๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkamüs Sultaniye => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2011, 13:05:58



Konu Başlığı: Hacc emirleri ve haccı idare
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2011, 13:05:58
ONUNCU BÖLÜM
Hacc Emirleri Ve Haccı İdare


HAC İŞLERİNİ YÜRÜTME
 

Hacc işlerini idare iki kısımdır, a) Hacı kafilesinin yolculu­ğunu idare, b) Hacc farizasının yerine getirilmesini idare.

a) Hacc yolculuğunu idare: Bir tedbir, siyâset ve liderlik işidir. Yolculuğu idare edecekte aranılan şartlar: Kendisine uyu­lur, keskin görüş, şecaat, heybet ve doğruluk sahibi olmalıdır. Bu şart ve vasıfları taşıyan idarecinin işleri yürütmede pek çok hak ve görevleri vardır. Şöyle ki:

1- Hareket edilecek yere, yolculukta konma mahallerine hacı adaylarını toplamak, ayrılmalarını önlemek. Mallarının ve kendi­lerinin helak ve kaybolmam al arı için bu tedbiri almak.

2- Yürüyüş esnasında ve konma yerlerinde hacıları bir düzene koymak. Bunun için hacıları gruplara ayırarak her bir grup için bir kılavuz tâyin etmek. Böylece her grup, yürüyüşte ve konma ânında kendi kılavuzunu bilir, kargaşalığa, yanlışlığa maruz kal­mazlar, kılavuzlarını kaybetmezler.

3- Yürüyüş ânında yolculara arkadaşlık eder, yumuşak davranır. Böylece zayıflar yürüyüşten âciz kalmaz, yolda kesilenler, ânı bir hâli zuhur edenler yolculuğu bırakmaz. Peygamber (s.a.v) de hadîs-i şeriflerinde,

"Zayıf olan yolcular, yolcu kafilesinin reisidir.”[103] buyur­muşlardır. Bu hadîs-i şeriften maksat binek hayvanı zayıf olan kimsenin yürüyüşü ile yürümek, bütün yolcu kafilesi için gerekli bir iştir.

4- Geniş, ot ve suyu bol yollardan gitmek. Etrafı sarp, otsuz ve kurak yollardan gitmekten kaçınmak.

5- insanların ve hayvanların yiyecek ve içecekleri azalmca yi­yecek ve içecek aramak.

6- Konak yerlerinde ve yürüyüş ânında kafileyi tehlikelere karşı korumak, onları tam mânâsiyle emir ve komutası altına al­mak. Bu suretle de fasık, bozuk yapılı insanların adam kaçırmala­rına, hırsızların mal çalmalarına engel olunur.

7-  Hacc kafilesini yürüyüşten alıkoyan şeyleri önlemek, kafiledeki hacı adayları razı oluyorlar ve kafile başkanı muktedir olduğunu kestiriyorsa, hacca mani olanlarla savaşmak veya mal harcamakla tehlikeyi gidermek. Fakat hiç kimseyi bu işlere zorla­yamaz. Herkes isteyerek, gönül hoşnudluğuyla bu işlere katılır. Hac yolculuğu ânında kuvvet bulmak uğruna mal sarfetme zorun­lu değildir.

8- Anlaşmazlığa, ihtilâfa düşmüş olan hacı adaylarının arası­nı bulmak. Kafile başkanı bu kimselerin arasında zorla hüküm vermeye kalkışmaz. Eğer kendisine hüküm vermesi için bir yetki verilmişse, yetki veren kimsenin ülkesi halkı arasındaki ihti­lâflarda hüküm verir, bu hükümleri hukuken geçerlidir. Hac kafilesi, hâkimi bulunan bir ülkeye girerse o zaman, o yer hâkiminin de kafile idarecisinin de ihtilâf hakkında hüküm vermesi caizdir, hukuken ikisi de yetkilidir. Hangisi hüküm vermişse onun hükmü geçerlidir. İhtilâf, hac kafilesinde bulunan biriyle o ülke halkından biri arasında cereyan etmişse, ihtilâfa ülke hâkimi el kor.

9- Kafileden geri dönmek isteyene destek olmak, hıyanette bu­lunanları cezalandırmak. Fakat verilecek cezalarda aşırıya gide­mez. Ceza verme hususunda, kendisine, tâyin eden makamca yet­ki verilmiş olması gerekir. Kafile reisi ictihad sahibi bir hukukçu ise, kendisinden fetva da istenir.

Kafile bir ülkeye girer ve orada cezalan infaz edecek bir görevli bulunursa, duruma bakılır. Kafile başkanı cezayı o ülkeye girme­den vermişse verilen cezayı infaza hac kafilesi başkanı daha yetki­lidir. Cezayı o ülkeye girdikten sonra vermişse, o ülkenin ceza infaz memuru verilen cezayı tatbike kafile başkanından daha yet­kilidir.

10- Vaktin geniş ve müsâid olmasına dikkat etmeli, geride ka­lanlar yetişmeli, dar bir zamanda onları sıkı bir yürüyüşe tâbi tut­mamalı. Mîkâfa ulaşıldığında, hacı adaylarının ihrama girebil­meleri, sünnetleri yerine getirmeleri için bir süre müsâade etmeli. Vakit geniş ve müsâid ise Mekke'ye girerler ve Mekke halkı ile bir­likte Arafat'a vakfeye çıkarlar. Vakit dar ise Mekke'ye girmekten vaz geçip doğruca vakfe için Arafat'a kafileyi sevk eder. Arafat'ta vakfeye yetişmezse kafileye hac farzını yaptıramamış olur.

Vakfe vakti Arefe günü Öğleden, birinci kurban bayramı günü ikinci fecrine (şafak vaktine) kadardır. Kim bu vakit arasında vakfeye ulaşırsa hac farzına ulaşmış olur. Bayramın birinci günü ikinci fecre kadar vakfeye yetişememisse hacc ibâdetine yetişe-memiş sayılır. Haccın diğer menâsikini yerine getirir, cezası olan kurbanı keser, imkân bulursa müteakip sene, özürle gidememişse daha ileriki seneler hacca gider. Vakfeye yetişememiş olduğun­dan "Yaptığı menâsikin hepsi birden umre sayılır" denemez. Yeti­şememekle haccı ihlâl etmiştir. Bu, meşru hale getirilemez, dolayısiyle umre sayılamaz. Ebû Hanîfe'ye göre, umre sayılır. Ebû Yu­suf a göre de vakfeye yetişememekle beraber, kişinin ihrama gir­mesi umre sayılır.

Hacc kafilesi Mekke'ye ulaşmış, kafileye katılacak kimse de kalmamışsa, hacc yolculuğunu idare eden kafile başkanının göre­vi bitmiştir. Kafileye dönmemiş, henüz katılacak kimseler varsa, onlar hakkında idareciliği devam eder. Onların itaatleri konusun­da vereceği hükümlerden, gelmemiş olanlar sorumludur. Hacı adayları hacc farzının bütün icaplarını yerine getirince, alâ­kalarını kesmeleri için birkaç gün müddet verir. Şehirden çabuk­ça çıkmalarını isteyemez, bu hususta kötülük edemez. Aksi halde kafileye zarar vermiş olur.

Hacılar kafile idarecisiyle Mekke'den ayrılınca, doğruca Medi­ne'ye Resûlüllah'ın (s.a.v) kabrini ziyaret için yola çıkarlar. Bu su­retle hacıların Beytullahla, Resûlullahm (s.a.v) kabrini ziyaretle­rini sağlamış, Resûlullah'a (s.a.v) hürmet edildiğini, ona itaat hakkının yerine getirildiğini ispatlamış olur. Peygamberin (s.a.v) kabrini ziyaret müstehabdır. Hacıların güzel âdetlerindendir. Ziyaret edilmezse de hacc farzına bir zarar gelmez. Çünkü haccın farzı değildir.

Nafi', İbni Ömer'den, O da Resulullah1 tan (s.a.v) şu hadîs-i şerifi rivayet etmiştir:

"Kim benim kabrimi ziyaret ederse kıyamette ona şefa­atim vâcibtir."[104] buyurmuşlardır. Utebî'nin anlattığına göre:

"Resûlüllah'ın (s.a.v) kabri yanındaydım. O esnada bir Arabî geldi, kabri karşısına aldı, selâm verdi, güzel harekette bulundu ve sonra şöyle dedi:

- Ey Allah'ın Resulü, Allah'ın şöyle buyurduğunu kitabında buldum. "Eğer onlar nefislerine kötülük ederlerse sana gelirler. Allah'dan afv dilerler. Resulü de onlar için afv diler. Onlar Allah'ı çok tevbe kabul edici ve bağışlayıcı bulurlar."

(K K. 4: 64). Şüphesiz ben de günahlarımdan tevbe ederek Rab-bım nezdinde bana şefaatçi olmanı istemek için sana geldim." Son­ra Arabî ağladı ve şu şiiri okudu:

"Ey şu düz yere kemikleri defnolunan ve o kemiklerin koku­suyla yüce yerlerin en güzel kokulusu hâline gelen yerde yatan in­sanların en hayırlısı,

İçinde yatan sen olan şu kabre canım feda olsun. O kabirde bü­tün cömertlikler, iyilikler, temizlikler mevcuttur."

Sonra binek hayvanına bindi ve geçti gitti. Bir an uyuklayıver-dim. O anda gördüm ki Resûlullah (s.a.v) bana şöyle buyuruyor:

'Ey Utebî! Git ona. Allah'ın onu afvettiğini haber ver."

Sonra, hacc kafilesi reisi, dönüşte başlangıçtaki gibi bütün yetki ve haklarını kullanır. Yola ilk çıktıkları yere kadar yetkisi devam eder. Oraya gelince Hacc kafilesi başkanlık görevi sona er­miştir.

b) Hacc emirliği, idareciliği; Hacc ibâdetini ibâdet olarak yerine getirmek içinse, namaz için tâyin olunan imamın durumu gibidir. Namaz için imam olacak kimsede aranılan gerekli şartlar Hacc ibâdetini yaptıracak için de aranır. Fazla olarak Hacc hak­kında tam mânâsiyle bilgi sahibi olacak. Bu idarecinin idarecilik süresi 7 gündür. Başlangıç zamanı Zilhicce ayının 7. günü öğle na­mazı vakti, sonu traş gününe kadar ki, bu da Zilhicce ayının 13'ün-cü günü ikinci yarısına kadardır. Bu günlerden Önce ve sonra em­rindeki şahıslar üzerine bir yetkisi yoktur.

Hacc idareciliği mutlak ise, her yıl hacc mevsiminde hacc far­zını yerine getirmeye yetkilidir. Bu yetki geri alınmadıkça devanı eder. Yalnız bîr yıl için özel olarak tâyin edilmişse başka seneler, hacc farzı idareciliği yapamaz.

Özel hacc idarecisi tâyin edilen kimsenin üzerinde birleşilen 5 hüküm vardır. Altıncısı hakkında ihtilâf mevcuttur.

1- Hacıların ihrama girecekleri vakti belirtmek, toplu yapıla­cak işlerde idareciye uymayı emretmek.

2- Dince tesbit edilen hacc menasikîerini belirlenen şekilde ye­rine getirmek. Sonra yapılacak olan önce, önce yapılacak olan son­ra yapılamaz. Yapılacak ibâdetlerde tertip, sıraya uymanın hük­mü müstehab da olsa durum böyledir.

3- Cemâatle namaz kılanların namazını imamın takdir etmesi gibi, Hacc idarecisi de durulacak yerleri, süreyi oradan hareketi takdir ve tesbit eder.

4- Dince yapılması belirtilen hacc rükünlerinde idareciye uy­mak, yapacağı dualara "Amin" demek. Söz ve harekette ona uy­mak. Duaların toplu yapılması, duanın kabul edilmesi için daha iyi bîr hareket tarzıdır.

5- Hacc hutbeleri okunan günlerde topluluğa namazda imam olmak. Hacıları hutbe ve namaz için toplamak. Hutbe okunan va­kitler de 4'tür.

Birincisi, ihrama girmeden önce okunan hutbedir. Haccın baş­langıcından, sünnet ve menduplanndan bahsedilir, sonra öğle na­mazı kılınır. Eğer ihramdan sonra bırakıhyorsa 7'nci Zilhicce gü­nü Mekke'de cemâatle öğle namazı kılınır. Sonra hutbe okunur. İşte bu hutbenin her ikisi de okunacak olan 4 hutbeden ilki sayılır. İhramlı iseler telbiye ile, ihramsız iseler tekbirle hutbeye başla­nır. Böylece hacı adayları ertesi günü Mina'da olacaklarını bilir­ler.

8'inci Zilhicce günü Mina'da Kinâne kabilesi tarafına konak­lanır. Peygamber (s.a.v) de burada konaklamıştı. Gece orada geçi­rilir. 9'tıncu Zilhicce günü güneşin doğmasiyle birlikte Zabb kabilesi yolundan Arafat'a gidilir. Peygamberin (s.a.v) hareketi­ne uyularak Me'zemîn kabilesi yoluyla geri dönülür. Peygamber (s.a.v) başka yollarla da Arafat'a gitmiştir. Arafat'ın orta yerinde konaklanır. Güneş öğle vaktine gelinceye kadar orada kalınır. Sonra Hz. İbrahim'in mescidine gidilir.

Arafat vadisinde ikinci hacc hutbesi okunur. Tıpkı Cuma hut­besi gibi namazdan önce îrâd edilir. Bütün diğer hutbeler namaz­dan sonra okunur, yalnız Arafat'ta okunan bu hutbe ile Cuma hut­besi namazdan önce okunur. Bu hutbede de haccın rükünlerinden, menâsikinden, zararlı ve haram olan işlerden bahsedilir. Hutbe­den sonra Öğle vaktinde hep beraber öğle namazı kılınır. Yolcu olanlar seferi (kısa) yolcu olmayanlar da tam olarak namazlarını kılarlar. Sonra tekrar farz olan vakfe için Arafat'a gidilir. Peygam­ber (s.a.v) şöyle buyurmuştur.

"Hacc demek Arafat demektir. Kim Arafat'a vaktinde yetişirse hacca da yetişmiştir. Kim vaktinde Arafat'a yeti-şememişse hacca da yetişememiş demektir.[105]

Arafat'ın sınırları: Arna vadisini geçince Mescid bulunan yer­den başlar. Mescid ve Arna vadisi Arafat'tan sayılmaz. Diğer hu­dutlar ise, her biri Arafat'a karşı Nut'a, Netia ve Taib dağlan dahil bu yerlerde vakfede durulur. Peygamber (s.a.v) de Taib dağında sert ve yüksek bir tepe üzerinde vakfe yaptı, binek hayvanının bi­neğini de mihrab tarafına koydu. Burası Hacc Emîri için en güzel, sevimli bir vakfe yeridir. Hacc başkanı nerede vakfe ederse etsin, vakfesi kafilesi tarafında olunca bu iyi bir harekettir. Çünkü etra­fa dağılan insanların ona uyması kolay olur. Güneşin batışıyla be­raber Müzdelife'ye yürünür. Akşam namazı te'hir edilir ve Müzde-life'de yatsı namazıyla beraber cemaatle kılınır. Gece Müzdeli-fe'de geçirilir.

Müzdelife'nin hududu: Arafat'a giden yollarda başlar, (iki yol hariç) Muhassır mevkii ortasına kadar gelir. Hacılar Müzdelife'de cemreler için küçük çakıl taşları toplar. Sabah namazından sonra yürüyüşe geçilir. Gece yarısından sonra da yürüyüşe geçilebilir. Çünkü Müzdelife'de gecelemek haccın bir rüknü değildir. Müzde­life'de hiç kalınmazsa ceza olarak bir kurban kesmek gerekir. Ebû Hanîfe'ye göre haccın vâciblerindendir. Sonra Mescid-i Haram'a doğru yürüyüşe geçilir. Kuzah denilen yerde durulur, duâ edilir. Burada duruş haccın farzlarından değildir. Sonra Mina'ya gelinir, öğle namazından önce Cemre-i Akabe'ye dokuz taş atılır, kurban kesilir.

Hacılardan kurban kesenler müteakiben traş olur veya saçını kısaltır. İsterse ikisini birden yapar. Traş olmak diğerine tercih edilir. Sonra Mekke'ye gidilir. Farz olan tavaf yapılır. Arafattan Önce sa'y (Koşu) yapılmamışsa tavaftan sonra sa'y (koşu) yapılır. Hacc idarecisi sayı Arafat'tan Önce yaptırabilir. Fakat tavafı vak­feden önce yaptıramaz. Topluca Mina'ya gidilir. Cemâatle öğle na­mazı kılınır.

Üçüncü hacc hutbesi burada okunur. Hutbede hacı topluluğu­na, haccın geri kalan merasimleri anlatılır. Birinci ve ikinci hut­belerde söylenilenlerden ihlâl edilmişler varsa bunların cezaları anlatılır. Ihramlı iken yapılması yasak ve mubah olanlar teker *e-ker söylenir. Hacc idarecisi gerçek bir fakihse soru soracak var mı der? Fakih değilse böyle bir şey sormaz. Gece Mina'da kalınır. Er­tesi günü Zilhicce'nin ll'inci günüdür. Üç cemreye de 7'şerden 21 taş atılır. O gece yine Mina'da kalınır, ertesi günü üç cemreye tek­rar taşlar atılır. Öğle namazından sonra hutbe okunur ki bu 4 un-cü ve son hutbedir.

Hacılar hacc merasiminde ikinci dönüş yolculuğunun başladı­ğını anlarlar. Allah onları şu âyet-i kerîmesinde hayırla yâd et­miştir:

"Muayyen günlerde Allah'ı anın, kim ki iki günde acele ederse günah yoktur. Teehhür edene Allah'dan korkana da vebal, günâh yoktur." (K K. 2: 203)

Hacc emiri hacılara: O gün güneş batmadan Mina'dan ineceklerin Mina'da gecelemek mecburiyetinin olmadığını, ertesi günü cemreleri taşlamanın gerekmediğini söyler. Güneş batıncaya ka­dar Mina'da kalanlara da orada gecelemenin ve ertesi günü de cemreleri taşlamanın lüzumu anlatılır. Hacc idarecisinin görevi Mina'dan ayrılanlar için artık sona ermiştir. Mina'da kalanlarla beraber kalır. Ertesi günü cemreleri taşlama vazifesi yaptırılır. Hacıları tıraş ettirir. O gün Zilhicce'nin 13'üncü günüdür. Bu hacc vazifesini de yaptırdıktan sonra Hacc idareciliği (Emirliği) görevi sona ermiştir. Hacc idareciliği görevinin sona ermesinin gereği ne ise onu yapar. İşte sayılan bu 5 esas hacc idarecisinin idarî görevi­dir.

6- Bu görev ihtilaflı olup üç konudur. Birincisi: Hacılardan bi­rinin işlediği iş ta'zir veya had cezasını gerektiriyor ve cezayı ge­rektiren iş hacla ilgili ise gereken cezayı verir. Haccla ilgili değilse hiç bir ceza vermez. İşlediği fiil had cezasını gerektiriyorsa iki gö­rüş vardır. Ya hadd cezasını uygular, çünkü iş hacc hükümlerin-dendir. Yahut hacc ibâdetinden çıkmış olduğundan hadd cezasını uygulamaz. İkinci husus: Hacc hükümlerinin dışında hacılar ara­sındaki anlaşmazlıklara hüküm veremez. Hacc hükümlerinde an­laşmazlığa düşmüşlerse, meselâ: karı-koca münâsebette bulun­manın keffâret gerektirip gerektirmeyeceğinde veya haccın kaza­sını gerektirip gerektirmeyeceğinde ihtilâfa düşebilirler. Böyle iş­lerde iki fikir vardır. Ya, ihtilâf edenler arasında hüküm verir, ya­hut vermez. Üçüncü husus: Hacılardan birinin fidye vermesi gere­kiyorsa Hacc idarecisi fidyenin verilmesinin lüzumluluğunda ha­cıyı zorlar. Fidyeyi alacak bir de hasım mevcutsa, hac idarecisi fid­ye verecek şahsı Ödemeye zorlamaya yetkisi mevcutmu, değil mi? Sorusu ihtilaflı olup aynen had cezasını uygulamadaki görüş bu­rada da geçerlidir.

Hacc idarecisi hukukçu (fakih) ise fetva istendiğinde fetva da verir. Hacc emîrinin hüküm veremiyeceği bir iş yapılmışsa bu iş yüzünden işleyenleri kötüleyemez. Ancak câhil olanların da fiili yapanlara uymasından, o fiilleri işlemelerinden korkulursa ikazda bulunulur. Hacc esnasında, Talha b. Ubeydullah eski bir kaftanı giyince Hz. Ömer tenkid etti ve "Câhillerin senin bu hare­ketine uymalarından korkarım." dedi.

Hacc ibâdetinde hacılara kendi mezhebinin icaplarından baş­ka bir şey yüklenemez. Hacc emiri ihrama girmeden insanlara haccı yaptırırsa kendisinin bu hareketi mekruhtur. Fakat hacıla­rın ibâdeti muteberdir. Buradaki durum, namazın aksinedir. Çünkü bir kimse imam olmadan cemaate namaz kıldıramaz. Ha­cılar kendi rehberlerine uymak, hacc enıirinden ayrılmak isterler­se bu istek caizdir. Her ne kadar emîre muhalif hareket mekruhsa da böyle bir hareket olabilir. Ama namazda imama muhalefet na­mazı bozar. Çünkü namaz, imamla sıkı-sıkıya irtibatlıdır. Hacc ise hacc idarecisinden ayrılabilen, irtibatlı olmayan bir ibadettir.[106]



[103] Müsned-i Ahmed, 2/421. Neseî, menâsifc 4.

[104] Müsned-i Ahmed, 4/108.

[105] Ebu Davud, menâsik 68. İbn Mâce, menâsik 57. Dârimî, menâsik

[106] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 208-217.