๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 20 Ağustos 2010, 15:41:57



Konu Başlığı: Secdenin Şekli Ve Keyfiyeti
Gönderen: Zehibe üzerinde 20 Ağustos 2010, 15:41:57


Secdenin Şekli Ve Keyfiyeti
 

Kulun Allah'a en yakın bulunduğu an, secdede olduğu zaman­dır. Çünkü secde, kulluğun en yüksek mertebesi, teslimiyet ve mah­viyetin en açık belirtisi, kula kul olmamanın en belirgin belgesidir. O bakımdan Resûlüllah (a.s.) Efendimizin secde durumu ve sureti, tek ve değişmeyen ölçüdür. Çünkü O, kulluğun da en üst derecesin­de bulunuyordu.

İlgili hadîsler:

Vâil b. Hücür (r.a.)’den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimizi secde ederken gördüm, iki dizini iki elinden önce yere koyuyordu ve secdeden kalkınca da ellerini diz­lerinden önce kaldırıyordu."[244]

Ebu Hüreyre (r.a.)’den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"Sizden biri secde ettiği zaman deve çöker gibi çökmesin; önce ellerini yere koysun, sonra dizlerini..."[245]

Abdullah b. Buhayne (r.a.)’den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz secde ettiği zaman, koltuklarının be­yazlığı gözükecek şekilde kollarını açardı."[246]

Enes (r.a.)’den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"Secdede mu'tedil olun; siz­den biriniz kollarını, köpeğin dirseklerini yere yaydığı gibi yayma­sın."[247]

Ebu Humayd, Resûlüllah'ın (a.s.) namazının sıfatı hakkında şöyle demiştir:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz secde ettiği zaman, iki uyluğu arasını biraz açık tutar, göbeğinden hiçbir şeyi uylukları üzerine yüklemezdi."[248]

Yine Ebu Humayd'den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Peygamber (a.s.) Efendimiz, secde ettiğinde burnunu ve alnı­nı iyice yere koyup üzerinde sağlamca tutardı. Ellerini (dirseklerini) yanlarından biraz açık tutar, ellerini omuzları hizasına gelecek şe­kilde yere koyup o vaziyette tutardı."[249]

Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:

1- Secdeye eğilirken önce dizleri, sonra elleri yere koymak sünnettir.

2- Secdeden kalkarken önce elleri, sonra dizleri kaldırmak sünnettir.

3- Secdeye eğilirken deve çöker gibi çökmek, yani önce elleri, sonra dizleri yere koymak mekruhtur.

4- Secdede kolları yanlardan biraz açık tutmak sünnettir.

5- Secdede kolları, dirsekleri yere yaymak mekruhtur.

6- Secdede uyluk arasını biraz açık bulundurmak ve göbeği uyluklardan biraz ayırıp arada açıklık bırakmak sünnettir.

7- Uylukları bitiştirmek ve göbeği uyluklar üzerine yüklemek mekruhtur.

8- Secdede burnu ve alnı yere koymak sünnettir. Yalnız alnı yere koymak vâcibdir.

9- Secdede elleri omuz hizasına gelecek şekilde yere koymak sünnettir.

Hadîslerin ışığında müctehit imamların görüş, tesbit, istidlal ve ictihatları:

a) Hanefîlere göre:

Namazın sünnetlerinden biri de secdeye eğilirken önce dizleri, sonra elleri yere koymaktır. İmam Mâlik ile İmam Şafii'ye göre, ön­ce elleri, sonra dizi yere koymak sünnettir. Hanefîler 863 nolu (Malikîlerle Şafiiler, Ebu Hüreyre 1864 nolu) hadisiyle istidlal etmişler­dir. Konuyla ilgili diğer rivayetler ise, Hanefîlerin görüşünü kuvvetlendirmektedir.[250]

Secdeye gidilirken önce alnını, sonra burnunu yere koymak, ba­zısına göre önce burnunu, sonra alnını yere koymak sünnettir. Böy­lece secdede hem burnu, hem alnı yere koymakta birleştirmek sün­nettir. Çünkü yedi aza üzerine secde edilmekle emredilmiştir. İmam Şafii'ye göre, alnı yere koymak vâcib olduğu gibi, burnu da koymak vaciptir. Şafiî bu meselede şu hadisle istidlal etmiştir:

"Alnını yere dokundurduğu gibi, burnunu da yere dokundurmayanın Allah na­mazını kabul etmez."[251]

Secdede elleri kulak hizasına gelecek şekilde yere koymak sün­nettir. Çünkü yapılan sahih rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz secde ettiğinde ellerini kulakları hizasına gelecek şekilde yere koyar­dı, denilmektedir.[252]

Secdede itidal üzere olup dirsekleri yere yaymamak sünnettir. Hanefîler 866 nolu Enes hadîsiyle istidlal etmişlerdir. İmam Mâlik ise, nafile namazda dirsekleri yere yaymakta bir sakınca görmemiş­tir. Farz namazda ise, öyle yapmak namazı bozar.

Bütün bunlar erkekler hakkındadır. Kadınlara gelince, onlar secdede dirseklerini yere yayarlar, göbeklerini uylukları üzerine ko­yarlar.[253]

b) Şâfiîlere göre:

Secdeye gidilirken önce dizler, sonra eller yere konulur, bunun gibi önce alnını, sonra burnunu yere koyar. Bu tertibin aksini yap­mak ise mekruhtur.[254]

Görüldüğü gibi, İmam Kâsânî, el-Bedayi'de Şâfiîlerin görüş ve ictihadını biraz farklı şekilde yansıtmıştır. Oysa bu mezhepte en yetkili fakîhlerden biri olan Minhac müellifi Şerefüddin Yahya en-Nevevî, Kâsânî'nin hilâfına, secdeye Hanefîlerde olduğu gibi, önce diz­leri, sonra elleri yere koymanın sünnet olduğunu belirtmiştir. Ka­naatimce Yahya en-Nevevî'nin tesbiti daha sahihtir.

Secdede elleri omuzlar hizasına gelecek şekilde yere koymak sünnettir. Eller de parmaklar bitişik halde kıbleye yönelik olarak tutulur. Dizler de birbirinden açık vaziyette tutulur ve göbek uyluk­lardan, kollar da yan taraflardan açık tutularak aralarında boşluk bırakılır. Kadınlar ise, bunun aksini yaparlar.[255]

Yahya en-Nevevî'nin tesbitinin isabetini el-Ümm'deki beyânda görüyoruz. İmam Şafiî diyor ki: "Secdeye gidilirken önce dizler, sonra eller yere konulur. Onun gibi, iki elden sonra yüz yere konu­lur. Bunların aksini yapmak mekruhsa da namazı iade etmeyi ge­rektirmez. Aynı zamanda yanılma secdesine de gerek yoktur."[256]

c) Hanbelîlere göre:

Secdeye gidilirken önce dizleri, sonra elleri, sonra da alnı yere koymak mezhebin meşhur kavline göre, müstehabdir. Nitekim Müs­lim b. Yesar en-Nahaî, es-Sevrî ve İmam Şafiî de aynı görüştedirler. İmam Ahmed'den bir başka rivayette ise, ellerini dizlerinden önce yere koyar, şeklindedir. Nitekim İmam Mâlik'in tesbit ve ictihadı bu doğrultudadır. İmam Mâlik bu meselede Ebû Hüreyre (r.a.)’den yapılan şu rivayetle istidlal etmiştir:

"Sizden biri secde ettiği zaman ellerini dizlerinden önce yere koysun ve deve çöker gibi, çökmesin."[257]

Hanbeliler ise bu meselede Vâil b. Hücür hadîsiyle istidlal etmiş­lerdir. Nitekim konunun baş kısmında 863 numarayla o hadîsi nak­letmiş bulunuyoruz. el-Hattabî de bu konuda şöyle demiştir: Bu, Ebû Hüreyre hadîsinden daha sahihtir.[258]

Ebu Saîd'den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Bizler önceleri na­mazda secdeye varırken dizlerden önce elleri yere koyardık. Son­ra ellerimizden önce yere koymakla emrolunduk." Şüphesiz ki bu, birinci şeklin neshedildiğine delâlet etmektedir. Aynı zamanda el-Esrem de Ebu Hüreyre'nin hadîsini şu lâfızla rivayet etmiştir:

"Sizden biriniz secde ettiğinde önce dizlerini, sonra ellerini yere koysunda deve çöker gibi çökmesin."[259]

Ayrıca burun dışında diğer bütün zahirî azalar üzerine secde etm­ek vaciptir. Çünkü burnun yere konulması hakkında farklı görüş ve ictihatlar vardır. Çoğu şu hadise dayanarak burnun yere konulmasının vâcib olmadığını istidlal etmişlerdir:

"Yedi aza üzerine secde etmekle emrolundum: İki el, iki diz, iki ayak ve alın...."[260]

Secdede kolları, dirsekleri yere yaymayıp yüksekçe tutmak, karınla uyluk arasında açıklık bırakmak sünnettir. Nitekim. Resûlüllah'ın (a.s.) böyle yaptığı sahih rivayetle sabit olmuştur. Hanbeliler bu meselede Enes ile Ebu Humayd hadîsleriyle istidlal etmişlerdir.

Secdede elleri omuz hizasına gelecek şekilde yere koymak müstehabdır.[261] Aynı zamanda secdede iki diz ve iki ayak arasını açmak da müstehabdır. Bu meselede de Ebû Humeyd hadisiyle istidlal etmişlerdir.[262]

d) Mâlikilere göre:

Yukarıda yer yer Mâlikîlerin görüş ve ictihatlarını kısmen de olsa açıklamış olduk. Ancak Salmun'un yaptığı nakilerden birkaç parça vermekte yarar, görüyoruz. Şöyle ki: İmam Mâlik'e soruldu, "adam namazda secdeye vardığında göbeğini uyluklarından ayrı tutup arada bir boşluk meydana getirir mi?" O da, "evet, öyle yapar ancak fazla miktarda arayı açık tutmaz, mutekarip bir tefrîç yapar." Ona, "Farz namazda dirsekleri uyluklar üzerine koymak caiz midir?" diye sorulunca, şöyle demiştir:

"Hayır, caiz değildir, bu ancak nafile namazlar da caiz olabilir, o da secde çok uzun tutulduğu için.."

Yine İmam Mâlik:

"Adamın secdede dirseklerini yere yaymasını mekruh görüyorum" demiştir.[263]

Konuyla ilgili diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:

Ebu Cafer et-Tahavî secdenin suret ve keyfiyeti hakkında 20 ka­dar rivayet tesbit edip sıralamıştır. Biz onlardan birkaç tanesini teberrüken kitabımıza naklediyoruz.

Nâfi'in İbn Ömer'den (r.a.) yaptığı rivayete göre, İbn Ömer secdeye eğildiği zaman dizlerinden önce ellerini yere koyardı ve şöy­le derdi:

"Peygamber (a.s.) Efendimiz böyle yapardı..."

A'rac'ın buna benzer bir rivayeti Ebû Hüreyre (r.a.)’den yap­tığı tesbit edilmiştir ki, Ebû Hüreyre (r.a.) de secdeye giderken ön­ce ellerini yere koyar ve Peygamber (a.s.) Efendimiz'in böyle yap­tığını söylerdi. Hadis şu lâfızla rivayet edilmiştir:

"Sizden biriniz secde ettiği zaman, deve çöker gibi çökmesin, ama önce ellerini, son­ra da dizlerini yere koysun."

Böylece secdeye gidildiğinde elleri dizlerden önce koymanın sün­net olduğunu söyleyenler, bu rivayetlerle ihticac etmişlerdir.

Onların hilâfına ictihatta bulunup ellerden önce dizlerin yere konulmasının sünnet olduğunu söyleyenler ise, şu hadîs ve rivayet­lerle istidlal ve ihticac etmişlerdir :

Abdullah b. Sa'd'ın dedesinden, onun da Ebû Hüreyre'den (r.a.) yaptığı rivayette, Ebu Hüreyre demiştir ki:

"Resûlüllah (a.s.) Efen­dimiz secde ettiği zaman ellerinden önce dizlerini yere koyardı.."

Rebi'u'l-Müezzin'in Esed b. Musa tarikiyle Abdullah b. Sa'd'dan, onun da dedesinden, onun da Ebû Hüreyre'den (r.a.) yaptığı riva­yette, Peygamber (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu söylemiş­tir: "Sizden biri secde ettiği zaman ellerinden önce dizleriyle başla­sın (önce onları yere koysun); erkek deve çöker gibi çökmesin."

Âsim b. Kelib el-Ceremi'nin kendi babasından, onun da Vâil b. Hücür'den yaptığı riyâyette, Peygamber (a.s.) secde ettiği zaman, ellerinden önce dizlerini (yere koymakla) başlardı.[264]

Peygamber (a.s.) Efendimiz'den secdeye gidilirken farklı riva­yetlerin yapıldığını görüyoruz. Bunun tashih yolu ise şöyledir: Vâil'in rivayetinde ihtilâf meydana gelmemiş ve Vâil farklı rivayetler­de bulunmamıştır. Ebû Hüreyre (r.a.)’den yapılan farklı rivayetler söz konusudur. O bakımdan Vâil'in rivayetini bu meselede delil seçmek daha uygundur.

Secdede elleri omuz hizasına gelecek şekilde mi, yoksa kulaklar hizasına gelecek biçimde mi tutmak sünnettir? Bu hususta da farklı rivayetler vardır:

İbrahim b. Merzuk'un Ebû Âmir tarikıyla Abbas b. Sehl'den yapığı rivayette deniliyor ki:

"Ebu Humayd, Ebu Said, Sehl b. Sa'd biraraya gelip Resûlüllah (a.s.)  Efendimiz'in namazını andılar. "Ebu Humayd şöyle dedi: Ben sizden daha çok Resûlüllah'ın (a.s.) namazını bilirim. Resûlüllah (a.s.) Efendimiz secde ettiği zaman burnuyla alnını iyice yere koyar ellerini (kollarını) yanlarından açar ve iki elini omuz hizasına gelecek şekilde yere bırakırdı."

Ebu Cafer bu rivayetleri naklettikten sonra şöyle diyor:

"Bir grup bu rivayetlerle istidlal ederek, namaz kılan kimsenin secdede ellerini omuzları hizasına gelecek şekilde yere koyması gerekir, demişlerdir. Başka bir grup onlara bu konuda muhalefet ederek, elleri kulak seviyesine gelecek şekilde koyar, demişlerdir. Bu ikinciler, Vâil b. Hücür'ün (r.a.) şu hadîsiyle ihticacda bulunmuşlardır:

"Reslüllah (a.s.) Efendimiz secde ettiği zaman iki elini kulakları hiza­na gelecek şekilde yere koyardı."

Yine ayrı bir tarikle Vâil b. Hücür'den (r.a.) yapılan rivayette şöyle dediği tesbit edilmiştir:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in arka­sında namaz kıldım; secde ettiği zaman yüzünü iki eli arasına koyardı."

Ebu İshak da el-Bera'dan, Resûlüllah'ın (a.s.) secde ettiği zaman alnını nasıl nereye koyardı? diye sorduğunda, ona şu cevabı vermiştir:

"İki eli arasına koyardı."

Namazda elleri kulak veya omuz seviyesine kaldırıp tekbir getirme hakkındaki ihtilâf, secdede de meydana gelmiş bulunuyor. İmam Ebû Hanîfe, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed, ellerin kulaklar seviyesine gelecek şekilde yere konulmasını benimsemişlerdir.[265]

İbn Dakiyk el-İyd İbn Abbas'ın (r.a.) Peygamber (a.s.) Efendimiz'den, "Yedi aza üzerine secde etmekle emrolundum: Alın (derken eliyle burnuna işaret etti), iki el, iki diz ve iki ayağın etrafı..." [266] mealinde rivayet ettiği hadîsi açıklarken şöyle diyor:

"Şâfiîlerden el-Mahamilî, alın ile burnu yere koymanın vâcib olduğuna kail olmuştur. Bu, vacip olmadığını tercih edenlerin kavlinden bizce daha güzeldir. Ebu Hanîfe ise, sadece burnunu yere koyup secde ederse, bu kâfi gelir, demiştir. Bu aynı zamanda İmam Mâlik'in ve arkadaşlarının mezhebinde de yer alan bir kavildir. İmam Mâlik ise, alın ve burun ile secde etmenin vâcib olduğunu belirtmiştir.[267] 

863 nolu Vâil b. Hücür hadisi hakkında Tirmizî şöyle demiştir:

"Hadîs hasen ve gariptir. Serik'ten başka birinin rivayet ettiğini bil­miyoruz." Nesâî ise hadisi ta'lilde bulunarak Yezîd b. Harun'un Se­rik'ten rivayet ettiğini ve bu rivayetinde teferrüd ettiğini belirtmiş­tir. Darekutni, Şerîk'in teferrüd ettiği rivayette kaviy olmadığına dikkatleri çekmiştir.

Ebu Davud aynı hadîsi Muhammed b. Cehhade'den, o da Abdülcebbar b. Vâil'den, o da babasından rivayet etmiştir. el-Münzirî, Abdülcebbar b. Vâil'in bu hadîsi babasından işitmediğini söylemiş, İbn Main de aynı görüşü izhar etmiştir.[268]

Aynı hadis, Hümam b. Şakik tarikıyla Âsim b. Kelîb'den, o da babasından, o da Peygamber (a.s.) Efendimiz'den rivayet edilmiş­tir. Ancak bu mursel derecesindedir. Çünkü Kelîb b. Şihab, Peygam­ber (a.s.) Efendimiz'e ulaşmamıştır.

Bu babda Enes'den (r.a.) yapılan rivayette, demiştir ki:

"Pey­gamber (a.s.) tekbîr getirerek (secdeye) eğildi, dizleri ellerinden önce yere dokundu."[269]

Hadisin senedinde el-Alâ' b. İsmail teferrüd etmiştir ki bu zat meçhuldür. Zehebi ise, Mizanül-İ’tidal'da bu zatın ismini bile anma­mıştır. İbn Ebi Hatim, babasından yaptığı rivayette, onun münker olduğunu bildirmiştir.[270]

Bu farklı tesbitlerle beraber hadîs muhtelif tariklerden rivayet edildiği için kuvvet kazanmıştır. O bakımdan cumhur bu ve benzeri hüküm taşıyan rivayetlere dayanarak, namazda secdeye gidilirken ellerden önce dizleri yere koymanın meşruiyetine kail olmuştur. Nitekim Kadı Ebu't-Tayyib, hemen birçok fukahadan bunun meşruiyeti hakkında rivayet yapmıştır. İbn Münzir, Hz. Ömer'den böyle yaptığını nakletmiştir. Nahaî, Müslim b. Yesar, Süfyan es-Sevrî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahuye ve rey tarafdarları da hu görüşte­dirler.

Resûlüllah'ın (a.s.) secdeye varırken ellerini dizlerinden önce koyduğu rivayetine gelince, sahih bile olsa mensûhtur, yani hükmü kaldırılmıştır. Nitekim Mus'ab b. Sa'd b. Ebî Vakkas'ın babasından yaptığı rivayet böyle olduğunu belirtmektedir.

864 nolu Ebu Hüreyre hadîsine gelince: Tirmizî bunu tahrîc et­tikten sonra, "gariptir, Ebu Zennad'dan sadece bu rivayeti biliyoruz" demiştir. Dârekutnî ise, bu hadîsin rivayetinde Deraverdî, Muhammed b. Abdullah'tan tahdîste teferrüd etmiştir, diyerek hadîsin ga­rip olduğunu belirtmek istemiştir.

Aynı hadîsi Ebu Dâvud, Tirmizî ve Nesâî de tahric etmişlerdir. Ebu Bekir b. Ebî Dâvud es-Sicistanî diyor ki:

"Secdeye varırken ön­ce elleri yere koymak, bir sünnettir ki, Medine halkı bununla tefer­rüd etmişlerdir. Onların delil olarak da iki isnatları söz konusudur: Biri Ebu Hüreyre'den rivayet edilen yukarıdaki hadîs, diğeri ise, Abdullah b. Nâfi'dan, o da İbn Ömer'den, o da Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'den rivayet ettiği hadîstir. Dârekutnî ile Hâkim tahric etmiş­ler, İbn Hüzeyme ise, onu sahîhlemiştir.[271]

865 nolu Abdullah b. Buhayne hadîsi sahihtir. Bu manada Taberânî isnad-i sahihle şu hadîsi rivayet etmiştir:

"Yırtıcı hayvanlar gibi kollarını yere serip yatma, iki avucunu yere koyup onlara dayan, iki pazunu göster. İşte böyle yaparsan sendeki her aza secde yapmış olur."

Sahîh-i Müslim'in Hz. Aişe (r.a.)’dan yaptığı rivayette, demiş­tir ki:

"Peygamber (a.s.) Efendimiz adamın yırtıcı canavarların kollarını yayıp yüzükoyun yattığı gibi (secdede) kollarını yere serip dayamasını men'etti."

866 nolu Enes hadîsinin zahiri, secdede kolları yüksekçe tutup yere dokundurmamanın vâcib olduğuna delâlet ediyorsa da, burada­ki nehyin istihbab ifade ettiği birçok ilim adamlarınca belirtilmiştir. Müctehitlerin de çoğu aynı görüştedirler.

867 nolu Humayd hadîsi, secdede uylukların arasını açık tutma­nın ve göbeği uyluklara dokundurmayarak biraz yüksekte bulun­durmanın meşruiyetine delâlet etmektedir. Bu hususta muhalif bir görüş ortaya koyan olmamıştır.

868 nolu Ebu Humayd hadîsi, secdede elleri omuz hizasına gelecek şekilde koymanın meşruiyetine delâlet etmektedir. Ancak bunun hilâfına bazı sahih rivayetler daha vardır.

Zeylaî ise secdenin suret ve keyfiyeti hakkındaki rivayetleri hem nakletmiş, hem de yorum ve tahlilde bulunmuştur:

Ebu Kutaybe'den, o da Süfyan es-Sevrî'den, o da Âsim el-Ahvel’den, o da İkrime'den, o da İbn Abbas (r.a.)’dan rivayetle, Resûlüllah (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"Namazda alnını yere dokundurduğu gibi burnunu yere dokundurmayalım na­mazı namaz değildir."[272]

İbn Cevzî, et-Tahkik adlı eserde, Ebu Kutaybe'nin sıka (güveni­lir) olduğunu ve Buharî'nin ondan tahrîc yaptığını kaydetmiştir.

İkrime'den, onun da İbn Abbas (r.a.)’dan yaptığı rivayete gö­re, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Kim secde etti­ği zaman burnunu alnıyla birlikte yere yapıştırmazsa, namazı caiz olmaz."

Hadisin râvileri arasında Dahhak b. Hümre bulunuyor ki, bu za­tın sika (güvenilir) olmadığı belirtilmiş, İbn Maîn, onun bir şey ol­madığına dikkatleri çekmiştir. Zehebî bu zattan bahsederken Nesâî'nin onun hakkında "sika değildir" dediğini ve Buharî'nin de "münkerü'l-hadîs ve meçhul" diye vasıflandırdığını nakletmiştir.[273]

Nâşib b. Amr eş-Şeybanî'den, onun da Mukatıl b. Hayyan'dan, onun da Urve'den, onun da Hz. Aişe (r.a.)’dan yaptıkları rivayete göre, Hz. Aişe şöyle demiştir:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, kendi ehlinden bir kadının namaz kıldığını ve burnunu yere koymadığını gördü. Bunun üzerine ona şöyle dedi:

"A kadın! (secdede) burnunu da yere koy. Çünkü secdede alnıyla birlikte burnunu yere koymaya­nın namazı namaz değildir."[274]

Dârekutnî bu hadîsi rivayet ettikten sonra râvilerinden Naşib'in zayıf olduğunu, Mukatil'in Urve'den rivayetinin sahîh olmadığını belirtmiştir.

"Yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum: Alın, iki el, iki diz ve ayakların etrafı..."[275]

Kütüb-i Sitte'de rivayet edilen bu hadiste burundan söz edilmeyip sadece alın anılmıştır. O bakımdan müctehit imamlardan, bazısı secdede alnı yere koymanın farz veya vâcib, burnu yere koyma­lı sünnet veya müstehab olduğunu söylemişlerdir.

 

Çıkarılan Hükümler:
 

1- Namazda secdeye eğilirken önce dizleri, sonra elleri yere sünnettir.                                       

2- Secdede önce alnı, sonra burnu yere koymak veya bunun aksini yapmak sünnettir.

3- Secdede elleri kulak hizasına gelecek şekilde yere koymak sünnettir.

4- Secdede kolları yere yaymayıp yüksekçe tutmak sünnettir.

5- Secdede kolları yan tarafa yapıştırmayıp biraz açık tutmak sünnettir.

6- Secdede göbeği uyluktan ayrı tutup arada boşluk bırakmak sünnettir.

7- Son üç madde erkeklere hastır. Kadınların kollarını yanlarına bitişik tutup göbeklerini uylukları üzerine koymaları sünnettir.


Konu Başlığı: Ynt: Secdenin Şekli Ve Keyfiyeti
Gönderen: Pelinay üzerinde 20 Haziran 2014, 18:59:59
Esselamü aleykum ve rahmetullah; bilgiler için Mevlam razı gelsin..detaylı bir şekilde çok güzel açıklamışsınız...
Mevlam secdelerimizi ve rükularımızı edeb ile yapabilmeyi nasip eylesin inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Secdenin Şekli Ve Keyfiyeti
Gönderen: Ceren üzerinde 20 Haziran 2014, 20:07:24
Ve aleykümselam.Belki de bir çoğumuzun yapmış olduğu yanlışlar.Rabbim paylaşan kardeşimiz den razı olsun inşallah.