Konu Başlığı: Düşmandan elde edilen mallar ve taksim usûlü Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Mart 2011, 12:48:37 F- DÜŞMANDAN ELDE EDİLEN MENKUL MALLAR VE TAKSİM USÛLÜ Menkul mallara gelince: Bunlar toplanılmış ganimetlerdir. Menkul malları Peygamber (s.a.v) kendi görüşüne göre taksim ederdi. Bedir savaşında Muhacirlerle Ensâr arasında bu yüzden ihtilâf çıktı. Bu olay üzerine Allah Teâiâ, Resulü (s.a.v) içinbu malları mülk mal yaptı. O istediği şekilde tasarrufta bulundu. Ebû Umametil-Bahilî'nin naklettiğine göre: Ebû Umame şöyle der. "Ubâde b. Sâmit'den Enfâl (Harp ganimetleri) hakkındaki ayet-i kerimeyi sordum. Sorduğum âyet-i kerîme de: "Habibim sana harp ganimetlerinin hükmünü sorarlar. De ki: Bu ganimetler Allah'ın ve Resûlünündür. O halde tam mü'minlerdenseniz Allah'dan korkun, ihtilâfa düşmeyi p aranızı düzeltin." (K. K. 8: 1) dir. Ubade b. Sâmit dedi ki: - Bedir harbinde idik. Ganimetler hakkında ihtilâf gösterdik. Ne kötü bir hareket idi. Allah Teâlâ ganimetleri elimizden aldı, Resulüne (s.a.v)'e verdi. Onu müslümanlar arasında eşit bir şekilde paylaştırdı. Kendi de Bedir savaşı ganimetlerinden Münebbih b. Haccac'm kılıcı "Zülfikâr'ı aldı. Ganimetleri, Bedir savaşından sonra nazil olan şu âyet-i kerîmenin hükmüne kadar beşe taksim etmediler. "Bilin ki, ganîmet olarak aldığınız herhangi bîr şeyin mutlaka beşte biri (1: 5) Allah'ın, Resulünün, Resulünün hısımlarının, yetimlerin, yolcuların, yoksullarındır." (K. K 8: 41) Allah Teâlâ bu hükümleriyle zekât gibi ganimetlerin de taksim şeklini göstermiştir. Bedir savaşından sonra Benî Kaynuka kabilesi ganimetini Resûîüllah (s.a.vj ilk defa bu hükümle taksim etti. Harp esnasında elde edilen mallar, harp sona erinceye kadar taksim edilmez. Çünkü harbin sona erişi ile zaferin kazanıldığı, mülkiyetin kesinlik kazandığı bilinir. Böylece savaşçıların mal taksimi ile meşgul olmaları önlenir. Aksi hâlde yağmalama sonucu büyük bir düşman baskısına maruz kalınır, yenilgiye sebeb olunur. Harp sona erince komutan nasıl münâsib görürse o şekilde ganimetleri taksime başlar. Ya hemen harbin bitiminden sonra taksim eder. Ya da İslâm ülkesine gelinceye kadar bekler. Ebû Hanîfe'ye göre: Düşman ülkesinde, savaş meydanında taksim yapılmaz. İslâm ülkesine dönünce taksim edilir. Dağıtımda usûl: Önce düşman ölülerinin elbise ve teçhizatını dağıtmakla işe başlar. Her savaşçıya öldürdüğü düşmanın her şeyini verir. Halîfe bu hususta önceden şart koşsun koşmasın durum bu şekildedir, değişiklik yapılmaz. Ebû Hanîfe ve Mâlik'e göre: Savaşa giderken şart koşulmuşsa, herkese Öldürdüğünün teçhizatı verilir. Şart koşulmamışsa teçhizat ganîmet sayılır. Savaşçıların hepsi ortaklaşa iştirak ederler. Peygamberin (s.a.v) ilâncılarından biri, ganimetlerin toplanışından sonra şu şekilde seslenmiştir: "Kim bir şahsı öldürürse teçhizatı onundur”[137] Tabii ki bu ilânı yaptıran Resûlullah'dır. (s.a.v). Ganimette dikkat edilecek husus, taksim işinin geciktirilmemesi, elde edilen teçhizatın başkalarına veril meme si dir. Ebû Katâde'ye öldürmüş olduğu 20 kişinin teçhizatı verilmiştir. Metinlerde geçen teçhizat terimi içine, düşmanın üzerine korunmak için giydiği elbiseler, savaşta kullandığı silâhı, bindiği atı girer. Mallarından harp için hazırlayıp, ayırdığı şeyler teçhizat terimi içine girmez. Harp meydanında yanında bulunan su kapları, hayvan teçhizatı bu terimin içine girer mi, girmez mi hususu ihtilaflıdır. Bir görüşe göre: Girer. Diğer görüşe göre: Girmez. Teçhizatın beşte biri (1:5) söz konusu değildir. Mâlik'e göre: Techizâtm beşte biri (1: 5) söz konusudur. Bu miktar beşte bire hak sahibi olanlara verilir. Teçhizat verildikten, gerekli dağıtımı yapıldıktan sonra ne yapılacaktır? Muteber olan bir görüşe göre: Ganimetlerin beşte biri (1: 5) hak sahiplerine ayrıldıktan sonra geri kalanı savaşanlara dağıtılır. Ayet-i kerime de: "Biliniz ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin mutlaka beşte biri (1: 5) Allah'ın, Resulünün, hısımlarının, yetimlerin yoksulların, yolcularındır." buyurulmuştur. (K.K. 8: 41). Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, Muhammed ve İmam Mâlik'e göre: Beşte biri yetimlere, miskinlere, fakirlere, yolda kalmışlara verilmek üzere 3 eşit selime ayrılır. İbn Abbas'a göre: Beşte bir 6 sehme ayrılır. Allah'ın selimi Ka'be işlerine, harcanır. Burada sözü edilen beşte birin sahipleri Fey'de sözü edilen beşte birin (1: 5) sahiplerinin aynıdır. 1: 5'in 1 sehmi Resulullah'a (s.a.v) aittir. 1: 5'in 1 sehmi Hâşim ve Abdu'l-Muttalib oğullarından Resûlullah'ın (s.a.v) yakın akrabalarına aittir. 1: 5'in 1 sehmi yetimlere, 1: 5'in dördüncü 1 sehmi miskinlere, 1: 5'in 1 sehmi de yolda kalmışlara verilir. Bunlardan sonra harpte hazır bulunan çocuklara, zimmîlere, kölelere ve kadınlara bahşişlerde, atıyyelerde bulunulur. İkinci bir görüşe göre: Bunlar, bahşiş verilme bakımından beşte bir hak sahiplerinin haklarını almalarından Öncedir. Fakat zımmîlere ihtiyaçları miktarı kadar mal verilir. Bunların hissesi bir piyade veya süvarinin hissesini geçemez. Harp esnasında: Kâfirin müslüman, çocuğun yetişkin, kölenin hür olrnasiyle atıy-yede, bahşişte bulunulacak kimseler azalırsa da onlara harp bitmeden bu statülere girdiklerinden, hîbe, bahşiş yerine savaşçıların seliminden verilir. Harp bittikten sonra durumlarında, sayıldığı gibi değişiklikler olursa ihsan ve bahşişte bulunulur, ganimetten savaşçılara verilen sehimler gibi sehim verilmez. İşte ganimetlerden beşte bir (1: 5) ve sayılan kimselere verilmek üzere bahşiş ayrıldıktan sonra geri kalan ganimet, harbe katılan savaşçılara dağıtılır. Savaşçılar da hür, müslüman, sıhhatli erkeklerden ibarettir. Bunların hepsinin bizzat savaşa girmeleri gerekmez. Harp seferine katılıp, savaş meydanına girmeyenler, geri hizmetlerde bulunmuş olanlar da bu hareketleriyle savaşçılara çeşitli şekillerde destekçi olmuşlardır. Bu konuda şu âyet-i kerîmenin hükmünde ihtilâf edilmiştir. "Berikilere; gelin Allah yolunda muharebe edin yahud hiç olmazsa düşmanın kendinize ve ailelerinize saldırmalarını önleyin, denildi de..." (K. K. 3: 167). Bu âyet-i kerimeye iki türlü mânâ verilir. Süddî ve İbn Cü-reyc'e göre: Desteği çoğaltmaktır. İbn Avn'a göre: At besleyip onunla savaşmak. Ganimetler, muhâriblere istihkaklarına uygun olarak taksim edilir. Paylaştırma işini bizzat yapanın veya komutanın seçim ve tercihine bırakılamaz. İmam Mâlik'e göre: Ganimetlerin taksimi halîfenin görüşüne göre yapılır. İsterse savaşçılara eşit şekilde taksim eder, isterse savaşa katılmıyanları da katar, onlara da ganimetten pay ayırır. Hadis-i şerifte de: "Ganimet, savaşa katılıp ona bizzat şahit olanlarındır'[138] buyurulmuştur. Böylece Mâlikin sözü geçen görüşü reddetmektedir. Savaşa katılanlardan süvarileri, gördüğü hizmetlere karşılık piyhadelere üstün tutarsa bu isabetli bir hareket olur. Üstün tutma ve tercihte miktar nedir? Bu konu hukukçular arasında ihtilaflı olup Ebû Hanîfe'ye göre: Süvariye iki sehim, piyadeye bir sehim verilir. Şafiî'ye göre: Süvariye üç sehim, piyadeye bir sehim verilir. Süvarilerden mak-sad da, at üzerinde savaşanlardır. Katır, deve, fil, merkep üzerinde savaşanlar piyade sayılır. Atın koşu atı olup olmaması Önemli değildir. Süleyman b. Rebiâ'ya göre: Ancak koşu atlarıyla savaşanlar süvari sayılır. Süvari savaşa atlı olarak katılıyorsa ona pay verilir, katılma-mışsa verilmez. Bir kimse harbe birden fazla atla katılırsa, kendisine yalnız bir süvari hissesi verilir. Ebû Hanîfe ve Muhammed'in görüşü de böyledir. Ebû Yusuf a göre: İki süvari payı verilir. Evzaî de aynı fikirdedir. İba Uyeyne'ye göre: Kendisine muhtaç olunan nisbet ve miktara göre pay verilir. Süvariye ve ata hiç ihtiyaç yoksa atla savaşa katılanlara süvari payı verilmez. Savaşa katıldıktan sonra süvarinin atı ölürse, süvari payı alır. Savaşa katılmadan atı ölmüşse piyade payı alır, süvari payı hakkı alamaz. Süvarinin kendisinin Ölüm durumu da böyledir. Ebû Hanîfe'ye göre: Düşman toprağına girdikten sonra süvari veya atı ölürse ona süvari payı verilir. Harp sona ermeden bir topluluk müslümanlara yardıma gelirse, elde edilen ganimetlere iştirak ederler. Savaş bittikten sonra gelirlerse, ganimetlere iştirak edemezler. Ebû Hanîfe'ye göre: Savaş bitmeden, yardıma gelenler, düşman topraklarına girmişlerse ganimete iştirak ederler. Harbe katılan levazım, sıhhiye gibi geri hizmet işi görenler de ganimetlerin paylaşılmasında bizzat savaşanlarla eşit paya sahiptirler. Bir topluluk Sultanın müsâadesi olmadan savaşırsa, ganimet olarak aldıkları şeyler gerçek harp ganimeti gibidir... Beşte biri belirtilen yerlere verilir. Geri kalan aralarında paylaştırılır. Ebû Hanîfe'ye göre: Beşte bir de alınmaz. Tamâmı kendilerine aittir. Hasanu'l-Basrî'ye göre: İzinsin savaşanlar ganimet olarak aldıkları şeylere sahip olamazlar. Müslümanlar anlaşma veya esaretle düşman ülkesinde bulunur, arkasından müslüman savaşçılar da geliverirse, müslüman savaşçılar bu şekilde düşman ülkesinde bulunan o müslümanları âzad ederler. Mal ve şahıslarından yararlanamazlar. Ebû Davud'a göre: Düşman ülkesinde bulunan müslümanm mal ve şahsından yararlanılır. Ancak emân verilirse yararlanılamaz. Her iki grup müslümanlar birbirlerinden emin olur, birbirlerine güvenirlerse afvedilirler, rnal ve şahıslarından faydalanmak haramdır. Savaşlarda sabit kararlılığı, cesareti, büyük yardımları görülenler olursa bunlar da diğerleri gibi eşit hakka sahiptirler. Âmmeye ayrılan maldan da gördüğü hizmet, gösterdiği kahramanlıklara karşılık fazladan mal verilir. Başarı gösterenin hakkı hiçbir zaman kaybolmaz. Resulüllah (s.a.v), amcası Hamza b. Ab-di'1-Muttalibden sonra ikinci hicret yılında Rebiu'l-Evvel ayında, îslâm sancağının taşınması hususunda Ubeyde b. el-Haris'le anlaştı. Onunla beraber Sa'd b. Ebî Vakkas'ı da Hicazın güney taraflarına görevlendirdi. Müşriklerin komutanı Ebû Cehl'i gördüler. Sa'd b. Ebi Vakkas, ok attı ve onu yaraladı. Islâmiyette ilk ok atan Sa'd olmuş oldu. Sa'd şu şiiri okudu: "Dinleyin bakalım, oklarımı atış sayesinde dostlarımı koruduğuma dair Resûlüllah'a (s.a.v) bir haber acaba geldi mi? Oklarımla onların komutanını Öyle bir uzaklaştirdim ki, korkularımızı giderdim, bize kolaylıklar göründü. Ey Allah'ın Resulü, düşmana karşı okuyla atış yapan benden önce bir okçu çıktı mı? Kim var? Bu gösteriyor ki, senin dinin hak ve doğru dindir. Sen dîn sayesinde adalet ve insanlığı getirdin." Bu şiir Peygambere (s.a.v) ulaşınca, Sa'd'i komutan tâyin etmediğine, sancağı ona vermediğine üzüldü. Sa'd'ı taltif etti, tebrikte bulundu.[139] [138] Buharî, hursaıs 9. [139] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 263-269. |