meryem
Tue 8 February 2011, 07:26 pm GMT +0200
An
An'I dilciler bir sınırlama yapmaksızın şimdiki zamana ad olarak kullanmışlardır. Şimdiki zaman ise, içinde bulunulan vakittir. Bu manada "an" zaman zarfı olup, geçmiş ve geleceği birbirinden ayıran sınırdır [751]. An'ı saat kelimesiyle açıklayanlar, sözün söylendiği an'ı dikkate alarak böyle bir açıklama yapmaktadırlar. Buradaki saat, hiç şüphesiz bir saatlik süre değil, anın müradifi olarak içinde bulunulan zamandır [752]. An'ın zamanla münasebeti hususu çalışmanın birinci bölümünde tartışılmıştır. Burada tekrar o tartışmaya girilmeyecektir. Ancak an'ın bir sınır olduğunu tekrar ermek gerekir. An'ın zaman olup olmadığı ise tartışma konusudur. An'ı zaman olarak kabul etmeyen görüşe karşı, onu zaman olarak değerlendirenler de olmuştur [753]. Tefsirlerde an geçmiş ile gelecek arası, belirleyici [754] ayırıcı bir sınır olarak [755] açıklanmıştır. İbn Sînâ da an'ı geçmiş ile geleceğin kendisinde müşterek olduğu "mevhum bir uç" olarak açıklamaktadır [756].
Kur'ân'da sekiz yerde geçen "an" kelimesinin, mezkur açıklamalar ışığı altında bir dönüm noktası olduğu söylenebilir.
Kur'ân'da geçen "an" kelimesinin ortaya koyduğu zaman, geçmiş değildir, gelecek te değildir, ancak, kökü Maziye bağlı, geleceğe ışık tutan bir sınırdır (Nisa, 18; Enfâl, 66, Yûnus, 51, 91; Yûsuf, 51; Cîn, 9). Bakara sûresinin 71. ayetinde geçen "işte şimdi gerçeği anlattın" ayetindeki şimdi, öncesini sonrasından ayırmaktadır. Söz konusu ayette geçen "an" hakkında İbn 'Aşûr'un "şimdi" [757] şeklindeki açıklaması bunun çok açık delilidir. Bakara sûresinin 187. ayetinde "an" ile geçmişte oruçlu için, mevcut olan geceleri hanımlar ile cinsel ilişki yasağı kaldırılıp; yerine gelecekte böyle bir ilişkinin helâl olduğu hükmü getirilmiştir [758]. Bu nedenle "an" kelimesinin etkisi geçmişi yürürlükten kaldırırken geleceği yürürlüğe sokmaktadır. Bir başka ifade ile "an" ile bir hükmün ömrü sona ererken; bir başka hükmün doğumu gerçekleşmiş olmaktadır. Nesh olayına da bu açıdan bakılabilir.
Kur'ân'da "an" kelimesinin ortaya koyduğu mana, geçmiş olmaya, gelecekteki her nokta da "an" olmaya namzettir. An'ın kendisi ayırıcı bir sınır olduğu halde başkaları tarafından parçalanıp sınırlanamaz [759]. An'ın müradifi olarak yevm kelimesi, zaman kavramı içerisinde kozmolojik olmanın çok ötesinde pratik kullanıma mal olmuştur. Yevm kelimesi, asıl manalarından olan kevn manasına alındığında ise varlığın tamamı an'a kodlanmış olur. Böylelikle varlık her an yok olur ve tekrar yaratılır. Bu yüzden her şey, zamanın her anında Allah'a bağlıdır[760].
Dilimizdeki her an, her dakika, her gün gibi ifadeler, zaman kavramı içerisinde etken ifadelerdir. Zaman kavramının kozmolojik ölçeğe bağlı olarak ifadeye ulaşan bütün ölçümleri, an'ın karşıtıdır. Bu ise an'ın ebed, ezel, huld gibi kozmolojiyi aşan, yaratılış öncesini ve uhrevi hayatı birleştiren, sadece Allah isminin bîr tecellisi olarak kozmoloji öncesi, kozmoloji, kıyamet, ba's, haşr, mizan ve hesapla geldiği noktaya rucû' ederek ebediyetle birleşip, Allah isminin manyetik alanında olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyar. Bu manada rucû', an'ın vasıtası; ezel, çıkış ve hareket noktası; ebed ise rucû'un gerçekleşmesi, kendine dönüş, kendinde devam etmedir. Ezelde var olan "an", böyle bir yolculukla ebed ismiyle tekrar ezele döner. Ezelin çıkışı, harekete geçişi olmasaydı "an", rucû' ve ebedden bahsedilemezdi.
Mü'min sûresinin 82. ayetinde uzun süre ve bu süredeki birikimin, an'ın getirdiği belâya yenik düşmesiyle an'ın zamanın her ölçeği üzerindeki hakimiyeti ve kahredîciliği anlatılmaktadır. Şu halde imar, tedrîcî; asırlar içerisinde inşa edilen medeniyetlerin çöküşü, yıkım, ölüm, azab, fena, kıyamet ise anîdir. An'ın varlığını bilip kabul ede ede, onu ararken bulamamanın hüznü ve endişesi, her an insanla beraber olan bir duygudur. [761]
[751] el-Ceuherî, V, 2076; ez-Zebîdî, IX, 131-133; İbn Manzûr, XIII, 40-43.
[752] el-Ferâhîdî, VIII, 404.
[753] Aristoteles, s. 185; İbn Sînâ, en-Necât, s. 118; el-'Atî, s. 54, 98.
[754] el-Kurtubî, I, 309.
[755] ez-Zeccâc, I, 153; el-Kurtubî, I, 309.
[756] el-'Âti, s. 54.
[757] İbn 'Âşûr, Muhammed et-Tâhir, Tefsîru't-Tahrîr ve't-Tenvîr, Tunus, ts., I, 556.
[758] Yazır, I, 670-671.
[759] Demirci, DİA, XV, 128-129.
[760] Nasr, İslâm Kozmoloji Öğretilerine Giriş, s. 256.
[761] Dr. Faiz Kalın, Kur’an’da Zaman Kavramı, Rağbet Yayınları: 190-192.