๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Ağustos 2010, 06:35:08



Konu Başlığı: Seferi Namaz
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Ağustos 2010, 06:35:08
Seferi Namaz
 

Eyleştiği beldeden, oturduğu evden ayrılıp sefere çıkan kim­se, hangi vasıtayla yolculuk yaparsa yapsın, seferin getireceği bir­takım zorluklar, sıkıntılar ve külfetler vardır. Bazı istisnalar bu genel kuralı pek değiştirmez. O bakımdan yüce dinimiz her konu­da olduğu gibi, bu konuda da birtakım kolaylıklar getirmiş ve ilahi ruhsatın kapısını açık tutmuştur. Zira gerçek mü'min hiçbir za­man Allah'a ibadetten uzak kalmaz ve farz kılınan namazları terketmez. İbadet onun değişmeyen manevi gıdası; kabir ve ahiretîni aydınlatan nur, dünyasını ahlak ve fazilet havasıyla dolduran rah­mettir. O, eyleşik olduğu günlerde de, yolculuğa çıktığı dönemlerde de bu gıdaya muhtaçtır.

Bütün bu hikmetlere dayalı olarak İslamiyet "Yolcu Namazı" diye özel bir bap koymuş ve ilahi hükümleri bu babın altında anlaşılır bir uslüp ile açıklamıştır.

 

Konuyla İlgili Hadisler:
 

İbn Ömer (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle diyor:

"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimize arkadaşlık ettim (seferde Onunla birlikte bulundum), yolculukta iki rek'atten fazla kılmazdı. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'a da arkadaşlık ettim onlar da öyle."[392]

Ya'la b. Ümeyye'den yapılan rivayete göre, şöyle anlatıyor:

"Hz. Ömer'e (r.a.) dedim ki: Cenab-ı Hak Kur'an'da se­feri namazdan bahsederken şöyle buyurmaktadır:

"Yeryüzünde yolculuğa çıktığınızda, küfredenlerin sizi fit­neye düşürüp kötülük edeceklerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda (veya hafif tutmanızda) size bir vebal yoktur.."

Oysa insanlar bugün güven içindedirler. Bu­nun üzerine Hz. Ömer (r.a.) şöyle dedi:

"Senin hayret ettiğin gibi ben de hayret etmiş, (yani bu konudaki gerçeği anlayamamış) tım. Onun için bu hususu Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizden sordum. Buyurdu ki:

"O bir sadakadır ki Cenab-ı Hak onunla size tasaddukta bulun­muştur. Artık siz O'nun sadakasını kabul ediniz!"[393]

Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:

"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizle birlikte ramazan um­resine çıkmış bulunuyordum. (Yolculuk süresince) o iftar etti, ben oruç tuttum, o namazı kısalttı, ben tamam kıldım. Sonra da Ona:

"Anam, babam sana feda olsun! Sen iftar et­tin, ben oruç tuttum, sen kasr yaptın (dört rek'atlı farzları iki rek'at olarak kıldın), ben ise tamamladım." Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Çok iyi ettin ya Aişe!"[394]

 
Hadislerin Işığında Fakih İmamlarının İctihad Ve İhticacları
 

a) Hanefilere göre: Misafir (yolculuğa çıkan kimse) için dört rek'atli farzların iki rek'at olarak kılınması farz kılınmıştır.

Eyleşik kimsenin seferi olabilmesi için seferi sayılacak süre için niyet etmesi ve bulunduğu şehir veya kasabanın evlerinin bit­tiği yerden çıkıp ayrılması gerekir. Sözü edilen müddet, deve yürüyüşü veya normal bir kimsenin yürüyüşüyle üç günlük bir mesafedir. İmam Ebu Yusuf’a göre, iki günlük bir mesafedir.

Hanefi fukahasının ileri gelenleri bunu 15 fersah olarak be­lirlemiş ve her gün için beş fersahlık bir mesafe yürünmesini be­lirlemişlerdir.[395]

Beş fersah yaklaşık altı saatlik bir zamanı kapsamaktadır. O takdirde evinden çıkan kimse şehrin veya kasabanın evlerinin bittiği noktadan itibaren üç konaklık bir mesafeye gitmeye niyet­lenirse, seferi sayılır ve ona göre namaz, oruç ve mestler üzerine mesh konularını düzenler.

Misafir ne zaman mukim sayılabilir? Fukaha onun mukim sayılması için dört şeyin sübut bulmasını şart koşmuşlardır:

1, 2- Açık anlamda ikamete niyet etmesi, yemi vardığı şehir veya kasaba ve köyde 15 gün ikamete niyet etmes:i,

3, 4- İkamet edeceği yerin belirlenip ikamete elverişli bulunması..

O halde misafir gittiği şehirde ikamete niyet etmez de bugün, yarın ayrılabilirim düşüncesiyle aylarca bile kalsa, yine misafir sayılır ve dört rek'atli farzları iki rek'at olarak kılması gerekir.

Aynı zamanda 15 günden az bir süre, kalacağına niyet ederse, yine de misafirlikten çıkmaz ve sefer ahkamı aynen cari olur.

Eyleşmek istediği yer, kalmaya elverişli değilse, her an zor­layıcı bir faktörün ortaya çıkması mümkünse, o takdirde yine sefe­ri olmaktan çıkmaz. Mesela, askere giden kimse katıldığı birliğin o yerde ne kadar kalacağını bilemez ve her an ayrılması söz konu­su olabilir. O bakımdan askerlik süresince hep seferi sayılır.[396]

b) Şafiilere göre: Mübah olan uzun seferde ancak o seferde eda edilecek dört rek'atlı farzlar kısaltılır, yani iki rek'at olarak kılınır. Eyleşik halde kazaya kalmış farzları seferde kaza edecek olursa, yine onları dört rek'at olarak kılması gerekir; ama seferde kazaya kalmış farzları yine seferi halde iken kaza etmek isterse, ikişer rek'at olarak kılar, eyleşik halde onları kaza etmek isterse dört rek'at olarak kılar.

Sefere niyetlenip çıkan kimse, bulunduğu şehrin evlerinin son bulduğu kesimden itibaren seferi sayılır. Gittiği şehir, kasaba veya köyde 4 gün ikamete niyet ederse, seferi olmaktan çıkar, mu­kim sayılır. Ancak oraya girdiği ve çıkacağı gün bu dört güne da­hil değildir. Sahih olan da budur.[397]

Dört rek'atli farzları iki rek'at olarak kılabilmek için katedilecek mesafenin en az 16 fersah olması, yani bugünkü uzunluk bi­rimiyle yaklaşık 82 km. olması gerekir. Bu da üzerinde yük bulu­nan devenin yürüyüşüne göre takdir edilir.[398]

Bu mezhebe göre, seferde namazı kısaltmak bir ruhsattır, azimet değildir. O bakımdan seferi halde bulunan kimse, isterse öğle, ikindi ve yatsı farzlarını dört, isterse iki rek'at olarak kılar. Hanefilere göre, bu bir azimettir, herhalde iki rek'at kılınması gerekir.

Aynı zamanda bu mezhebe göre, namazı kısaltabilmek için seferin mübah olması şarttır. Günah ve isyan amacıyla çıkılan bir seferde kasr yapmak sahih olmaz.

c) Hanbelilere göre: 16 fersah (yaklaşık 82 km.) lık bir raesa feyi aşmak üzere niyet edip bulunduğu kasaba veya şehirden çıkan kimsenin dört rek'atli farzları iki rek'at olarak kılması caizdir. Ancak bu yolculuğun mübah bir sebebe dayan­ması gerekir. Günah işlemek maksadıyla çıkana bu ruhsat yoktur.[399]

Gittiği yerde mutlak ikamete niyet getiren kimse artık kasr (namazı kısaltma) yapamaz. Aynı zamanda yirmi vakitten fazla namaz kılacağına niyet ederse, seferi olmaktan çıkar ve namazları dört rek'at olarak kılar.[400]

Böylece gittiği yerde dört gün ikamete niyet eden kimse sefe­ri olmaktan çıkar.

d) Malikilere göre: Gittiği yerde dört gün ikamete niyet ederse, seferi olmaktan çıkar ve bu durumda giriş ve çıkış günleri buna dahil edilmez. Öyleki yirmi vakti kılacak bir süre söz konu­sudur. Aynı zamanda katedeceği mesafenin 16 fersah, yaklaşık 82 km. olması iktiza eder. Mekruh kabul edilen bir seferde kasr (namazı kısaltma) yapmak da mekruhtur. Sözü edilen mesafe ise, deve yürüyüşüne göre takdir edilir.[401]

 
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
 

379 nolu İbn Ömer hadisi, hem sahihtir, hem de Rasulüllah (s.a.v.) çıktığı seferlerinde kasr-ı salat (namazı kısaltma) yaptığına açıkça delalet etmektedir.

Nitekim bu hadisi Müslim şu lafızla naklederek açıklayıcı bir hüküm getirmiştir:

"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimize arkadaşlık ettim (çıktığı se­ferlerinde Onunla beraber bulundum) (Dört rek'atli namazları) iki rek'at olarak kıldı, bundan fazlasını kılmadı ve vefat edinceye ka­dar buna böyle devam etti."

İbn Ömer (r.a.), Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın da (Allah hep­sinden razı olsun) Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz gibi, ölünceye ka­dar seferde bulundukları süre içinde dört rek'atli farzları iki rek'at olarak kıldıklarını da belirterek bunun bir ruhsat değil, azimet olduğuna işarette bulunuyor.

İmam Nevevi ise, yaptığı tesbite göre, Hz. Osman'ın hilafetinin ilk altı yılı içinde kasr-ı salat yaptığını, ondan sonra yap­mayıp seferde farzları dört rek'at olarak kıldığını belirtmektedir. Diğer ilim adamları ise, buna itiraz ederek Hz. Osman'ın (r.a.) sa­dece hac mevsiminde Mina'da dört rek'at olarak kıldırdığını, diğer seferlerinde kasr yaptığını söylemişlerdir ki, sahih olan budur. Nitekim Buhari ve Müslim'de Abdurrahman b. Yezid'den yapılan rivayette, adı geçenin şöyle dediği nakledilmiştir: "Osman (r.a.) Mina'da bize namazı dört rek'at olarak kıldırdı. Bu durum Abdul­lah b. Mes'ud'e (r.a.) anlatılınca, istirca'da bulundu, yani "înna lillahi ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra şunu ilave etti: "Rasulüllah (s.a.v.) Efendimizle birlikte Mina'da iki rek'at olarak kıldım; aynı şekilde Ebu Bekir ve Ömer (r.a) ile de Mina'da iki rek'at olarak kıldım. Artık dört rek'at olarak neden kılındığını keşke bilseydim."

Nevevi kasr-ı salat'ın azimet değil ruhsat olduğuna kaildir ve Hz. Osman'ın da (r.a.) onu böyle kabul edip dört rek'at olarak kılmakta bir sakınca görmediğini söyleyerek, Rasulüllah'ın (s.a.v.): "O bir sadakadır ki Cenab-ı Hak onunla size tasaddukta bulunmuştur. Artık siz O'nun sadakasını kabul ediniz" hadisini delil göstermiştir.

Ama Hz. Aişe'den (r.a.) rivayet edilen diğer bir sahih hadiste ise, bu görüşün isabetsizliğini ortaya koymaktadır:

"Namaz önce iki rek'at olarak farz kılındı. Sonra bu seferde olduğu gibi kaldı, hazarde ise dört rek'at olarak tamamlandı."

Hazarde nasıl dört rek'ati iki rek'at olarak kılmak veya onu altı rek'ate çıkarmak caiz değilse, seferde de iki rek'ati dört rek'at kılmak caiz değildir.

Sahih-i Müslim'de ise bunu kuvvetlendirir anlamda İbn Abbas'dan (r.a.) şu rivayet nakledilmiştir: "Şüphesiz ki Cenab-ı Hak namazı, peygamberinin dili üzere misafir kişiye iki rek'at olarak farz kılmıştır. Mukim üzerine ise dört rek'at farz kılmıştır. Korku vaktinde ise, bir rek'at olarak farz kılmıştır."

Bu rivayetleri kuvvetlendiren bir diğer rivayet ise Hz. Ömer (r.a.) den şöyle nakledilmiştir:

"Seferi namaz iki rek'attir; Fıtır (ramazan bayramı) namazı iki rek'attir; cuma namazı iki rek'attir ve bunlar Muhammed (s.a.v.) lisanı üzere tanı na­mazdır, kasır değildir."[402]

Bütün bu rivayetler seferi namazın iki rek'at olarak farz kılındığına delalet etmektedir.

Seferi namazın iki rek'at olarak kılınması bir ruhsattır, is­teyen onu dört rek'at olarak da kılabilir, diyenlerin delili ise şöyledir:

Önce Cenab-ı Hak Kur'an'da bu namazdan bahsederken. "Feleyse aleyküm cünahun en taksuru mine's-salati" ayetinde "cünah" kelimesini kullanmıştır ki bu, sadece ruhsata delalet et­mektedir.

Aynı zamanda Hz. Osman (r.a.) Mina'da kendisi seferi olduğu halde oradaki mukim ve misafirlere dört rek'at olarak kıldırmıştır.

Ömer b. Hattab'ın (r.a.) yaptığı rivayette, Rasulüllah (s.a.v.) seferde iki rekat olarak kılmanın Allah'ın bir sadakası olduğunu nakletmesi, onun ruhsat anlamında olduğunu göstermektedir.

381 nolu Hz. Aişe hadisi de buna delalet etmektedir. Ayrıca yine Hz. Aişe (r.a.) dan yapılan diğer bir rivayette şöyle dediği tesbit edilmiştir:

"Şüphesiz ki peygamber (s.a.v.) Efendimiz seferde hem kasır (namazı kısaltma) yapar, hem de tamamlardı; hem iftar eder, hem de oruç tutardı."

Darekutni bu hadisi naklettikten sonra "İsnadı sahihtir" demiştir.

Aynı zamanda Hz. Ömer'den (r.a.) naklettiğimiz gibi rivayet edilen hadisin ricali sahihtir. Ancak Yezid b. Ziyad İbn Ebi Ca'd üzerinde duranlar olmuştur: Ahmed b. Hanbel ile İbn Main onun sıka (güvenilir) olduğunu söylemişlerdir. Aynı hadis diğer bir tari­kle rivayet edilmiştir ki, ricalinin hepsi sahihtir.[403]

Bu konuda bir diğer hadis İbn Ömer'den şöyle rivayet edil­miştir:

Rasulüllah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Şüphesiz ki Allah ruhsatlara gelinmesini nasıl seviyorsa, günah kıldığı şeylere gidilmesinden öylece hoşlanmıyor."[404]

Veya "Cenab-ı Hak nasıl günah kıldığı şeylere gidilmesinden hoşlanmıyorsa, öylece ruhsat verdiği şeylere gelinmesinden hoşlanıyor."                                                             

İşte seferi namazın ruhsat mı, yoksa azimet mi olduğunda ihtilaf eden fakih müctehidlerin dayandıkları deliller bunlardır. İmam Ebu Hanife birincilerin görüş ve rivayetlerini dayanak seçerken, diğer üç imam ikincilerin rivayetlerini delil ve dayanak seçmişlerdir.

 
Çıkarılan Hükümler
 

1- Üç konak bir mesafeye yolculuk yapan kimsenin dört rek'atli farzları iki rekat olarak kılması ruhsat veya azimettir.

2- Gittiği yerde 15 gün (Hanefilere göre); 4 gün (diğer üç me­zhebe göre) ikamete niyet getiren kimse seferi olmaktan çıkar.

3- Seferde kazaya kalan namazlar eyleşik duruma geçildikten sonra kaza edilmek istendiğinde yine iki rek'at olarak kılınır.


Konu Başlığı: Ynt: Seferi Namaz
Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 05 Nisan 2015, 13:35:03
Eyleştiği beldeden, oturduğu evden ayrılıp sefere çıkan kim­se, hangi vasıtayla yolculuk yaparsa yapsın, seferin getireceği bir­takım zorluklar, sıkıntılar ve külfetler vardır. Bazı istisnalar bu genel kuralı pek değiştirmez. O bakımdan yüce dinimiz her konu­da olduğu gibi, bu konuda da birtakım kolaylıklar getirmiş ve ilahi ruhsatın kapısını açık tutmuştur. Zira gerçek mü'min hiçbir za­man Allah'a ibadetten uzak kalmaz ve farz kılınan namazları terketmez. İbadet onun değişmeyen manevi gıdası; kabir ve ahiretîni aydınlatan nur, dünyasını ahlak ve fazilet havasıyla dolduran rah­mettir. O, eyleşik olduğu günlerde de, yolculuğa çıktığı dönemlerde de bu gıdaya muhtaçtır.


Konu Başlığı: Ynt: Seferi Namaz
Gönderen: Ramazan. üzerinde 04 Mayıs 2017, 23:28:46
Ês Selamün Aleyküm . Seferi olmanın bir sınırı ve şartları vardır . Kişinin yolculuğu bu şartlara uyuyorsa seferidir . Seferi olan kimse 4 rekat farz namazları kısaltarak 2 rekat olarak kılabilir .
İslam zorlaştırmaz , Kolaylaştırır .

ALLAH cc razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Seferi Namaz
Gönderen: Sevgi. üzerinde 05 Mayıs 2017, 07:28:35
Ve Aleyküm Selam. Mevlam senin Merhametin nekadar güzel biz kullarına herşeyde kolaylıklar sunuyorsun Elhamdülillah. inşaAllah bizlerde sana lâyık kullar oluruz. Aminnnn ecmain


Konu Başlığı: Ynt: Seferi Namaz
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Mayıs 2017, 21:40:25
Aleykumselam.Seferi olduğumuz da namazimizi ona  hakkıyla kilan kullardan olalim insallah.....


Konu Başlığı: Ynt: Seferi Namaz
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Mayıs 2017, 14:29:20
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri namazı dosdoğru kılanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun