Konu Başlığı: Harama götürücü hileli işler Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Mart 2011, 18:10:31 H- HARAMA GÖTÜRÜCÜ HİLELİ İŞLERİ KONTROL VE YASAKLAMA Zina ve haram satışlar, tarafların rızasıyla da olsa dînî hükümlerin yasakladığı bir kısım işlerdir. Bu kötü muamelelerin ya-saklığı kesinse muhtesib, yasak hükümleri aynen uygular, yapılmasını önler. Duruma göre faillerini cezalandırmayı emreder, Yasak olup olmadığı ihtilaflı işlerse, muhtesib hemence şüpheli olan bu işlerin yasaklığına hükmedemez. İhtilaflı işlerin yapılması kötülüklere yol açacaksa, hakkında kesin yasaklık bulunan bir sonuca, götürüyorsa o zaman şüpheli ve ihtilaflı işlerin yapılmasını yasaklar. Az para verip çok para almak gibi. Bu hareket kesin haram olan va'deli borçlardaki faize varır. Dolayısıyla yasaklanır. Muhtesibin bu nevi işleri yasaklaması idareciliğinden mi ileri geliyor, yoksa başka sebepten mi? Bu hususun cevabı daha Önce geçmiştir. Hukukî muamelelerden nikâhla ilgili olarak kesin yasak edilmeyen işler varsa, âlimler de kötülüğü konusunda birleşmişlerse muhtesib bu hareketleri yasaklar. Âlimlerin bâzı konularda az da olsa ihtilâfa düşmeleri hâlinde, o mes'ele kesin yasak olan bir şeye yol açıyorsa muhtesip yasaklar. Mut'a nikâhı gibi. Meşruluğu kabul edilir ve yasaklanmazsa zinanın mübahlığına yol açar. Yasak edilince meşru olan nikâha teşvik artar, zinayı da önler. Hukukî mâmelelerden karışık mal satma, mal bedellerinde hîle yapma kötü hareketlerdir. Muhtesib bu işleri yasaklar, yapanları o andaki duruma göre cezalandırır. Resûlüllah (s.a.v) de: "Sattığı malı karıştıranlar, bizden değildir."[222] buyurmuştur. Malın sağlamına çürüğünü karıştırıp müşteriye karşı bu ayıbı gizlemek, karışık mal satmanın en çirkinidir, haramdır. Günâhı oldukça büyüktür, bu durumu inkâr büyük suç, cezası da o nisbette ağırdır. Sağlama çürüğü karıştırma ameliyesi müşteriye söylenirse, günâhı az, kötülüğü hafiftir. Müşterinin durumuna bakılır. Müşteri bu malı başkasına satmak için almışsa kabahate iştirak, satıcı ve alıcıya teşmil edilir. Satıcı, malı karıştırdığından., müşteri de bu karışık malı, karışık ve ayıplı olduğunu bilmeyen bir başkasına satacağından sorumludurlar. Karıştırandan bu ayıplı mal yalnız kullanmak için alınmışsa, hareketin kötülüğü satıcıya aittir. Müşteriye bir kusur yüklenemez. Malların bedellerinde (semenlerinde) de hîle bu şekilde olup yapılması yasaktır. Hayvanların satılacağı zaman sütünü sağmamak suretiyle memesini dolgun göstermek yasaktır. Muhtesibin yasakhyacağı ana konulardan biri de ölçülerde, tartılarda mevcut hileleri, kontroldür. Allah Teâlâ bu konuda kesin hükümler koymuştur. Bu bakımdan ölçü ve tartıda hîle yapan, eksik ölçüp, yanlış tartanları muhtesib cezalandırılır. Çarşıların ölçü ve tartı âletlerinden şüphelenirse, araştırma ve kontroller yapar. Ölçü ve tartı âletlerini ayarlar, herkesçe bilinen bir işaretle de mühürler. Mühürsüz olarak kullanılan Ölçü ve tartı sahipleri ağır cezalarla cezalandırılırlar. Mühürsüz kullanılan âletler noksansa yasaklama ve kullananı cezalandırma iki sebepten ortaya çıkar: 1- Devletin idaresine, karşı çıkmak, mühürlü âletleri kullanmamak, Devletin otoritesini, kontrol hakkını tanımamak demektir. 2- Şer'î hakları inkâr, hak ve hukuku dinlememek suretiyle noksanlıklar, fazla alıp az vermelerde bulunmak kötü harekettir. Ölçü ve tartı âletinde bir eksiklik yoksa yalnızca mühürsüzse, mühürsüz kullanma suretiyle Devlet emrini dinlemeden ötürü ceza görür. Bir topluluk sahte mühür kullanır, onunla ölçü ve tartı aletlerini mühürlerse, sahte mühür yapan bu kimseler piyasaya sahte para süren kalpazanlar gibidirler. Sahte olarak yapılan iş, halk arasında karışıklığa sebeb olmuyorsa, yalnız devletin yetkisini dinlememekten ceza görür. Çünkü âletlerini kontrol ettirmemek Devletin otoritesini dinlememek sayılır ve cezalandırılır. Memleket geniş olur, halkı birden fazla para, ölçü ve tartı âletleri kullanmak zorunda kalırlarsa, muhtesib o kimseleri ya tamamen serbest bırakır. Yahut da topluluğun ileri gelen kimse-leriyle anlaşarak bir para, ölçü ve tartı biriminde anlaşır, karar verirler. Bundan sonra muhtesib kararlaştırılan ölçü birimlerinin dışındaki birimlerin kullanılmasını yasaklar. Ülkenin büyük olması, halkın ileri gelen güvenilir kimselerin bu işlerde bilirkişi olarak kullanılmaları hâlinde ücretleri hazîneden verilir. Memleket dar ise, muhtesib Devletçe kararlaştırılan paranın, ölçü ve tartı âletlerinin aynen kullanılmasını belirtir. Bunlardan eksik veya fazla olan paraların, ölçü ve tartı âletlerinin kullanılmasını, karışıklık çıkmaması için, yasaklar. Halîfeler, eyâlet valileri kendi adlarına ölçü tartı âletleri tes-bit etmişler, paralar çıkarmışlar, bunları başkalarıyla karıştır-mamışlaf, devletin bu işle meşgul olan dîvânına kayıtlarım yaptırmışlardır. Seçilip kararlaştırılan ölçü birimlerinin dışındaki para birimlerini, ölçü ve tartı âletlerinin kullanılmasını yasaklamışlardır. Şayet idareciler böyle bir iş yapmamışlarsa, muhtesib o muhitin bilirkişileriyle beraber kullanılan Ölçülerin ortalamasını alıp kullanır. Mal ve mîras taksimi işleriyle ve alan ölçüleri ile meşgxd olan bilirkişileri seçmek muhtesibin görevi içine girmez. Bunlarla meşgul olacak bilirkişileri seçmek oranın hâkimine aittir. Çünkü bu işleri yapacak olanlar, yetimlerin, gâiblerin mallarında nâib olarak vazife görmekte, onların haklarını gözetmede hâkime nâib olarak işleri yürütmektedirler. Mahallelerin, çarşı ve pazarların, koruluk ve mer'aların bekçilerini seçmek o yerin baş âmirine veya yardımcılarına aittir. Yalan ve inkâra dayanmıyan çok alıp az verme gibi ihtilâflarda tarafların işlerine muhtesib bakar. Ama inkâr ve yalan mevcutsa, hâkimler böyle ihtilâflarda karar verme işinde muhtesibten daha yetkilidirler. Muhtesib de bu karara göre onları cezalandırır. Muhtesibi bölgenin hâkimi tâyin etmişse, hâkimlerin vermiş olduğu hükümleri uygulamak muhtesibin görevidir. Muhtesib, halkın hepsi için yasak ettiği bazı hususları özel şahıslar için yasak etmiyebilir. Söz gelimi, bulunduğu yer halkının alışmadığı para, ölçü ve tartı aletleriyle alış verişte bulunmada iki taraf rıza ile anlaşırsa, onların bu işlemine muhtesib engel olamaz. Özel şahıslar yaptıkları bu işleri genelleştirmezler. Çünkü halkın alışmadığı, bilmediği para ve ölçü vâsıtaları olduğundan halk aldanabilir.[223] [222] Müslim, imaû 164. Ebû Davud, büyü 50. Tirmizî, büyü 72. vs. [223] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 471-474. |