neslinur
Fri 11 June 2010, 01:08 pm GMT +0200
2- BÖLÜM
İftiranın Tedavisi
İslam çlüşmanlan ve münafıklar, salih insanlann zayıf yönlerini kollamakta, oyun ve hilelerini ona göre sinsice planlamaktadırlar. Bu fitnelerden korunmak için bir iftira karşısında asla zaafa düşmemeli, zanna dayalı hareket etmemeli ve kardeşimiz hakkında hayır ve iyilikten başka bir şey düşünmemeliyiz.
Nitekim Alİah u Teala şöyle buyurmuştur: Keşke o iftirayı işittiğiniz zaman erkek ve kadın müminler, kendi içlerinde hüsnü zanda bulunup:" Hayır, bu açık bir iftiradır. " deselerdi."[84]
Bedir Savaşı'na katılmış bir sahabe, ifk hadisesinde duyduğu iftirayı gereği gibi muhakeme etmemiş, konuyu vicdanına götürmemiş, sadece konuşmuş ve iftiranın yayılmasına alet olmuştu. Hatta müşrikleri hicvetmek için söylediği şiirlerle peygamberimiz^.a.v)'in iltifatına mazhar olmuş Hassan b. Sabit bile bu iftirayı diline dolamıştı. Medine'yi sarsan bu olayı tam bir ay boyunca konuştular. Oysa daha duyulur duyulmaz itibar edilmemesi ve reddedilmesi gereken çok iğrenç bir yalandı. Çünkü iftiraya uğrayan kişi sıradan biri değildi.
İffet ve temizliğin sembolü, peygamberimiz (s.a.v)'in eşi ve "Allah'a andolsun ki, biz cabiüye döneminde bile böyle bir suçlamaya uğramadık. İslam'da mı bu suçlamayı kabulleneceğiz?" diyen Hz.Ebubekir (r.a)'m kızı Hz.Aişe(r.a) idi. Peygamber (s.a.v), Hz. Ebubekir (r.a),Hz. Aişe(r.a) ve diğer müs-lümanlann bir ay boyunca çektikleri acıları, yaşadıkları sıkıntıları ve ruh hallerini düşünün?
Bir iftirayı konuşup deşifre edeceğimize, ilahi emirlere göre hareket edip, vicdanımızın sesiyle muhakeme etmeliyiz. Nitekim aşağıdaki iki rivayet bazı müslümanların İfk olayını duyduklarında iftirayı gereği gibi muhakeme edip, konuyu kalplerine danışıp iftiraya ihtimal vermediklerini göstermektedir.
İmam Muhammed b. İshak'm rivayetine göre; Ebu Eyyüb'ün karısı Ümmü Eyyüb:
"Ya Ebu Eyyüb, İnsanların Aişe hakkında neler söylediklerini duydun mu?"der. Ebu Eyyüb:
"Evet, duydum, ama yalandır. Sen böyle bir şey yapar miydin Ey Ümmü Eyyüb?"der. Ümmü Eyyüb:
"Hayır, vallahi böyle bir şey yapmazdım" der. Bunun üzerine Ebu Eyyüb:
"Oysa Allah'a andolsun ki, Aişe senden hayırlıdır" der.
İmam Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri "el-Keşşaf" adlı tefsirinde Ebu Eyyüb el-Ensarinin Ümmü Eyyüb'e şöyle dediğini nakleder:
"Neler konuşuluyor görüyor musun? Ümmü Eyyüb:
"Şayet sen Safvan'ın yerinde olsaydın, Resulullah'ın ırzına, namusuna kötü gözle bakar mıydm?"diye sorar. Ebu Eyyüb:
"Hayır"der. Bunun üzerine Ümmü Eyyüb:
-Ben de Aişe'nin yerinde olsaydım Resulullah'a ihanet etmezdim. Oysa Aişe, benden, Safvan da senden hayırlıdır" der.
Bir müslüman, duyduğu bir iftira hakkında kesinlikle sükût etmeli, kardeşinin geçmişte yaptığı güzel davranışları hatırlamalı ve onun hakkında hüsnü zan besleyip Zeyneb binti Cahş ve Usame b. Zeyd (r.a) gibi:"Vallahi kardeşim hakkında hayırdan başka bir şey düşünemiyorum ve bu apaçık bir iftiradır." demelidir.
Zira Allah u Teala şöyle buyurmaktadır:
" O iftirayı duyduğunuz zaman: v Bunu söylemek bize gerekmez, haşa bu büyük bir iftiradır, "demeliydiniz."[85]
Hz. Aişe der ki: ResuH Ekrem(s.a.v) benim durumum hakkında Zeynep Binti Cahş'a sormuş:
" Ey Zeyneb! Aişe hakkında ne biliyorsun ve görüşün nedir?" O da:
" Ya Resulullah, ben kulağımı ve gözümü işitip duymadığım şeyden sakınırım. Vallahi Aişe hakkında bayırdan başka bir şey bilmiyorum, demiş. Hâlbuki Zeyneb, Resulullah'ın hanımları arasında benimle en çok rekabet edendi. Allah onu takvası sebebiyle iftiraya bulaşmaktan korudu. Hâlbuki Zey-neb'in kız kardeşi Hamne ise bu hususta onunla münakaşa etmiş ve iftira olayına karışarak helak olmuştu."[86]
Yine Hz. Aişe (r.a) der ki: Resulullah (s.a.v) vahiy gecikince benim durumum hakkında Usame b. Zeyd (r.a)'e sormuş. Usame b. Zeyd (r.a) Resul-i Ekrem(s.a.v)'e:
" Ya Resulullah! O senin eşindir. Biz onun iyiliklerinden başka bir şey bilmeyiz" demiş.
Şu bir gerçektir ki bu günkü radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitle iletişim araçları emperyalistlerin ve İslam karşıtı güçlerin tekelindedir. Onların haber kanallarından süzülerek bize ulaşan her habere, her konuya karşı, daima uyanık ve şüphe içinde olmamız ve kendi tenkit süzgecimizden geçirmemiz gerekir ki, onların tuzağına düşmeyelim. Onun için bir müslüman veya Müslümanlar hakkında kitle iletişim araçlarından bir haber duyduğumuzda buna itibar etmemeli ve bu haberi dikkate alıp insanlar arasında konuşmamalıyız. İslam düşmanlarının çirkin iftira ve ithamları karşısında soğukkanlı davranmalı, sabırlı olmalı ve tavrımızın ne olması gerektiği konusunda Kur'an ve sünnete müracaat etmeliyiz.
Nitekim Allah u Teala şöyle buyurmaktadır:
* Ey iman edenler, Allah'a itaat edin. Peygamberine ve sizden o!an emir sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde ihtilafa düşerseniz, hemen onu Allah'a ve Resulüne arz edin; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz. Bu, hem daha hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir."[87]
Aksi halde bu yalanlar karşısında acze düşüp, iftiraların yayılmasına alet olabilir ve büyük bir hataya düşebiliriz.
Nitekim Allah u Teala şöyle buyurmuştur:
" Ey iman edenler, eğer fasıkın biri, size bir haber getirirse, onu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz."[88]
İftira, insanı hem dünya hem de ahirette helake sürüklemektedir. İftiranın doğurduğu kötü sonuçlarını ve ahiretteki korkunç azabını düşünün.
Bir rivayete göre;"Mirac gecesinde Hz. Peygamber (s.a.v) bazı kimselerin dil ve dudaklarının makaslarla kesildiğini gördü. Bunların kim olduğunu sordu. Dediler ki, "Bunlar dedikoduculardır ki serbestçe konuşuyor ve fitne yaratıyorlardı."
Şeref ve vicdan sahibi bir insan, takva ve iffet sahibi bir kimsenin şerefine dil uzatmamak ve kendini bu şerefsizlikten uzak tutmalıdır.
İftiranın Tedavisi
İslam çlüşmanlan ve münafıklar, salih insanlann zayıf yönlerini kollamakta, oyun ve hilelerini ona göre sinsice planlamaktadırlar. Bu fitnelerden korunmak için bir iftira karşısında asla zaafa düşmemeli, zanna dayalı hareket etmemeli ve kardeşimiz hakkında hayır ve iyilikten başka bir şey düşünmemeliyiz.
Nitekim Alİah u Teala şöyle buyurmuştur: Keşke o iftirayı işittiğiniz zaman erkek ve kadın müminler, kendi içlerinde hüsnü zanda bulunup:" Hayır, bu açık bir iftiradır. " deselerdi."[84]
Bedir Savaşı'na katılmış bir sahabe, ifk hadisesinde duyduğu iftirayı gereği gibi muhakeme etmemiş, konuyu vicdanına götürmemiş, sadece konuşmuş ve iftiranın yayılmasına alet olmuştu. Hatta müşrikleri hicvetmek için söylediği şiirlerle peygamberimiz^.a.v)'in iltifatına mazhar olmuş Hassan b. Sabit bile bu iftirayı diline dolamıştı. Medine'yi sarsan bu olayı tam bir ay boyunca konuştular. Oysa daha duyulur duyulmaz itibar edilmemesi ve reddedilmesi gereken çok iğrenç bir yalandı. Çünkü iftiraya uğrayan kişi sıradan biri değildi.
İffet ve temizliğin sembolü, peygamberimiz (s.a.v)'in eşi ve "Allah'a andolsun ki, biz cabiüye döneminde bile böyle bir suçlamaya uğramadık. İslam'da mı bu suçlamayı kabulleneceğiz?" diyen Hz.Ebubekir (r.a)'m kızı Hz.Aişe(r.a) idi. Peygamber (s.a.v), Hz. Ebubekir (r.a),Hz. Aişe(r.a) ve diğer müs-lümanlann bir ay boyunca çektikleri acıları, yaşadıkları sıkıntıları ve ruh hallerini düşünün?
Bir iftirayı konuşup deşifre edeceğimize, ilahi emirlere göre hareket edip, vicdanımızın sesiyle muhakeme etmeliyiz. Nitekim aşağıdaki iki rivayet bazı müslümanların İfk olayını duyduklarında iftirayı gereği gibi muhakeme edip, konuyu kalplerine danışıp iftiraya ihtimal vermediklerini göstermektedir.
İmam Muhammed b. İshak'm rivayetine göre; Ebu Eyyüb'ün karısı Ümmü Eyyüb:
"Ya Ebu Eyyüb, İnsanların Aişe hakkında neler söylediklerini duydun mu?"der. Ebu Eyyüb:
"Evet, duydum, ama yalandır. Sen böyle bir şey yapar miydin Ey Ümmü Eyyüb?"der. Ümmü Eyyüb:
"Hayır, vallahi böyle bir şey yapmazdım" der. Bunun üzerine Ebu Eyyüb:
"Oysa Allah'a andolsun ki, Aişe senden hayırlıdır" der.
İmam Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri "el-Keşşaf" adlı tefsirinde Ebu Eyyüb el-Ensarinin Ümmü Eyyüb'e şöyle dediğini nakleder:
"Neler konuşuluyor görüyor musun? Ümmü Eyyüb:
"Şayet sen Safvan'ın yerinde olsaydın, Resulullah'ın ırzına, namusuna kötü gözle bakar mıydm?"diye sorar. Ebu Eyyüb:
"Hayır"der. Bunun üzerine Ümmü Eyyüb:
-Ben de Aişe'nin yerinde olsaydım Resulullah'a ihanet etmezdim. Oysa Aişe, benden, Safvan da senden hayırlıdır" der.
Bir müslüman, duyduğu bir iftira hakkında kesinlikle sükût etmeli, kardeşinin geçmişte yaptığı güzel davranışları hatırlamalı ve onun hakkında hüsnü zan besleyip Zeyneb binti Cahş ve Usame b. Zeyd (r.a) gibi:"Vallahi kardeşim hakkında hayırdan başka bir şey düşünemiyorum ve bu apaçık bir iftiradır." demelidir.
Zira Allah u Teala şöyle buyurmaktadır:
" O iftirayı duyduğunuz zaman: v Bunu söylemek bize gerekmez, haşa bu büyük bir iftiradır, "demeliydiniz."[85]
Hz. Aişe der ki: ResuH Ekrem(s.a.v) benim durumum hakkında Zeynep Binti Cahş'a sormuş:
" Ey Zeyneb! Aişe hakkında ne biliyorsun ve görüşün nedir?" O da:
" Ya Resulullah, ben kulağımı ve gözümü işitip duymadığım şeyden sakınırım. Vallahi Aişe hakkında bayırdan başka bir şey bilmiyorum, demiş. Hâlbuki Zeyneb, Resulullah'ın hanımları arasında benimle en çok rekabet edendi. Allah onu takvası sebebiyle iftiraya bulaşmaktan korudu. Hâlbuki Zey-neb'in kız kardeşi Hamne ise bu hususta onunla münakaşa etmiş ve iftira olayına karışarak helak olmuştu."[86]
Yine Hz. Aişe (r.a) der ki: Resulullah (s.a.v) vahiy gecikince benim durumum hakkında Usame b. Zeyd (r.a)'e sormuş. Usame b. Zeyd (r.a) Resul-i Ekrem(s.a.v)'e:
" Ya Resulullah! O senin eşindir. Biz onun iyiliklerinden başka bir şey bilmeyiz" demiş.
Şu bir gerçektir ki bu günkü radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitle iletişim araçları emperyalistlerin ve İslam karşıtı güçlerin tekelindedir. Onların haber kanallarından süzülerek bize ulaşan her habere, her konuya karşı, daima uyanık ve şüphe içinde olmamız ve kendi tenkit süzgecimizden geçirmemiz gerekir ki, onların tuzağına düşmeyelim. Onun için bir müslüman veya Müslümanlar hakkında kitle iletişim araçlarından bir haber duyduğumuzda buna itibar etmemeli ve bu haberi dikkate alıp insanlar arasında konuşmamalıyız. İslam düşmanlarının çirkin iftira ve ithamları karşısında soğukkanlı davranmalı, sabırlı olmalı ve tavrımızın ne olması gerektiği konusunda Kur'an ve sünnete müracaat etmeliyiz.
Nitekim Allah u Teala şöyle buyurmaktadır:
* Ey iman edenler, Allah'a itaat edin. Peygamberine ve sizden o!an emir sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde ihtilafa düşerseniz, hemen onu Allah'a ve Resulüne arz edin; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz. Bu, hem daha hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir."[87]
Aksi halde bu yalanlar karşısında acze düşüp, iftiraların yayılmasına alet olabilir ve büyük bir hataya düşebiliriz.
Nitekim Allah u Teala şöyle buyurmuştur:
" Ey iman edenler, eğer fasıkın biri, size bir haber getirirse, onu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz."[88]
İftira, insanı hem dünya hem de ahirette helake sürüklemektedir. İftiranın doğurduğu kötü sonuçlarını ve ahiretteki korkunç azabını düşünün.
Bir rivayete göre;"Mirac gecesinde Hz. Peygamber (s.a.v) bazı kimselerin dil ve dudaklarının makaslarla kesildiğini gördü. Bunların kim olduğunu sordu. Dediler ki, "Bunlar dedikoduculardır ki serbestçe konuşuyor ve fitne yaratıyorlardı."
Şeref ve vicdan sahibi bir insan, takva ve iffet sahibi bir kimsenin şerefine dil uzatmamak ve kendini bu şerefsizlikten uzak tutmalıdır.