> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Ameller - İbadetler - Kulluk Kavramı > Allaha Kulluk > ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum
Sayfa: [1] 2 3 4   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum  (Okunma Sayısı 8962 defa)
11 Aralık 2007, 03:51:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Aralık 2007, 03:51:05 »





ALLAH-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:                         "O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Ancak ALLAH'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer.)" (Şuara; 88-89)
Bu dünya bir imtihan yeridir. ALLAH-u Zülcelal, bizleri imtihan etmek için dünyanın keyf ve sefasını gözümüzün önüne seriyor. ALLAH-u Zülcelal bu imtihanı kazanan kimseye, kıyamet gününde en güzel mükafatları verecektir. Bu sebeple, ALLAH'tan bir karşılık olmaksızın cehennemden muhafaza olunmak ve -o kadar ucuzmuş gibi- cenneti istemek doğru değildir.
ALLAH-u Zülcelal daima bizimle beraberdir. Bir saniye bile bizden gafil olmayıp herkesin kalbine muttalidir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"ALLAH, sizin suretinize bakmaz, ancak kalbinize bakar."                (Müslim)
ALLAH-u Zülcelal, neyi istiyorsa ve nerede rızası varsa, kalbimizin de onu istemesi lazımdır. Mesela bir köle, efendisinin kendisini sevmesi için kılıktan kılığa girip nasıl yağcılık yapıyorsa, bizim de birazcık böyle olmamız ve daima ALLAH-u Zülcelal'in rızasına yönelmemiz gerekmektedir.
Bir gün Davud aleyhisselam, ALLAH-u Zülcelal'e:
"Ya Rabbi! Her padişahın hazineleri vardır, Senin hazinelerin nedir?" diye sorar. ALLAH-u Zülcelal:
"Ey Davud! Benim hazinelerim arş'tan daha yüksek, Kürsi'den daha büyük ve cennet nimetlerinden daha fazladır." buyurarak, hazinelerinin çokluğunu ve büyüklüğünü beyan etmiştir.
ALLAH-u Zülcelal, Adem aleyhisselam'a:
"Buğday ağacından yemeyeceksin!" diye emrettiği zaman, ALLAH'ın takdirinde vardı ki; Adem aleyhisselam buğday ağacından yedi. Adem aleyhisselam buğday ağacından yedikten sonra, ALLAH-u Zülcelal onu yere indirdi.
Bir rivayete göre, Adem aleyhisselam başını yere koyarak            Eftehan dağının üzerinde iki yüz sene ağlamıştır. Onun gözünden dökülen mübarek yaşlardan yerde ot bitiyordu ki; Adem aleyhisselam'in başı o otun içinde kayboluyordu.
Bazı zamanlarda da yaptığı hatayı hatırlayarak "ah!" çeki-yordu. O "ah!" ki; Adem aleyhisselam'in ağzından çıkan hararet, etrafındaki otları yakıp kül ediyordu. Böylece iki yüz sene ağladıktan sonra, ALLAH-u Zülcelal, ona:
"Ey Adem! Sen Benim meleklerimden dahi saf ve en seçkin kulumsun." buyurdu. Adem aleyhisselam bunu duyunca hiç sesini çıkarmadı. ALLAH-u Zülcelal, aynı şekilde iki defa daha nida etti.
Fakat Adem aleyhisselam yine ses çıkarmadı. Adem aleyhisselam sessiz kaldığı için melekler korkudan titrediler. Bundan sonra Cebrail aleyhisselam geldi ve:
"Ey Adem! ALLAH-u Zülcelal'in sana seslendiğini duymu-yor musun?" diye sordu. Adem aleyhisselam:
"Ey Cebrail! Duyuyorum. Saf, ALLAH'ın seçkin kuludur. Ben bir hata işledim. Ben nereden ALLAH'ın saf kulu                  olacağım. Ben kendi hatamı bildiğim için ses çıkarmadım." diye cevap verdi. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam:
"ALLAH, sana saf kulum dediği zaman sen ne düşündün?" diye sordu. Adem aleyhisselam:
"Ey Cebrail! Ben düşündüm ki; ALLAH'tan başka günahları affedecek kimse yoktur. Fakat günahımı hatırladığım zaman da, ALLAH'tan çok korkuyordum. Yani ümit ile korku arasındaydım." diye cevap verdi. Bunun üzerine             ALLAH-u Zülcelal, Cebrail aleyhisselam'a emrederek:
"Ey Cebrail! Adem'e söyle, ben onu affettim. Benim söylediğim hazine de ancak ona layıktır." buyurdu.
İnsanoğlunun, kendisini daima tevbe, ibadet ve zikirle günahlardan muhafaza etmesi gerekir. Çünkü tevbe, ibadet ve zikir insan için manevi bir tedavidir. Bilhassa bu ahir zamanda, insanoğlunun maneviyatını hasta edecek sebepler haddinden fazladır.
Anlatıldığına göre, cahil bir kadın Mekke-i Mükerreme'ye gitmiş. Orada Kabe-i Muazzama'yı gördüğü zaman:
"Bu da benim evim gibi bir evdir. Bu evle benim evim arasında bir fark yoktur!" demiş. İşte bu kadın, kendi eviyle ALLAH-u Zülcelal'in evini farksız görüyor. Bazı insanlar da iyi âlim ile kötü  âlimi farksız görüyor.
Zülkarneyn'in bir yardımcısı vardı ki; senede bir defa Zülkarneyn'e bir bardak zehir veriyordu. Zehirin tesiriyle Zülkarneyn'in dökülen saçları yeniden çıkıyor ve dökülen derileri yeniden yenileniyordu. Yardımcısı, zehirin Zülkarneyn'e zarar vermesi için başka tedaviler de uyguluyordu. Bir gün Zülkarneyn, yardımcısına:
"Sen benim dostum musun? Yoksa düşmanım mısın?" diye sordu. Yardımcısı:
"Ben senin dostunum." diye cevap verdi. Zülkarneyn:
"Peki bu zehiri bana neden veriyorsun?" diye sorunca, yardımcısı:
"Ben sana önce bir ilaç veriyorum. Bu zehir, başkalarının sana verdiği zehirin dokunmaması içindir." diye cevap verdi.
İşte insan, günah ile şeytanın zehirli oklarıyla zehirlendiği zaman, onun koruyucusu; ALLAH'ın kelamı, emir ve nehiyleri ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadis-i şerif-leridir.
ALLAH-u Zülcelal'in emir ve nehiylerine uyup; Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadis-i şeriflerini ve Evliyaların tavsiyelerini tatbik ettiğimiz zaman, şeytanın zehirli okları bizlere zarar veremez. Nasıl insan tedavi olduğu zaman, zehir ona zarar vermiyorsa; biz Kur-an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerle muamele ettiğimiz zaman şeytanın oyununa gelmeyiz.
ALLAH-u Zülcelal İsrafil aleyhisselam'a emredip de, İsrafil aleyhisselam Sur'a üflediği zaman bütün insanlar öleceklerdir. Yalnız dört büyük melek ve şeytan kalacaktır. Bundan sonra ALLAH-u Zülcelal, Azrail aleyhisselam'a:
"Şeytanın ruhunu al!" diye emreder. Azrail aleyhisselam ruhunu almak için şeytanın yanına gider, fakat şeytan kaçar. ALLAH-u Zülcelal şeytanın ölümüne kadar ona bazı kuvvetler vermiştir. İnsan nasıl denize girip çıkıyorsa, şeytanda yetmiş sefer toprağın içine girip diğer taraftan çıkar. Azrail aleyhis-selam şeytanın hakkından bir türlü gelemez ve ALLAH-u                 Zülcelal'e:
"Ya Rabbi! Ben onu bir taraftan yakalamak istiyorum, fakat o öbür taraftan çıkıyor." diyerek münacaatta bulunur. ALLAH-u Zülcelal bunun üzerine, şeytanı yakalamak için yetmiş bin köpek yaratır.
Bu köpekler şeytanı yakalamak için yanına giderler. Fakat bu köpeklerde şeytanın hakkından gelemezler. ALLAH-u              Zülcelal, üç sefer daha yetmiş bin köpek yaratır. Bu köpekler şeytanın etrafını sararlar. Şeytan artık aciz kalır ve kendisini yere atar. Azrail aleyhisselam:
"Ey Lain! Sen Adem'e secde etmedin, tam Adem'in kabri üzerindesin, burda secde et!" der. Şeytan:
"Eyvah bu onun kabri midir? Öyleyse beni cehenneme götürün, ben ona secde etmem." diye cevap verir. Bunun  üzerine Azrail aleyhisselam yetmiş balyozla şeytana vurur ve bütün köpekler şeytana saldırırlar. Ve Şeytan, böylece sekarata girer ve Azrail aleyhisselam onun ruhunu alır. Daha sonra          şeytanı cehennemin bekçisine ve zebanilere teslim eder.
İşte bu şeytan, bizi de yanında götürmek için daima çalışı-yor. Bizler bu dünyada uyanık olup, onun oyununa gelmeme-miz lazımdır. Bizler dünyaya bir sefer gelmişiz, ikinci sefer gelmeyeceğiz.
Görüyoruz ki, insan dünya ile müptela olduğu zaman, hakikaten hasta oluyor. Bunun için sadat-ı kiram şöyle tavsiye etmişlerdir:
"Eğer ibadetin tatlılığı sizden giderse veya bir gevşeklikle karşı karşıya kalırsanız hemen tasavvuf ehlinin kitaplarına bakın veya diğer insanlarla tasavvuf ehlinin sohbetini yapın."
İşte gevşekliğin bir ilacıda budur. İnsan günah üzere devam ede ede -ALLAH muhafaza- bir gün namazını da terk edebilir. Hakiki şeytana da tamamen uyabilir.
İsrailî rivayetlerde şöyle gelmiştir:
"Abidin biri uzun yıllar ALLAH'a ibadet etmiş. Günün birinde bir cemaat kendisine gelerek:
"Falan yerde ağaca tapan insanlar var!" diye haber vermişler.  Buna kızan abid, baltayı omuzuna alarak ağacı kesmek üzere yola çıkmış. Yolda ihtiyar suretinde şeytan ile karşılaşmış. Şeytan:
"Nereye gidiyorsun?" diye sormuş, Abid:
"Falan yerde bir ağaca tapıyorlarmış o ağacı keseceğim!" demiş. Şeytan: "Sana ne! İbadetini bıraktın da ağacı kesmekle meşgul oluyorsun, ibadetine dön!" demiş. Abid:
"Bu da benim bir ibadetimdir, insanların sapkınlığına engel olacağım." demiş. Şeytan:
"Ben bu ağacı kesmek isteyene izin vermem." demiş ve dövüşmüşler. Abid, şeytanı yenerek göğsü üzerine oturmuş, bunun üzerine  şeytan:
"Beni bırak, sana söyleyeceklerim var, sen bundan sorumlu değilsin. Kendin ağaca tapmıyorsun, başkasından sana ne var! ALLAH-u Zülcelal'in yeryüzünde bu kadar Peygamberleri mevcuttur, dilese buraya da bir Peygamber gönderir ve ağacı ona yıktırır." demiş. Abid:
"Hayır, olmaz mutlak surette bu ağacı yıkacağım." demiş ve tekrar şeytan ile boğuşmaya başlamışlar. İkinci defa yine onu yenmiş, göğsü üzerine oturmuş. Bunun üzerine şeytan:
"Beni bırak, sana öyle teklifte bulunacağım ki, bu hem senin ve hem de benim hakkımda daha hayırlıdır!" demiş. Abid, şeytanı tekrar bırakmış ve:
"Teklifin nedir?" diye sormuş. Şeytan:
"Sen hiçbir şeye malik (sahip) olamayıp insanların başına yük olan bir kimsesin. Elbette sen de emsallerinden üstün olmak, yoksullara yardımda bulunmak gibi meziyetleri istersin değil mi?" Adam:
"Evet, isterim!" deyince, şeytan:
"O halde sen bu işten vazgeç, evine dön. Her sabah senin başının ucuna iki altın korum. Bunları istediğin gibi kendine, ailene ve yoksullara dağıtırsın. Bu da senin için bu ağacı kesmekten çok daha hayırlı olur. Çünkü onu kesmenin ağaca tapanlara bir zararı olmadığı gibi, ağaca tapmayanlara da bir kârı yoktur." demiş. Abid, bir süre düşündükten sonra:
"Bu ihtiyar doğru söylüyor. Ben Peygamber değilim ki bu ağacı kesmek mecburiyetinde kalayım. ALLAH-u Zülcelal bunu kesmekle bana emretmedi ki, kesmemekle O'na âsi olayım. Bu ihtiyarın vaadi hepsinden faydalı ve kârlıdır." diyerek onunla sözleşerek dönmüş.
Akşam yattı, sabahleyin başı ucunda iki altını buldu. Ertesi sabah da aynı vaziyette iki altını buldu ve ondan sonra altınlar kesildi. Altınların kesildiğini gören abid, hiddetle yine baltayı omuzladı ve ağacı kes...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 21 Haziran 2014, 00:12:26 Gönderen: Rüveyha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum
« Posted on: 24 Nisan 2024, 15:35:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum rüya tabiri,ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum mekke canlı, ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum kabe canlı yayın, ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum Üç boyutlu kuran oku ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum kuran ı kerim, ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum peygamber kıssaları,ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum ilitam ders soruları, ALLAH' ım Rızanı Talep Ediyorum önlisans arapça,
Logged
19 Şubat 2014, 22:08:26
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #1 : 19 Şubat 2014, 22:08:26 »

Amin amin amin ecmain inşALLAH...paylaşımınız için teşekkürler.Rabbim razı olsun.Bizlere de öğrenip amel edebilmeyi nasip etsin .
"Bu güne kadar olan her şey geçti. Bundan sonra inşALLAH elimden geldiği kadar Senin rızan için her ne varsa onları yapmaya gayret edeceğim. Senin gazabına sebep olacak şeylerden de inşALLAH kendimi muhafaza edeceğim."
Rabbim bunları yapmam için Sen bana imkan ver.İmanımı kuvvetlendir.Yaptığım her işi Sen'in rızan için yapabilmeyi, lain şeytana galip gelebilmeyi nasip et....

Ya Rabbi!bizleri bu dünya hayatında tek ve hakiki gayemiz olan-olması gereken- rızan için yaşat.Son nefesimizi de iman üzere verebilmeyi nasip et....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Şubat 2014, 22:09:10 Gönderen: mevlüdekalınsaz »
Kayıtlı

19 Şubat 2014, 22:43:58
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 19 Şubat 2014, 22:43:58 »

Rabbim yaptığımız bütün işlerde onun rızası dairesinde yaşamayı nasip etsin bize.Nefsimle mücadele edip,Rabbime laik bir kul olmayı nasip et.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

06 Ağustos 2015, 01:45:22
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #3 : 06 Ağustos 2015, 01:45:22 »

Esselamü aleyküm ve rahmetüllah,  Allah'a ( celle celaluhu ) karşıuümit ve korku arasında olmalıyız.  Ibadetlerimizde de yanlız Allah'ın ( celle celaluhu ) rızasını istemeliyiz. Rabbim ( celle celaluhu ) bizleri rizasina kavustursun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

09 Aralık 2015, 23:32:54
Nur ERGÜN 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 130



« Yanıtla #4 : 09 Aralık 2015, 23:32:54 »

Bundan sonra  ibdetlerimizi gerçekleştirme lıyız inssallahu teala
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Nur ERGÜN 8C 362
Sayfa: [1] 2 3 4   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes