๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 16 Ağustos 2010, 06:15:10



Konu Başlığı: Ramazanda Hastanın Durumu
Gönderen: Zehibe üzerinde 16 Ağustos 2010, 06:15:10
Ramazanda Hastanın, Yaşlı Kimsenin, Gebenin Ve Süt Emzirenin Durumu
 

İslam, kişinin taşıyabileceğine göre teklifte bulunur; yapabi­leceği ölçüde onu ibadetle mükellef tutar. Güç getiremiyeceği veya sağlığını kaybetmesine sebep olacağı, çocuğuna bakamıyacak du­ruma gelmesini hızlandıracağı amellerde ya hafiflik getirir, yada bu teklifi bir süre kaldırır.

O bakımdan oruç tutamıyacak kadar yaşlanan erkek ve kadının bu ibadeti terketmesine ruhsat verilmiş; oruç tutamıyacak kadar hasta olandan bu ibadeti kazaya bırakmasına ce­vaz vermiştir. Bunun gibi, gebe olan kadına, karnında taşıdığı çocuğun sağlıklı gelişmesi için orucu kazaya bırakmasını, süt em­ziren kadına da aynı kolaylığı sağlayarak orucu geciktirmesini tavsiye edip ruhsat vermiştir.

Bunun için ilâhî ruhsata uymakta büyük yarar vardır. Kişi bu ruhsatı aşarak kendini ibadet konusunda zorlarsa, hatalı bir yol seçtiğinden hazan günahkar da olabilir.

 

Konuyla İlgili Hadisler
 

Enes b. Malik el-Kâbî (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz ki Azîz ve Celil olan Allah misafir (yolculuk) halinde olan kimse) den orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Gebeden ve süt emzirenden ise orucu kaldırmıştır." [198]

Seleme b. Ekva' (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir:

"Fazla yaşlılıktan veya iyileşmesi umulmayan bir has­talıktan dolayı oruç tutmaya güç getiremiyenlere bir yoksulu (sabah-akşam) doyuracak fidye gerekir.." mealindeki [199] ayet inince, ramazanda isteyen, (hasta ve yaşlı olsun, olmasın) herkes fidye verip iftar edebiliyor­du. Bunu izleyen ayet inince bu hüküm kaldırıldı."[200]

Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan, onun da Muazb. Cebel (r.a.) den, Seleme hadisinin bir benzeri rivayet edilmiştir. Bundan sonra Cenab-ı Hak: "Artık sizden kim bu aya hazır olursa oruç tut­sun.. " ayetini indirdi. Böylece Cenab-ı Hak ramazan orucu­nu eyleşik olup sıhhati yerinde olan hakkında sabit kıldı. Hasta ve yolcu için bu hususta ruhsat verdi. Ayrıca yaşlı olup oruç tutmaya gücü yetmiyen kimse hakkında da mis­kinleri yedirmeyi sabit kıldı."[201]

Atâ'dan yapılan rivayete göre, İbn Abbas'ın (r.a.) şu ayeti [202] okuduğunu arkasından şöyle dediğini duymuştur : "Bu ayetin hükmü kaldırılmamıştır. Bundan maksat, yaşlı erkek ve yaşlı kadındır ki bunlar oruç tutmaya güçleri yet­memekte, o yüzden her günün orucuna karşılık bir miskine bir fidye verip yedirmektedirler."[203]

İkrime'den yapılan rivayete göre, İbn Abbas'ın (r.a.) şöyle dediği tesbit edilmiştir:

"Fidye, gebe kadın ile, süt emziren kadın hakkında da sabit olmuştur."[204]

 

Hadislerin Işığında Müctehidlerin Görüş Ve İstidlalleri
 

a) Hanefilere Göre: Fazla hasta olup güç getiremiyen veya hastalığının artacağından endişe eden kimse, oruç tutmayıp iftar eder. İleride sağlığına kavuşursa, güne gün kaza eder. Müzmin bir hasatalık olup geçmesi söz konusu değilse, o takdirde, hastanın malî durumu müsaitse her gün için sabahlı-akşamlı bir miskini doyuracak kadar fidye verir. Malî imkanı yoksa istiğfarla yetinir. Bunun gibi, vücudundaki yaranın geç kapanacağından veya has­talığının devam edeceğinden korkan kimse de iftar eder ve sonra sağlığına kavuşursa, güne gün kaza eder.

Hamile kadın ile süt emziren kadının oruç tuttukları tak­dirde hastalanmaktan, aklî dengelerinin bozulmasından veya çocuğun aynı duruma düşmesinden korkarlarsa, iftar edip oruç tutmamaları caiz olur. Süt emzirdiği ister kendi çocuğu olsun, is­terse ona süt anneliği yapsın fark etmez.

Bu husustaki korku ve endişenin iki dayanağı söz konusu­dur. Biri, galebe-i zan, diğeri tecrübe veya uzman tabibin haber vermesi.. Ancak bu tabibin de müslüman, uzman ve âdil olması gerekir. [205]

b) Şafîiler de, hasta konusunda Hanefîlerle aynı görüş ve ictihaddadırlar.

Hasta olmadığı halde, oruç tuttuğu takdirde hastalanmak­tan korkan kimsenin bu vaziyette iftar etmesi caiz değildir. Ancak oruca başlayıp hastalık alameti kendini hissettirince, o takdirde iftar edebilir. Diğer üç mezhebe göre, oruç tutmadan, tuttuğu tak­dirde şiddetli hastalığa yakalanacağını zanneden kimsenin iftar etmesi caizdir.[206]

c) Hanbelilere göre: Hamile ile süt emziren kadınlar, oruç tuttukları takdirde kendi sağlıklarının tehlikeye girmesinden veya hem kendilerinin, hem de çocuklarının helak olmasından veya bir sakatlık, kötü bir hastalığın ortaya çıkmasından veya sa­dece çocuğun başına bir kötülük, hastalık ve sakatlık geleceğinden endişe ederlerse, oruç tutmayıp iftar ederler ve sonra normale dönünce güne gün kaza ederler.

Ancak sadece çocuğun helak olmasından endişe ederler de o yüzden oruç tutmayıp iftar ederlerse, kendilerine hem kaza, hem de fidye gerekir. Bu durumda süt emziren kadın ister emzirdiği çocuk öz evladı olsun, ister bu iş için ücretle tutulmuş olsun fark etmez.[207]

d) Malikilere göre: Gebe kadınla süt emziren kadın, rama­zanda oruç tuttukları takdirde hastalanacaklarını veya sıkıntılı durumlarının artacağını veya hem kendileri, hem de çocuktan do­layı veya yalnız çocuktan dolayı bir hastalık, sakatlık endişesi taşıdıkları takdirde oruç tutmayıp iftar edebilirler, ileride normal duruma gelince güne gün kaza etmeleri gerekir. Gebe kadına fidye gerekmez, ama süt emzirene gerekir. Ancak oruçtan dolayı kendi­lerinin helak olacağından veya çocuğun helak olacağından korkar­lar da ağır bir zarara uğrayacakları söz konusu olunca iftar etme­leri caizdir ve fidye vermeleri gerekmez.

Yaşlı kişilere gelince, oruç tutmaya güçleri yetmediği tak­dirde, iftar ederler ve fidye vermeleri müstehab olur. Artık onlara tutmadıkları günler sayısınca kaza etmeleri gei'ekmez. Hanbeli­lere göre, bunların fidye vermeleri vaciptir. Bu durumda ileride oruç tutacak kadar kendilerinde bir güç dahi bulsalar artık kaza etmezler. Ama fidye vermedikleri takdirde, böyle bir güce erişince kaza etmeleri gerekir.[208]

 

Tahliller Ve Diğer Rivayetler
 

1135 nolu Enes hadisini Tirmizi hasenlemiştir. Aynı zaman­da, İbn Malik'in Resulüllah (s.a.v.) Efendimizden rivayet ettiği tek hadis de budur.

Ebu Hatim bu hadisin muhtelefu fih olduğunu belirtmiştir. el-Münzirî ise, Enes b. Malik adında beş kişi biliyorum ki, yuk­arıdaki hadisi rivayet eden onlardan biridir, diyor.

O bakımdan müctehid imamların önemli bir kısmı bu hadi­sle istidlal etmemiştir. Zira bu konudaki diğer sahih hadislerden farklı bir hüküm taşımaktadır ki, o da yolculuk yapandan oruç ib­adetinin kaldırılmasıdır.

1136 nolu Seleme hadisini de müctehidlerin çoğu dayanak olarak seçmemiş ve istidlale salih görmemişlerdir.

1137 nolu Muaz hadisinin isnadında hayli ihtilaf söz konu­sudur. Seleme hadisinde sözü edilen "bundan sonra indirilen aye­tle bu hüküm kaldırılmıştır" denilirken, o nâsih olan ayet Muaz hadisinde açıklanmıştır. Seleme hadisinin bir benzerini Buhari İbn Ömer (r.a.) dan muallak ve mevsûl olarak  rivayet etmiştir. Ebu Nuaym, el-Müstahrac'de ve Beyhakî kendi eserinde tahrîc etmişlerdir. Şöyle ki: "Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Medine'ye gel­diğinde, ramazan orucu henüz farz kılınmamıştı. Müslümanlar her ay üç gün oruç tutuyorlardı. Bu hal ramazan orucu farz kılınıncaya kadar devam etti. Ramazan orucu farz kılınınca müslümanlar onu gözlerinde çok gördüler ve bu kendilerine sıkıntı ve meşakkat getirdi. O bakımdan kim her gün bir miskini, yedirebiliyorduysa orucu terkediyordu ki, bunlar oruç tutmaya gücü olan kimselerdi. Sonra Allah'ın şu emri o hükümü kaldırdı:

"Oruç tutarsanız sizin için hayırlı olur."

Böylece müslümanlar oruç tutmakla emrolundular.

Bu hadisi aynı zamanda Ebu Davud, Şu'be ve el-Mes'ûdî tar­ikiyle A'meş'den daha uzun şekilde tahric etmiştir.

Bunun da isnadında hayli ihtilaf edilmiştir. Öyle ki, iftar ve it’âmın ruhsat olduğu takarrür edince, sonra bu ruhsat kaldırılmış oluyor ki bu durumda orucun kesinlikle farz olması gerekiyor. Oysa "Oruç tutarsanız sizin için hayırlı olur" ayetinden bu farziyet hükmü çıkmıyor. Zira hayırlı olur sözü vücuba delalet etmemekte­dir.

O halde en uygun olanı, Seleme hadisinde kapalı, Cabir had­isinde açık olarak belirtilen "Sizden kim ramazan ayına hazır olursa oruç tutsun" ayetiyle bu hükmün kaldırıldığıdır. Nitekim İbn Ömer de bu ayetin o hükmü kaldıran nâsih ayet olduğunu be­lirtmiştir.

Böylece cumhura göre: Miskinleri yedirme anlamındaki fid­yenin, oruç tutmaya gücü yetmiyenler hakkında baki kaldığı or­taya çıkıyor.

Seleften İmam Malik, Ebu Sevr ve Davud dahil olmak üzere bir cemaat, it'âm hükmünün mensûh olduğuna kaildirler. Yaşlı kimse oruç tutmaya gücü yetmediği takdirde her gün için bir mis­kini yedirmekle yükümlü değildir.

Katade ise, "oruç tutmaya gücü yeten yaşlı kişi için ruhsat verilmişti. Sonra onun hakkındaki bu ruhsat hükmü kaldırıldı, sa­dece gücü yetmiyen yaşlılar hakkında baki kaldı" demiştir.

İbn Abbas (r.a.) de bu ayetin muhkem olduğunu, sadece yaşlı erkek ve yaşlı kadına has bir hüküm taşıdığını belirtmiştir ki, nitekim 1138 nolu Ata' hadisinde bu husus açıklanmıştır.

Zeyd b. Eslem ile İmam Malik de bu ayetin muhkem olduğunu, oruç tutamıyan ve iyileştikten sonra ikinci ramazan gi­rinceye kadar kaza etmiyen; ikinci ramazandan sonra kaza edip her gün için bir fidye veren hasta hakkında inmiştir. O bakımdan hastalığı ikinci ramazan girinceye kadar devam ederse, artık ken­disine fidye gerekmez.[209]

Hasan el-Basrî ve diğer bazı ilim adamları, "Ve ala'llezîne yutîkunehu" cümlesindeki zamirin it’âma râci’ olduğunu, oruca râci' olmadığını; sonra da bu hükmün kaldırıldığını söylemişlerdir.

Bu bapta Darekutnî ile Hakim'in sahihlediği bir diğer İbn Abbas hadisinde şöyle denilmektedir:

"Yaşlı adama iftar edip her gün için bir miskini doyurması hakkında ruhsat verilmiş ve bun­dan dolayı üzerine oruç kazasının gerekmediği belirtilmiştir."

Her günün orucuna karşılık bir fidye verilmesi söz konusu olduğuna göre, fidyenin ölçü ve nisbeti nedir? Sorusu ortaya çıkıyor.

a) Bazı ilim adamlarına göre, hangi kut (geçim için gıda maddesi) olursa olsun, her gün için bir fidye olarak yarım sâ’ (yaklaşık 1667 gr.) olarak belirlenir.

b) Bazısına göre, buğdaydan yarım sâ', başka tahıldan bir sâ' ı belirlenir. Ebu Hanife'nin de ictihadı bu doğrultudadır.

c) Buğdaydan bir sâ', diğerlerinden yarım sâ' olarak belirle­nir. İmam Şafiî de aynı görüştedir.

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Oruç tutamıyacak, yani ona gücü yetmiyecek kadar yaşlı olan kişilerin iftar etmesi caizdir. Malî kudreti varsa, her günün orucuna karşılık fidye olarak bir miskini doyurur. Kudreti yoksa, istiğfarla yetinir.

2- Hastalık geçici ise, fidye vermeğe gerek yoktur. Tuta­madığı oruçları, iyileşince, yani sağlığına kavuşup oruç tutacak duruma gelince güne gün kaza eder.

3- Hamile kadın ile süt emziren kadın, oruç tuttuları tak­dirde kendi canlarından veya çocuklarının canlarından veya hem kendi, hem de çocuklarının canlarından endişe ederlerse, yani ağır hastalık, felç, zafiyet, ölüm ve benzeri arazdan korkarlarsa, o tak­dirde oruç tutmayıp iftar ederler ve ramazandan sonra normal du­ruma kavuşunca güne gün kaza ederler. Ancak İmam Ahmed'e göre, bu kadınlar sadece çocuk hakkında endişeden dolayı oruç tutmuyorsa, kendilerine hem kaza, hem de fidye gerekir.

4- İmam Malik'e göre, süt emziren kadın ölüm ve felç gibi bir endişeyle değil daha hafif bir durumun ortaya çıkmasından dolayı endişe eder de oruç tutmazsa, ona kaza ile birlikte fidye de gere­kir.

5- Malikilere göre, oruç tutamayan yaşlı kişilerin fidye ver­meleri müstehabdır.

6- Hanbelilere göre, bunların fidye vermesi vaciptir.

7- Gebe ve emzikli kadınların oruçtan dolayı duydukları endişenin sıhhati iki şeyden biriyle sabit olur: Biri, zann-i galib ve tecrübe; diğeri, uzman müslüman tabibin beyanı...


Konu Başlığı: Ynt: Ramazanda Hastanın Durumu
Gönderen: Ceren üzerinde 08 Şubat 2019, 16:26:52
Esselamu aleykum. Her konuda kolaylik sağlayan islam dinine binler kez subhanallah.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Ramazanda Hastanın Durumu
Gönderen: Mehmed. üzerinde 08 Şubat 2019, 20:02:37
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ramazanda Hastanın Durumu
Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Şubat 2019, 01:05:48
Aleyküm Selam. Bilgiler için Allah razı olsun