Konu Başlığı: Meralar ve irtifaklar hukukî durumları Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2011, 12:34:55 ON ALTINCI BÖLÜM Otlak Yerler Ve İrtifak Hakları MER'ALAR (OTLAKLAR) VE İRTİFAKLAR (KAMUNUN ORTAK MALLARI) HUKUKÎ DURUMLARI A- MER'ALAR (OTLAKLAR, KORULUKLAR) Çayırlık ölü arazi: Hayvanların otlaması için çayır ve benzeri otların bitmesi maksadıyla, herkese âit olmak üzere ayrılan, mülk edinilmesi, işe yarar hâle getirilmesi, yasaklanan topraklardır. Bir hadîs-i şerifte: "Resûlüllah (s.a.v)'m, el-Bakı' denilen bir arazîyi, Medine'de otlak edinmiş olduğu'[164]rivayet edilir. Ebû Ubeyde rivayetinde de: "Nakı" diye geçmektedir. Resûlüllah (s.a.v) bu yer için şöyle buyurmuştur: "Elleriyle Ka' tarafına işaretle; işte şurası benim mer'amdır."[165] Bu yerin alam 6 mil kare kadardır. Eni 1 mil, uzunluğu da 6 mildir. Ensâr ve Muhâcirûnun atları ve hayvanlarının otlaması için ayırmışlardır. Ondan sonra her halîfe, halkı için otlaklar tahsîs etmişdir. Arazînin tamâmını veya büyük bir kısmını otlak için ayarmak doğru olmaz. Az bir araziyi de halkın belirli bir zümresinin hayvanları için otlak olarak tahsis etmek de uygun değildir. Merayı bütün müslümanlara veya yalnız fakir ve miskinlere ayırmanın doğru olabilmesinde iki görüş vardır. Birinci görüşe göre: Böyle bir tahsîs işlemi caiz değildir. Mer'alar yalnızca Allah Resulü (s.a.v) için tahsîs edilir. Bu konuda Sa'b b. Cessâme de Resûlüllah (s.a.v)m, Bakı' otlağını, mer'a yaparken şöyle buyurduğunu rivayet eder; "Mer'alar ancak Allah ve Resulü içindir."[166] İkinci görüşe göre: Halîfelerin şahısları adına mer'a yapmaları hukuken doğru kabul edilmiştir. Çünkü onlar mer'a seçerlerken kendi şahısları için değil, bütün müslümanlarm faydalanması için bu otlakları tahsîs etmişlerdir. Ammenin yararlanması için kim bu şekilde namlarına mer'a yaparsa yapsın hukuken muteberdir. Hz. Ebû Bekir, Rebeze mevkiinde sadaka ehline mer'a ayırmıştır. Kölesi Ebû Selâme'yi de başına vazifeli tâyin etmiştir. Hz. Ömer de Şerif mevkiinde Hz. Ebû Bekir gibi mer'a ayırmış. Huneyy isimli kölesini de bu yere idareci tâyin etmiştir. Huneyy'e şöyle demiştir: - Ey Huneyy, kanatlarını insanlardan çek. Mazlumun duasından kork. Çünkü onun duası kabul olunur. Otlağa ekin ve tarla sahiplerini de girdir. İbn Affan'm, Ibn Avfm sürülerini de gözet. Çünkü onların sürüleri aç kalırsa, ekinlere ve hurmalıklara sokarlar. Halbuki ekin tarlaları sahipleri çoluk çocuklarıyla gelerek, - Ey Hâlife, onları bizlerle mi imtihan ediyorsunuz? diye şikâyet ederler. Hakka uymazsan sana önem vermem. Çünkü ekin tarlaları benim için para ve puldan daha kıymetlidir. Allah'a yemîn ederim ki, Allah yolunda mal bırakma diye bir şey olmasaydı ben de ülkelerde mer'a ve bir şey bırakmazdım. Halbuki Resûlullah (s.a.v), "Mer'alar, koruluklar Allah ve Resulü içindir.'* buyurmuştur. Bu hadîs-i şerifin mânâsı: Mer'alar, Allah'ın ve Resulünün (s.a.v) fakirler, miskinler ve bütün müslümanların işleri içindir. Yoksa câhiliyyet devrinde olduğu gibi, şahıslar, mütegallibe insanlar, özel zümreler için otlak yapılamaz. Câhiliyyet devrinde Kuleyb b. Vâil, her yönden gözün erişebileceği yerlere kadar uzanan bir arazîyi şahsı için mer'a olarak ayırmış köpeklerle de korunmasını sağlamıştır. Bu mer'anm haricindeki arazî de diğer insanlara kalmış, onun bu hareketi öldürülmesine sebep olmuştur. Bu konuda Abbas b. Mirdas şu şiiri okumuştur: "Onun büyüklenmeden ileri gelen kötülüğü sebebiyle köpekleri dahi ölümünü istiyordu. Çünkü Vâİl mer'asma azıcık giren birine azgın, havlayan köpekler salıyor, girişlerini engelliyordu." Topraklar ölü durumunu muhafaza İçin mer'a hükmüne sokulursa o zaman şahıslar tarafından ihya ve işletme cihetine giri-şilemez. Müsâade de edilmez. Zengin, fakir, müslüman, zımmî herkes hayvanlarını otlatmada eşit hakka sahiptirler. Yalnız müslümanlara tahsis edilirse zımmîler istifâde edemezler, Müslümanların zengin ve fakir hepsi de faydalanırlar. Miskinlere, fakirlere mera tahsis edilmişse zengin müslümanlarla zımmîler istifâde edemezler. Otlakları yalnız zengin müslümanlara veya yalnız zımmîlere ayırmak hukuken caiz değildir. Mer'alar, zekât olarak toplanan malların ve savaşçıların atları için ayrılmışsa bu otlaklardan başkaları yararlanamaz. Buraya kadar belirtilen şekilde ayrılan otlaklar şartlarına uygun olarak kullanılır. Özel olarak ayrılan otlaklar yetecek durumda ise bütün insanların yararlanabilmesi için, özel mer'a statüsü genelleştiri-lir. Ancak o zaman herkes ortaklaşa, eşit bir şekilde yararlanabilir. Çünkü özel maksatlarla tahsis edilen otlaklardan herkes eşit bir şekilde yararlanamaz. Genel rner'anm özel mer'a statüsüne sokulmasındaki durum şudur: Fakirler ve miskinlerle savaşçılar için olursa değiştirilebilir. Başka bir şekilde Özel durumlara sokulamaz. Yalnız zenginler için, yalnız zımmîler için genel mer'a özel mer'a hâline getirilemez. Genel mer'a küçültülüp fakirlere tahsis edilecekse yukarıda zikredilen iki durum geçerlidir. Mer'alığı kesinleşmişse, küçültülüp bir kısmını ölü arâzîlikten kurtarmak, mer'alıktan çıkarmak doğru değildir. Çünkü mer'a hükmünü arazîyi ihya ve işleme muamelesi bozamaz. Resûlullah'm (s.a.v) mer'a bıraktığı arazî ise, mer'a hükmü sabit, ihya etme bâtıldır. İhya etmek, işe yarar hâle getirmek isteyenin isteği reddedilir. Mer'a oluş sebebi hiçbir zaman değiştirilemez. Zira Allah Resulünün hükmünü kimse değiştiremez. Eğer Resûlullah'tan (s.a.v) sonra gelen halîfelerin mer'aîarı ise, ihya kararları hakkında iki fikir vardır. Bir fikre göre: Halîfelerin mer'a olarak belirttikleri yerleri sonradan kimse mer'alıktan çıkaramaz. Aynen Resûlullah'ın (s.a.v) meraları gibi. Geçerli olan ilk karardır, ki o da mer'a oluşuna dâir olanıdır. İkinci fikre göre: İhya etmek, işlemek mümkündür. Mer'a oluş hükmü kaldırılır veya mer'a miktarı azaltılır. Resûlullah'm (s.a.v) hadîs-i şeriflerinden olan, "Kim ölü toprağı işler, işe yarar hâle sokarsa, o taprak, o şahsa aittir.”[167] hükmü bunu açıklamaktadır. Herhangi bir idareci meralardan, koruluklardan yararlanan hayvan sahiplerinden para alamaz. Çünkü Resûlüllah (s.a.v), hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Su, ateş ve mer'alar.tt[168] [169] [164] Ebû Davud, menâsik 95. [165] Müsned-i Ahmed, 2/55,157. [166] Buharı, cihad 146, müsâkât 11. Müsned-i Ahmed, 4/28, 71, 72. [167] Buharı, hars 15. Ebu Davud, imare 37. Tirmizî, ahkâm 38. vs. [168] Ebu Davud, büyü 60. İbn Mâce, rühûn 16. Müsned-i Ahmed, 5/364. [169] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 346-350. |