> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Eğitim > Anne baba eğitiminde yeni teknikler > Davranış Bozuklukları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Davranış Bozuklukları  (Okunma Sayısı 1055 defa)
10 Ocak 2012, 05:47:56
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 10 Ocak 2012, 05:47:56 »



DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI


Davranış bozuklukları içinde, çok ciddî sonuçlara yol açan önemlilerden bir kısmını inceleyelim:
Tırnak Yeme
Tırnak yeme, bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yetersiz ilgi ve sevgi, sıkıntı ve gerginlik tırnak yemeye sebep olan başlıca faktörler ara¬sında sayılabilir.
Çocukların hemen hemen yarısında görülen bu alışkanlığın ka¬zanılmasında, aile içinde tırnak yiyen bir modelin çocuk tarafından taklit edilmesi de bir faktör olabilir.
Tırnak yeme daha çok sinirli ve endişeli çocuklarda görülür. Bu hal çocuklarda genelde uyku bozuklukları veya aşırı hareketlilik ile birlikte bulunur.
Uyku Bozukluğu
Allah'ın kullarına bahşettiği nimetlerin en önemlilerinden birisi de uykudur. Uyuyamamanın zorluğu herkesçe malumdur.
Çocuğa gerekli olan uykunun süresi bazı faktörlere bağlıdır; bunlardan en önemlisi, çocuğun yaşıdır. Küçük çocukların uykuya daha çok gereksinimleri vardır. Yeni doğan bebekler, günde ortala¬ma 16-18 saat uyuyarak zamanlarının %80'ini uykuda geçirirler¬ken, 1 yaş bebeklerinde bu süre %50'ye düşmektedir.
Uyuyamayan çocukta, çeşitli biyolojik ve psikolojik etkiler ara¬nır. Yeri rahat değildir. Çok soğuk veya çok sıcakta bulunabilir. Karnı veya kulağı ağrıyabilir. Annesini isteyebilir. En çok da anne¬sinden uzak kalmanın sıkıntısını çeker, bunun için uyuyamaz.
Korku
Bebek, ansızın oluşan değişikliklerden, yabancı gürültü, insan ve hayvanlardan korkar. Okul çağındaki çocuklar ise, imtihandan, yoklamalardan korkarlar ve karnelerinden endişe ederler. Bunlara ilâve olarak genelde bütün çocuklar, her çeşit zorlama ve sertlikten, kendilerinin veya anne babalarının hastalığından, anne ve babaları¬nı üzecek her şeyden korku duyarlar.
Ülkemizde anne babalar, nineler, dedeler korkuyu bir disiplin vasıtası olarak bol bol kullanmaktadırlar. Özellikle doktorla kor¬kutmak, çok sık başvurulan bir yoldur. Ancak anne ve babalar ço¬cuğu doktora, hastaneye götürmek gerektiğinde bu usulün acısını çok çekerler.
Öfke
ilk çocukluk çağında en sık görülen, belki de tek olan öfke belirti¬si ağlamadır. Fakat bu durum çocuğun yaşı ilerledikçe azalmaya baş¬lar. Zamanla öç alma, saldırma gibi davranışlar daha sık görülür. Ço¬cuk bu tür tepkilerini doğrudan göstermek yerine, eşyaları devirme ve yasaklanmış hareketleri yapma şeklinde dolaylı yoldan gösterebilir.
Çocuklarda görülen bedenî rahatsızlıklar ve kusurlar da öfkeye sebep olabilir. Rahatsız ve hasta oldukları, sıkıntı veren bir durum¬da bulundukları zaman gerekli ilgi gösterilmezse, meselâ; altını ıs¬latan çocuğun altı temizlenmezse, ateşi yükselen çocukla ilgilenilmezse, midesi rahatsız çocuğun ağrılarını dindirecek ilâç verilmez¬se çocuk öfkelenebilir.
Çocuklar öfke nöbetleri ile ebeveyne bazı mesajlar vermektedir¬ler. Öfke nöbetlerini işaret olarak kullanan çocuklar, ebeveynin bu
durum karşısında heyecanlanacağını ve kendilerini yatıştırmaya kalkışacağını genellikle çok iyi bilirler. Buna karşılık belli bir disip¬linin uygulandığı bir evde çocuk, göstereceği öfke nöbetlerinin bir işe yaramayacağını bilir. Çünkü göreceği tepkiyi az da olsa tahmin edebilmektedir.
Hiperaktiflik
Çocuğun aşırı hareketli olması bir köşede sessizce oturmasın¬dan, insanlardan kaçmasından elbette daha iyidir. Ama bu hareket¬liliğin ölçüsü ne olmalıdır? Çocuğun dilediği her şeyi yapmasına göz mü yumulmalıdır? Bu ve benzeri sorular sanıyorum birçok ebeveynin aklına geliyordur.
Çocuklar genellikle canlı, hareketli ve hayat doludurlar. Gün boyu oynar, koşar ve zıplarlar. Sürekli bir faaliyet içinde, durmadan bir şeyler yaparlar. Yorulmak nedir bilmezler. Dışarıda oynadıkları yetmiyormuş gibi aynı hareketli oyunlar çoğu zaman evde de de¬vam eder. Ebeveyn ise, çocuğun peşinden koşarak, onu ikaz ede¬rek, çoğu zaman çocuktan daha fazla yorulur. Bu durum aynı za¬manda ebeveyni gergin ve sinirli de yapmaktadır.
Aşırı hareketlilik, çoğu zaman evdeki veya okuldaki bir olaya tepki olarak görülür. Çok sevilen bir yakının vefatı, ebeveynin an¬laşmazlıkları, okulda yeterince başarılı olamama, başka çocukların sürekli eziyet etmesi gibi olaylar bir çocuğa öyle ağır baskı yapabilir ki, bu baskılara maruz kalan çocuk aşırı hareketlilik ile bunu dışa vurabilir. Bu durumun düzelmesi ancak hareketliliğe sebep olan olayların tespiti ve aynı zamanda da gerekli tedbirlerin alınması ile mümkündür.
Parmak Emme
ilk 1 yaş içinde, bebeklik döneminde çocuk doğal olarak par¬mak emebilir. Daha çok başparmağını hatta bazen ayak parmağını bile emebilir. Bu davranışın çevreyi tanıma ve keşfetme ihtiyacın¬dan doğduğu kabul edilir. İlk yaş içinde doğal olan bu davranış da¬ha sonraları da devam ederse veya ileriki yaşlarda ortaya çıkarsa, bir uyumsuzluk sorunu veya alışkanlık bozukluğu olarak kabul edilir. Bu hareket çocuklarda, korktukları zaman, acıktıklarında, anneden ayrıldıklarında veya uykuya dalarken görülebilir. Temelin¬de anne-çocuk ilişkisindeki yetersizlik ve çocukta güven hissinin yeterince gelişmemiş olduğuna işaret eder.
Evden Kaçma
Büyükçe çocuklarda veya ergenlik döneminde evden izinsiz ay¬rılmalara firar, kaçma denir. Bu kaçmalar bir geceden günlere, haf¬talara kadar uzayabilir. Kaçma çeşitli psişik, sosyal ve organik ne¬denlerin rol oynadığı impulsif (atakça) bir davranıştır. Bazen 7-8 yaşındaki bir çocuğun birkaç saat kaybolduğu, sonra kuytu bir kö¬şede, bodrumda veya bir harabede bulunduğu görülür. Bu davranı¬şa çoğu zaman bir sebep bulunmaz. Ama önemli sebepler arasında aile içi çatışmaları, yeni bir yuvaya kavuşma hayalini, sevilmediğine inanmayı, okul başarısızlığını, hor görülmeyi, dayağı, işe zorlanma¬yı sayabiliriz.
Yalan Söyleme
Yalan, yapılan hatayı gizlemek ve başkalarını yanıltmak için ya¬pılan bir davranıştır. Çocuklarda doğruyu söylemek zamanla geli¬şir, iyiyi, kötüyü ya da gerçek olanı olmayanı öğrendikten sonra da yalan söylemeye devam ediyorsa, bu davranışın temelinde yatan uyumsuzluğun ortaya çıkarılması gerekir.
Aşağılık kompleksi, kıskançlık ve suçluluk hissi çocuğu yalan söylemeye sürükler. Çocuğa suçunu zorla kabul ettirmek de onu yalana zorlar. Çocuğun her hareketine karışmak, rahat bırakmamak iyi bir davranış değildir. Fazla ilgilenme çocuğu yalan söylemeye alıştırır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Davranış Bozuklukları
« Posted on: 19 Mart 2024, 05:42:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Davranış Bozuklukları rüya tabiri,Davranış Bozuklukları mekke canlı, Davranış Bozuklukları kabe canlı yayın, Davranış Bozuklukları Üç boyutlu kuran oku Davranış Bozuklukları kuran ı kerim, Davranış Bozuklukları peygamber kıssaları,Davranış Bozuklukları ilitam ders soruları, Davranış Bozukluklarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes