๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 19 Ağustos 2010, 10:29:32



Konu Başlığı: Teşehhütten Sonra Peygemberin Âl Ve Ezvacına Salat Getirmek
Gönderen: Zehibe üzerinde 19 Ağustos 2010, 10:29:32
Teşehhütten Sonra Peygember’in (a.s.) Âl Ve Ezvacına Da Salat Getirmek
 

Bu konuda varit olan rivayetlerin bir kısmını Peygamber'e (a.s.) salât bahsinde nakletmiştik. Burada önemine binaen daha çok hadîsi nakletmek suretiyle müstehap veya sünnet olduğunu belirtmek istiyoruz.

Âl, kelimesi Arapçadır. Bir bölük asker, kişinin etba'ı, çoluk-çocuğu ve ev halkı gibi mânalara gelir. Terim olarak çok Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in eş ve çocukları, ev halkı, kendisine dosdoğru uyan arkadaşları gibi mânalara delâlet eder. Bunu daha geniş kapsamlı tefsir edenler de olmuştur.

Ebu Humayd es-Sâidi (r.a.)’den yapılan rivayette, onlar şöyle demişlerdir:

"Ya Resûlelllah! sana nasıl salât getirelim?" O da şöyle buyurmuştur:

"Deyin ki: Allahümme Sallî Alâ Muhammed'in Ve Alâ Ezvacihi Ve Zürrîyetîhi Kema Salleyte Alâ Âli İbrahim'e Ve Barik Alâ Muhammedin Ve Ezvaci­hi Ve Zürriyetihi Kema Barekte Alâ Âlî İbrahim'e, İnneke Hamîdün Mecîd."[356]

Ebu Hüreyre (r.a.)’den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"Kim tastamam ölçekle ölçmeği sevip arzu ederse, bize ehl-i bey­te salât getireceği zaman şöyle desin: Allahümme Sallî Alâ Muhammed'înî'n-Nebiyyî Ve Ezvacîhi Ümme-Hatî'l-Mü'minîne Ve Zürrîyetihi Ve Ehli Beytıhi, Kema Salleyte Ala Âlî İbrahim'e İnneke Hamîdün Mecid."[357]

Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:

1- Namazda teşehhütten sonra önce Peygamber'e (a.s.), son­ra da O'nun zevcelerine, zürriyetine salât getirmek sünnettir.

2- Peygamber'e (a.s.) ve ehl-i beytine dalâttan sonra İbrahim Peygamberi ve âlini de zikretmek sünnettir.

3- Namazda Peygamber'in (a.s.) ehl-i beytine salât getirmek sünnettir.

Hadîslerin ışığında müctehit imamların istidlal ve ihticacları:

a) Hanefî mezhebine göre:

Namazda ikinci oturuşta teşehhütten sonra Peygamber (a.s.) Efendimiz'e ve O'nun Âline salât getirmek sünnettir. Zira hanefîlere göre, Âl tabiri, hem Peygamberin (a.s.) zevcelerini, hem zürriyetini, hem kendisine uyan arkadaşlarını kapsamaktadır. Nitekim İmam Muhammed'den salât'ın keyfiyeti sorulduğunda şöyle tarif etmiştir: Allahümme Salli Alâ Muhammedin Ve Alâ Âli Muham­medin Kema Sallayte Alâ İbrahim'e Ve Alâ Âlî İbrahîm'e Ve Barik Alâ Muhammedin Ve Alâ Âlî Muhammed'în Kema Barekte Alâ İbrahim'e Ve Alâ Âlî İbrahim'e Înneke Hamîdün Mecîd..[358]

b) Şafiî mezhebine göre:

Daha önce de belirttiğimiz gibi, namazda birinci oturuşta Pey­gamber'e (a.s.) salât getirmek sünnettir. Âline ise, sünnet değildir. İkinci oturuşta ise, Peygamber'e (a.s.) salât getirmek farz, âline ge­tirmek ise, sünnettir. Mezhebin en zahir kavli budur. O bakımdan sahih diye belirlenmiştir.[359]

c) Hanbelî mezhebine göre:

Teşehhütten sonra hem Peygamber'e (a.s.), hem âline salât ge­tirmek sünnettir. İmam Ahmed'den yapılan bir rivayette ise, vacip­tir. Birinci tesbit daha sahihtir.[360]

d)  Mâliki mezhebine göre :

Birinci oturuşta teşehhütten sonra Peygamber'e (a.s.) salât ge­tirmek sünnettir. İkinci oturuşta hem Peygamber'e, hem âline salât getirmek sünnettir.[361]                                                             

Konuyla ilgili diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:

Ebû Humayd hadîsiyle ihticac edenlerden bir grup ilim adamı, hadiste geçen Âl'dan maksat, Peygamber (a.s.) Efendimizin zevce­leri ve zürriyetidir. Bunlar aynı zamanda şu âyeti delil olarak göstermişlerdir:

"Ey Ehl-i beyt! Allah elbette sizden her türlü çirkinli­ği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister."[362]

Çünkü hitap o gün için Ehl-i beyt'e yapılmıştır ki, bu tabir Pey­gamberin (a.s.) eşlerini, evlâdını ve torunlarını kapsamaktaydı.

Diğer bazı ilim adamlarına göre, Âl'dan maksat, kendilerine ze­kât verilmesi haram olan Hâşim oğullandır. İmam Yahya da aynı görüştedir.[363] Bunlar Zeyd b. Erkam'ın (r.a.) şu yorum ve tefsîriyle de istidlal etmişlerdir:

"Peygamberin (a.s.) Âl’i, Hz. Ali'nin, Hz. Cafer'in, Hz. Akiyl'in ve Hz. Abbas'ın ev halkıdır." Şüphesiz ki, Ashab-ı Kiram, Peygamberin (a.s.) bu gibi konularda maksat ve muradmı daha bilirlerdi.

Diğer bazı ilim adamlarına göre, Âl'dan maksat, Hâşim oğulla­rıyla, Abdülmuttalib oğullarıdır. Nitekim İmam Şafiî de aynı görüştedir. Bazısına göre ise, Hz. Fatıma, Hz. Ali ve Hasan ile Hüseyin'dir. Ehl-i beyt'in cumhuru bu görüştedir.[364]

Bunlar şu hadîsle istidlal etmişlerdir:

"Allahım! şüphesiz ki bunlar (Fâtıma, Ali, Hasan ve Hüseyin -Allah hepsinden razı- olsun) ehl-i beytimdir."[365]

Peygamber (a.s.) Efendimizin Ehl-i beyti, bunlarla sınırladığı söylenemez. Çünkü diğer bazı hadîslerde bunun kapsamını hayli geniş tuttuğu bilinmektedir.

Kimi de Âl'dan maksat, ümmetin tamamıdır, demişlerdir. Nite­kim İmam Nevevî, Müslim Şerhinde bu yorumun daha zahir olduğu­nu belirtmiştir. Tahkik ehlinden el-Ezheri ve diğerleri bu görüşü ih­tiyar etmişlerdir.

Ehl-i salibin âli denilince, sadece onların etba'ı kasdedilir. Nite­kim Kur'ân'da Fir'avn'ın âlinden söz edilirken şöyle buyurulmuştur:

"Kıyametin kopuşu meydana gelince Fir'avn'ın âlini (yandaş ve etbaını) azâbın en şiddetlisine sokun!"[366]

Peygamber (a.s.) Efen­dimiz de bu manayla şöyle buyurmuştur:

"Muhammed'in âli, takva sahibi olan herkestir."[367]

Ebu Hüreyre hadîsini tahrîc eden Ebû Dâvud ve Münzirî, hadîs hakkında susup bir şey dememişlerdir. Ebu Cafer tarikiyle rivayet edilmiş ve bu zat üzerinde farklı görüş ve tesbitler ortaya konulmuş­tur. Nesâî ise, Müsned-i Ali'de Amr b. Âsim tarikiyle Hibban b. Yesar'dan rivayet etmiştir ki Hibban da Abdurrahman b. Talha'dan, o da Ebu Cafer'den, o da Muhammed b. Hanefiye'den o da babasından ve o da Peygamber (a.s.)'dan rivayet etmiştir. Sonuç olarak ilim adamları hem Ebû Cafer, hem de Hibban b. Yesar üzerinde durmuş­lardır. Zehebî, Ebû Cafer'in meçhul olduğunu kaydetmiştir.[368] Yine Zehebi Hibban b. Yesar üzerinde durmuş ve biri Hibban b. Züheyr, diğer Hibban b. Yesar diye iki hibban birbirine karıştırılmış ve o bakımdan onların rivâyetiyle ihticac yapılamıyacağına dikkat­leri çekmiştir.[369]

Buna rağmen hadîs ile istidlal edenler, zevcat-i tahiratın ve zürriyetinin Âl'dan olduğunu söylemişlerdir.

 

Çıkarılan Hükümler:
 

1- Namazda teşehhütten sonra Peygamber (a.s.) Efendi­mize salât getirmek farzdır veya sünnettir.

2- Birinci oturuşta salât getirmek, Şâfiîlere, Hanbelî ve Mâlikîlere göre sünnettir. Hanefilere göre, sünnet değildir.

3- İkinci oturuşta teşehhütten sonra salât getirmek farzdır. Bu Şâfiîlere göredir. Âline ise, sünnettir.

4- İkinci oturuşta hem Peygamber'e (a.s.) hem âline salât getirmek sünnettir. Bu, Hanefîlere, Mâlikîlere ve Hanbelîlere göre­dir. İmam Şafiî'ye göre, Peygamber'e (a.s.) salât getirmek farz, âline getirmek sünnettir.

5- Âl tabiri hem ezvacı, hem zürriyeti, hem erbaı içine  al­maktadır.