Konu Başlığı: Namaza Tekbir İle Başlamak Farzdır Gönderen: Zehibe üzerinde 20 Ağustos 2010, 16:00:28 Namaza Tekbir İle Başlamak Farzdır
Farz, vâcib, sünnet, nafile hangi namaz olursa olsun, tekbir ile başlamak farzdır. Bu hususta farklı bir görüş ortaya koyan olmamıştır. Tekbir, bir yandan Allah'ın sınır, ölçü, nisbet, zaman ve mekân kabul etmez büyüklüğünü bütün ihtişamıyla yansıtırken, diğer yandan O'nun huzurunda kendi küçüklüğümüzü, acizliğimizi ve her dem muhtaç durumda bulunduğumuzu dile getirmek ve öylece en büyük kudretin karşısında kulluk görevini bu niyet ve duygularla yerine getirmeyi terennüm eder. Tekbirle birlikte ellerimizi kaldırmamız, Allah'ın sınırsız büyüklüğü karşısında dünyevî bütün şeyleri arkamıza atıp kalbimizle, kalıbımızla Hakk'ın divanına yönelmemizin kavli ve fiilî belirtisidir. İlgili hadîsler: Ali b. Ebi Tâlib (r.a.)'den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu belirtmiştir: "Namazın anahtarı tuhur (abdest ve temizlik) dir; tahrimî tekbîrdir, tahlîli ise, teslimdir."[19] Mâlik b. el-Huveyric (r.a.)'den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız öyle namaz kılın!"[20] Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır: 1- Necasetten temizlenmek ve abdest almak namazın anahtarıdır. Yani bu ikisi yerine getirilmedikçe namaza başlamak caiz ve sahih değildir. 2- Namaz dışında mübah olan şeyler, Allahu Ekber deyip tekbîr getirildiğinde işlenmesi haram olur ve bu namaz bitinceye kadar devam eder. Buna bir-iki misal verelim: Namaz dışında dünyâ kelâmı etmek, bir şey yemek veya içmek mübahtır. Namaza durup Allahu Ekber diyerek ellerini kaldırıp bağlayınca artık bunlar namaz bitinceye kadar haram olur. O bakımdan namaza giriş tekbîrine, "Tekbîr-i Tahrim" de denilmiştir. 3- Et-Tehiyyattan sonra selâm vermekle namaz kılınmış olur ve tahrîm kalkar, yani tekbîr ile haram olan şeyleri işlemek selâm vermek suretiyle mübah olur. 4- Resûlüllah (a.s.) Efendimiz taharet-i kâmile üzere olup tam edeb ve huşu ile namaza dururdu. O bakımdan Resûlüllah'ın namazı nasıl kıldığını ashab-ı kiramın yaptıkları tarif ve nakillerden öğreniyoruz. O halde sahîh rivayetle sabit olan hadîslere göre, müctehid imamlar ciddi bir tesbite gider Resûlüllah'ın (a.s.) nasıl namaz kıldığını belirlemişlerdir. Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, tesbit, ictihat ve istidlalleri: a) Hanefilere göre: Namazın şartlarından biri de "tahrîm"dir. Bu, İmam Ebû Hanife ile İmam Ebû Yusuf'a göre rükün değildir. İmam Muhammed'e göre, kıraat gibi o da rükündür. Buna "tahrîm tekbîri" denildiği gibi, "iftitah tekbiri" de denir. Tahrim Tekbîrinin şart kılınması, Kitap, Sünnet ve İcma' ile sabit olmuştur. Ancak tahrimin sıhhati için 12 şart vardır ki, onlar fıkıh kitaplarında açıklanmıştır.[21] Tekbîr, Allahu Ekber lafzıyla olabileceği gibi, tazime ve senaya delâlet eden Allahu'l-Kebîr, Allahu Eceli, Allahu A'zam veya el-Hamdu lillâh Sübhanellah, La ilahe illallah gibi lâfızlarla da olabilir.[22] b) Şâfiilere göre: Namazın rükünleri 13 tanedir... İkincisi "ihram tekbîri"dir. Onu telâffuza kudreti yeten kimse için Allahu Ekber demek taayyün eder. Buna bir sıfat daha eklemek suretiyle "Allahu'l-Celilü'l-Ekber" demekte bir sakınca yoktur. Ancak sıfatı öne alıp "Ekberullah" demek sahîh olmaz. Bunları telâffuzdan âciz olan kimse, kendi diline tercüme ederek söyleyebilir, ancak Arabcasını öğrenmesi ona vâcibdir.[23] c) Hanbelilere göre: Namaz ancak "Allahu Ekber" sözüyle bağlantı yapar. Bu, hem İmam Ahmed'in, hem İmam Mâlik'in kavlidir. Hanbeliler, "Namazın tahrîmi, tekbîrdir" mealindeki hadîsi ile, "Namaza kalktığın zaman tekbîr getir" mealinde sahîh rivayetle ve ayrıca Hz. Rıfâa'dan rivayet edilen şu hadîs ile istidlal etmişlerdir: "Allah bir kişinin namazını, abdesti (lâyık olduğu) yerlerine koymadıkça, sonra da kıbleye yönelîp Allahu Ekber demedikçe, kabul etmez."[24] Yapılan ciddi tesbitlere göre, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, hiçbir namazda Allahu Ekber lâfzından ayrılmamıştır. Ebû Hanîfe'nin bu husustaki görüşü rivayetlere muhalif düşmektedir. Tekbîr, namazın rükünlerinden biridir ki, namaz ancak onunla gerçekleşir. Kasden veya unutarak terkedildiği takdirde namaz sahih olmaz. Bu aynı zamanda Rabi'a, İmam Mâlik, İmam Sevrî, İmam Şafii, İshak b. Rahuye, Ebû sevr ve İbn Münzir'in görüş ve ictihadıdır. Saîd b. Müseyyeb, el-Hasen, Katade, Zührî ve Evzâî'ye göre namazda iftitah tekbirini unutan kimseye, rükû'a varış tekbiri kâfi gelir.[25] d) Mâlikilere göre: Az yukarıda Hanbelî'lerin görüşünü aksettirirken İmam Mâlik'in görüşüne atıfta bulunmuştuk. Bununla beraber es-Sahnûn'un tesbitini yansıtmakta yarar görmekteyiz: İmam Mâlik, Hz. Ali (r.a.) hadîsine dayanarak şöyle demiştir: "Namazın tahrîmi, tekbîrdir, tahlili ise selâmdır." İbn Kâsım'ın İmam Mâlik'ten yaptığı rivayete göre yine bu konuda şöyle dediği anlaşılıyor: "Namazda ihram ancak Allahu Ekber lafzıyla kâfi olur ve namazdan çıkmak için verilen selamda da ancak "es-Selâmü âleyküm" yeterlidir. Aynı zamanda Mâliki'lere göre, namaza tekbîr ile başladıktan sonra "sübhaneke" okunmaz, doğrudan kıraate başlanır."[26] Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller: 573 nolu Ali b. Ebi Tâlib hadîsini aynı zamanda İmam Şafiî, Hafız Bezzar ve Hâkim tahrîc etmişlerdir. Bezzar hadîsin isnadını Abdullah b. Muhammed b. Akıl'den o da İbn Hanîfe'den, o da Ali'den rivayet yolunu ortaya koyarak belirtirken, "biz bu hadîsi ancak bu vech ile biliyoruz" demiştir. Ebû Nuaym ise "bu hadîsi rivayette İbn Akil teferrüd etmiş, (yalnız kalmıştır)" diyerek şüphe izhar etmiştir. el-Akîlî'ye göre, hadîsin isnadında az da olsa bir gevşeklik söz konusudur. İbn Arabî ise, Câbir hadisinin daha sahîh olduğuna dikkat çekmiştir. İbn Hibban ise, "Bu sahih olmayan bir hadîstir", diyerek görüşünü ortaya koymuş ve sebebini ise şöyle açıklamıştır: "Hadisin iki tarikle geldiği kesindir. Birinci tarik Hz. Ali'den (r.a.) rivayetle belirlenmiştir ki, isnadında İbn Akil bulunuyor, bu zatın zayıf olduğu bilinmektedir." İkinci tarik Ebu Nara'dan, o da Ebu Saîd'den rivâyetle belirlenmiştir. Bu rivayette Ebû Saîd'den rivayet eden Ebû Süfyan yalnız kalmıştır.[27] Yine bu babda rivayet edilen hadîslerden birini de İmam Ahmet, Bezzar, Tirmizî ve Taberânî Câbir (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Bunun isnadında Ebu Yahya el-Kattat bulunuyor ki, bu zat zayıftır. Nitekim Yahya b. Main de aynı görüştedir. Alımed b. Hanbel ise, Şerîk'in onun hakkında şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ebû Yahya el-Kattat zayıftır."[28] İbn Adiy ise, "onun hadisleri benim tesbitime göre hasendir", demiştir. Tirmizî ile İbn Mâce'nin Ebû Saîd'den yaptıkları rivayetin isnadında ise Tarif b. Şihab bulunuyor ki, bu zat da zayıftır. Hakim'in Saîd b. Mesruk es-Sevrî tarikiyle Ebû Said'den yaptığı rivayet malûl sayılmıştır. Bunların dışında birkaç tarikten daha rivayetler yapılmışsa da çoğunun isnadında zayıflık söz konusudur. Sadece Ebu Nuaym'in İbn Mes'ud'dan rivayet ettiği hadîsin isnadı sahîhse de hadîs mevkuftur. Bu babda Hz. Aişe'den yapılan rivayette ise, Resûlüllah (a.s.) namaza tekbîr ve hemen arkasından el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn diyerek kıraate başlardı......... Ve namazı selâm ile bitirirdi." Müslim'in bu rivayetini Darekutnî Ebu İshak tarikiyle, Beyhaki Şu'be tarikiyle rivayet etmişlerdir. Böylece bütün bu tarikler birbirini kuvvetlendirmekte ve hadîsin ihticaca elverişli olduğunu ortaya koymaktadır. 574 nolu Mâlik hadisi, namaz hususunda Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'den sübut bulan söz ve davranışların hepsinin vacib olduğuna delâlet ediyorsa da, gerçek öyle değildir. Çünkü namazında isaette bulunan kimseye namazı tâlim edip öğretirken, kendisinin bütün kavl ve fiilini anmamış, devam ettiği bazı şeyler üzerinde durmamıştır. Bundan anlıyoruz ki, Mâlik hadîsi, Peygamber (a.s.) Efendimizin namazda izhar ettiği her söz ve davranışının vâcib olmadığını göstermektedir.[29] Zeylâî bu konuda Ali b. Ebî Talib, Ebu Saîd ve Abdullah b. Zeyd hadîslerini bir bir yorumlerken birinci rivayet veya tarik üzerinde, yukarıda naklettiğimiz hususları naklederek görüşleri belirtmiştir. İkinci tarikle rivayet edilen Ebû Said hadîsi hakkında İmam Tirmizi'nin görüşünü naklederken şöyle dediğini nakletmiştik: "Hz. Ali'nin hadîsinin isnadı daha Ceyyîddir ve Ebu Saîd hadisinden daha sahihtir. Ebu Saîd hadîsini ayrıca Hakim el-Müstedrek'te rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: "Hadisin isnadı, Müslim'in şartına göre sahihtir."[30] Buhari ile Müslim bu hadisi tahrîc etmemişlerdir. Abdullah b. Akîl'in İbn Hanîfe'den yaptığı rivayette naklettiği hadîsin isnadı daha çok meşhurdur, ne var ki Buharî ile Müslim İbn Akîl'în hadîsine iltifat etmemişlerdir. Abdullah b. Zeyd hadîsi üzerinde de hayli durulmuş ve isnadında Vâkîdî yalnız kalmıştır ki, İbn Hibban bu zatı "Kitabü'd-duâfâ"da anmış, yani onu zayıf ravîler arasında zikretmiştir. Çıkarılan Hükümler: 1- Namaza, "tahrîm tekbîri" ile başlamak kimine göre şart, kimine göre rükündür. 2- Tahrim Tekbiri "Allahu Ekber" lafızıyla olabileceği gibi, İmam Ebu Hanifi’yegöre Allah’ın başka sıfatlarıyla da olabilir. Diğer üç İmama göre, ancak "Allahu Ekber" lafzıyla namaz sahih olur. 3- Tahrîm Tekbîri ile namaz dışındaki söz ve davranışlar haram olur. 4- Namaz selâm ile son bulur ve daha önce haram olan şeyler mübah olur. Konu Başlığı: Ynt: Namaza Tekbir İle Başlamak Farzdır Gönderen: Ceren üzerinde 17 Haziran 2018, 19:34:21 Esselamu aleykum. Namaza tekbir ile başlanır farzları yerine getirilip selam verilerek son bulur.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. .
Konu Başlığı: Ynt: Namaza Tekbir İle Başlamak Farzdır Gönderen: Sevgi. üzerinde 18 Haziran 2018, 01:44:54 Aleykümüsselam kıldığımız hangi namaz olursa olsun tekbir ile başlanmalıdır tekbirsiz namaz kılınmaz
Konu Başlığı: Ynt: Namaza Tekbir İle Başlamak Farzdır Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Haziran 2018, 08:11:17 Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun Namaza gereken ehemmiyeti gosterenlerden oluruz inşallah
|