๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 30 Temmuz 2010, 18:17:18



Konu Başlığı: Zina Ettiğini İkrar Edenin Bu İkrarını Dört Defa Tekrarlaması Gerekir Midir?
Gönderen: Zehibe üzerinde 30 Temmuz 2010, 18:17:18
Zina Ettiğini İkrar Edenin Bu İkrarını Dört Defa Tekrarlaması Gerekir Midir?
 

İslâm, her yanı, her hüküm ve her prensibiyle rahmet ve şefkat inidir, insan hayatıyla ilgili olan bir meselede çok daha duyarlı ve dik-atli davranmamızı emreder. Hattâ hâkimin öfkeli bir halde karar ver-ıemesini, öfkesi teskin oluncaya kadar bekleyip ona göre vicdanının da esini duyarak hüküm vermesini tavsiye eder.

Bunun gibi, zina fiilinin isbatında dört erkek şahidin işlenen suçu izzat gözleriyle aynı anda ve işlenen yer.de görmelerini, ifadelerinin, rani şahitliklerinin uyum halinde olmasını ön görmektedir. Zira ortada tir veya ikî insanın hem şeref ve namusu, hem de hayatlar! söz konuşu­lur. İki veya üç kişi yalan üzerinde birleşebilirler, ama dört kişinin ko-ay kolay birleşebileceğini söylemek çok zordur.

Aynı zamanda dört şahit olmadığı halde kişi zina fiilinde burun­luğunu dört defa ikrar ettiği taktirde ancak suç sübut bulur. Nitekim nüctehitlerin önemli bir kısmının da görüş ve içtihadı, istidlal ve ihti­lacı bu anlamdadır. Zira kişi bir an için kendine mâlik olmayıp zina ittiğini söyleyebilir. Bunu ikinci ve üçüncü defa tekrar edebilir. îlim idamlarının önemli bir kısmına göre bir, iki ve üç ikrar yeterli sayılmaz, dördüncü defa ikrar etmesi gerekir. Böylece ikrarda bulunan simse üçüncü veya dördüncü defa böyle bir ikrarda bulunurken biraz iaha düşünüp hayatıyla ilgili olduğunu hesaplayıp anlayarak vaz­geçebilir ve bu durumda hâkim onu zorlayamaz. [292]

 

İlgili Hadisler                         
 

Ebâ Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:

"Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Mescid'de bulunduğu bir sırada bir adam ona geldi ve Peygamber'e (s.a.v.) şöyle seslendi: "Ya Resûlallah! Şüphesiz ki ben zina ettim" Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) ondan yüzünü çevirdi. Tâ ki adam bu ikrarım dört defa tekrarladı. Böylece adam kendi aleyhine dört defa şehadette bulununca Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onu çağırdı ve şöyle sordu: "Sende cinnet mi var?" O da: "Hayır" deyince, Efendimiz ona: "Sen evlendin mi (evli misin)?" diye sordu. O da: "Evet..." diye cevap verince Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Bunu alıp götürün de recmedin!..." buyurdu.

îbn Şihab diyor ki: "Bu hadîsi Câbir'den duyan kimse bana şu haberi de verdi: Cabir (r.a.): "Ben de o adamı recmedenler arasında bulunuyordum. Onu namazgahta recmederken atılan taşlar iyice canına yapışıp (acısı had safhaya varınca) kaçtı. Biz ona Harre mevkiinde yetiştik ve recmettik..." [293]

Cabir b. Semure (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki: "Mâiz b. Mâlik'i Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e getirdikleri za­man onu gördüm, kısa boylu adalesi gelişmiş bir görünümü vardı, üzerinde hırka (veya üstlük) yoktu. O kendi aleyhine (zina ettiğine dair) dört defa şehadette bulundu. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz ona: "Belki de sen (onu öptün, ku­cakladın sıktın..." dedi. O da: "Hayır, vallahi, gerçek şu ki bu hayırdan çok uzak olan adam zina etmiştir" diyerek yeminle ik­rarda bulundu. Rasulullah (s.a.v.) efendimiz onu recmetti (recmedilmesini emretti de emri yerine getirildi.) [294]

İbn Abbas (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efen­dimiz, Mâiz b. Mâlik'e: "Senden dolayı bana gelen haber hak (doğru) mudur?" diyerek sordu. O da: "Benden dolayı sana ne gibi haber ulaştı?" diyerek soruya karşılık soruda bulundu. Resülüllah (s.a.v.) "Bana ulaşan habere göre sen falan ailenin cariyesiyle zina etmişsin" buyurdu. O da: "Evet..." diye cevap verdi ve böylece kendi aleyhine dört defa şehadette bulundu. Bunun üzerine Resülüllah (s.a.v.) Efendimiz emretti de o recme-dildi." [295]

Diğer bir rivayette ise şöyle belirtilmiştir: "Mâiz, Peygamber'e (s.a.v.) geldi ve zina ettiğini iki defa itirafta bulundu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v,) onu huzurundan kovdu. Sonra o yine gelip iki defa daha itirafta bulundu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Sen kendi aleyhine dört defa şehadette bu­lundun..* Artık bunu alıp götürün ve recmedin!..." buyuruldu. [296]

Ebû Bekir Sıddîk (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:

"Peygamber (s.a.v.) Efendimîz'in yanında oturuyordum. Derken Mâiz b. Mâlik geldi ve zina ettiğini bir defa itirafta bu­lundu. Peygamber (s.a.v.) onu kovdu. Az sonra yine gelip ikinci defa itirafta bulundu. Peygamber (s.a.v.) yine onu kovdu. Biraz sonra yine dönüp geldi üçüncü defa itirafta bulundu. Peygam­ber (s.a.v.) yine onu kovdu. Ben de Mâiz'e: "Dördüncü defa iti­rafta bulunacak olursan, Resülüllah (s.a.v.) seni recmeder" diye uyarıda bulundum. Ama o dördüncü defa itirafta bulundu. Pey­gamber (s.a.v.) onu hapsetti ve durumundan sordu. Ashab da biz ancak onun hakkında hayır ve iyilikten başka bir şey bilmiyo­ruz diye cevap verdiler. Peygamber (s.a.v.) onun recmedibnesi-ni emretti." [297]

Ebû Büreyde (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:

«Biz Peygamber'in (s.a.v.) ashabıyla Mâiz hakkında konuşuyorduk. Kendi aramızda şöyle dedik: «Zina ettiğini üç defa itirafta bulunduktan sonra evinde otursaydı peygamber (s.a.v.) onu recmetmezdi. Onu ancak dördüncü defa itirafta bu­lununca recmetmiştir.» [298]

Yine Büreyde (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:

«Bizler Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ashabı Gâmidli bir kadın ile Mâiz b. Mâlik hakkında konuşuyorduk: Eğer ikisi de itirafta bulunduktan sonra rücu etselerdi veya (üç defa) iti­raflarından sonra bir daha (Peygamber'e) donmeselerdi, Pey­gamber de (s.a.v.) artık onları aramayacaktı. Peygamber (s.a.v.) o ikisini ancak dördüncü defa gelip itirafta bulunduktan sonra recmetti.» [299]

 
Hadislerin Işığında Müctehidlerin İstidlal ve İhticacları
 

a) Hanefilere göre, zina suçu ya dört erkek şahidin şart ve ku­rallarına uygun olarak şehadette bulunmalarıyla veyahut kişinin zina ettiğine dair kendi aleyhine dört mecliste dört defa itiraf ve ikrarıyla sübut bulur. Bu meclisten maksat hakimin meclisidir. Aynı mecliste ayrılmadan önce dört defa üstüste ikrarda bulunması ise bir ikrar sayılır. Ancak İbn Ebî Leyla bunun da dört ikrar kabul edileceğini belir­terek farklı içtihadını ortaya koymuştur. Dört ikrarı ayrı meclislerde yapması'nasıl söz konusu ise, ikrarların aralıklı yapılmasında da bir sakınca olmadığı söz konusudur. Şöyle ki, her ikrarı bir günde veya bir ayda yapmak üzere dört günde veya dört ayda dört ikrarını tamamlarsa suç sübut bulur ve recim cezası uygulanır.

Aynı zamanda şahsın her ikrarda bulunuşunda hâkim: "Sen de cinnet mi var, yoksa en aşırı derecede sarhoş musun?" demesi ve onu gözünün önünden uzaklaştırması gerekir. [300]

b)  Şâfiîlere göre, zina suçu dört erkek şahidin şehadetiyle ve bir de kişinin bir defa ikrarıyla sübut bulur. Ama ikrarda bulunduktan sonra rücu' eder, yani zina etmediğini beyan ederse, had cezası sakıt olur, uygulanmaz. Ama: "Bana had uygulamayın" der veyahut kaçarsa, had cezası sakıt olmaz, uygulanır. [301]

Böylece İmam Şâfıî yukardaki hadîslerle değil 831 no'lu Ebû Hü-reyre ile Zeyd b. Hâlid (r.a.) hadîsiyle istidlal etmiştir. Zira Resûlüllah (s.a.v.) zina suçuyla suçlanan kadına, Üneys'i gönderirken, "Ona sor, eğer suçunu itiraf ederse recmet" buyurmuş ve dört defa sormasını, onun da dört defa itirafta bulunmasını emretmemiştir. [302]

Aynı zamanda zina ettiğini ikrarda bulunan kimsenin ya hâkimin veya yetkili bir makamın huzurunda ikrar etmesi gerekir. Halk arasında ikrar etmesi bir hüküm ifade etmez ve bundan dolayı ceza­landırılmaz. Belki gerekirse hakim ta'zîr-de bulunabilir.

c) Hanbelîlere göre de zina suçu ya dört erkek şahidin şehadetiyle veyahut kişinin kendi aleyhine dört defa itiraf ve ikrarıyla sübut bulur. Nitekim İbn Ebî Leyla ile Hakem ve bazı ilim adamları, aynı zamanda rey tarafdarları da bu görüş ve ictihaddadırlar. el-Hasan, Hammad, İmam Mâlik, İmam Şâfıî, Ebû Sevr ve İbn Münzir ise bir defa ikrar etmesiyle suç sübut bulur ve had uygulanır.

Dört defa itirafa gelince, bu şart olmamakla beraber bir mecliste veya dört mecliste olması farketmez. [303]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

862 no'lu Ebû Hüreyre hadîsi sahîh olup istidlal ve ihticaca salih-tir. Ancak hadîs metninde Peygamber'e (s.a.v.) gelip zina ettiğim ikrar eden adamın isminden söz edilmemiştir. Bunu takip eden hadîslerde ise, o adamın Mâiz b. Mâlik olduğu açıklanmaktadır.

Hadîsin açık delâletinden, kendi aleyhine zina suçuyla şehadette bulunan kimsenin bu şehadet ve ikrarını dört defa tekrarlamasıyla an­cak suçun sübut bulunacağı anlaşılıyor. Nitekim rey tarafdarlarıyla İbn Ebî Leylâ bu ve diğer hadîslerle istidlâlda bulunup dört defa ikrarın ge­rekli olduğu üzerinde durmuşlardır.

Aynı zamanda kendi aleyhine zina ile şehadette bulunan kimseyi uyarmak için "Sende delilik mi var?" veyahut "Sen aşırı derecede sarhoş musun?" veyahut: "Sen onu sadece Öptün veya cimdikledin mi?" şeklinde sorular sormasının lüzumu üzerinde durulmuştur.

Zâni veya zâniyeyi recmetmek için geniş bir alana çıkarmanın bir çok müslümanlarm recim olayına hazır olmalarının lüzum veya sünnet oluşu anlaşılıyor. Nitekim âyette de bu hususta emir bulunduğuna göre, inü'minlerin hazır bulunması vacip oluyor.

Sonra da recmedilen erkeğin bir çukura yarıya kadar gömülmesinin veyahut ellerinin bağlanmasının gerekli olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Ve bir de recmedüirken itirafından rücu' etmeyip kaçan kimsenin yaklanıp recim uygulamasının mutlaka yerine getirilmesini-nin gereği kesinlik arzediyor.

863 no'lu Câbir b. Semure hadîsi de sahîh kabul edilmiştir. Birinci hadîsle bir birini kuvvetlendirmektedir. Mâiz'in kendi aleyhine dört defa şehadette bulunduğu açıklanmakta ve buna rağmen Hz. Peygam-ber'in (s.a.v.) onu uyararak "Bel ki de sen onu öptün veya cimdikle­din..." gibi birtakım sözlerle rücu' etmesine imkân verdiği görülmek­tedir. O bakımdan müctehidlerin çoğuna göre, kişi zina ettiğine dair kendi aleyhine dört defa şehadette bulunduktan sonra hatâ ettiğini, ya­lan söylediğini belirterek dönüş yaparsa had uygulaması sakıt olur. Müctehidlerden bir kısmı işe, döt ikrardan sonra rücu' yapsa bile had sakıt olmaz demiştir.

864  no'lu İbn Abbas hadîsinin ricalinin hepsi sahihtir. Nitekim Ebû Dâvud susup bir görüş beyan etmemiştir. Bu da onun sıhhatma delâlet etmektedir. Tirmizî ise bu hadîsi sahîhlemiştir.

Bu hadîste ise, Mâiz'in önce iki defa itirafta bulunduğu ve sonra tekrar gelip iki defa daha itirafta bulunduğu belirtilmektedir. Böylece aynı mecliste iki defa ikrar ve itirafta bulunmak bir defa değil iki defa sayılıyor sonucu ortaya çıkmaktadır. Nitekim İbn Ebî Leylâ, aynı mec­liste dört defa üstüste ikrarın dört defa sayılacağına kail olmuştur. Hanbelîlerden bir kısmı da aynı görüştedir.

866 no'lu Ebû Bekir hadîsini aynı zamanda Ebû Yala, Bezzar ve Taherâni tahrîc etmişlerdir. Ama hepsinin de isnadında Cabir el-Cu'fî bulunuyor ki, bu zat zayıftır. [304]

Bu zatın babasının adı Yezîd'dir. Kufe'nin Cu'f nahiyesinden olduğu için ona Câbir el Cu'fî denilmiştir. Şi'a âlimlerinden biridir. İbn Mehdî onun takva sahibi olduğundan söz etmiştir. Özellikle hadîs rivayetinde çok titiz davrandığı bilinmektedir. O bakımdan Şube onun sadûk olduğunu, el-Vekî1 onun sikat (güvenirler) arasında sayıldığını belirtmişlerdir. Ayrıca elli bin hadîs bildiği söylenir. Nesâî ise onun me­truk olduğuna dikkat çekmiştir.

Böylece Câbir el-Cu'fî hakkında çok söyler söylenmiş ve yazılmıştır. Bununla beraber ağırlık onun sadûk olduğu üzerinde toplanmaktadır. [305]

O halde Ebû Bekir hadîsim sadece üzerinde farklı tesbitler yapılan Câbir el Cu'fî sebebiyle bir tarafa itip istidlal etmemek doğru ol­maz. Zira geriye kalan ravîlerinin hepsi sahihtir. Ve bu hadîs, Mâiz'in dört defa ayrı zamanlarda gelip itirafta bulunduğuna delâlet etmekte, daha çok Hanefî'lerin görüş ve hüccetlerini kuvvetlendirmektedir,

867 no'lu Büreyde hadîsi, daha doğrusu ashabın görüş ve yorumu da yukarıda ki rivayetleri biraz daha açıklamakta ve kuvvetlendirmek­tedir.

868 no'lu Büreyde'nin diğer hadîsinin isnadında Beşîr b. Mucacir el-Kûfî el Ganevî bulunuyor ki, bu zat üzerinde farklı tesbit ve görüşler bulunuyor. Müslim ondan rivayet yapmış ve İbn Maîn onun    sıka olduğunu belirtmiştir. [306]

Nesâî onda bir beis yoktur derken, Ahmed b. Hanbel "Münkerü'l-Hadîstir" demiştir. Ebû Hatim ise, "onun hadisiyle ihticac olunmaz" diyerek görüşünü belirtmiştir. [307]

Ancak Büreyde'nin birinci hadîsi bunun sıhhatına şahidlik et­mekte ve kuvvetlendirmektedir. Nitekim İbn Abbas hadîsinde "Sen kendi aleyhine dört defa şehadette bulundun... Bunu götürün de recmedin..." ifadesiyle birleşmekte ve dört defa ayrı ayrı itirafta bulunan kimsenin zina suçu sübut bulur hükmü ortaya çıkmaktadır.

"Sen de cinnet mi vardır" sorusu ise, hâkim veya yetkili mak­amın, kendi aleyhine şehadette bulunan kişinin durumunu araştır­masının vacip olduğuna delâlet etmektedir.

Sonuç olarak kişinin kendi.aleyhine şehadette bulunmasının dört defa tekrarı gerekli midir, değil midir? Bu husus üzerinde farklı yorum­lar, ictihadlar ve görüşler ortaya çıkmıştır. Zira diğer bazı hadîslerde, meselâ Ebû Hüreyre ile Zeyd b. Hâlid hadîsinde dört defa ikrardan söz edilmemiştir. Resûlüllah (s.a.v.) Üneys'e: "Git de o kadından sor, iti­raf ederse recmet..." diye emretmiş ve sayı belirtmemiştir. Ancak ağırlığın dört defa tekrar hususunda bulunduğunde şüphe yoktur. Hem bu görüş ve yorumda insan hayatını kurtarmaya yönelik bir rahmet de bulunuyor. Birinci ve ikinci itiraftan sonra belki rücu' eder umudu yat­makta ve had hükmünün sakit olmasına imkân tanımaktadır. [308]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Zina suçu iki şeyden biriyle sübut bulur: Dört erkek şahidin şartlarına uygun şehadetiyle ve kişinin kendi aleyhine yönelik ikrar ve itirafıyla...

2- İmam Ebû Hanîfe ve arkadaşlarından çoğuna göre, zina ettiğini itiraf eden kimsenin dört defa ikrarını tekrarlaması gerekir. Aksi halde suç sübut bulmaz.

3-   Aynı   zamanda   ikrarlardan   her   birinin   ayrı   mecliste gerçekleşmesi gerekir.

4- Hâkimin veya yetkili makamın suçunu itiraf edeni uyarıp "sen deli misin?" veya "aşırı derecede sarhoş musun?" veyahut "belki de sen onu öptün veya çimdikle din?" gibi yol gösterici telkinlerde bulunması, gerekirse birinci, ikinci ve üçüncü itirafım müteakip onu huzurundan dışarı çıkarması uygun olur.

5- İmam Şafiî ve diğer bazı müctehidlere göre, bir defa ikrar yeter­lidir.

6- Kişi ikrarda bulunduktan sonra rücu' ederse had sakıt olur.

7-  Recmedilirken de rücu' etmesiyle müctehidlerin bir kısmına göre recim sakıt olur ve kişi serbest bırakılır.

8- Recim uygulanırken rücu1 etmez de kaçarsa, takip edilir ve ceza uygulanır.

9- Kişi zina işlediğini ancak hakimin veya yetkili makamın huzu­runda yaparsa suç sabit olur, halk arasında yapmasıyla suç sübut bul­maz.

10- İbn Ebî Leyla ve bazı müctehidlere göre, bir mecliste dört defa ikrarda bulunması da suçun sübutu için yeterlidir. [309]