- Hibelere dair

Adsense kodları


Hibelere dair

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Thu 18 March 2010, 07:45 pm GMT +0200
ONBİRİNCİ KİTAP



Hibelere dair olub bir mukaddime ile iki bölümden ibaretdir. [3]

MUKADDİME

Hibelere Müteallik Bazı Istılahlar



1 - : Hibe, îûgatde bir kimseye istifade edeceği bir şeyi lütuf ve ihsan olarak vermekdir. O şey gerek mal olsun ve gerek olmasın. Bu mânaca bir şahsa bir mâlin meccanen verilmesi bir hibe olacağı gibi Allah Tealâ Haz­retlerinin bir kuluna evlâd ihsan buyurması da bir hibedir, bir atiyyedir.

istilanda hibe, «Bir malı bir kimseye ıvezsiz olarak derhal temlik et-mekdir. Yâni sıhhat ve inikadı için ivez verilmesi şart olmayan bir tem­liktir. Gerek ıvez şart edilsin ve gerek edilmesin.

Hibe bu «ıvezsiz» kaydiyle beyiden, «derhal» kaydiyle de vasiyyetden ay­rılmış olur.

Hibe tabiri mevhub mânasında da müstameldir.

2 - : Vâhib, «bir şahsa bir malı bağışlamak suretiyle temlik eden kimsedir.»

3 - : Mevhubün leh, «kendisine bir mal hibe edilmiş olan kimsedir

4 - : Mevhub, «bir kimseye bağışlanan, hibe edilen maldır.»

5 - : îttihab, «hibeyi kabul etmekdir.» Hibe talebinde bulunmaya da : «istîhab» denir.

6 - : Hediyye, «bir kimseye ikram için hibe olarak verilen veya gön­derilen maldır.» Cem´i : hedayâdır.

7 - : Sadaka, «sevab için, Hak Tealânın rızasına nailiyet için fakire hibe olarak verilen maldır.» Sadaka verene «mütesaddık», sadakayı ka­bul edene de «mütesaddakün aleyh» denilir.

8 - : Atiyye, «vergi, ihsan» demekdir ki hibeden, hediyeden ve sada­kadan eamdir. Cetn´i : atayadır, Vakıfda vezaif mebhasine müracaat!

9 - : îbahe, lûgatde bir şeyi ahb almamak hususunda bir kimseyi mu­hayyer kılmak demekdir. Istılahda : «bir kimseye yiyilecek veya içilecek bir şeyi ıvezsiz olarak yiyib içmek için izin ve ruhsat vermekdir.» [4]

(BİRİNCİ BÖLÜM)
HİBE AKDİNE DAİR UMUMİ MALÛMATI MUHTEVİDİR.



İÇİNDEKİLER : Hibenin rüknü, inikadı ve tamamiyyeli. Hibenin ve sa­dakanın hükümleri. Hibenin ve sadakanın vasfı ve hikmeli şer´îyyesi. Hibe­nin sıhhatinin şartları. Ivez şartiyle yapılan hibeler. Müşaan vukubuian hibe­ler. Borçların hibe ve ibrası. Kasırlara yapılan hibeler. Marizlerin hibeleri. [5]

Hibenin Rüknü, İnikadı Ve Tamamiyyeti



10 - : Hibenin rüknü icab ve kabuldür. Hibe ancak İcab ve kabul ile münakid olur. Meselâ : bir şahsa hitaben «şu malımı sana hibe etdim» de­mek icabdır. O şahsın bunu temellük etdiğine dair olan sözü de kabuldür.

Hibe bir akiddir. Her akdin esası ise kendisine mahsus olan icab ve ka­buldür. Bir kere bir insanın mülkü kendisinin icabı, temliki bulunmadıkça başkasına bağışlanmış olamaz. Ve bîr şahsın kabulü bulunmadıkça da ken­disine bir mülk ilzam edilemez.

Binaenaleyh bir kimse, bir şahsa hitaben : «Şu malımı sana hibe etdim» dediği halde o şahıs : «kabul etdim» demese bu hibenin hükmü olamaz, ol­duğu gibi vâhibin mülkünde kalmış olur.

Maamafih bazı fukahaya göre hibenin rüknü vâhib hakkında yalnız´ icabdır, kabul ise mevhubün lehin mevhube malikiyeti için şartdır. Bunun içindir ki bir kimse hibe etmiyeceğine yemin etdiği halde bir malını bir şah­sa hibe edince hânis olur. Velev ki o şahıs bu hibeyi kabul etmesin. Çünkü vâhibin kudreti tahtında olan yalnız böyle icabda bulunmaktır, yâni: «hibe ettim» demektir. Artık böyle deyince yeminine muhalif hareketde bulunmuş olur. Fakat îmam Züfere göre kabul bulunmadıkça ve diğer bir kavle göre de kabul ile kabz bulunmadıkça mücerred böyle bir icab ile hânis olmaz. Fet-hülkadir, Elbedaî.

11 - : Hibede icab; «bağışladım, hibe etdim, ihda veya ita eyledim» gibi bir malin meccanen temlikini ifade eden her hangi bir sözdür.

Zevcin zevcesine : «Şu elbiseyi al giyin» veya huliyyatdan bir şey, me­selâ bir çift küpe verib : «al bunları takın» demesi gibi sözlerde meccanen temlike delâlet eden tabirlerden olmakla hibeyi icab eder. Ali Efendi, Netice.

Kozalik : «bunu sana kisve kıldım» üzü hibeye hami olunur. «Seni şu hayvana râkib kıldım = bindirdim» sözü ariyet mânasında hakikaldir. Bu­nunla hibeye niyet edilebilir. Çünkü buna ihtimali vardır. Hidaye.

12 - : Bu taamı sana ifam etdim» sözü taamın temlikini ifade eder. Çünkü mat´um olacak bir şeye izafe ediien ifam tabiri temliki müfiddir. "Fa­kat «şu yeri sana it´am eldim» denilse Lu ariyet ciur. Zira yerin ayni ma-t.um olamaz. Hidaye.

Kezalik : «şu hanem sana hediyedir, içindj sakin olursun» sözü hibedir. İtinde sakin ulursun sözü bir tefsir değildir, belki bir meşveretden, maksu­da işaretden ibaıetdir. Şerhi Inaye.

Fakat : «hanem sana hibe olarak süknadır» veya «hanem süknadır, hi­be olarak» sözleri yalnız ariyeti müfiddir. Çünkü sükna tabiri, menfaatleri temlikde muhkemdir.

13 - : Dilsizin mahud işaretiyle de hibe yapılabilir.

Kezalik : meceanen temlike delâlet eden bir karineye mukarin teati ile de hibe hem münakid, hem de tamam olur.

Meselâ : bir kimse, bir falcire hiç bir şey söylemeksizin bir mikdar pa­ra verib fakir d_´ bir şey söylemeksizin bunu alsa sad:ık:ı kabilinden bir hi­be vücude gelmiş olur.

14 - : Bir kimse bilmediği, hibeyi ifade eder olduğuna muttali bulun madiği bir lisan ile bir malî hakkında hibeyi ifade eder bir söz söylese bu­nunla hibe sahih olmaz. Çünkü bu hibeye rızası munzam bulunmamış olur. Ankaravî. Fakat bu söz ile hibe vaki olacağını bilir ve bunu bu maksadla ijirtıza söylerse hibe, sahih olur.

15 - : Hibe, kabz ile tamam olur. Çünkü hibe bir tuberrüdür. Teberrü-lerin tamamiyyeti ise kabza mütevakkıf dır. Nitekim bir hadisi nebevide hibe ancak kabz ile tamam olur» buyıırulmuşdur.

Binaenaleyh bir kimseye hibe veya sadaka olarak verilen bir mal, o

kimse tarafından kabz edilmedikçe ondan rücu edilebilir ve o mal başkasına

hibe ve tesadduk olunabilir. Çünkü bu mal, henüz vâhibin veya mütesaddı-

kın mülkünden çıkmış olmaz.

16 - : Hibe, bir tarafdan gönderilmek, diğer tarafdan da kabz edilmek­le h^m münakid, hem de tamam olur. Çünkü bu gönderme ve kabz lâfzan İcab ve kabul ile kabz makamına kaim bulunur.

Meselâ : bir kimse, bir şey söylemeksizin ehibbasından birinin hanesi­ne bir mikdar meyva gönderib o da bir şey söylemeksizin bunu kabul etse aralarında hibe tamam olmuş olur. Sadaka da böyledir.

17 - : İcabdan sonra kabul ettim denilmeksizin mücerred vuku bulan kabz ile de hibe ve sadaka münakid ve tamam olur.

Meselâ : bir kimse, bir şahsa hitaben : «şu malımı sana hibe etdim» demekle o şahıs «kabul etdim» gibi bir şey söylemeksizin bu malı o meclisde kabz etse hibe tamam olmuş olur. Çünkü bu kabz, hibeyi kabule delildir. Kabul ise sarahaten olacağı gibi böyle delâleten de olabilir. Dürer, Reddi Muhtar.

18 - : Kabz iki nevidir. Biri kabzı hakikîdir ki, bir malı el ile ahb tut­mak demekdir. Diğeri kabzı hükmîdir ki, bu tahliye ile, yani : mevhubu mevhubün lehin kabz edebileceği bir halde manialardan hâli bulundurub «onu kabz et» demekle hâsıl olur. Böyle tahliye ile kabzın husulüne kail olan imam Muhammeddir. Müşarünileyhe göre hibede kabza temekkün, kabz hükmündedir. İmam Ebu Yusüfe göre tahliye, kabz değildir.

Maamafih bu ihtilâf, hibei sahihaya göredir. Hİbei fâsidede tahliyenin kabz sayılmayacağında ittifak vardır. Minhetül´halik, Haniyye. (99) uncu meseleye müracaat!.

19 - : Hibeyi kabz hususuna vâhibin sarahaten veya delâleten izin ve müsaadesi lâzımdır. Çünkü bir kimsenin mülkünde izni olmaksızın başkası­nın tasarruf da bulunması caiz olmaz. Şöyle ki: vâhibin mevhubün lehe hita­ben «Şu malımı sana bağışladım, onu al» veya «fülân yerde bulunan fülân malımı sana hibe etdim, git onu al» demesi, sarahaten izindir,

Vâhibin böyle bir emirde bulunmaksızın mücerred icabda bulunması, meselâ : «şu malımı sana hibe etdim» demesi de kabza delâleten izindir. Çünkü vâhibin maksadı ancak kabz ile husule gelecekdir. Binaenaleyh bu veçhile delâleten izne mebni mevhubün leh, mevhubü o meclisde kabz edin­ce ona mâlik olur. Hidaye. Vâhibin bu halde sükût etmesi de kabza izin de­mekdir ki, bununla hibe istihsanen tamam olmuş olur. Haniyye.

Fakat vâhib, sarahaten veya delâleten kabza izin verdiği halde henüz kabz vuku bulmadan kabzdan men edecek olsa bu, hibeden rücu olacağı cihetle artık kabza salâhiyet kalmaz.

20 - : Hibeyi kabza sarahaten izin meclise iktisar etmez, delâleten izin ise iktisar eder. Binaenaleyh vâhib, sarahaten kabza izin verince mevhubün leh, mevhubü gerek hibe meclisinde ve gerek o moclisdcn sonra kabz ede­bilir, bununla hibe tamam olur. Çünkü vâhibin kabz hakkındaki bu emri, mutlak olduğundan meclise de meclisin haricine de şâmildir.

Fakat delâleten izin verince bu izin, meclis ile tekayyüd eder. Mevhu­bün, leh, mevhubu o meclisde kabz ederse hibe tamam olur, etmezse mec­lis dağıldıkdan sonra artık kabzı muteber olmaz.

Meselâ : vâhib yalnız : «şu malımı sana bağışladım» deyib mevhubün leh de hemen kabz etse hibe tamam olur. Amma bu hibe meclisinde kabz etmeyib bilâhare kabz etse hibe, sahih ve tamam olmaz. Kabz edecek olsa gâsıb sayılır.

Kezalik : vâhib, «fülân yerdeki fülân malımı sana hibe eldim» deyib de «git ab dîye sarahaten izin vermiş olmasa mevhubün leh, o malı gidib kabz edemez, ederse gâsıb sayılır.

21 - : Ilibcduki kabzı kâmil, mevhuba göre değişir. Bu kabz, menkulde kendisine münasib bir veçhile uîacağı gibi akarda da ona münasib bir tarz­da olur. Meselâ : hibe edilen bir haneni:ı anahtarım kabz, o haneyi kabz sayılır.

Fakat bir libas kilitli bir sandık İçinde olarak hibe edilse bu sandığı te­sellüm kabz sayılmaz. Çünkü -bu sandık böyle kilidli bulundukça içindeki mevhubdan intifa kabil değildir. Dürer.

22 - : Vâhib ile mevhubün lehin huzurlarından gaib bulunan bir mev-hub hakkında kabz, vâhibin kabza emr etmesinden ibaretdir. Bu, îmam Mu-hammede göredir. îmam Ebu Yusüfe göre mevhub menkulatdan ise mekâ­nından izale edilmedikçe kabz edilmiş sayılmaz. Haniyye.

23 - : Bir kimse satın aldığı bir malı, gerek monkul ve gerek akar ol­sun daha kabz etmeden başkasına hibe ederek kabzı için mevhubün lehe izin verebilir. Bu takdirde mevhubün leh o kimse namına niyabeten ve ken­disi için de asaleten kabz eder. Fakat o kimse bu malı böyle kabz etmeden satana hibe, o da kabul etse bunda ikals hükmü cereyan eder.

24 - : Bir kimse bir şahsın elinde emanet, vedia, icare lukata veya gasb tarikiyle veya bey´i fâsid suretiyle bulunan bir malını o şahsa hibe o da meclisde sarahaten kabul etse, meselâ : «kabul etdim» veya «ittihab ey­ledim» dese hibe tamam olur, yeniden teslim ve kabza muhtaç olmaz.

Bu meselede mevhubün lehin sarahaten kabulü lâzımdır. Çünkü mevhub zaten kendisinin elinde bulunmuş olduğundan bu veçhile olan kabzi yedi, hibeyi kabulüne delâlet etmez. Reddi Muhtar.

Yeniden kabz, hibe edilen malın bulunduğu mevzia kadar mevhubün le­hin giderek orada kabz mümkün olacak bir vaktin geçmesinden ibaretdir ki, bu meselede böyle bir kabza lüzum yokdıır. Inaye, Tahtavî.

25 - : Hibe edilen malı mevhubün leh henüz kabz etmeden vâhib veya mevhubün leh veya her ikisi vefat etse hibe, tamam olmamış olacağından batıl olur. Bu halde, o mal. vâhib vefat etmiş ise vârislerine intikal eder. Mevhubün leh vefat etmiş ise, kendisine hibe edilmiş, varislerine hibe edil­memiş olduğundan vâhibine veya vâhibin varislerine avdet eder.

26 - : Daha kabz bulunmadan vâhib vefat etmekle vârisi hibenin lüzu­munu ve tamamiyyetini zannederek mevhubü mevhubün lehe teslim o da kabz etse bununla hibe tamam olmuş olmaz. Çünkü kabzdan evvel vefat ile hibe bâtıl olmuştur. Binaenaleyh vâhibin vârisleri mevhubu istirdad edebi­lirler. Bezzaziyye. (Maliki mezhebine göre hibe, mücerred icab ve kabul ile tamam olur. Mevhubün leh, izne muhtaç olmaksızın mevhubu kabz edebilir. Vâhib, mev­hubu tahliyeye mecburdur.

Şu kadar var ki, mevhubün lehin kabzı yedi teehhür eder de vâhibin zimmetine emvalini muhit olacak suretde borç lâhik veya kendisi Ölüm has­talığına mübtelâ olursa hibe bâtıl olur.

îmam Mâlike göre vâhib, mevhubu saldığı halde mevhubün leh bunu bi­lerek teenni gösterse bunun yalnız semenini alabilir. Fakat teenni göster-meyib hemen mevhubu almaya kalkışırsa mevhuba müstahik olur. Bidaye-tül´müetehid.

Bilâkis mevhubün leh, mütemadiyen mevhubu kabz etmek istediği halde vâhib, kabzı tehire bıraksa bununla hibe bâtıl olmaz. Bu halde vâhib vefat etse mevhubün leh mevhubu varislerinden isteyib alabilir. ElmizanüTkubra.

Malikîlere göre hibenin rükünlerinden biri, hibeyi ifade eden sığadır veya bunu ifade eden fi´ldir. Meselâ : bir kimse erkek veya kız evlâdını büyük olsunlar olmasınlar huliyyatdan bir şey ile tezyin etse veya kızını bü­yük bir cihaz ile teçhiz eylese bunları hibe etmiş olur. Mutemed olan kavle nazaran velev ki bunları kendilerine temlik etdiğine dair işhadda bulunmuş olmasın. Fakat zevceyi tahliye ve tezyin, mücerred intifaa, ariyete -hami olunur. sarahaten temlik edildiği beyan olunmadıkça hibe ve temlik sayılmaz. Haşiyei Adevî.)

(Şafiî mezhebine göre de hibe icab ve kabul ile münakid olur. Fakat esah olan kavle nazaran icab ve kabul her halde şart değildir. Bir tarafdan ita veya irsal, diğer tarafdan da kabz kifayet eder. Bunlar icab ve kabul mesabesindedir. Selefin, ve hattâ Resuli Ekrem Hazretleriyle sahabei kira­mın bu veçhile* atiyeler teatisinde bulunmaları mutad idi.

Mevhubün lehin mevhube mâlik olması, vâhibin veya vekilinin izniyle kabzına mütevakkıf dır. Vâhib ile mevhubün lehden biri veya her ikisi kablel-kabz vefat edince veya vâhib izninden rücu edince veya mahcur bir hale gelince izin bâtıl, hibe münfesih olur. Mevhubu tahliye, yani yalnız mevhu­bün lehin önüne vazetmek kâfi değildir.

Fakat diğer bir kavle göre kabzdan evvel vefat eden vâhibin veya mev-hubün lehin vârisi kabz veya kabza izin hususunda kendi yerine kaim olur. Çünkü varit», murisinin halefidir, mücerred mevt ile akdi hibe münfesih olmaz. Tuhfetül´muhtac.)

(Hanbelî mezhebine göre de hibe, hibeye delâlet eden her hangi bir kavi ile veya fi´l ile yapılabilir, kabz ile de lâzım olub rücua mahal kalmaz.

Binanaleyh hibe, kavlen icab ve kabul ile münakid olacağı gibi kavlen İcab ve kabul bulunmaksızın fi´len teatî ile de sahih olur. Meselâ : bir kim­se kızını gelin edib kocasının hanesine göndermesi için teçhizde bulunsa fi´­len teatî suretiyle hibede, temlikde bulunmuş olur.

Mevhubün leh, hibede kablel´kabz tasarrufda bulunabilir. Vâhib de kabz bulunmadıkça hibesinden rücu edebilir. Kabz için vâhibin izni şartdır.

Fakat Hanbelî fukahasından bazı zatlara göre kabz bulunmadıkça mev­hubün leh mevhuba mâlik olmuş olmaz. Buna nazaran kabz da hibenin bir rüknü bulunmuş olur. Keşşafül´kına´.

Hanbelî mezhebine göre mevhudün leh , mevhubu kabz etmeden vâhip vefat etse rücu etmek veya kabza izin vermek salâmiyeti varislerine intikal eder. Fakat mevhubün lehin kablel´kabz vefatıyle hibe bâtıl olur. Çünkü onun kalbzı kabul makamına kaimdir. Kabulden evvel vefat edince hibe münakid olmamış sayılır.

Kezalik : vâhip kendi resuliyle mevhubu gönderdiği halde daha vâsıl olmadan mevhubün leh vefat etse hibe bâtıl olur. Fakat mevhubün lehin re-suluyle gönderdiği halde vâhib ile mevhubün lehden her hangisi vefat etse hibe bâtıl olmaz . Zira mevhubün lehin resulünün kabzı kendisinin kabzı de­mektir. Artık bu kabzdan sonraki vefat, hibenin tamamiyyinetine tesir et­mez. Münteiheriradat.)

(Zahiriyyye mezhebine göre hibe ve sadağa yalnız lâfz ile, yani mücer-red icab ile tamam olur. İhraz ve kabz edilmesinin mânası yokdur. Ve bir kimse lıibei sahihada bulundu mu artık ondan asla rücuu caiz olmaz. Bundan ancak ana ile baba müstesnadır. Bunlar evlâdalarına yaptıkları hibeden rü­cu edebilirler. Meğer ki ayni telef olmuş olsun. Kısmen telef olsa mütebaki­sinden rücu edilebilir. Ebu Süleymanın kavli de böyledir. Mevhubün adı de­ğişecek halde tegayyür etmesi veya evlâdın mülkünden çıkması veya temel­lükü caiz olmayacak bir hale gelmesi veya evlâdın ölmesi de rücua manidir.

Kendi nefsi ve lyali için gına = varlık bırakmamak suretiyle hibede veya tesaddükda bulunan kimsenin hibesi, sadakası nafiz olmaz. Elmuhallâ.) [6]

Hibenin Ve Sadakanın Hükümleri :



27 - : Hibe ile mevhubün lehe gayri lâzım olarak mülk sabit olur. Binaenaleyh mevhubün leh, mevhubda mülkiyet üzere tasarruf eder. Mereğ ki usulü dairesinde rücu vaki olsun.

28 - : Hibede bir mani bulunmayınca rücu ve fesh cari olur. Çünkü hi­be gayri lâzım bir akiddir.

Fakat sadaka olarak verilen bir atiyyeden rücu caiz olmadığı gibi faki­re yapılan hediye de sadaka kabilinden olacağı cihetle bundan da rücu cau değildir. Nitekim ileride tafsilâtı gelecekdir.

29 - : Hibe, bir akdi lâzım olmadığı cihetle onda hıyarı şart sahih de­ğildir.

Binaenaleyh bir kimseye şu kadar gün muhayyer olmak üzere bir şey hibe edilib o kimse de o meclisde ihtiyar etse hibe derhal sahih olub hıyarı şart, muteber olmaz. Nitekim ibrada da hüküm böyledir. Hindiyye, Hâniyye.

30 - : Hibe, fâsid şartlar ile bâtıl olmaz.

Binaenaleyh bir kimse bir malını başkasına satmamak veya bir kölesini azad etmek üzere bir şahsa hib? etse sahih olur. Bu şart ise bâtıl olduğun­dan buna riayet icab ütmez. Hindiyye.

31 - : Zimmîler, hibe hükmünde müslümanlar mesabesindedirler. Çün­kü muamelâta aid hususlarda islâm ahkâmını iltizam etmişlerdir. Şu kadar yfir ki kendi aralarında hamr vr hınzır mali müU´kavvim olduğundan bunla rın hibe edilmesi veya hibeye ivaz verilmesi sahilidir. Fakat bir nıüslimın zimmiye hanın veya hınzırı hibe etmesi veya hibeye ivaz vermesi de caiz olmadığı gibi bir zimmînin bir müslime bunları hibe etmesi veya ivez vermesi de saiz olmaz. Hindiyye.

32 - : Bir müslİmin bir müste´ime ve bilâkis bir müste´minin bir müsli-mine hibesi caizdir. Hattâ müste´min dari harbe dönüb badehu müste´min olarak tekrar dari İslama avdet eylese mevcud ise hibeden rüculan caiz olur. Hindiyye.

33 - : Bir müste´min, kendisine hibe edilen bir malı henüz kabz etme­den dari harbe dönse hibe bâtıl olur. Çünkü dari harbde bulunan gayri müs-lim bir şahsı, dari islâmdaki bir müslim hakkında ölü mesabesindedir. Mev­hubün lehin kabzdan evvel vefatı ise hibeyi ibtal eder.

34 - : Bir müste´min, bir malını birine hibe edib de henüz kabz bulun­madan dari harbe avdet etse hibe bâtıl olub mevhub mal, müste´minin mül­künde kalmış olur. Şu kadar var ki bu mal.kendisi için dari harbe gönderil-mez. Fakat kendisi veya naibi dari İslama gelib bu malı alabilir. Çünkü onun malı hakkındaki eman hükmü, bakidir.

35 - : Bir müste´min, kendisine hibe edilen bir malı kabz için bir müsli­me izin verib de kendisinin dari harbe avdetinden sonra o müslim bu malı kabz etse hibe kıyasen caiz olmaz. Çünkü kabzdan evvel, dari harbe dön­mekle ölü mesabesinde bulunmuş olur. Fakat istihsanen caiz olur. Zira onun izni, dari harbe İlhakından soma da bakidir. Nasıl ki kendisi dari harbde bu­lunduğu halde dari islâmda bulunan bir malım almak için bir kimseyi gön­derse o malın bu kimseye temsili icab eder. O halde bunu kabza aid olan iz­ninin baki kalması da evleviyetde bulunmuş olur.

36 - : Bir müste´min, müslüman bulunan bir zî rahm mahremine, mese­lâ kardeşine veya bir müslüman, kardeşi bulunan bir müste´mine bir malini hibe ve teslim etse artık rücuu caiz olmaz. Çünkü bunlardan birinin müslim, diğerinin gayri müslim olmasiyle hibedeki maksad, ihtilâf etmez. Mebsutı Serahsi.

37 - : Bir müslimin bir mürtedde hediyesi sahihdir. Mürteddin bu he­diyeye ivez vermesi ise imam Azama göre sahih değildir. Binaenaleyh kati veya dari harbe iltihakına hükm edilirse hibe münfehis olmaz. Fakat verdiği ivez, vâhibden istirdad olunur.

38 - : Bir mürted, bir kimseye bir malini hibe etdikden, o kimse de buna mukavil ıvez verdikten sonra mürteci öldürülse veya dâri harbe il­tihakına hükm edilse hibesi varislerine red olunur. Ivez de mevcud ise sahi­bine iade edilir. Mürted tarafından istihlâk edilmiş ise bedeli borç olarak ma* lından alınır. Mevhubün leh olan kimse onun mürted olduğunu gerek bilmiş olsun ve gerek olmasın müsavidir. Hindiyye.

(Eimmei selâseye göre hibeden rücu edilemez. Bundan babalar müsnes-nadır. Nitekim ileride izah olunacakchr.

Şafiî mezhebine göre şartı müfside mukarin olan her hangi bir hib,a rahih olmaz. Bir malı mülkünden çıkarmamak şartiyle bir şahsa hibe etmek gibi. Bundan «umra ve rukba» müstesnadır. Bunlardaki şartı fâsid, lâğv olub ken dileri şahindir. Nihayetü muhtaç.) (Hanbelî fukahasınca hibeye münafi bir şart, sahihi değildir. Bu halde şart, fâsid olmakla beraber hibe sahih olur. Mevhubu satamamak, başkası­na bağışlamamak veya giyinmemek şartları bu kabildendir. Elmuğnî, Mün-tehel´iradat.) [7]

Hibenin, Sadakanın Vasfı Ve Hikmeti Şer´iyyesi :



39 - : Güzel niyete mukarin, mahalline masruf olan hibeler, sadakalar, mendubdur, müstehabdır, mesnundur. İnsanların arasında yardımlaşmanın, dayanışmanın, biri biriyle sevişmenin tecellisine vesile olacak her muamele gübhe yok ki peh memduhdur, içtimaî varlığın ahengini, intizamını, yüksel­mesini temin için pek ziyade mellûbdur.

İşte insanların arasında teatî edilen hibeler, hediyeler, bahusus ihtiyaç içinde kalmış zavallı kimselere verilen sadakalar bütün bu kabil memduh muamelelerden ibaret olduğu için islâm şeriati nazarında pek makbuldür, pek müstahsendir. Hattâ bir kısım sadakalar vecibdir, farzdır.

40 - : Hibe, hediye gibi şeyler sehavet nişanesidir, mürüvvet ve me-veddete vesiledir. Bir çok kimselerin kinlerini, hasedlerini defa, teveccühle­rini celbe sebebdir.

Hak Tealî Hazretleri vehhabı kerimdir, hibe ve atiye hususunda âlicenab-lık gösteren bir mümin, vehhab ismi celîlinin tecellîsine mazhar olmuş de-mekdir.

Her mümin için evlâdına Hakkın birliğini, Hakka imanın lüzum ve mahi­yetini talim etmek bir vecibe olduğu gibi iyilik ve cömertlik talim ve tavsiye etmek de bir vecibedir. Çünkü hisset, buhl, dünyaya düşkünlük hatialann başıdır. Lâik olan zatlara hibede, atiyede, sadakada bulunan bir insan ise cinırilikden kurtulmuş, sahavetle, semahatle muttasıf bulunmuş olur.

41 - : Hibenin, sadakanın meşruiyeti, memduhiyeti Kuranıkerim ile, ahadisi şerife ile, icmaı ümmet ile sabitdir. buyurulmuşdur. Yani : eğer iyilik ederseniz kendi nefsinize iyilik etmiş olur­sunuz, ve eğer kötülük ederseniz yine kendi nefsinize etmi^ olursunuz.

Bir hadisi şerifde de buyurulmuşdur. Yani biri birini­zi´ hediye veriniz, kı´Viîjimiz, ;ıv;mı/.dii ıııuhiibct ve mcvedık´t ü´eyyüd etmİ.ş olsun.

Diğer bir hadisi nebevide de buyurulmuşdur. Yani biribirinize hediye veriniz, çünkü hediyeler göğüslerin kinini, gayzini giderir.

Verilen bir hediyeyi hüsnüniyete mukarin ise kabul etmek sünnetdir, in­sanî bir vazifedir. Hibeyi red etmek ise mekruhdur, velev ki pek az bir şey olsun.

42 - : Verilen bir hediye mukabilinde münasib bir hediye verilmesi ve­ya vâhibe karşı teşekkürde, duada bulunulması da sünnetdir.

Bir hadisi şerifde :buyurulmuşdur. Yani, kendisine atiye verilen kimse, bulabilire bilmukabele atiye versin, bulamazsa bununla senada bulunsun, böyle senada bulunan teşekkür etmiş olur. Bu ati-yeyi kale almayıb ört bas eden kimse ise küfram niınetde bulunmuş olur.

Ancak rüşvet gibi gayri meşru bir maksadla veya her hangi bir mahcu­biyet saikasiyle verilen bir hediyeyi kabul etmek caiz değildir. Bunun reddi lâzım gelir.

43 - : Sadakalar fukaranın hakkıdır, akribadan olan fakirlere sadaka­ların verilmesi ise iki kat sevaba vesiledir. Nitekim bir hadisi şerifde : buyurulmuşdur. Yani : fakirlere verilen sadaka, bir sadakadır, zî rahm de­nilen akribaya verilen sadaka ise ikidir: hem sadakadır, hem de sıladır.

44 - : Sadakaların mehasini hakkında bir çok ahadisi şerife vardır. Bir hadisi şerifde buyurulmuşdur. Yani : sadaka Hak Tealâmn gazabım söndürür ve kötü ölü­mü def eder, insanın rahat, mesud, zikri cemile nail bir halde terki hayat et­mesine vesile olur.

Velhâsıl : hibenin, sadakanın meşruiyetinde böyle bir çok hikmetler, mas lahatlar vardır. Elverir ki güzel niyete mukarin bulunsun. Mücerred müba-hat için, riya için yapılan hibeler ise mekruhdur. Elbedaî, Elmuğnî, Kıta-bül´üm Neylül´ meârib, Şehri Muhtasarı Ebiziyya. [8]