Konu Başlığı: Edâ Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Eylül 2011, 13:22:55 3- Edâ Hadis rivayetlerinin edası (tahdisi, nakledilmesi) da azimet ve ruhsat olarak iki kısımda mütalâa edilmiştir. Azimet, rivayetin lafzı ve manasıyla birlikte duyulduğu şekilde edâ edilmesidir. Ruhsat ise, semâ anında, ravinin, anladığı manayı nakletmesidir.[1212] Edada ruhsatın bazı çeşitleri vardır. Bunların en önemlisi ise tedlistir. Tedlis, bir kimsenin karşılaştığı (mülâki olduğu) fakat hadis duymadığı kimseden rivayette bulunmasıdır. Dinleyenler, ravinin, hadisi bizzat duymuş olduğunu zannederler.[1213] Serahsî'nin belirttiğine göre, A'meş ve-Sevrî bu şekilde rivayette bulunuyorlardı. Şu'be ise, bundan şiddetle kaçınıyor ve "zina etmem, tedlis yapmamdan bana daha hoş gelir" diyordu.[1214] Serahsî'ye göre sahih olan görüş, birincilerin, yani tedlis yapanların görüşüdür. Çünkü sahabe de böyle yapıyorlardı. Onlardan birisi: "Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu" diyor, kendisine müracaat edildiği zaman da, "ben bunu Resulullah (s.a.v.)'dan rivayet eden birisinden duydum" diyordu. Fakat onlardan hiçbiri, bu yüzden birbirlerini suçlamıyorlardı. Böylece anlıyoruz ki, bunda bir sakınca yoktur ve bu, mutlak tedlis olarak isimlendirilemez. Hiç kimsenin de bir sahabîyi müdellis olarak nitelemesi caiz değildir.[1215] Daha sonra mutlak tedlisin tanımım veren Serahsî, bunun, ravinin âlî isnadla rivayetine rağbet kazandırmak için, naklettiği kimsenin ismini isnaddan düşürerek, asıl ravisinden rivayet ediyormuş zannını uyandırmak olduğunu ve bunun iyi bir şey olmadığını belirtir.[1216] Ancak böyle bir maksad olmadan, dinleyenlere kolaylık bakımından uzun isnadı hazfederek veya tekid maksadıyla, "kale Resulullah" diyerek rivayette bulunulmasında bir sakınca yoktur. Sahabe ve tabiînden yapılan nakiller de bu kısma girer.[1217] Sadece, sika kimselerin, rivayetlerinde tedlis yapmakla meşhur olmuş kimselerden hadis rivayet etmesi caiz olmakla beraber, sika olmayan kimselerin, rivayetleriyle tedliste şöhrete ulaşmış kimselerden rivayeti caiz değildir.[1218] Sahabenin, "bununla emrolunduk" veya "şundan nehyolunduk" ya da "sünnet böyledir" şeklindeki ifadeleri, Hanefi mezhebine göre, mutlak olarak Peygamber (s.a.v.)'den ihbarı ifade etmez. Çünkü emir ve nehiy Hz. Peygamberden olabileceği gibi, başkalarından da olabilir. Allah Tealâ, "Allah'a, Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin" [1219] buyurmuştur. Eğer emir ve nehiy sadece Peygamber (s.a.v)'e hasredilirse, bu ayetin manası tanı olarak gerçekleşemez. Ayrıca Hz. Peygamber, "sizin, benim sünnetime ve benden sonraki halifelerin sünnetine uymamz gerekir" [1220] ve "kim iyi bir sünnet ortaya koyarsa, onun ve onunla amel edenlerin sevabı, o kimseye aittir" [1221]buyurarak, kendi dışındakilerin de sünnetinin olabileceğine işaret etmiştir. Sahabe, Peygamber (s.a.v.)'in sünnetinden bahsettikleri zaman âdeten, sünneti ona izafe ederek, "Sünnetü Resulullah" veya "Sünnetü'n-Nebiy" derlerdi.[1222] [1212] Age., I. 379. [1213] Age., I. 379. [1214] Age., I. 379. [1215] Serahsî, Usul, I. 379. [1216] Age., I. 380. [1217] Age., I. 380. [1218] Age., 1.380. [1219] Nisa: 59. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 210 [1220] Ebu Davud. Sünne, 6; Tirmizî, İlm 16. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 210 [1221] İbn Mâce. 14. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 210 [1222] Serahsî, Usul, I. 380-381. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 209-210 |