> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Allahın Gazabı ve Rızası > Yöneticilerin Sorumluluğu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yöneticilerin Sorumluluğu  (Okunma Sayısı 1284 defa)
30 Haziran 2010, 20:43:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 30 Haziran 2010, 20:43:52 »



YÖNETİCİLERİN SORUMLULUĞU



Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri!..

Bir müddetten beri sizden uzaklarda geziyoruz. Danimarka derken, size şimdi Almanya'dan hitab ediyoruz. Kardeşlerimizin çalışmalarını görüyoruz, seviniyoruz, onları hayırlı çalışmalar için teşvik ediyoruz. Bu cuma sohbetimiz de sizlere Almanya'dan... Allah dünya ve ahiretin hayırlarını cümle müslümanlara, ülkemizin değerli halkına ihsân eylesin... Cümlemizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin...

Ebû Mûsa el-Eş'arî RA'den rivâyet edilmiş bir hadis-i şerifle bugünkü sohbetime başlamak istiyorum. Çok temelli, köklü ana meseleyi anlatan bir hadis-i şerifle sohbetime girmiş olacağım. Bu rivâyete göre Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:


a. Ahireti Tercih Etmek

396/11 (Men ehabbe dünyâhu edarra biâhiretihî, ve men ehabbe âhiretehû edarra bi dünyâhu feâsirû mâ yebkà alâ mâ yefnâ) Sadaka rasûlüllàh fî mâ kàl, ev kemâ kàl.

Efendimiz'in her şeyi ve hadis-i şerifleri ne güzel!.. Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki:

(Men ehabbe dünyâhu) "Kim kendisinin dünyasını severse, dünya hayatını severse, (edarra biâhiretihî) ahiretine zarar verir." Dünya hayatına önem veren, dünya hayatını seven, ona yönelen, ahiretine zarar verir. (Ve men ehabbe âhiretehû) "Kim de ahiretini severse, (edarra bidünyâhu) o zaman dünyalığına, dünya hayatına sıkıntı vermiş olur."

O zaman ne olacak?.. (Feâsirû mâ yebkà alâ mâ yefnâ) "Siz bâkî olanı, fâni olana tercih eyleyin!" diye tavsiye buyuruyor, gözümüzün nûru, başımızın tacı, Peygamber'imiz, serverimiz, rehberimiz, önderimiz, Muhammed-i Mustafa --aleyhi efdalüs-salâvati ve ekmelüt-tahiyyâtü vet-teslimât-- Hazretleri... Yâni hepimizin ahireti, bâki olan ahiret hayatını, fâni olan şu geçici, kısa, küçük, değersiz, dünya hayatına tercih etmemiz gerektiğini tavsiye buyuruyor.


Peygamber SAS Efendimiz kendisi nasıl yaşamış? Dillere destan, hepimize numûne bir hayatı var. Kendisi de dünyaya meyletmemiş, daima ahiretini düşünmüş, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rızâsını düşünmüş. Dünya malına rağbet etmemiş, dünya malını toplayacağım diye düşünmemiş, çalışmamış; eline geçen dünyalığı etrafındaki yoksul insanlara tamamen dağıtmış. Yoksulların acılarını paylaşmış, yoksulların yanına gidip onların dertleriyle dertlenmiş; kulübelerine girmiş, hastalarını ziyaret etmiş, lokmayı onlarla paylaşmış. Zenginleri onlara yardım etmeyi teşvik eylemiş, fakirleri sabırlı olmaya teşvik eylemiş. Kendisi, aç olup da karşısına gelip, "Açım yâ Rasûlallah!" diyene, "Bak ben senden daha açım!" diye karnına bağladığı sıcak taşları göstermiş. Anlaşılan sıcak taşı karnına bağlayınca, oralarda açlık hissi biraz bastırılıyor galiba...

Kendisi dünya hayatına önem vermemiş. Acaba isteseydi hükümdarlar gibi yaşayamaz mıydı? Kesin olarak söylüyoruz, yaşardı. Çünkü kendisine teklif de olunmuştu:

"--Sen hükümdar bir peygamber mi olmak istersin, yoksa kul bir peygamber mi olmak istersin? Hangisini istersin?.." diye Cebrail AS Allah'ın emriyle kendisine soruyor.

Yâni Süleyman AS devlet başkanı, hükümdar, aynı zamanda peygamber; o da Allah'ın güzel kullarından birisi... Peygamber Efendimiz öyle de olabilirdi. Peygamber SAS Efendimiz:

"--Hayır, ben ahireti tercih ederim! Bir gün tok olayım, iki gün aç olayım..." diyor, ahireti istiyor.

Kendisinin duası makbul, "Ne istersen verilecek!" deniliyor, "Ben duamı ahirete bıraktım, ahirette ümmetimin affını isteyeceğim." diyor. Peygamber Efendimiz kesin olarak, önüne kadar gelmiş olan teklifi reddediyor. Cebrail AS buyuruyor ki:

"--Bak şu etrafındaki dağları, dilersen Allah sana altın yapacak?"

"--Hayır istemem!" diyor.

Altın olmasını da istemiyor, kendisi mütevazi yaşamış... Bir mübarek, cennetlik hanımefendi, Peygamber Efendimiz'in çok basit, sert bir yerde yattığını görünce, bir döşek yapmış, Peygamber Efendimiz'e getirmiş. O zamanın imkânlarıyla her halde koyun yünü filân doldurmuştur, yünden yumuşak bir döşek olmuştur. Efendimiz onu ertesi gün geriye göndertiyor. "Bu gece çok rahat uyudum." diyor, yâni yatakta rahat ettiğini söylüyor, teheccüd namazına kalkmakta zorlandığı için yatağı göndertiyor.

Yâni Efendimiz'in kendi yaşantısında, eline geçen, sofra örtüsü üzerine yığılan malı, yiyeceği, parayı avuç avuç dağıttığını, yarına bir şey biriktirmediğini biliyoruz. Mütevazi yaşadığını biliyoruz. O zamanın en ucuz elbisesi olan yün, sof giydiğini biliyoruz. S™filer de onun için sof giyiyorlar. Peygamber SAS Efendimiz'in aç durduğunu, oruç tuttuğunu, aylarca evinden duman tütmediğini biliyoruz; hurmayla, sütle vaziyeti idâre ettiğini, sevap kazanmağa gayret ettiğini, cihad ettğini biliyoruz. Kendisi böyle yaşamış, bize de böyle tavsye ediyor.


Eski evliyâullahtan birisi diyor ki: "Ömrümde, dünya ile ahireti beraber götürmeyi denedim, 'Hem dünyalığım tıkırında olsun, iyi olsun, hem de ahiret sevabını kazanacak şekilde yaşayayım!' dedim; olmadı." diyor. Tam olmuyor. O halde ne olacak?.. Ahireti tercih edeceğiz. Yâni insan dünyalığı tercih etti mi, bu hayatı esas aldı mı, "Bu hayatım güzel olsun!" dedi mi, ahiretine mutlaka zararı oluyor. Namazı kılamıyor, cumayı kaçırıyor, seyahatti, kazançtı, alış-verişti, şuydu, buydu derken günahlar, hatalar olabiliyor. Onun için ahireti esas almak lâzım. Ahireti esas aldığı zaman da dünyalık bir takım faydalar elinden kaçabiliyor.

--Gel sana teklif ediyorum, seninle şu ortaklığı yapalım!

-- Nasıl olacak?

--İşte biraz haram var, günah var, işin karanlık tarafları var, insanın gönlüne yatkın olmayan köşeleri var; ama çok para gelecek.

--Hayır, istemem!

Neden?.. Müslümanın günah ihtimâli olunca kaçması lâzım, takvâ ehli olması lâzım... Peygamber Efendimiz böyle yapmayı tavsiye ediyor.


Muhterem kardeşlerim, hepimiz bu dünya hayatında yaşıyoruz. İmkân olsa bin yıl yaşamak isteriz, binlerce yıl yaşamak isteriz, uzun ömür isteriz, istiyoruz. Allah sizlere ve bizleri hayırlı uzun ömür versin de, hayırlı işleri daha çok yapalım, uzun süre hayırlı işleri yapalım... Uzun ömür istiyoruz, rahat istiyoruz, huzur istiyoruz, güzel yemek, güzel giyinmek istiyoruz. İnsanın tabiatında bu var, yâni kendisine yarayacak şeyleri, kendisini mutlu edecek, müreffeh edecek şeyleri toplama arzusu var, ama burda kendimizi tutmalıyız. Harama kaçmamalıyız, harama tenezzül etmemeliyiz, harama râzı olmamalıyız, harama, günaha yanaşmamaya, çok dikkat etmeliyiz! Bu çok önemli...

Tabi bu kazanç konusunda olduğu gibi yaşamdaki diğer hedeflerimizde de önemli. Diyelim ki, bir insan kazançtan başka ne gibi işler yapabilir? Meselâ evlilik olur. Bu kişisel, şahsî atılım, burda da ahireti düşüneceğiz. Yâni sevap kazanmayı düşüneceğiz, hayırlı evlât yetiştirmeyi düşüneceğiz, hayırlı bir eş seçmeyi düşüneceğiz. Kendimiz evlenmişiz, çoluk çocuklarımıza da, torunlarımıza da onu düşüneceğiz. Bir iş kuracağız, hayırlısını düşüneceğiz. Bir faaliyette bulunacağız, hayırlı olanını yapacağız. Bizi bir şeye davet ediyorlar, hayırsızsa, "Hayır!" diyeceğiz; hayırlı ise, "Evet..." diyeceğiz.

Her işimizde böyle olmalıyız. Hakkı tutmalıyız. Dünyamıza zarar verse bile, ahiret sevabı kazanmak için hayırlı işi yapmalıyız. Bu çok mühim bir kâide, çok önemli temel bir görüş... Her işimizi buna göre yapmalıyız. Dünya fâni, kimseye kalmıyor.


Bu dünya hayatında bir çok kimsenin neden yanıldığını düşünürseniz; kàtillerin, hırsızların, arsızların, yüzsüzlerin, rüşvetçilerin, daha başka ne kadar gayr-i ahlâkî, gayr-i insanî, gayr-i meşrû, gayr-i kanûnî iş varsa, hepsini insanlar niçin yapıyor?.. Eroin kaçırıyor, yol kesiyor... Bunlar hep menfaatten olmuyor mu? Yâni bu dünya hayatının, süflî hayatın, cüz'î hayatın menfaatleri için, insanlar birbirlerini kurtlar gibi saldırıp yiyorlar. Tabi biz burda aklımızı başımıza toplamalıyız. Ahiret insanı olmalıyız, ahiretin aşıklısı olmalıyız. Mahkeme-i kübrâyı düşünmeliyiz. Her yaptığımız işi onun için yapmalıyız.

"--Hocam böyle bir hadis-i şerifi bu cuma gününde niye seçtin?" derseniz; ben Türkiye'yi şimdi uzaktan seyrediyorum, uzaydan seyreder gibi... Türkiye'yi yurt dışından seyrediyorum. Televizyonumuzu, çanak antenimizi ayarladık, beş altı tane kanalın her birinden, saat başı haberleri tâkib ederek inceliyoruz; çok üzülüyorum. Türkiye şehidler diyarı, gàziler yurdu ve İslâm dinine bağlı insanların %99 çoğunlukta olduğu bir ülke... Tabii bütün bu durumun her yerde görünmesi lâzım; toplum hayatında görülmesi lâzım, özel hayatta görülmesi lâzım, siyasî hayatta görülmesi lâzım!.. Ticarî hayatta bu güzelliklerin aksetmesi lâzım!.. Yâni güzel malzemeyle yapılmış, kurulmuş olan şeylerin, güzel bir görünümde olması lâzım!..

Ama öyle değil... Meclise bakıyorum, meclisteki konuşmalara bakıyorum, partilerin beyanlarına bakıyorum, ticarî hayata bakıyorum, askerlere bakıyorum, eğlencelerine bakıyorum... Televizyonda istemesek de, arada reklam diyor; hadi bakalım, karşımıza göbeği cıplak, omuzu açık, eteği bilmem neresine kadar... Yâni bunların bir kısmının yasak olması lâzım! Külhanî konuşma... "Bu külhanî konuşma gündüz vaktinde, benim çocuğum televizyon seyrederken ne arıyor?" diye soracak. Filmde geçiyor ama, olsun, bir ahlâk yasası olmalı... Çocuklarımızı iyi yetiştirmek bakımından, kötü şeyleri bilmesinler, öğrenmesinler diye... Sokakta küfürden nasıl koruyorsak, filmde de realist olacak, gerçekçi olacak diye en kötü şeyleri mi söyleyelim?..


Bakıyorum, her şey biraz istenmeyen bir duruma gelmiş. Temennîmiz herkeste ahlâka uygun faziletli insan görünümünü görmek, görüntüsünü almak. Ama malesef her yerde, çok acı şeyler görüyoruz. Asıl vazifemiz, görevimiz insanları ahlâklı faziletli yetiştirmek olduğu için de, bu neden olmuyor diye bakıyoruz, düşünüyoruz, üzülüyoruz.

Muhterem karde...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yöneticilerin Sorumluluğu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 03:09:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yöneticilerin Sorumluluğu rüya tabiri,Yöneticilerin Sorumluluğu mekke canlı, Yöneticilerin Sorumluluğu kabe canlı yayın, Yöneticilerin Sorumluluğu Üç boyutlu kuran oku Yöneticilerin Sorumluluğu kuran ı kerim, Yöneticilerin Sorumluluğu peygamber kıssaları,Yöneticilerin Sorumluluğu ilitam ders soruları, Yöneticilerin Sorumluluğuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes