- Kayda Değer Diyaloglar 4

Adsense kodları


Kayda Değer Diyaloglar 4

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Rüveyha
Sun 2 November 2014, 02:25 pm GMT +0200
Kayda Değer Diyaloglar


Serhat Albamya | Temmuz 2013 | TENCERE
   

İstanbul’un minibüsleri hep dikkatimi çekmiştir. Her bindiğimde ayrı bir detayla, garip bir süsle, huysuz bir yolcu ya da ilginç bir şoförle karşılaşırım. Kiminin mor neon ışıkları, kiminin sağına soluna yapıştırılmış, ne anlama geldiğini bilmediğim türlü rozetler, araba logoları, kiminin camlarına asılmış dörtlükleri mutlaka vardır. Bütün bunlara öyle takılır kalırım ki yanıma aldığım kitabı okuyamam.

Geçen sabah işe giderken bir minibüste yine bir gariplikle karşılaştım. Bu seferki komik bir diyalogdu. Kadın inmek istediğini defalarca söylemesine rağmen şoför duymamış, duyduğunda ise ineceği yer geride kalmıştı. Kadın, tepkisini belirtmek için bağırarak indi minibüsten:

– Bir türlü duramadın iki saattir! Allah Allah! Allah Allaaah!

Minibüsçü bu durumlara alışık olacak ki hiç bekletmeden yapıştırdı cevabı:

– Evet ablam. Allah Allah da kullar kul değil…

Bu hazır cevaplar, bu edebiyat sevgisi, minibüslere gösterilen bu aşırı ilgi… Minibüsçüleri çözemedim gitti…

. . .

İki arkadaş evlilik ve başarı üzerine konuşuyor,

– Hocam her başarılı erkeğin arkasında bir kadın mutlaka vardır!

– Tabii vardır hocam. Adam dönüp kadının yüzünü göreceğine döner iki saat daha çalışır! Haliyle de başarılı olur tabii…

Küçük Hassasiyetler

Oturduğumuz apartmanın altında, apartman sakinlerinin senelerce para toplayıp bir türlü yaptıramadığı kırık bodrum pencereleri vardı. Suntayla, kartonla kapattıkları bu pencereler kimi zaman yersiz yurtsuz köpekler kimi zaman da mahallede top oynayan çocuklar tarafından her seferinde kırılıp sökülüyor, bodrum yine savunmasız hale geliyordu.

Odun kırmak ya da artık kullanmayacağı bir eşyayı koymak isteyen apartman sakinleri arada bir bodruma uğrar. Bodrumun bu savunmasız halinden, senelerdir kırık duran lambalarından, sokak köpeklerinin hatıra bıraktığı pis kokulardan rahatsız olurlar. Fakat apartman yöneticileri sisteminin bir türlü oturtulamadığı bu apartmandan para toplayıp gereken tamiratı yapamaz. Zaman zaman birileri niyetlense de diğerlerinin ilgisizliğiyle karşılaşıp vazgeçer, bodrumu ve apartmanı kendi haline bırakırdı. Hal böyle olunca bizim bodrum sokaktan aradığını bulamamış çocuklar için bir oyun yeri olmuş, sığınacak yer bulamayan köpeklerin yaşam alanına dönüşmüştü.

Daha fenası, bizim apartman borumu henüz sigara içtiğini kimsenin bilmediğini zanneden ortaokullu, liseli çocuklara da mekan olmuştu. Bu durum haliyle kimsenin hoşuna gitmiyordu. Ayrıca yanık bırakılan bir izmaritin oradaki eski eşyaları, odunları tutuşturma riski de vardı.

Apartman sakinleri pencereleri taktıramayacaklarını anlayınca, bari giren çıkana engel olalım da bir kazaya uğramayalım diye düşünüp, bodruma giren çıkan oldu mu hemen peşlerine düşüp sorguya çekmeye başladılar. Aynı hassasiyeti ben de göstermeye, bol çocuklu sokağımızdan herhangi birisi içeri girdiğinde uyarmaya başladım.

Bir gün evde otururken, ilkokul önlüklü bir çocuğun sessiz sessiz apartmanın kapısına kadar geldiğini fark ettim. Tanıyordum bu ufaklığı, ailesi senelerdir üçüncü katta oturuyordu. Tam kapıya doğru ilerlerken sanki dikkat çekmemek ister gibi aniden bodruma dalıverdi. Vaziyeti görünce seslenmek için balkona çıktım ama o çoktan içeri dalmıştı. Bu arada apartman girişindeki paspasa kıvrılmış uyuyan bir kedi patırtımdan rahatsız olacak ki kalktı, şöyle bir gerinip yarım kalan uykusunu tamamlamak üzere başka bir tarafa gitti.

İçime kurt düşmüştü artık. O çocuğun bodrumda ne işi vardı? Yoksa diğer çocuklar gibi izbeye kaçıp sigara mı tüttürecekti? Hem de bu yaşında!.. Kendi kendime, yok canım, ilkokulda da sigara içer mi insan, desem de daha küçük yaştaki çocukları bu halde yakaladığımdan üşenmeyip çıktım. Bodruma inen merdivenden iniyordum ki çocuk karşıma çıktı. Beni aniden tepesinde görünce irkildi. Hemen kafasını uzatıp apartman kapısına baktı.

– Aaa, dedi, uyanmış!..

– Kim uyanmış, dedim, bodrumda sigara mı içiyordun bakiim sen?

– Yok abi, dedi, ben apartmana girecekken apartmanın kapısında bir kedinin uyuduğunu gördüm. Uyandırmamak için pencereden kömürlüğe girip içerden dolaşıp geldim. Şimdi de eve gidiyorum. Ama galiba siz girerken uyandı kedi.

Ne anlatıyor bu çocuk diye bakakalmışken devam etti:

– Din kültürü öğretmenimiz anlattı. Peygamberimiz sedirde otururken kedisi hırkasının üstünde uyuya kalmış. Kalkacakken kedinin uyuduğunu fark edince onu uyandırmamak için hırkasını kesip öyle kalkmış. Ben de uyandırmak istemedim kediyi.

Olduğum yerde kalakaldım. Çocuktan şüphelenip peşine düştüğüne mi utanayım, uyuyan kediyi uyandırdığıma mı üzüleyim, yoksa böyle bir çocuğu tanıdığıma mı sevineyim, bilemedim.

Aferin sana çocuk, demek istedim ama vazgeçtim. Bazı çocuklar övgüye ihtiyaç duymayacak kadar duyarlı ve olgunmuş.

[Muhammed]
Sun 2 November 2014, 02:51 pm GMT +0200
ve aleykümselam...Rabim razi olsun Rüveyha abla çok guzel  anlatmış
bizlerde senin sayende öğrenmiş olduk
Rabim razı olsun...

metin7/c
Sun 2 November 2014, 04:23 pm GMT +0200
çol güzel bi konu