Konu Başlığı: Hicaz bölgesi Peygamberin özel gelirleri Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2011, 12:41:24 C- HİCAZ BÖLGESİ, PEYGAMBERİN (SAV) ÖZEL GELİRLERİ Hicaz bölgesine gelince: Usmuî'ye göre: Hicaz denilmesinin sebebi, Necd ile Tihame arasında kalışındandır. İbn Kelbî ye göre de: Hicaz denilmesinin sebebi, etrafının dağlarla çevrili olu-şundandır. Bu bölge içinde bulunan Muhterem (Yasak) Bölge hariç geri kalan Hicaz toprakları, Serbest Bölge topraklarından 4 bakımdan ayrılır. a) Müşrikler veya anlaşmalı olan gayr-ı müslimler yer-leşemezler. Ebû Hanîfe yerleşebilecekleri fikrindedir. Usey b. Abdillah b. Utbe b. Mes'ud'un Hz. Âişe'den rivayetine göre: Hz. Âişe şöyle demiştir: Resulüllah (s.a.v) yaptığı anlaşmanın sonunda şöyle buyurmuştur. "Arap Yarımadasında iki din bir arada bulunmaz. Hz, Ömer, zımmîleri Hicaz toprağından çıkarmıştır. Tacir ve san'atkâr olarak gelenlere 3 gün kalabilecekleri hükmünü koymuştur. 3 günün sonunda çıkarılmışlardır. Hz. Ömer'in bu tatbikatı sonraları da aynen kabul edilmiştir. Zımmîlerin Hicaz bölgesinde yerleşmelerine, ev bark sahibi olmalarına izin verilmemiştir. 3 gününü dolduran, bulunduğu yeri terk eder. Bir başka yerde 3 gün daha kalabilir. Mazereti olmaksızın Hicaz bölgesinin bir yerinde 3 günden fazla kalırsa ta'zir cezası verilir. (1) Muvatta, Medine, 18, 19. 316 Ahkâm-ı Sultaniyye b) Müşrik, zrnımî ve anlaşmalıların ölüleri Hicaz bölgesine defne dilemez. Defnedilmişse Hicaz bölgesi dışına çıkarılır. Ölülerin bölgeye defnedilmesine göz yummak orada devamlılığı ve sanki orada yerleşmeyi ifâde eder. Taşınacak mesafe uzak, ce-sed bozulacak; mezardan çıktığında zarar da meydana gelecekse Hicaz toprağına defnedilirler. c) Hicaz toprağı içinde bulunan Resûlüllah (s.a.v)'m şehri Medine muhterem bir şehirdir. Bitkilerini koparmak, avlarını avlamak, ağaçlarını kesmek aynen Mekke'deki gibi, haramdır. Ebû Hanîfe bu nevi hareketleri Medine'de mubah sayar, ceza vermez, Medine'yi diğer serbest şehirler hükmünde tutar. Bir kimse Medine'nin ağaçlarını keser avını öldürürse bir görüşe göre, elbiseleri çıkartılır, alınır. Bir görüşe göre de; ta'zir cezası uygulanır. d) Hicaz toprakları, Itesûlüllah (s.a.V)in bu yerleri fet-hedişine göre 2'ye ayrılır. aa) Resûlüllah (s.a.v)ın iki hakkından biri olan, kendisine hibe edilenleri alışı. bb) Feyy ve ganimetlerden yirmi beşte birini (1:25) aldığa yerler. Feyyin beşte dördünü (4: 5) savaşçılara dağıtırdı. İşte sayılan bu iki hak Resûlüllah (s.a.v) için bir mal iktisabı yolu olmuştur. Bâzan ashabına elde edilen malların beşte dördünü vermiş, bazan bu miktardan az, bâzan da çok vermiştir. Arta kalanı da müslümanlarm ihtiyaçları için ihtiyaten elde tutmuşlardır. Resûlüllah (s.a.v), vefat ettiklerinde, müslümanlar feyy ve ganimet malından bıraktığı bu malların hükmünde ihtilâf göstermişlerdir. Bir kısmı mîras malı sayarak mirasçılarına taksimini istemişlerdir. Bir kısmı ise, onun halifesi olacak kimseye bırakılması ve onun bu malları âmme işlerine ve cihad için harcamasını istemişler, İslâm Devletinin Hazîne malı olduğunu belirtmişlerdir. Hukukçuların ekseriyeti ise: Zekât ve diğer gelirler genel menfaatlere harcanır. Nitekim Resûlüllah (s.a.v)'in hazînesinde bulunan gelirler öşür gelirleriyle zekâtlardır. Haraç arazî olmadığından haraç malı da malları arasında yoktur. Çünkü bir kısım Hicaz arazîsi alındığında geri verildi. Bir kısmı da üzerinde müslüman olanlara bırakıldı. Her iki durumda da öşür arazî işlemi yapıldı. Bu bakımdan geride kalan bu malları dağıtmak gerekir, demişlerdir. Resûlüllah (s.a.v)'in Özel gelirleri mâhiyetinde olan, kendisine bağışlanan mallar sınırlıdır. Çünkü Özel mâhiyette birer gelir olan bu malları almış ve belli yerlere dağıtmışlardır. Bu yerler de 8 kısımdır. 1- Resûlüllah (s.a.v)m ilk mâliki bulunduğu arazî: Benî Nadîr mallarından, Yahûdî Muhayrık'm vasiyyet ettiği arazîdir. Vâkıdî'nin anlattığına göre: Yahudi Muhayrik, Uhud muharebesinde iman eden, Nadîr oğullarının bilgin adamlarındandır. Uhud harbinde müslüman olmuş, Peygamber (s.a.v) le birlikte savaşmıştır. Savaş esnasında şehîd düşmüştür. Bu esnada 7 ev dolusu malını Resûlüllah (s.a.v)'a vasiyyet etmiştir. Bunlar: Her cins yiyecek maddelerinin bulunduğu 1 anbar, 1 anbar un, 1 ev. kadın hizmetçi, 1 sarnıç su, 1 ev dolusu kuzu, 1 sürü at, 1 sürü koyun, sığır ve deve. 2- Allah'ın Feyy malı olarak Resûiüllah (s.a.v)'e nasîb ettiği Nadîr oğullarının Medine'deki arazîsi. Onları bu topraklardan çıkardı, mallarını, canlarını kendilerine bağışladı. Yalnız silâhlarına müsâade etmediler. Develerinin götürebileceği kadar mallarını alıp Hayber ve Şam taraflarına gittiler. Toprakları tamamen Resûlüllah (s.a.v)'e kaldı. Yalnız onlardan Yamin b. Umeyr, Ebû Sa'd b. Veheb zaferden Önce müslüman oldular. İslâmlıkları kabul edildi. Mallarının hepsi kendilerine bırakıldı. Sonra Resûiüllah, (s.a.v) diğer mal ve arazî ile Nadir oğullan arazisini ilk muhacirlere dağıttı. Ensâr'a vermedi. Ensârdan Sehl b. Huneyf ve Ebû Dücâne Simak b. Harşe fakir olduklarını söylediler. Resûlüllah (s.a.v) da arazînin mülkü kendine âit olmak üzere onlara da toprak verdi. İşte kendi nasibine düşen, hibe edilen malları, O istediği şekilde tasarruf ederdi. Ailelerine infakta bulunurdu. Sonra Hz. Ömer bu arazîyi Abbas ve Hz. Ali'ye teslim etti. Maksadı, Resûlüllah (s.a.v)'ın ailelerinin masraflarım görmelerini sağlamaktı. 3, 4, 5 'nci gurup özel malları, (Sadaka malları): Hayber'deki üç kaledir. Hayber'de 8 kale vardı. Naim, Kamus, Şıkk, Natat, Ketiy-be, Vetiyh, Selâlüm ve Sa'd b. Muaz kaleleridir. Bu kalelerden ilk fetholunanı Naim kalesidir. Burada Mu-hammed b. Mesleme'nin kardeşi Mahmud b. Mesleme öldürülmüştür. İkinci fetholunan İbn Ebi'l-Hukeyk'in kalesidir. Onun kalesi Kamus ismini taşıyan kaledir. Bu kaleyi aldığında, Huyey b. Rebi' b. Ebi'l-Hukeyk'in yanında büyüyen Safiyye binti Huyey b. Ahtab'i câriye olarak alması sonra da âzâd edip onunla evlenmesidir. Azâd etmeyi de Safiyye'nin mihri saymıştır. Sonra Sa'b b. Muâz'ın kalesini aldılar. En büyüğü, içinde yiyecek mal ve hayvanları en çok olanıydı. Bu kaleyi tâkîben de Şıkk, Natat ve Ketîybe kalelerini aldılar. İşte sayılan şu 6 kale silah zoruyla alınmıştır. Bunlardan sonra Vetiyh ve Selâlüm kaleleri alındı. Her iki kale 10 gün kadar kuşatıldı. Sonunda canlarının bağışlanıp, serbest bırakılıp gitmeleri için sulh teklifinde bulundular. Teklifleri kabul edildi. Anlaşma yoluyla kaleler alındı. Resûlüllah (s.a.v), 8 kaleden 3'üne, Ketiybe, Selâlüm ve Vetiyh kalelerine mâlik oldu. Bu kalelerden Ketiybe'yi ganimet malının beşte biri (1: 5) olarak aldılar. Vetiyh ve Selâlüm kalelerim ise Allah ona Feyy olarak nasîb etmiştir. Çünkü bu 2 kaleyi de sulh yoluyla almışlardır. Her 3 kale de feyy ve beşte bir mal olarak Resûlüllah (s.a.v)'ın öz malı olmuştur. Sonra yine bu malları müs-lümanlara dağıtmıştır. Hayber'de elde edilen ve geriye kalan beşte dört (4: 5) malı da müslümanlar arasında paylaştırmıştır. Bu cümleden olarak Hayber vadisi, Şerir vadileri ve Hadır vadisi de ganimetler arasındaydı. Peygamber (s.a.v) vadileri 13 sehme ayırdı. Hudeybiye anlaşmasına katılıp da bu harpte bulunmayan, bu harpte bulunup da Hudeybiye anlaşmasında bulunmayan 1400 kişiye (Cabir b. Abdillah her ikisinde de olmadığı halde, hazır kabul edilmiş, hisse verilmiştir) şu şekilde taksim etti. 1400 kişinin 200'ü süvari idi. Bunlara 600 sehim ayrıldı. Geri kalan 1200 kişi piyade idi. Bunlara da 1200 sehim verdiler. Her 100 kişiye 1 sehim, her 100 süvariye 3 sehim vermek suretiyle vadileri 18 ana sehme paylaştırmışdı. 6- Fedek arazîsinin yarısı. Hayber fetholununca Fedek halkı elçi Muhayyisa b. Mes'ud ile Resûlüllah (s.a.v)e gelerek anlaşma teklif ettiler. Resûlüllah (s.a.v) da kabul buyurdular. Anlaşmaya göre: Fedek arazîsinin yarısı hurma ağaçlarıyla birlikte Resûlüllah (s.a.v)'e verildi. Diğer yarısı da Fedek halkına kaldı. Böylece Fedek arazîsinin yarısı Resûlüllah (s.a.v)'ın şahsına âit oldu. Hz. Ömer, Fedeklileri Hicaz bölgesinden çıkarıncaya kadar arazînin diğer yarısı onlarda kaldı. Resûlüllah (s.a.v) hissesine düşen Fedek arazîsini kıymetlendirdi. Kıymetlen direnler Mâlik b. et-Teyyihan, Sehl b. Ebî Hayşeme, Zeyd b. Sâbiftir. Yekûn kıymetin yarısı olan 60 bin dirheme Fedeklilere bırakmıştır. Bu kadar dirhemin" yarısını Resûlüllah Cs.a.v) kendi ev ihtiyaçları için bırakmış, diğer yarısını da bütün müslümanlarm işlerine harcamıştır. Her iki yarı da bugün bütün müslümanlarm elindedir. Onların menfaatına işletilmektedir. 7- Özel gelirlerinden yedincisi de Vâdi'l-Kura'nın üçte biri (1: 3)dir. Çünkü bu arazînin üçte biri Uzre oğullarının, üçte ikisi (2:3) de Yahûdile rindi. Yahudiler ellerindeki arazînin yarısını Resûlul-lah'a (s.a.v) vermek suretiyle anlaşma yaptılar. Dolayısıyla Vâdi'l-Kura'nın üçte biri (1: 3) Resûlullah'ın (s.a.v) olmuş oldu. Diğer üçte biri Yahudilerin, üçte bir de Uzre oğullarının olmuştur. Hz. Ömer, müslüman olmayan Uzre oğullarını ve Yahudileri Hicaz'dan sürünceye kadar toprakları ellerinde kalmıştır. Resûlüllah (s.a.v), hisselerine düşen arazîyi kıymetlendirdi. O zamanın para birimi ile 90 bin dînar tutmuştur. Resûlullah (s.a.v), Uzre oğullarına, - "İsterseniz bu paraya arazînizi bize satın, isterseniz yarı fiyatı olan 45 bin dînar paraya geriye size verelim", teklifinde bulundular. Onlar da 45 bin dinara geriye bu arazîyi satın almışlardır. Bunun sonucu olarak Vâdi'l-Kura'nm üçte ikisi (2: 3) Uzre oğullarının eline geçmiştir. Resûlullah da (s.a.v) paranın yarısını kendi masraflarına, diğer yarısını da âmme işlerine sarf etmişlerdir. Arazînin tamâmı Hz. Ömer zamanından itibaren bütün müslümanlara tahsis edilmiştir. 8- Resûlüllah'ın {s.a.v) şahsına âit sekizinci malı, "Mehruz" diye isimlendirilen pazar yeridir. Bu yeri Mervân, Hz. Osman'dan mukâtaa suretiyle satın almış, bunun üzerine halk Mervan'a kızmıştır. Muhtemel olan husus, mülkiyeti hazîneye âit olmak üzere Mervân'ın kira ödeyerek intifa hakk sahibi olmasıdır ki bu da caizdir. İşte buraya kadar sayılan şahsî malları Siyer ve Megazî kitaplarından nakledilmiştir. Resûlüllah'ın (s.a.v) mallarından şu sekiz grubun dışındaki mallarına gelince: Vâkıdî'nin anlattığına göre: Resûlullah'a (s.a.v) babasından Habeşli, Bereke nâmiyle anılan Ümnıü Eymen isimli câriye, 5 deve, bir miktar koyun, bir rivayete göre, kölesi Şükran ve Bedir'de Şükrân'm şehîd oğlu olan oğlu Salih mîras olarak kalmıştır. Annesinden de: Benî Ali Mahallesinde, dünyaya geldikleri 1 ev mîras kalmıştır. Karısı Hz. Hatice'den: Mekke'de Safa ile Merve arasında Attarlar (Koku satanlar) çarşısı ardında 1 ev ve bir miktar menkûl mal kalmıştır. Hakîm b. Hizam, Hz. Hatîce için Ukaz panayırında Zeyd b. Harîse'yi 400 dirheme köle satın aldı, sonra Resûlullah (s.a.v), Hz. Hatice'den bu köleyi hîbe olarak aldı, âzâd etti. Ve Ümnıü Eymen ile de evlendirdi. Resûîullah'm Peygamberlik vazifesini yüklendiği yıllardan sonraki senelerde Ümmü Eymen, Üsâme'yi dünyaya getirdi. Resûlüllah'ın (s.a.v) hicretinden sonra, her iki evini de Akıyl b. Ebî Tâlib satmıştır. Resûlullah (s.a.v) veda haccında Mekke'ye gelince, kendilerine: - Hangi evinize ineceksiniz? diye sorulmuştur. O da, - Akıyl, bana bir ev veya oda bıraktı mı ki? buyurmuşlar, Akıyl'in satışını iptal etmemişler, satıştan rücu' etmemişlerdir. Çünkü Mekkeliler ilk zamanda Resûlullah'a (s.a.v) kuvvetçe üstündü ve Mekke, harp ülkesiydi. Oradaki mallarına, bu meyan-da iki eve de helak olmuş, elden çıkmış mal olarak bakılmıştır. Do-layısiyle iki ev şahsî mallarından hâriç tutulmuştur. ResûluUah'm (s.a.v) ailelerinin evlerine gelince: Her ailesine oturabilecekleri birer ev vermiş ve onlara evleri vasiyyet etmiştir. Bu evler, Resûlullah'tan (s.a.v) ailelerine bağışlama-dır[153]. Şahsî gelirlerinden hâriçtir. Evlerinin bağışlanması da ailelerinin oturmaları içindir. Oturma işlemi sona erince, oturanlar kalmayınca Resûlüllah'ın (s.a.v) sadakaları arasında düşünülmüştür. Ve şimdi bu evler Mescid-i Nebî'ye dâhil edilmiştir. Resûlüllah'ın (s.a.v) binek hayvanları ile âletlerinin durumu ise: Hışâmu'l-Kelbî'nin Avâne b. el-Hakem'den rivayet ettiğine göre, Hz. Ebû Bekir, Resûlüllah'ın (s.a.v) âletlerini, develerini ve diğer hayvanlarını ve ayakkabılarını Hz. Ali'ye verdi ve, - Bunlardan başka malları sadakadır, dediler. Esvedî'nin de Hz. Âişe'den rivayetine göre, Hz. Âişe demiştir ki: - "Resûlullah (s.a.v), vefat ettiğinde zırhı bir yahûdîye 30 sa' arpaya karşılık rehin bırakılmış tır.[154] Peygamberin fs.a.v) zırhı ise, "el-Betra" diye bilinen zırhıdır. Anlatıldığına göre, Hüseyn b. Ali (Resûlullah'ın torunu) şehîd edildiğinde üzerindeydi. Ondan da Ubeydullah b. Ziyâd çıkarıp aldı. Muhtaru's-Sakafî de Ubeydullah b. Ziyâd'ı öldürünce zırhı Ubad b. el-Hanzalî aldı. Bilâhare Basra emîri, Halîd b. Abdillah b. Hâlid b. Esid, zırhı Ubad'dan istedi. O da zırhı inkâr etti. Hâlid ona 100 deynek sopa attı. Abdul-Melik b. Mervân, Hâlid'e şu mektubu yazdı: "Ubad gibiler döğülmez. Münâsib olanı ya öldürmek, yahut af-vedip vaz geçmektir." İşte bundan sonra zırh hakkında bir bilgi yoktur. Rasûlullah'ın (s.a.v) hırkasına gelince: Bu konuda çeşitli fikirler vardır. Eban b. Sa'leb'in anlattığına göre: Resûlullah (s.a.v) hırkasını Ka'b b. Züheyr'e bağışlamıştır. Ondan da Muâviye satın almış, Halîfeler bu hırka-i şerifi giymişlerdir. Zanıra b. Rebîa'nm anlattığına göre de: Resûlullah'ın (s.a.v) söz konusu hırkasını Eyle halkı kendilerine emân verilmesi için Resûlullah'a (s.a.v) vermişlerdir. Sonra Eyle halkına Mervân b. Muhanımed tarafından mâliye memuru gönderilen Said b. Hâlid b. Ebi Evfâ hırkayı almış, Mervân'a göndermiştir. Mervân b. Mu-hammed'in öldürülmesinden sonra hazinesinden hırka alınmıştır. Bir fikre göre de: Mervân'dan Ebu'l-Abbas Seffah 360 dînara satın almıştır. Kılıçları da terekesinden olup sadakadır. Hırka ile kılıç beraberce Hilâfetin alâmetidir. Yüzüğünü vefatından sonra Hz. Ebû Bekir, ondan sonra Hz. Ömer. sonra da da Hz. Osman sırasıyla takınmışlardır. Hz. Osman kuyuya düşürmüş, bir daha bulunamamıştır. Bu duruma göre yülüğü, terekesinden olan bir sadakadır.[155] [155] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 315-322. |