- Rus İşgali Altında

Adsense kodları


Rus İşgali Altında

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Rüveyha
Sat 18 October 2014, 07:20 pm GMT +0200
Rus İşgali Altında


Yusuf Yavuz | Mart 2013 | BİNBİR DAMLA   


Bulgaristan’da Eski Zağra müftüsü olan Hüseyin Râci Efendi (ö.1902), 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde yaşanan zulümleri anlatırken diyor ki:

Temmuz’un (Rûmî) onuncu (22 Temmuz 1877) pazar günü öğle vaktinde, Rusyalılar Kızanlık cihetinden gelip Boğaz’ı tuttular. Şehrin kuzeyinde Bademlik denen mesire yerinde karargâh kurdular. Kumandanları olan Gurko, müslümanların ileri gelenlerinin Bademlik köşküne huzuruna getirilmelerini emreylemiş. Hükümet erkânı ve memleketin büyükleri yanına vardıklarında sert bir tavırla, iki saate kadar bütün silahların toplanmasını, aksi halde kasaba (Zağra)’nın topa tutulacağını ihtar etmiş.

Kiliselerden hiç durmadan çanlar çalınır ve köşe başlarında silahlar toplanırken, ben de evime giderek evlad ü iyalimin ve komşuların helecanlarını (kalp çarpıntılarını) mümkün mertebe teskin etmeye çalıştım. Çocukların sokağa çıkmalarını men ettim. Üzüntümden evde duramadım. Yakınımızda rüşdiye mektebine giderek gizli bir yerden düşmanın yaptıklarını seyretmeye başladım.

Düşman, Kızanlık kapısından beş on süvari Kosak (Ruslaşmış dönek), komiteciler, askerler ve birkaç bin Balkanlı Bulgar çapulcusu ile şehre girdi. Rüşdiye mektebi yanındaki cami-i şerifin meydanında toplanmış silahları derhal Bulgarlar paylaştılar.

Sokaklara çıkmak imkansız, herkes evinde mahsur ve şaşkın… Bulgar sarhoş ve azgınlarının sokaklarda serbestçe dolaşıp attıkları naralar ise yürekleri kan ağlatır. Biz bu halde perişan ve çaresiz düşünürken, mahallede yine bir gürültü ve feryat koptu: “Kapılar kırılıyor, evlere giriyorlar!” diye bağrışarak komşular bizim avluya doluştular. “Bizi Emin Paşa’nın konağına götür” diye yola düştüler.

Bu Emin Paşa kasabada zengin ve itibarlı idi. Hatırı gözetilir ve konağına taarruz olunmaz diye tahmin edilirdi. Heyhat! Halbuki beygir almak ve silah aramak bahanesiyle kapısına gelen giden Bulgar ve Kosakların ardı arkası kesilmedi. Devlet ve millet hizmetinde kullanılmak üzere, istiladan önce bütün kasabada sekiz on beygir bulunamamış iken, Moskof istilasında yedi yüzden fazla binek ve araba hayvanı toplandı. Dosttan esirgenenleri düşman kahren ve cebren aldı.

Hüseyin Râci, Zağra Müftüsünün Hatıraları (haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İst. 2007), s.107-114.

Hicret Faciaları

Hüseyin Râci Efendi anlatıyor:

O gün (Eski Zağra’dan) hicrete kalkışan ahali, sanki başına gelen felaketlerle çıldırmış gibi: “Artık biz gidiyoruz, bize ev mülk lazım değil!” diyerek her tarafı ateşe verdiler. O gece bizim fakirhane ve civarı, bütün çarşı, büyük saat kulesi, kenar mahalleler alev içinde yanmakta, yer yer tüfekler patlamaktaydı. Garip değil mi ki, şu manzaradan müteessir ve müteessif olanlar pek az idi. Perşembe sabahı ahaliden söz sahipleri toplanarak müşavere ettiler. Kimi Çırpan’a, kimi Edirne’ye gidilmesini ileri sürdü, hayli konuşuldu.

Eyyam-ı Bahur’un (Ağustos başı) şiddetli sıcağı, yolların tozu, suyun azlığı, yolculuğun garipliği ve üzüntüsü o derece idi ki, çekilen mihnet ve meşakkati anlatabilmek imkan haricidir. Âlâ faytonlarda bile incinen, sünbülî (güneşsiz) havada bile şemsiyesiz gezmeyen, gölge arayan nazenin hanımlar beyler toz toprak içinde, kızıl güneşte yürür, omuzlarında yük çeker, öküz koşup araba yederler idi. Çünkü servet ü sâmanı (zenginliği), kadr ü itibarı cümleten mahv ü zail olmuş; eski hizmetkârlar dağılıp efendilerini tek başlarına bırakmışlardı.

Birkaç yüz seneden beri ecdaddan hanedan olan, yalnız mutfak takımını kırk elli araba kaldırabilen Emin Paşa ve emsali belde eşrafı, bir çekmece ile en çok bir araba eşya alabildiler. Bütün emlak ve servetleri mahvoldu. İhtiyarların, hasta ve sakatların sürüne sürüne gitmeleri, ailesini kaybedenlerin yol üzerinde şaşkın şaşkın ağlamaları gönülleri dilhûn (içi kan ağlayan) ediyordu.

Kasaba insanı, çoğu araba koşmak ve kullanmak bilmediklerinden, adım başında araba kırıldığı ve kırılanları yapacak adam bulunmadığı için yol alınamadı. Dokuz saat mesafede bulunan Karapınar’a ancak üç günde varılabildi.

Fetih tarihinden 1294 (Rûmî) yılına kadar beş yüz yirmi dokuz sene imarına gayret sarfedilen o eşsiz şehir, o mamur ve münbit Eski Zağra, on bir gün içinde mahv ü heba olarak, kabristana ve haşir meydanına döndü! Rus elinde bulunduğu on gün zarfında, aslı Bulgar olan Kosak ve intikamcı bölüklerinin eza ve hakaretle idam ettikleri ve öldürdükleri müslümanların sayısı, kasabanın içinde bin beş yüz ve köylerde bin sekiz yüz olarak tahmin edilmiştir.

Zağra Müftüsünün Hatıraları, s.180-182.

Bulgar Mezalimi


Hüseyin Râci Efendi hatıralarında diyor ki:

Eski Zağra kazasının Bükülmek köyü müslüman ahalisinden iki yüz on iki kişi katlolundu! Zahire taciri Yanko adında bir habis, Bulgarlar’a verdiği talimat gereğince, yüz iki kişi seçilip samanlığa ve yüz on kişi de cami ve mektebe hapsedilmiştir. Bunlar üç gün mahpus tutulduktan sonra, dördüncü gün samanlığın etrafına çalı çırpı yığılarak gazla ıslatılmış. Müslümanlar durumu anlayarak derhal samanlık kapısını zorla açıp dışarı fırlamışlarsa da samanlığın etrafını sarmış olan silahlı beş yüz Bulgar eşkiyası, bunlara ateş açarak birkaçını öldürmüş ve çoğunu yaralamışlar.

Yaralıları ve dışarı çıkanları tekrar samanlığa doldurup her taraftan ateşe vermişler. Biçareler feryatlar ederek, birbirlerine sarmaşıp helalleşerek cayır cayır yanmışlar! O sırada Bulgar melunları, gayda çalarak horan oynar ve: “Kebap pişiriyoruz!” diyerek gülerlermiş.Bu mazlumlardan altı kişi, duman arasında arkadan bir delik açıp dışarı atılarak kaçmaya başlamışlar. Bulgarlar arkalarından kurşun yağdırmışlar. İkisi düşüp kafası kesilmiş, dördü yaralı halde kaçabilmişler.

Cami ve mektebe hapsedilen erkeklerle, kadın ve çocuklardan yüz on kişi de türlü işkencelerle öldürüldü. Hızırbey, Külbe, Canbazören, Hriste, Curanlı köyleri müslüman halkı hep katliam edildiler. Hızırbey köyünden Hatib Hacı Hafız adlı bir muhterem zat, kızları ve kız torunları ile birlikte şehit edildi. Ve Hacı Ali’yi kendi çobanları, sakalından gazla tutuşturup yaktılar. Curanlı köyünde yetmiş iki müslümanı bir harman içinde kolları bağlı olarak hepsini birlikte öldürdüler (1877).

Bu fenalıkları yapanların ekserisi cezalarını da görmüşler, birer kötü hastalığa yakalanarak hor ve hakir ölmüşlerdir. Bunlardan Karakaş adlı (Bulgar) bir müslüman kasabı, üç sene sonra hamamda ayağı kayıp kafası patlayarak fevt oldu. Bir diğeri de habis yaralara uğradı ve viraneliklerde sürüne bağıra mürd oldu (öldü). Dokuz kızcağızın ırzına geçen Cilkovalı Topal Dobra’yı, dokuz sene sonra aynı köyde meyhane önünde, gündüz vakti bir kurt gelip yere yıkarak yaraladı. Birkaç gün sonra kuduz illetine tutulup fena halde geberdi! Eski Cami-i şerif minaresini yıkan habis dahi, murdar yaralar çıkarıp kimse bakmadığından, viranelerde şişip rezil olarak öldü. Çokları böyle felaketlerle karşılaştı.

Zağra Müftüsünün Hatıraları, s.183-188.

cerendemir
Sat 18 October 2014, 07:41 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Paylaşımdan dolayı Allah razı olsun inşallah.

Mevlüde
Sat 23 July 2016, 09:41 am GMT +0200
Eden bulur diue hosa denmiyor.Mevla imhal eder ama asla Ihmal etmez.Rabbim Muslumanlara  oyle gunleri bir daha yasatmasin insallah.zulum altindkai tum kardeslerimizi de tez zamanda selamete eristirsin