seymanur K
Thu 13 October 2011, 04:14 pm GMT +0200
İcmâ':
İslâm hukukunun üçüncü kaynağını teşkil eden “İcmâ” “cema'-fiilinden gelen “ecma'a” fiilinin masinlinden gelen “ecma a” darı olup sözlük anlamı, bir şey üzerinde azm ve ittifak etmektir. Terim olarak bunun çeşitli tarifleri yapılmıştır. İbn-i Hacîb, “icmâ, bu ümmetin müctehidlerinin, herhangi bir asırda bir mesele üzerindeki ittifaklarıdır.” diye tarif eder. [175]
Gazzalî'nin; “icmâ', Muhammed ümmetinin, dînî bir mesele üzerinde birleşmesidir.” [176] şeklinde yapmış olduğu tarifi yerinde görülmemektedir. Çünkü bütün Muhammed ümmetinin bir mesele üzerinde birleşmesi imkânsızdır. Gazzâlî, bu tarifinde “asır” ve “müctehid” kayıtlarına yer vermediği için icmâ'ı çıkmaza götürmüş, yani onu imkânsız bir şey haline sokmuştur. [177]
Muhammed Ebû Zehra'nın, “icmâ', Hz. Peygamber'den sonraya ait bir çağda, amelî bir meselenin şer'î hükmü üzerinde müctehidlerin birleşmesidir.” şeklindeki tarifi [178] daha açık, şümullü ve güzeldir. Buna göre icmâ', geniş bir temel üzerine kurulmuş bir ictihâddır. Belirli bir devirde yaşamış olan bütün müctehidlerin içtihadı bir hüküm üzerinde birleşmeleri şeklindeki icmâ', ancak sahâbîler çağında gerçekleşmiştir. Nitekim İmam Şafiî, icmâ'ın mümkün olduğunu ve ona uyulması gerektiğini kabul etmekle birlikte, onun vukûunun imkânsızlığını ileri sürer; çünkü hakkında hadîs rivayet edilen meseleler üzerinde bile, tabiîlerin müctehid ve bilginleri ihtilâfa düşmüşlerdir. İmam Şafiî, kimlerin icmâ'ı hüccet olacak? Kelâmcılar (mütekellimûn) da, icmâ' yapacak müctehidlere dahil midir? diye bir kısım itirazlarda bulunur. O'na göre ancak hakkında Kur'ân ve sabit sünnet nass'ı bulunan meseleler üzerinde her zaman icmâ' yapılmıştır ve yapılabilir. Şafiî'ye göre, Kitab ve Sünnet'ten sonra en kuvvetli şer'î delili teşkil eden icmâ', sahâbîlerin icmâ'ıdır. [179]
Sahâbîler, Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer başta olmak üzere, karşılaştıkları meselelerin hükmünü Kur'ân ve Sünnet'te bulamadıkları zaman, ileri gelen müslümanlarla istişare yaparak, ortak bir görüşe varırlarsa onunla hükmederlerdi. [180] İcmâ'ın hüccet oluşunu gösteren âyet ve hadîsler pek çoktur.
Ezcümle:
“Doğru yol kendisine açıkça belli olduktan sonra Peygamberden ayrılıp mü'mü'minlerin yolundan başkasına uyan kimseyi, Biz, döndüğü yöne çeviririz ve onu cehennem'e sokarız...” [181] âyetiyle
“Benim ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez.” [182] hadîs-i şerifi, icmâ'a uyulmaya işaret etmektedir. [183]
İcmâ', bir âyet ve hadîs'e dayanıyorsa, bunlardan istinbat edilen hükme kesinlik kazandırır. Re'y ve ictihâdî bir mesele üzerinde de icmâ' caizdir ve ekseriyete göre her asrın bu türlü icmâ'ı da hüccettir. Ancak Zahirîler, sahâbîlerin icmâ'mı kabul ederler. Mu'tezilîler'den bilhassa Nazzam, icmâ'ı hüccet saymaz. Şiîlerden Ca'ferîler, sadece kendi müctehid ve imamlarının dahil bulunduğu icmâ'ı kabul ederler. [184] Zeydîler ise, icmâ'ın her zaman aklen mümkün olduğunu kabul etmekle birlikte, vukuu konusunda ihtilâfa düşmüşler, ancak Ehl-i Beyt'in icmâ'nın aklen ve fiilen vukuunda ittifak etmişlerdir. [185]
Ahmed b, Hanbel de, icmâ' konusunda çok ihtiyatlı davranırdı. Oğlu Abdullah'ın kendisinden rivayet ettiğine göre O, “bir kimse 'bu konuda icmaâ' vardır' diyeceğine,' bu hususta ihtilâf olduğunu bilnuyorum' desin, daha iyidir” derdi. [186]
Medînelilerin icmâ'ının hüccet olup olmaması hayli tartışmalı bir konudur, imam Mâlik ve dolayısıyla Mâlikîler, Medîne'lilerin icmâ'mı da hüccet olarak kabul ederler. Leys b. Sa'd, Mısır'dan îmarlı Mâlik'e yazdığı mektupte bu hususu tenkit etmiştir. [187] Fakîhlerin büyük çoğunluğu bu konuda imam Mâlik'e uymazlar. Özellikle Şafiî, bu hususta O'na şiddetli tenkitler yöneltir. Yine Şâfiîlerden Seyfuddin el-Âmidi ile Zâhirîler'den İbn-i Hazm, bu münasebetle Mâlikîlere çok sert hücumlarda bulunmuşlardır. [188]
İcmâ'ın mertebeleri:
1) Sarih icmâ': Bu icmâ'da her müctehid, ileri sürülen görüşü benimsediğini açıkça söyler.
2) Sükûtî (Zımnî) îcmâ': Bu, bir müctehidin ortaya attığı bir görüşü, diğer müctehidlerin işitip öğrendikleri halde, itiraz etmedikleri ve susarak kabul ettikleri bir ictihâddır. İmam Şafiî, bunu hüccet olarak kabul etmez.
3) Bir yönü ile üzerinde icmâ' edilen ve diğer yönlerden ihtilaflı olan ictihâd. Meselâ; sahâbîlerce. ölen bir kimsenin (nıûrisin) kardeşleriyle birlikte dedesi (ceddi)'nin mirasçı olacağı icmâ' ile kabul edildiği halde, miras olarak alacağı hisse miktarı üzerinde ihtilâf edilmiştir. Bu durumda kimisi 1/3'ten, kimisi 1/6'dan az olmamak şartıyla, kimisi de terekenin tamamını almak üzere, dedenin mîrasçı olacağını söylemiştir. Bu durumda dede'yi miras'tan mahrum etmek, icmâ'a aykırı düşer. [189]
İcmâ' için Kitab veya Sünnet'ten bir sened (yani icmâ'ın nass'lardan, bir mesnedi bulunması gerektiğinde bilginler birleştiği halde, sonraki asırlarda yaşayan kimselerin uymasını şer'an zarurî kılacak olan bir icmâ' için kıyas'ın sened olup olamıyacağmda ihtilâfa düşmüşlerdir. Yine, herhangi bir asırdaki böyle bir icmâ'ın, sonraki asırda yapılan bir icmâ' ile neshedilip edilerniyeceği de anlaşmazlığa yol açmıştır. [190]
[175] İbn-i Hacib, el-Huhtasaru'1-Müntehâ ve Kadı Adudüddin şerhi, c. I, s 122.
[176] El-Mustasfâ, c. I, s. 173.
[177] İbn-i Hacîb, a.g.e., c. I, s. 123.
[178] M.E. Zehra, Usûlü'1-Fıkh, s. 189.
[179] Şafiî, el-Umın, c. VII, s. 245,256,257; Risale, s. 472 vd. 509,600.
[180] Dârimît Sünen, Dimaşk, 1349, c. I, s. 53; Atiyye Mustafa Müşerrefe, el-Kadâ'fil-İslâm, s. 29r,33ı; C. Snouck Hurgronje, “The Foundation İslâmic Law”, Sslected Works, Leiden, 1957, s. 273 vd.
[181] Nisa: 4/115
[182] İbn-i Mâce, Sünen, c. II, s. 241 (Fiten : 8).
[183] Ebu'l-Hüssyn el-Basrî el-Mu'temed fî Usûli'1-Fıkh. yazma, Laleli No 788, c. II, varak: 3/a, 7/b; Serahsî, Usul, yazma, varak: 115/a; şâfüf Risale, s. 475 vd. '
[184] Sarahsî, Usul, varak: 107/a; Ebu'I-Huseyn el-Basrî, a.g.e., c. II, v. 3/a, 29/a,; İbn-i Hacib, el-Muhtasar, c. I, s. 123; Haşim Ma'ruf, Tarihu'l-Fıkhı'1-Ca'ferî s. 112,190.
[185] M.E. Zehra el-İmam Zeyd (Kahire, t.y), s, 403,404; el-İmam es-Sadık (Kahire, t.y.), s. 464.
[186] İbn-i Kayyim, İ'lamu'I-Muvakkı'in, Delhi tabı, c. I, s. 288.
[187] İbn-i Kayyim, Î'lâmu'l-Muvakkrîn, Delhi tabı, c. IIt s. 44.
[188] Şafiî, el-Umm, c. VII, s. 23.3,239 vd.; Risale, s. 534,53's; İbn-i Hazm, el-İhkâm fî Usûli'l-Ahkâm, c. IV, s. 210,211 vd.; M. Y. Musa,. Târihu'l-Fıkhı'l-İslâmî, s. 210,21i; el-Âmidî, el-îhkâm fî Usûli'l-Ahkâtn, Mısır, 1914, c. III, s. 349 vd.
[189] M.E. Zehra, Usûlü'1-Fıkh, s. 1&5-197.
[190] M.E. Zehra, a.g.e., s. 196,201.
Dr. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, Istıhsan Ve Istıslah, Diyanet İsleri Başkanliği Yayınları: 39-41.