๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 20 Ağustos 2010, 15:56:00



Konu Başlığı: Tekbirle Kıraat Arasında İstiftah
Gönderen: Zehibe üzerinde 20 Ağustos 2010, 15:56:00
Tekbirle Kıraat Arasında İstiftah
 

Namaza niyet edip tekbir getirdikten sonra hemen kıraate ge­çilmez, me'sur dua okunur, sonra Euzü-Besmele çekilir ve öylece kıraate başlanır.

Konuyla ilgili hadisler:

Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:

Resûlüllah (a.s.) Efendimiz namaza namaza kalktığı zaman şu duayı okurdu:

Veccehtü Vechiye Lillezi Ve'l-Arza, Hanîfen Müslimen Vema Ene İnnesalatı Ve Nüsüki Ve Mehyaye Ve Mematilillahi Rabbi'l-Alemin, La Şerike Lehu Ve    Bizalike Ümirtu Ve Ene Mine'l-Müslimîn.

Allahümme Ente'l-Melikü La İlahe Ente, Ente Rabbî Ve Ene Abdüke, Zalemtü Nefsi Ve'tereftü Bi-Zenbi, Feğfir Lî Zünûbî Cemî'an La Yağfirü'z-Zünûbe İlla Ente Vehdîni Lî-Ahseni'l-Ahlaki La Yehdi Li-Ehseniha Îlla Ente, Vasrif Annî Seyyieha La Yasrifü Annî Seyyî-Eha İlla Ente, Lebbeyke Ve Sa'deyke Ve'l-Hayru Küllühü Fi Yedike Ve'ş-Şerrü Leyse, İleyke, Ene Bike Ve İleyke Tebarekte Ve Tealeyte, Esteğfîruke Ve   Etübu İleyke...

Meali: 

"Şüphesiz ki ben yüzümü, bâtıldan uzak, Hakk'a tamamen yö­nelmiş müslim olarak gökleri ve yeri örneksiz ve benzersiz yara­tana çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Şüphesiz ki benim na­mazım, diğer ibâdetlerim, dirimim ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Al­lah'a aittir; O'nun hiçbir ortağı yoktur ve ben bununla emrolundum, ben müslümanlardanım.

Allahım! Sen yegâne sahipsin senden başka hiçbir ilâh yoktur, ancak sen varsın, sen benim Rabbimsin ve ben de senin kulunum. Nefsime zulmettim ve günahımı itiraf ettim, artık benim bütün gü­nahlarımı bana bağışlayıp affet, günahları ancak sen bağışlayıp affedersin. Beni en güzel ahlâka eriştir, çünkü ahlâkın en güzeline ancak sen eriştirirsin. Ahlâkın kötüsünü benden çevirip uzaklaştır, çünkü onun kötüsünü benden ancak sen çevirip uzaklaştırırsın. Bu­yur, emrine hazır bekliyorum. Hayrın hepsi senin elindedir, şer ise senden yana değildir. Ben seninle (varım) ve sana yöneliğim. Sen çok mübarek ve çok yücesin. Senden mağfiret dilerim ve sana tevbe ederim."

Resûlüllah (a.s.) Efendimiz rüku'a varınca şöyle duâ ederdi:

Allahümme Leke Reka'tü Ve Bike Amentü Ve Leke Eslemtü. Haşea Leke Semî Ve Basari Ve Muhhî Ve Azmi Ve Asabi.

Meali:

"Allahım! senin için rükû' ettim, ancak sana inandım ve an­cak sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve damar­larım sana saygı duyup ürperdi."

Başını rükû'dan kaldırınca şu duayı yaptı:

Allahümme Rebbena Leke'l-Hamdu Mil'e's-Semavati Ve Mil'e Ma Beynehüma Ve Mil'e Ma-Şi'te Min Şeyin Ba'du.

Meali:

"Ey Allahım! Ey Rabbımız! Sana gökler dolusu, yer dolusu, gök­le yer arası dolusu ve bunlardan sonra dilediğin şey dolusu hamd ol­sun."

Secdeye vardığında şöyle duâ ederdi:

Allahümme Leke Secedtü Ve Bike Amentü Ve Leke Eslemtü. Secede Vechi Lillezî Halakahu Savverehu Ve Şakka Sem'ahü Ve Basarehü, Fe-Tebareke'llahü Ahse Nü'lhalikîn.

Meali:

"Allahım! Ancak sana secde ettim ve ancak sana imân ettim ve ancak sana teslim oldum. Yüzüm kendini yaratana, tasvir edene, işit­me ve görme hissini yarıp ortaya çıkarana secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah çok yüce çok mübarektir!"

Sonra da Resûlüllah'ın (a.s.) teşehhütle selâm arasında en son yaptiğı duâ şu idi:

Allahümme'ğfir Lî Ma-Kaddemtü Vema Ehhartü Vema Esrertü Vema A'lentü Vema Esreftü Vema Ente A'lemü Bîhi Minni, Ennete'l-Mukaddemu, Ente'l-Müehharü, La İlahe İlla Ente.

Meali:

"Allahım, önden gönderdiğim, geriye bıraktığım gizlediğim, açık­ladığım ve israf ettiğim şeyleri ve senin benden bildiğin şeyleri bağışlayıp temizle. En ön sensin ve en son da sensin. Senden başka hiçbir ilâh yoktur, ancak sen varsın."[82]

Hz. Aişe (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz namaza başladığı zaman şöyle dedi:

Sübhaneke’llahümme Ve Bi-Hamdike Ve Tebareke İsmuke Ve Teala Ceddüke Vela İlahe Gayruke.

Meali:

"Allahım! Seni hamdinle tesbîh ve tenzih ederini; ismin çok mü­barektir, ululuk ve azametin çok yücedir ve senden başka hiçbir ilâh yoktur."[83]

Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:

1- Tekbîr ile kıraat arasında duâ etmek sünnettir.

2- Rukû'a varınca yine me'sür duayı okumak müstehabdır.

3- Rükû'dan kalkınca yine me'sür duayı okumak müstehab­dır.

4- Secdeye varıldığında yine rivayet edilen me'sür duayı okumak müstehabdır.

5- Teşehhütle selâm arasında zikredilen duayı okumak da müstehabdır.

6- Tekbîr getirdikten sonra Sübhaneke'yi okumak sünnet­tir.

Hadîslerin ışığında müctehit imamların görüş, ictihat, istidlal ve ihticacları:

a) Hanefilere göre:

Namaz için tekbir getirip eller bağlandıktan sonra Sübhane­ke'yi okumak namazın sünnetlerinden biridir. Namaz kılan ister imam, ister ona uyan cemaat olsun ister yalnız başına kılan olsun hepsi için sünnettir. Bazı rivayetlerde "Vecelle Senâüke" de ilâ­ve edilmişse de, meşhur rivayetler arasında bu yoktur.

İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed'e göre, Veccehtü Vechiye...duası ne tekbîrden önce, ne de sonra okunmaz, İmam Ebû Yusuf önceleri bu duânın da okunmasını müstehab saymış, sonra bu görüşünden rücu, etmiştir.[84]

Rükû'da ise üç defa Sübhane Rabbiye'l-Azîm demek sün­nettir. İmam Şafiî'ye göre bir defa kâfidir. Çünkü bu husustaki emir tekrarı gerektirmez. Bunun dışında Hanefîlerce başka duâ okun­ması sünnet veya müstehab sayılmamıştır.[85]

Rüku'dan kalkıldığında Semi'allahu Limen Hamidehu de­mek de sünnettir. İmam Ebû Hanîfe'ye göre, İmam böyle söylerken cemaat de Rebbena Leke'l-Hamd der. İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Şafiî'ye göre, imam hem Semi'allahu Limen Hamidehü, hem de Rabbena Leke'1-Hamd der.

Bazı rivayetlerde ise, Rabbena Ve Leke'l-Hamd şeklinde be­lirtilmişse de meşhur olanı, (VE) siz söylenmesidir.[86]

Bunun gibi, secdede üç defa Sübhane Rabbiye'l-A'lâ de­mek de sünnettir. İmam Ebû Hanîfe bunun dışında başka bir dua­nın yapılmasını müstehab veya sünnet saymamıştır.

b) Şâfiîlere göre:

Tahrim takbîrinden sonra iftitah duasını okumak sünnettir. Hz. Ali'nin hadîsinde ifade edilen Veccehtü Vechîye... duası okunur.[87] Rüku'da ise imam üç defa, yalnız başına kılan ise ar­zu ederse daha fazla Sübhane Rabbiye'l-Azîm demesi ve Hz. Ali hadîsinde rivayet edilen Allahümme Leke Reka'tü... duasını yapması sünnettir.[88]

Rükû'dan kalktığında Semi'allahu Lîmen Hamîdehü der ve tam dağrulunca da Rabbena Leke'l-Hamd diye ilâve ederek şu duayı Mil'e's-Semavati Ve Mil'el-Arzi... sonuna kadar okur. Yalnız başına kılıyorsa, şu lâfızları da ilâve eder:

Ehle's-Senai Ve'l-Mecdi Ehakku Ma Kale'l-Abdü Ve Kulluna Leke Abdün, La Mani'a Lima A'tayte Vela Mu'tiye Lima Mene'te Veya Yenfeu Za'l-Ceddi Minke'l-Cedd.[89]

c) Hanbelilere ve Mâlikîlere göre:

İstiftah, yani tekbirden sonra Sübhaneke duâsıyla namaza başlamak ilim ehlinden çoğuna göre, sünnettir. İmam Mâlik ise, istiftah duasını sünnet olarak görmemiş ve tekbirden sonra kıraate başlanır, demiştir. O, bu hususta Buharî ve Müslim'in ittifakla Enes (r.a.)'den yaptıkları şu rivayetle istidlal etmiştir:

"Peygamber (a.s.) Ebûbekir (r.a.) ve Ömer (r.a.), namaza El-Hamdulîllahi Rabbi'l-Alemîn ile başlarlardı.

Hanbelîler ise, Peygamber (a.s.) ile ashabının istiftah duası okuyarak namaza başladıklarına dair birçok rivayetlerle istidlal etmişlerdir. Hatta Hz. Ömer'in (r.a.) tekbirden sonra istiftah dua­sını, çevresindeki insanlar da işitsinler diye aşikâr okuduğu rivayet

 

302-335 EKSİK

 

amin demesiyle birlikte cehren amîn derler. Bu en zahir kavle göredir.[90]

Abdurrahman el-Cezîrî bu konuyu şöyle açıklamıştır:

"Namazın sünnetlerinden biri de, Fâtiha'yı okuduktan sonra amîn demektir. Bu da, Fâtiha'yı okuduktan sonra uzun süre susup beklemediği takdirde sünnettir. Amîn demek hem imama, hem ona uyanlara, hem yalnız başına namaz kılana sünnettir. Buraya kadar belirttiğimizde üç müctehit imam müttefiktirler. Ancak İmam Mâlik, bunun sünnet değil mendup olduğunu söylemiştir. Şâfiilerle Hanbelîler, gizli okunan namazlarda aminin gizli söylenme­si, aşikâr okunanlarda aşikâr okunması hususunda aynı görüşü izhar etmişlerdir."[91]

Yine aynı zat, Hanefilerin görüş ve ictihadını şöyle nakletmiştir: "Gizli ve aşikâr kılınan bütün namazlarda amîn gizli söylenir."[92]

c) Hanbelilere göre:

Bu mezhebin görüş ve ictihadını az yukarıda kısmen nakletmiş idik. Ancak mezheple ilgili en kuvvetli kaynak kitabı kabul edilen İbn Kudame'nin el-Muğnî'sinde bu meseleye ait bölümü özetleyerek nakletmeyi faydalı gördük: "Fâtiha'nın okunması bitince imam ve ona uyan kimsenin amîn demesi sünnettir. Hanbeliler bu hususta Ebu Hüreyre hadîsiyle istidlal etmişler ve ashab, tabiîn ve müctehitlerden de şu zatların görüşüyle uyum sağlamışlar: İbn Ömer, İbn Zübeyr, es-Sevrî, Atâ', îmam Şafiî, Yahya b. Yahya, İshak, Ebu Hayseme, İbn Ebî Şeybe, Süleyman b. Dâvud ve rey tarafdarlarından da amîn demenin sünnet olduğu rivayet yoluyla sabit olmuştur.

Aşikâr okunan namazlarda hem imamın, hem ona uyanların amîn'i aşikâr söylemeleri, gizli okunan namazlarda ise, gizli okuma­ları sünnettir. Nitekim İmam Ebû Hanîfe'den de yapılan iki rivayet­ten birinde böyle dediği anlaşılmaktadır."[93]

Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:

714 nolu hadîsi aynı zamanda İbn Mâce, Hz. Ali (r.a.)’den; Ebu Dâvud, Bilâl'dan; Ebu Avâne, Ebû Musa'dan; Ahmed b. Hanbel, Ta­berânî ve İbn Mâce, Hz. Aişe (r.a.)’den ve yine İbn Mâce, İbn Abbas  (r.a.)’dan rivayet etmişlerdir. Ancak isnadında Talha b. Amir bulunuyor ki, bu zat hakkında bazı sözler söylenmiştir. Zehebî şu bilgiyi vermektedir: İbn Main ve başka hadîs âlimleri onun zayıf ol­duğunu belirtmişler; Ahmed b. Hanbel ile Nesâi, "o, metrukü’l-hadîstir" demişlerdir. Buharı ile İbn Medenî, "o, bir şey değildir" derken, el-Fellas, Yahya ile Abdurrahman'ın ondan hadîs rivayet etmedikle­rine dikkat çekmiştir.[94]

Taberânî aynı hadîsi el-Kebir'de Selman'dan rivayet etmiştir; isnadında Saîd b. Beşîr bulunuyor ki, bu zat üzerinde durulmuştur. Katade, Zührî ve bir cemaatten rivayet etmiştir. Hadîs hıfzında ba­şarılı sayılırsa da, münkerü'l-hadîs olduğu söylenir.[95]               

Yine Taberâni el-Kebîr'de Ümmu'l-Husayn'den rivayet etmiştir. Ancak isnadında İsmail b. Müslim bulunuyor ki, bu zat zayıftır. Ebu Zür'a da onun zayıf olduğunu belirtmiş, Ahmed ve diğer hadîs âlimleri onun münkerü'l-hadîs olduğunu söylemişlerdir.[96]

Araştırıldığında bu bapta daha birkaç tarikten rivayet edilen hadisler vardır. Hepsi biraraya gelince kuvvet kazandırmaktadır. Böylece yukarıda mealini verdiğimiz 714 nolu hadisin istidlal ve İhticaca elverişli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Hadîsin zahirinden, imamın gizli okunan namazlarda aşikâr amîn demiyeceği anlaşılmakta ise de, bunun imam hakkında meşru olduğunu, diğer rivayetlere dayanarak ifade edenler bulunuyor. O halde ister gizli, ister aşikâr okunan namazlar da imam âmin dediği ve sesi işitildiği takdirde cemaat de amîn der. Mezhep imamların görüş ve ictihatları ise, bu hususta da farklıdır.

716 nolu Ebû Hüreyre hadîsini Darekutnî de tahrîc etmiş ve is­nadının hasen olduğunu söylemiştir. el-Hâkim ise bunun iki şeyhin şartına göre sahihtir, diyerek ihticaca elverişli olduğunu belirtmiş­tir. Beyhakî de bu hadîs için, "sahîh-hasen" tabirini kullanmıştır.

Bu hadîs de, imamın amîn demesinin ve onu işitilecek bir sesle söylemesinin meşruiyetine delâlet etmektedir. Nitekim amini aşikâr söylemenin meşruyetine delâlet eden iki rivayet daha söz konusudur. Birincisini İmam Ahmed, İbn Mâce ve Taberânî, Hz. Aişe (r.a.)’den şu lafızla rivayet etmişlerdir: "Yahudiler, sizin selâm ve amin deme­nize haset ettikleri kadar hiçbir şeye haset etmemişlerdir." Diğerini ise İbn Mâce, İbn Abbas (r.a.)’dan şöyle rivayet etmiştir:

"Yahudiler, sizin âmîn demenize haset ettikleri kadar hiçbir şeye o kadar haset etmemişlerdir."                                                         

717 nolu Vâil b. Hücür hadîsini aynı zamanda Darekutni ve İbn Hibbân tahric etmişlerdir. Ancak Ebû Dâvud bu hadîsi şu fazlalıkla rivâyet etmiştir:

"Peygamber bununla sesini yükseltirdi.."[97]

Hadîsin senedi sahihtir. Nitekim Darekutnî onu sahihlemiş, ancak İbn Kattan onu Hücür b. Anbes sebebiyle muallel saymıştır, yani sıhhatını zedeleyen bir kusur bulunduğunu belirtmiştir. O da, Hücür b. Anbes'in iyice tanınmadığıyla yorumlanmıştır. Ne var ki, Yahya b. Maîn onun sıka (güvenilir) olduğunu söylemiştir. 

Aynı hadisi İbn Mâce, Ahmed ve Darekutnî başka bir tarikten şu lafızla rivayet etmişlerdir: "Peygamber (a.s.) âmîn derken sesi­ni alçaltıyordu."

Ancak bunun isnadında ızdırap bulunduğu üzerin­de durulmuştur. Çünkü Şu'be ile Süfyan farklı mânalarla rivayette bulunmuşlar ve böylece hadîsin muzdarip olduğu intibaını uyandır­mışlardır. Ancak İbn Hibbân, Hücür b. Anbes'in sıka olduğunu be­lirttiğine göre, hadisin sıhhati ağırlık kazanıyor.

 

Çıkarılan Hükümler:
 

1- Namazda imam olsun, ona uyanlar olsun, Fatiha'dan son­ra çok alçak sesle âmin derler, bu sünnettir. Hanefîler'in ictihadı bu doğrultudadır.

2- İmam aşikâr âmîn deyince, cemaat de aşikâr âmîn derler. Bu sünnettir; Şâfiîlerin de ictihadı bu doğrultudadır.         

3- Gizli okunan namazlarda âmîn'in gizli söylenmesi sünnettir. Müctehit imamların çoğunun ictihadı bu doğrultudadır.