geçmiş ise bu müddet husu­sunda söz yeminiyle malikindir. Bu halde ecri misle müstahik olur. Mütebaki müddet hakkında söz mâlikin değildir. Çünkü asi olan, akdin ademidir. O mal telef olmuş bulunduğu takdirde ise kıymetini mütalebeye mâliki müsta­hik olmaz. Zira zamanı iskat eden akdi icareyj ikrar etmişdir. iare iddia­sında bulunan şahsın sözü ise mâlikin bu ikrariyle merdud bulunmuşdur.

(4) : Bir araziyi bir kimse ariyet olarak zer etdiğini, sahibi de kira ile ekmiş bulunduğunu iddia etse söz sahibinin ulur.

(5) : Bir malın mâliki ile kabızı ihtilâf edib maliki iare, kabızı da ica­re iddiasında bulunsa bakılır : Eğer o mal telef olmuş ise söz mâlikindir. Çünkü başkasının malını zabtda asi olan zamandır. Hanbelüere göre me´-curun telef olması zamanı mucib olmadığı halde ariyetin telefi zamanı mu-cibdir. Nitekim evvelce de yazılmışdır.

(6) : Bir malın sahibi gasb iddiasında, kabızı da iare veya icare iddia­sında bulunsa bakılır : Bu ihtilâf hemen akdin akabinde vuku bulmuş, o mal da mevoud bulunmuş ise bunu sahibi istirdad edebilir, başka bir şey alamaz. Fakat bu ihtilâf, ücret alınabilecek kadar bir müddet geçdikden sonra vaki olmuş ise söz yine maalyemîn mâlikindir. Bu halde kabız üzeri­ne ecri misi lâzım gelir.

Bu mal, telef olmuş olduğu takdirde de söz yine maalyemın mâlikin olub hem ecri misle hem de o malm kıymetini tazmin etdirmeğe müstahik olur. Keşşaf ül´kına´.)[2]